Cumartesi Koca değil lider seçeceğiz

Koca değil lider seçeceğiz

25.07.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Koca değil lider seçeceğiz

Turgut Özalın bu memlekete neler "getirdiği" veya neleri "yok ettiğini" tarih yazacak mutlaka. Bense, içimi ısıtan bu sıcak tavrı şimdilerde Ecevit ailesinde görebilmeyi isterdim.Oysa son günlerde gördüğüm tek şey hırçınlık, itiş kakış. Halkımız kavga çıkaran, hırçın ve uzlaşmasız tavırlardan hoşlanmadığını, bundan önce sandıklarda göstermişti. Üstelik "gönülsüz" seçmenlerdik o zamanlar. Şimdi hepimize hırs bastı. Bir zamanlar İsmet İnönünün, iletişim araçlarının yetersizliğinden anlatamadığı Eceviti, halkımız artık yakından tanıyor.Oğlan 4 yaşındayken sormuştu, "Anne, Barış Manço gerçek mi?" diye. Ekranda onu He-Man filan gibi bir sanal kahraman zannetmişti herhalde. Bir zamanlar ben de Karaoğlanı öyle sanıyordum. Ahmet Özal anlatmıştı, o sıralar cumhurbaşkanı olan Turgut bey ve Efe ile birlikte, korumaları atlatıp gece 22.00den sonra Boğazda gezmeye çıkmışlar. Arabayı rahmetli kullanıyormuş. Bir ara trafiğe, ehliyet kontrolüne takılıyorlar. Genç polisin aklına bile gelmiyor tabii, gecenin bir vakti koskoca cumhurbaşkanının çocuklarını da alıp yollarda turlayacağı... Derken polis "Ehliyet, ruhsat" diyor. Rahmetlide bir panik. "Çocuklar şimdi hapı yuttuk, ehliyetimi almamışım!" Çözüm, arkada koltuğa yayılmış oturan Efeden geliyor: "Baba ya, takma kafana. Bunların hepsi beni tanır, yırtarız." Diyaloğun ve durumun şekerliğine bakar mısınız? Peki hangisi "gerçek"? BAHÇELİ: Amerikan "kurt adam" filmlerinde biri çıkar kasabayı kurt adamlardan temizler. Ama son karede bakarız ki melek görünüşlü biri -mesela şerif- kameraya hin hin gülümsüyor. Anlarız ki soy tükenmemiş. Demek istiyorum ki, Sayın Bahçeliyi de evlendirelim. Çocukları olsun, hani ileriye dönük yatırım gibisinden.ÖZKAN: Küçük Hüsamettin diye yazılar yazmıştım. Ama görüyorum ki, beni utandırdılar. Particiliği bildiği için ve askerle sağlam ilişkileri yüzünden yeni oluşumcularda kalabilir. Yalnız bir şartla, seçimden sonra Halk Bankasını sorarız, bakalım doğru mu?ÇİLLER: Bir özür de kendilerine. Bir zamanlar "yolsuzluk"la gündeme geldiğinde dışlamıştım. Son iktidarları tanımadan önce yani. Şimdi kendisinden büyük özveriler bekliyorum.YILMAZ: Şu AB sürecini yüzümüzün akıyla atlatana kadar, hatta ilk seçime kadar başbakan olup hükümeti devam ettirsin isterim. Ondan sonra da oy verirsem ellerim kırılsın.CEM: İster light lider olsun (sonuçta koca seçmiyoruz), ister politikayı bilmesin... Her türlü kabulüm. Ayrıca teşkilatı olan ve siyaseti bilenleri gördük. Hem bizim de ilk defa, dış ülkelerde kırmızı halı üstünde şöyle zarifçe yürüyen bir başkanımız olacak. Bir de göz kapaklarını "mavi elişi kağıdı yapıştırmış" gibi boyayan şişman först leydiler yerine, gerçek bir first lady kazanmış olacağız, fena mı?DERVİŞ: Yukarıda tarif ettiğim gibi bir hanımefendi ile evli olması, "burçtaşım" olması, aydınlık yüzü, verdiği sözleri unutmaması, partili gibi düşünmemesi ve bizim bundan böyle "yaşayabileceğimiz" bir ülke için çalışması, onu sevmem için yeterli. Bilmem tercihimi anlatabildim mi? VE RAHŞAN ECEVİT: Uçurumun eşiğindeyiz, arkamızdan itenlerden biri de sizsiniz. Kalacak olursanız oğluma ne vaat ediyorsunuz? Bunu onun geleceğinden duyduğum kaygıyla bir anne olarak soruyorum. Ve size hatırlatmak istiyorum, biz kadınlar bilgisayarın fişini bile takamazken, her biri bir internet kurdu olan bu gençler artık işbaşındalar. Unutmayın, seçmen yaşı 18. Onların geleceğini garanti altına alamazsanız çok kolayca "tıklanırsınız". Bu gençler onları önemseyen, gerçek "programlara" sahip partilere oy verecekler. Çocuklarının gözlerinin gülmesini isteyen anneler de öyle... Aksi takdirde, benden sonra oğlumun "vebalini" siz üstlenmek zorunda kalacaksınız. O her ne ise... Yazara e-mail ECEVİT: "Otobanlarda çocuklar top oynandığı gün dibe vurmuşuz" demekmiş. Çok şükür "top" henüz Ecevitlerde, "Rahşan bana top at, al sana top" şeklinde. Yazıyı yazdığım gün 13 Temmuz, saat 14.00. Şu ana kadar her ne yaptıysa, vatandaş Sarıkız olarak kendilerini affettim, hakkımı helal ediyorum. Ama tek kurtuluşumuz gibi görünen ABye girme konusunda, geleceğimizi tehlikeye atacak şekilde koltuk telaşına düşüp de Bahçeli ve Sina Gürelle el ele verirse (ellerini kırarım dermişim) asla affetmem (Ayrıca koltuk lafın gelişi, o oturduğu sürece benim için tahta bir tabureden ibarettir). Hele de "Özal da bunları yaşamıştı, ölünce heykelini diktiler, tarih de nasıl olsa tekerrür eder" diyorsa çok yanılır. Ders alınsaydı tekerrür mekerrür etmezdi.