Cumartesi “Köşemde oturup şarkı ve felsefe yapıyorum”

“Köşemde oturup şarkı ve felsefe yapıyorum”

18.09.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:

Erol Büyükburç bu akşam nostalji festivali Ana Pop kapsamında Garajistanbul’da sahneye çıkacak

“Köşemde oturup şarkı ve felsefe yapıyorum”

Ana Pop festivali bir zamanlar ne kadar özgün ve ilham verici şarkılar yaptığımızın bir kanıtı gibi, o dönemin önemli müzisyenlerini bir araya getirdi. Hafta içi atölyeler yapıldı, bu gece sıra konserde. Gökçen Kaynatan, Erkut Taçkın, Metin Ersoy, Dinçer Erdoğan, Selçuk Alagöz, Derdiyoklar, Moğollar, Kurtalan Ekspres, Osman İşmen Orkestrası gibi eski tüfekler, Replikas, Kırıka, Kabus Kerim gibi yeni gruplarla buluşacak. Pek çok kişi bu etkinlik sayesinde belki de o dönemin popüler müziğini ilk kez dinleyecek. Erol Büyükburç 50’lerden bu yana dönem dönem farklı türler ve şarkılarla gündeme gelmiş bir sanatçı. Ben yıllar öncesinin gece hayatını, müzik alemlerini sordukça anlattı da anlattı. Elbette hepsi buraya sığacak gibi değil. Bir kitap yazsa da Büyükburç biz de bir dönemin perde arkasını okusak.

Haberin Devamı

Ana Pop’u duyunca ne düşündünüz?
Geçmişini bilmeyen, geleceğini oluşturamaz diye düşündüm. Bugüne kadar ihmal edilmiş bir konunun gündeme gelmesi. Gençlerin bir zamanlar neler yapıldığını anlaması lazım.

O zamanın müzik anlayışı genç nesle hitap ediyor mu?
Bizim zamanımızda romantik şarkılar vardı. Bunları dinleyen insanın vücudu serotonin salgılar. Yani mutluluk hormonu. Şimdiki kuşak serotonin değil adrenalin seviyor. U iki (U2)
ya da Metallica’yı dinleyince vücuda zararlı adrenalin üretiyorsunuz. Biz balad dinlerken yüzümüzden mutluluk akardı.

Kendi kuşağınızı daha mı şanslı görüyorsunuz?
Siz sabırsız kuşaksınız. Hemen iki tane soru bir tane yanıt yalap şap salla gitsin. İnan bana böylesiniz. Alınmayın ama dolmayı yapıyorsunuz içine pirincini koymuyorsunuz. Biz serotonin kuşağıyız. Daha avantajlıydık.

Çok eleştiriyorsunuz yeni nesli...
Alınmak yok. Şimdi insanlar çok tek boyutlu. Başkalarıyla ilgilenmek yerine sadece kendilerinin olduğu bir dünyada yaşamayı tercih ediyorlar. Kendi dünyaları dışında bir vizyonları yok. Biz öyle değildik. Bak sana şemayı yapayım. Adrenalin artı boşvermişlik sizin kuşak. Serotonin artı başkalarını düşünmek bizim kuşak. Yaşam koçları da bunları anlatıyor herhalde insanlara...

Erol bey siz de “Her şey eskiden daha iyiydi” diyen klasik insanlardan mısınız?
Hayır ama o zaman bireysel çabalarla yapılan şeyler vardı. Orkestrası, müziği, sözü, vokali özenli ve bireysel çabalardı. Şimdiki ortam yavaş yavaş oluştu. Dünyada olan biteni çok yakından takip etmek gerekiyordu. Gündemde olan şarkıları alıp yorumlamak gerekiyordu.

“Sezen Aksu ve ekibi müziği kendi tekellerine aldı”
Dünyayı nasıl takip ediyordunuz?
Önceleri 78’lik taş plaklar vardı. Mesela Frank Sinatra LP’si geliyor, İngilizcemizle tercüme etmeye çalışıyoruz veya bilen birilerine çevirtiyoruz. Şimdi bu kalmadı, çeşit yok. Mutfağı ele geçirmiş bir grup var. Sözü, ezgisiyle, aranjörüyle bir grup bunlar. Bu grup müziği yönetiyor.

Kimleri kastediyorsunuz?
Sezen Aksu, Şehrazat gibi. İşi tekeline almış insanlar bunlar. Kuşkusuz güzel şarkılardır ama hep biribirine benziyor, kopya ve yansıma şarkılar. Makamlarıyla ezgileriyle. Renk yok, çeşit yok. Bireysel çalışanların ayrı. Teoman mesela kendi tarzında şarkılar yapıyor.

Haberin Devamı

“Tarkan göbek havasını bırakmalı”
Tarkan’ı nasıl buluyorsunuz?
Tarkan’ın kendine has şarkılar bulmakta zorlandığını tahmin ediyorum. Ayakta kalmak için doğru şarkıları okuması lazım.

Bu son şarkıları doğru değil mi?
İlle “Şıkıdım” yolundan gitmesine gerek yok. Oradaki o göbek havası kimliğini bırakıp başka türlü şarkılar da söyleyebilir. Renklenebilir. Onun için daha iyi olur. Serdar Ortaç, Kenan Doğulu kendine has besteleri biraz daha fazla yapabiliyor. En azından kendi yollarına gidiyorlar.

Beğendiğiniz birileri var mı?
Şu anda en güzel, en güçlü yol rock’çıların yolu, hip hop’çıların yolu. Kendi özgür kimliklerini yansıtıyorlar ve arayışlarını sürdürüyorlar. Biraz da piyasaya uyarak yapıyorlar. Çeşitlenme ve renklenme böyle başlayacak.

Haberin Devamı

“Köşemde oturup şarkı ve felsefe yapıyorum”
“Türküleri İngilizce okumak istiyorum”
Bugün Google’da adınızı aradığımızda jüri üyeliği yaptınız programdaki tepkiniz çıkıyor ilk olarak. Televizyonda bu programa katılmanın artıları eksileri ne oldu?
Orada tabii bizim söz hakkımızı yok etmek istediler. Ben de bunu insan hakları açısından düşündüm ve itiraz ettim.

Çok büyük tepki gösterdiniz ama...
Bırak benim yaşımı, başımı, bir abileri olduğumu, o tip bir platformda söz hakkı vermemek gibi bir terbiyesizliği kabul edemedim. Kim olsa kabul edemez. Orada dikkat edersen hiç küfür yok, hakaret yok. İtiraz var. Sinirlilik var.

Sinirli biri misiniz?
Köşemde oturup şarkı üreten bir insanım. Arkadaşlarım gelir konuşuruz. Felsefe yapan biriyim, sinirli değilim. Yaşamını anlamlandırmaya çalışan biriyim.

Bu gece ne söyleyeceksiniz?
İki şarkı söyleyeceğim. “Çakır Eminem” ve “Kara Tren”. Bunlar benim türkülere getirdiğim yorumlar. Bana o zaman Türkçe popa gitmez dediler. Türküler yorumlanmaz dediler. Bunların hepsini söylediler ama tersi oldu. Şimdi türküleri İngilizce okumak istiyorum.

Haberin Devamı

“Beni o zamanın entelektüel gençleri izlerdi”
Sahneye ilk çıktığınızda muhakkak sizi de eleştiriyorlardı. Nasıl eleştiriler almıştınız?
Benim arayışımda yeni şeyler bulmak kaygısı vardı. Kendi bestelerimi yapıyor, halk müziği şarkılarını aranje ediyor, İngilizce ve başka dillerde şarkılar söylüyordum. Benim farklı tarzlara gitmem hayranlarımı şaşırtıyordu ama alıştılar. Bir tarzı seven diğerine geçişimi yadırgayabiliyordu başta. Eleştiri buydu.

Neden bu kadar çok şeyi yapmaya çalıştınız? Tek bir şey yapayım dağılmayayım demediniz mi?
Pek çok arkadaşımız o dönem bunu yaptı. Mesela Metin Ersoy kalipso söyledi. Rock’a veya, başka yönlere kayan arkadaşlarımız oldu. Ben daha farklı hareket ettim. Galatasaray’da Karavan vardı. Ben ilk orada başladım.

Neresi Karavan?
O zamanın entelektüel gençleri oraya giderdi. Şimdiki Ara Güler’in kafesinin sokağının girişindeydi. Yıktılar o binayı. Çok iyi gidiyordu ama bana yetmedi.

Neden?
Ben sosyeteyle de buluşmak istiyordum. Menajerim Arif Hanoğlu’na dedim ki “Arif Abi ben sosyeteyle de buluşmak istiyorum. Ne yapmam lazım?” Beni Reşat Kulüp’e soktu Küçükparmakkapı’da. Orası doldu taştı. Üçüncü etapta da halka daha fazla açılmak istedim. Okul konserleri yapmaya başladık. Ardından da gazino dönemi geldi.

En iyisi gazino dönemi gibi söylediniz sanki...
Çok büyük bir olaydı. Cumhuriyet gazinosu vardı. Kazablanka vardı. Gar Gazinosu, Lunapark, Maksim. Ajda ve ben hariç bizim tarzımızda müzik yapan hiçbir sanatçı Maksim’e mazhar olmamıştır. Bizim kuşak sanatçıların İstanbul’daki eğlence hayatının çeşitlenmesinde faydası çoktur. Gece kulüpleri bizim zamanımızda oluştu. Pavyonlar gece kulüplerine dönüştü. Orta ve üstü sınıfın eğlenmeye gittiği yerler oldu buraları. Hemen ardından da gazino coşkusu başladı. Ona göre de yeni bir repertuar gerekiyordu.