Cumartesi Milano motosiklet defilesi

Milano motosiklet defilesi

10.11.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

2008'in merakla beklenen modelleri dünyanın stil başkentlerinden Milano'da podyuma çıktı

Milano motosiklet defilesi

mozel@milliyet.com.tr Honda Türkiye Genel Müdürü Hajime Yamada'nın davetlisi olarak Türk motosiklet medyasından Metin Kalkavan (Motokeyf), Mustafa Bilgiç (2Teker), Emrah Göksu (Motorize) ile birlikte gittiğim fuarda Honda'nın otomatik vitesli touring'i DN-01, CBR 1000 RR Fireblade, Transalp 700, Ducati'nin yeni Monster 696'sı ve 1098 R'ını, Suzuki'den GSXR-600/750'yi, Hayabusa'yı, Kawasaki'den ZX-250, ZX-10R'ı, Yamaha'nın yeni Tenere'sini, Aprilia, Harley Davidson ve daha birçok markanın 2008 modellerini iyice inceledim.Basın gününde bile izdihama yakın bir kalabalığı çeken fuarda benim favorilerim, önümüzdeki yıllarda kullanmak isteyeceğim makinelerden olan Honda Transalp 700 (sarısına hayran kaldım) ve XTZ 660 Tenere oldu. Bu arada şu anda kullandığım Kawasaki ER-6n'in mavisi çıkmış; onu da sevdim. Yukarıda saydıklarım Türkiye'de de merakla beklenen motosikletler. Özellikle Transalp'in ciddi bir hayran kitlesi var. Honda Türkiye, Transalp 700'ü Türkiye'ye getirmeye hazırlanıyor. Fiyatı tahminen 20 bin YTL'nin biraz üzerinde olacak. Arazi ve uzun yol için biçilmiş kaftan olan XL 700V Transalp 700 için şimdiden sıraya girseniz iyi olur. Honda, geleceğin motosikleti diye tanımladığı otomatik DN-01'i, Milano'nun şanına uygun şekilde defileyle tanıttı. Bu makine de motosiklet keyfi ve kullanım şeklinde ciddi bir kilometre taşı olacak gibi. Bilinen modeller dışında sergilenen motosikletler yetenek ve değişik tarzlarıyla uçsuz bucaksız bir zenginliği işaret ediyor. Bu motosikletlerin belki de yüzde 95'ini buralarda göremeyeceğimiz düşüncesiyse, trafiğin ve yolların durumunu hatırlatıp insanı bir kez daha kahrediyor! Avrupa'nın en önemli motosiklet pazarlarından Milano'da düzenlenen Uluslararası Bisiklet ve Motosiklet Fuarı'nın bu yıl düzenlenen 65'incisinde, 2008'in merakla beklenen motosikletleri üzerindeki sır perdeleri birer birer kalkıyor. Yarınki kapanışa kadar yaklaşık 500 bin ziyaretçinin beklendiği fuarda, motosikletin geçirdiği radikal evrim tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriliyor. Markalar artık hayal güçlerini zorlayacak radikal değişikleri yapmaktan çekinmiyor. Saatte 200 km hız yapan elektrikli motosikletler, arkasına romörk takılarak ticari amaçlara da hizmet edebilen üç tekerlekli MP3 gibi fantastik uygulamaları yakında sizinle paylaşacağım. Geçen bölümün özeti: Motosikletimle çok rahat gittiğim Nişantaşı'nda trafik kilitlenmiş, yüzlerce aracın mahsur kaldığı yoldan güç bela ulaştığım Maçka'daki Reasürans Pasajı'nın önünde bu kaosun nedeni ortaya çıkmıştı. Bir Ferrari sahibi tarafından iki şeritli yolun bir şeridini oldukça açıktan bloke edecek şekilde yol ortasında bırakılmıştı.İkinci bölüm: Milliyet okuyucusu Erdem Turgan'dan dan bir e-posta aldım. Turgan benim işimi yaparak aracın plakasını internette sorgulamış ve şöyle bir sonuç elde etmiş: Araç Türkiye Finans Katılım tarafından krediyle alınmış, ancak şu anda hacizli ve aranıyor. Kontrol ettim, doğru; aracın üzerinde nisandan bu yana yakalama emri var.Turgan soruyor: "Öylesine dikkat çeken bir araçla yakalanmadan nasıl gezilebiliniyor ve nasıl rahatça İstanbul'un ortasında bırakılabiliyor?" Olayın devamı da var: Ben, Ferrari'yi fotoğraflayıp uzaklaştıktan sonra aracın sahibi gelince, semtten bir kişi çıkışmış. Ama bizim Ferrarici hemen kas gücünü devreye sokarak ve "Arabamı çizdiniz" diye bağırarak harekete geçmiş; adama bir de kafa atmış. Görgü tanıkları anlatıyor, karakola giden olay şimdi mahkemelik.Adam, yakalanma emri olan ve fark edilmemesi imkansız araçlardan biriyle İstanbul'un çile trafiğinde rahatlıkla gezebiliyor; orta yere arabasını bırakıp gidiyor. Sonra da kabadayıdan beter şekilde olay yaratıyor. Mahkemelik olmuşlar ama bir sonuç çıkacağına insan inanamıyor. Çünkü trilyonları hortumlayanların havaalanlarında VIP salonlarından geçtiği bir ülkede yaşıyoruz. Ferrari'nin öyküsü Bu köşenin adı Motosiklet Günlüğü olduğu için vurguluyorum, motosikletle ilgili bir iş gezisinden sonra İstanbul Atatürk havaalanındaki pasaport kontrol bankolarından birinin "Business Class"a ayrıldığını görmüş, görevli memurların da özellikle bunu vurguladıklarına tanık olmuştum. Uygulamanın iki ay önce başladığını söyleyen memurlar, diğer tarafta kuyruklarda bekleyen kızgın kalabalıklara ve hasta olduğunu anlatan adama yapabilecekleri bir şey olmadığını bildiriyordu. Bu sefer de dönüşte bir bankonun tepesinde olması gereken "Türk vatandaşları - diğer" sınıflandırmasının olmaması dikkatimi çekti. Bu yapılanmaya sızabilirsem size içeriden haberler aktaracağım; merakla bekleyin! 'Business Class' örgütlenmesi...