Cumartesi Müneccim değilim!

Müneccim değilim!

26.12.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Müneccim değilim

Yakından tanıdığım biri daha geçtiğimiz hafta manşetlerdeydi. Eski Yeşilçam prodüksiyon amirlerinden ağabeyimiz Erkan Abacı. O da bir yangında can verdi. İçimi en acıtan, projesini gerçekleştirmek için Turizm Bakanlığından yardım bekliyor olmasıydı. Ama ömrü yetmedi. Kendi yağı ile kavrulmayı denedi, başka şekilde kavurdular Abacıyı. Diğer yandan bu piyasada kendine "tasarımcı" diyen ve dedirten biri, yaptığı o dekor yangınından sağ salim çıktı. Olay şu anda yargıda. Ve belli ki büyük tazminatlar istenecek. Peki kime açılacak bu davalar? Bizim görevimiz bu konuda bildiğimizi anlatmak. Önce şu tasarımcı nedir, kimdir bir cümle ile açıklayalım. Tasarımcı ve uygulayıcı, kullandığı malzemeyi iyi tanıyan ve bunu müşterisine en iyi şekilde tarif eden kişidir. Bu arada müşteri (yapımcı firma) kullanılan maddeyi tanımak zorunda değildir. Tasarımcıya bunun için para verilir. Ayrıca, yapımcı firma ile dekorcu arasında yapılan sözleşmede bu şu şekilde yer alır, "Dizayn ettiğimiz ve imal ettiğimiz işi şu şu maddelerden yapıyoruz. Bunların yanına ateşle yaklaşmayınız. Isısı yüksek lamba kullanmayınız çünkü yangın çıkar"... Demek istediğimiz, dekoru yapan bunun sorumluluğunu da taşır. Dekoru kurar, bekler ve iş bitince söker gider. Ve sözleşmelerin klasik maddesi olan, "Mücbir sebepler dışında vuku bulan her türlü kaza vesaireden firmamız sorumludur" cümlesi mutlaka yer almalıdır. (Bu arada genç okur bilmez, mücbir sebep, deprem gibi doğal afetler demektir.) Tabii şimdi G-Mall yangınında taraflar suçu kabullenmeyecekler. Bunlardan bana göre en haklı duranı, yaptığı komplekste Avrupa standartlarını tutturan tesis sahipleridir. Çünkü yanan sadece dekordur. Sinema salonlarında en ufak bir alev izi yoktur. Aksi takdirde oradan hiç kimsenin kurtulamayacağı hepimizin malumudur. Hatta bu insanların elinde karşı taraftan aldıkları şöyle bir belge vardır: "Yapılan dekordan dolayı çıkacak her türlü kaza, hasar vesaire sorumluluğumuz altındadır. Ve tamiri ve tazmini yine tarafımıza aittir." Bu arada iyi niyetli olduğuna gönülden inandığım taraflardan biri de yapımcı firmadır. İyi bir organizasyon hedeflemiş ve bu uğurda avuç avuç para harcamış ve düzgün işlere imza atmış olan bu şirket -şayet yukarıda sözünü ettiğim sözleşme maddesini ihmal etmişse- o da zan altındadır. Yazımı dekorcu beyefendinin, Milliyete ve Savaş Aya verdiği demeçlerden alıntı yaptığım sözcükleri ile bitiriyorum. Bakın kendini nasıl savunmuş: "Bu dekorda bana mumlara kadar tarif eden aracı firma Corner Organizasyondur. Telefon konuşma kayıtlarımız elimde mevcuttur. İspatlarım, onlar ispatlayamaz." Bir kere müşteri ile konuşmaları kaydetmek ne demek? Bunun ne manaya geldiğini -bu beyi yakından tanıyan biri olarak- ben çok iyi bilirim. İkincisi, "G.O.R.A."nın dekorcusu olarak kanal kanal gezen ve "Tasarımcıyım hatta üstadım" diyen bu bey niçin karşı çıkmadı bu tehlikeli projeye, bir "üstat" olarak? "Hayır kardeşim bu şekilde yapamam, başkasına yaptırın!" demedi... Bilmem anlatabildim mi? Tabii ki son söz yargının, benim üzüntüm bu tür ucuz düşüncelerle ABden bir gün önce tüm dünyaya rezil olmamız. Yıllar önce bana "Ben her şeyi büyük oynarım!" demişti. Sonraki vukuatlarını yaşayınca inanmıştım. Ama dünya çapında bir boyutu hiç düşünmemiştim açıkçası. Yazara e-mail İki hafta üst üste yazdığım "G.O.R.A. -1" ve "G.O.R.A. -2" yazılarımda, "Bu filmin dekorlarını yapan dekorcuya iş verirken iki kez düşünün, yaptığı işlerde sakatlıklar çıkıyor" demiştim. Daha sonraki günlerde o malum sinema yangını olayı patlak verdi biliyorsunuz. Şimdi bilin bakalım mumlarla sentetik kumaşı yan yana koyan dekorcu kimdi? Pardon sorumu geri alıyorum, saçma oldu. Siz bu hafta bana yolladığınız e-postalarda zaten, "Aaa, aynı adammış. Siz müneccim misiniz yahu!" diye sordunuz. Hayır, müneccim filan değilim, sadece bu şahsı ve yaptığı işleri yakından bilirim o kadar.