Cumartesi “Nefes”in yönetmeni hayatını filme çekiyor

“Nefes”in yönetmeni hayatını filme çekiyor

03.09.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:

Levent Semerci’nin yeni filmi “Ayhan Hanım”ın çekimleri mart ayından beri devam ediyor. Röportaj vermeyen, fotoğraf çektirmeyen, setini mümkün mertebe kapalı tutan yönetmenin Eskişehir’deki setine giden Milliyet Sanat dergisi, film hakkında ipuçları topladı

“Nefes”in yönetmeni hayatını filme çekiyor

Levent Semerci yeni filminde kendi ailesinin hikayesini anlatacakmış... Adı “Ayhan Hanım” olacakmış... Ayhan hanım Semerci’nin annesiymiş ve onu Vahide Gördüm oynayacakmış... Çekimleri mart ayından beri süren filmle ilgili duyup bildiğimiz aşağı yukarı bundan ibaretti. İlk filmi “Nefes / Vatan Sağolsun” ile bol seyirciye ulaşıp muhtelif tartışmalara yol açan yönetmenin bu kez ne yapacağı herkesçe merak konusuydu.
Gelgelelim, bir bildiğimiz daha vardı, Levent Semerci değil setinde basın mensuplarını ağırlamak, röportaj vermek, bir kare fotoğraf bile çektirmezdi. Bu nedenle Eskişehir’deki sete giriş vizesi alınca sevindim. “Ben konuşmam, ona göre” diye haber göndermişti ama Selçuk Yöntem ve Vahide Gördüm orada olacaklardı, bu gizemli setin havasını koklayacaktım, daha ne? Hatta belki yönetmen de
bir- iki kelime konuşurdu yumuşayıp... Setin kapısından girene kadar böyle düşünüyordum tabii, sonra geçti...
“Ayhan Hanım”, Eskişehir belediye başkanı Yılmaz Büyükerşen’in tahsis ettiği eski otobüs tamirhanesine kurulan platoda çekiliyor. Hikaye Eskişehir’i gerektirdiği için değil, Anadolu Üniversitesi mezunu yönetmen Levent Semerci de pek çok sinemacı gibi bu şehirde rahat çalıştığı için. Yoksa anlatılan dönem 1970 sonları, Semerci ailesinin yaşadığı şehir ise İstanbul. Hatta bir de Taksim Meydanı ‘inşa ediliyor’ kente, 1977 yılı 1 Mayıs sahneleri için.

Evi Eskişehirliler döşedi
Bizim gittiğimiz platoda ise ailenin yaşadığı ev kurulmuştu. Sanat ekibi ekim ayından beri çalışıyor. Oralı kadınlardan yardım istemişler mekanı dekore ederken. “Siz kendi evinizi hangi eşyalarla döşüyorsanız onları kullanın” demişler. Filmin başrol oyuncuları, Levent Semerci’nin anne - babasını oynayan Vahide Gördüm ve Selçuk Yöntem. Onlar mart ayından beri gide gele
o derece alışmışlar ki sete ve birbirlerine, sahiden orada bir aile yaşıyor sanmamız boş değil. Selçuk Yöntem sahne aralarında iPad’inde oyunlar oynuyor, Vahide Gördüm ona takılıyor.

Akşamları resim yapıyor
Oturma odasında oyuncularla sohbet ederken Levent Semerci giriyor içeriye. Dünya gözüyle görmüş oluyoruz böylelikle kendisini. Benim “Belki de bir iki cümle eder canım, ta oralardan gelmişiz” yollu umutlarım da o an suya düşüyor işte. Kibar olmaya gayret eden gergin bir gülümsemeyle “Hoşgeldiniz” diyor bana, “Sıcak, değil mi?” ve “Bütün konuşmamız bu kadar!” diyor, çıkıyor odadan. Fakat oyuncuları ona o kadar bayılıyor ki, belli ki sakladığı bir yüzü var. Öbür türlü kim ikna edebilir ki bu oyuncuları aylarca Eskişehir-İstanbul hattında gidip gelmeye?
Platonun tam karşısındaki konukevinde de set ekibi için adeta bir yaşam kompleksi kurulmuş. Herkesin odası son derece kişisel şekilde döşenmiş, Levent Semerci’nin spor aletlerinden kitaplarına, DVD’lerine kadar yerleşmiş göründüğü bir katı, duvarlarda akşamları çekim bittikten sonra yaptığı tabloları var. Orada edinip beslemeye başladıkları bir yavru köpekle dahi tanıştım.
“Ayhan Hanım”, subay bir baba, şefkatli ama güçlü bir anne ve dört erkek kardeşten oluşan Semerci ailesinin hayatından bir kesiti anlatıyor. Ama tabii Türkiye’nin bir dönemi, hem de çok kritik bir dönemi var fonda. Üniversitede okuyan büyük oğulların politik duruşları, onları sessizce destekleyen bir anne ve evdeki ‘tekne kazıntısı’ küçük çocuk,
12 yaşındaki Levent.
Benim ziyaret ettiğim gün bir yemek sahnesi çekiliyor. Anne, baba ve küçük oğlan. Çok tekrarla, belli ki büyük bir titizlikle. Senaryo çekimlerin başladığı günden beri de sıkça değişiyor, bazen Levent Semerci akşam oturup yeni sahneler yazıyormuş. Konu bu kadar kişisel ve hassas olunca bu kaçınılmaz. Duygusal anların yaşanması da öyle.

“Anneme âşık oldun mu?”
Benim rica minnet izleyebildiğim sahnelerde, Selçuk Yöntem’in sinema tarihimize geçmeye aday bir monoloğu vardı, “Anneme aşık oldun mu?” diye soran oğluna verdiği cevabı içeren... Bir de küçük oyuncu Akçahan Akça’nın sorguya gelen komiserden psikolojik işkence gördüğü sahne var ki, izleyince ‘bir yıldız doğuyor’ diyeceksiniz, kesin.
Sonuç olarak, her anlamda “ser verilip sır verilmeyen ama orada bir gün nefes aldıktan sonra filmi çok merak etmenin kaçınılmaz olduğu bir set. Gösterim tarihiyle ilgili rivayet muhtelif, bir müddet daha bekleyeceğiz belli ki. Ama görünüşe göre buna değecek...



Selçuk Yöntem:
“Levent bazen ‘Aynı babam gibisin’ diyor”



Çok memnun görünüyorsunuz Levent Semerci’yle çalışmaktan...
Gerçekten işini çok inanarak yapan ve ne yaptığını çok iyi bilen, enerjisiyle oyuncuyu diri tutan, onu bağımsız bırakan, benim benimseyebildiğim, rahat ve mutlu olabildiğim bir yönetmen. Çünkü nereden bakarsanız bakın, oyuncuyla yönetmenin tam anlamıyla anlaşması çok zordur. Dört dörtlük anlaştığınız bir dokuda işin üretimi de çok farklı oluyor. Sonucun da iyi olacağına inanıyorum.

Epeydir sürüyor çekimler değil mi?
Set martın 15’inden sonra başladı, biz de Vahide’yle dizi çekimlerimiz olduğu için hafta sonları gelip gittik hep. Tabii diziler tatile girdiği için şimdi buradayız sürekli. Belki bazı ilerleyen bölümlerde İstanbul’a taşınacak ev dekoru. Şu anki gidişat böyle.

“Acıtıcı, etkileyici bir yorum”

Anlatılan, Levent Semerci’nin kendi hikayesi
Evet, onun için de konuya çok hakim. Bugüne kadar herkes o dönemleri çok başka şekillerde yorumladı. Ama ben böyle yorumlamayı ilk defa görüyorum. Biraz acıtıcı olacak, etkileyici olacak. Bir dönemi, yaşanmışlığı, 1 Mayıs olaylarını, 12 Eylül’ü verirken çok başka yerlere kayabilir mesele. Ama esasında o olayın içinde olan insanların dramıyla o dönemi anlatmak, sinematografik olarak çok değerli ve önemli bence.

Nasıl bir adam sizin oynadığınız baba?
Kendi halinde, eşine, çocuklarına çok değer veren bir adam, Ahmet bey. Emekli bir subay. Sert bir baba değil, tam tersi çok yumuşak, çok naif, objektif olamayabilirim ama bence hoş bir adam, çok sevdiğim bir adam. Tabii çocukların dönemle yaşadıkları çelişkileri, anne babalarıyla çelişkileri var, sevgi yüklemeleri var, alınganlıkları var, haklılıkları, haksızlıkları var. O dönemde üniversitede okuyan öğrencilerin o gündemin bir parçası olmaması mümkün değildi, bu da onu yüklü yaşayan bir aile.

“Ben de bir subay çocuğuyum”

Siz o dönemi nasıl yaşadınız?
Rastlantı, ben de bir emekli subay çocuğuydum. 12 Eylül’ü çok yoğun yaşadı bizim jenerasyon. Devlet Tiyatrosu’ndaydım ben o zaman Ankara’da, kendi sanat yaşamımızın çerçevesinde bu etkileşimi gördük. Onları da bilerek, görerek, geriye doğru dönerek bu filmde bu rolü, bu aile yapısında oynamak bana çok etkileyici geliyor.

Sonuçta yönetmenin babasını oynuyorsunuz, ne kadar özgürsünüz karakteri yaratmada?
Levent bana aklındakileri söylediği zaman ben de refleks olarak kendi algılarımdan yüklemeler yapıyorum. Ama çok enteresan, örtüşüyorlar.
Belki benim de bir subay ailesinde yetişmemin getirdiği o disiplin ve görgü bilginin hakimiyeti
bunda söz konusu olabilir. Levent gülüyor, “Aynı babam gibisin” diyor bazen.


Vahide Gördüm: “Anne son derece politik bir kadın”


Filme adını veren Ayhan Hanım’ı siz oynuyorsunuz...
Onun hayatından bir kesit oynamak benim için büyük bir gurur. Çok yakın hissediyorum, belki de anne olduğum için, Ayhan hanıma kendimi. Başlangıçta anlamakta çok zorlandım. Bir süreçte yaşadığı acıları anlamak benim dönemim kadınları için zordu. Ama verilen materyallere bakarak,
77-90 arası siyasal sürece de bakarak Ayhan hanımın apolitik görünen ama aslında son derece politik bir kadın olduğunu fark ettim. Oyunculuk hayatımda çok önemli bir rol.

Nasıl bir kadın Ayhan Hanım?
Hayatını evine, çocuklarına, kocasına adamış bir kadın. Tek dileği evinin huzurunun bozulmaması. Ama süreçte tabii görüyoruz ki aslında bütün bu mutluluk bu evde yaşanırken dışarıda bambaşka acılar ve çileler var. Toplumsal karmaşa onların da evine yansıyor. Çünkü bu çatışmalara kendi çocukları da giriyor, sırası geliyor Ayhan hanım onlara destek oluyor babadan habersiz. Aslında duruşu yokmuş gibi görünen ama son derece doğru bir duruşu olan bir kadın. O da çok ümitli devrimden aslında. Çünkü çocuklarına çok güveniyor. Onlardan öğrendikleriyle zaten devrime inanıyor ve güveniyor. Ama sonunda sorguluyor devrimi de.

“Yaşamış insanların sorumluluğunu aldık”


Olay Ayhan hanımın gözünden geri dönüşlerle anlatılıyor galiba...

Evet, çok farklı bir teknik kullanıyor Levent. Sürpriz.
Nasıl ilişkileriniz Levent beyle?
Onu çok seviyorum, kendimi çok rahat emanet ettim ona. Ve hep söylüyorum, kendimde, oyunculuğumda çok farklı şeyler aradım ve buldum, bunda Levent’in büyük payı var. Okul gibi oldu benim için. Başka bir şey deniyoruz çünkü.

Nasıl oluşturdunuz oynayacağınız Ayhan Hanım’ı?
Levent çok duygusal bu konuda. Dolayısıyla bana çok açmazlar da verdi. Yani bulamayacağım şeyleri o bana söyledi ve hatırlattı. Levent’in hayatından bir kesit olması benim için büyük bir avantaj oldu. Yaşamış insanların sorumluluğunu da aldık ama böylece. Ben şimdi Levent’in abilerinin nasıl bulacağını çok merak ediyorum filmi, bizi, Selçuk’u, beni.
Geldiler mi sete?
Geldiler, birkaç şey seyrettirdi Levent onlara. “Yürü Levent” demişler.