Cumartesi “O günleri masal gibi hatırlıyorum”

“O günleri masal gibi hatırlıyorum”

06.07.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

Hayatının 27 yazını Adalar’da geçiren Dr. Akillas Millas’ın “Hala Hatırlıyorum” sergisi açıldı. Bu sergide Adalar’a dair çizimlerinden, kartpostallarına kadar her şeyini ortaya koyan Millas “20 yaş daha genç olsaydım Ada’ya yerleşirdim. Eski günleri masal gibi hatırlıyorum” diyor

“O günleri masal gibi hatırlıyorum”

Sporcu sakatlanmalarında uzman
bir doktor ve bir yazar olan Akillas Millas’ın Büyükada’daki Çınar Müze Alanı’nda açılan “Hala Hatırlıyorum” adlı sergisi geçtiğimiz hafta izleyiciye açıldı. Bir yıl boyunca açık kalacak sergide çoğunlukla yazlarını, Büyükada’da geçiren Millas’ın fotoğrafları, çizimleri, kartpostalları, resimleri ve yazıları yer alıyor.
1934 yılında Beyoğlu’nda dünyaya gelen Millas ilk kez Büyükada’ya birkaç aylıkken gitmiş. Yirmiyedi yıl boyunca yazlarını Büyükada’daki Yeni Yol, No: 16’daki evlerinde geçirmiş. Eşi Niki’yle Büyükada’da yakınlaştığını söyleyen Millas, 1963’te evlenir evlenmez Büyükada’daki Splendid Oteli’ne yerleşmiş eşi ile birlikte. Millas çifti o gün bugündür ilkbahar ve sonbaharın iki haftasını aynı otelde, aynı odada geçiriyor. 1980 sonrası İstanbul’dan ayrılan Millas “İstanbul’un 1.5 milyon nüfusu vardı ve bunun 150 bini Rum’du. Şimdi neredeyse 20 milyon kişi var ama toplamda 1500 Rum kaldı. Gidenleri seyretmekten bıktım ve ben de 1980 sonrasında İstanbul’dan ayrıldım, Atina’ya yerleştim. Gelenleri saymak daha kolaymış” diyerek Atina’ya yerleşme kararını açıklıyor. Bu sergi vesilesiyle Millas’la Adalar’ı konuştuk.

Bu serginin fikri nereden çıktı?

Benim uzun zamandır böyle bir fikrim vardı. Esas fikir Adalar Vakfı’ndan çıktı. Böyle bir sergi yapılmasının iyi olacağını söylediler. Şu an Büyükada üzerine bir kitabım tercüme ediliyor. Bu kitap üzerine yaptığım çalışma da bu sergide etkili oldu.

Haberin Devamı

Büyükada sizin için neden önemli?

Büyükada’yı evim gibi görüyorum.
Biz üç-dört nesildir adalıyız. Kendimi Yeni Yol’daki o evde tanıdım. Uzun bir bahçemiz vardı ve o yolda başka bir ev yoktu. Yol topraktı; ışık yoktu, su yoktu, sarnıç vardı. O günleri masal gibi hatırlıyorum.

Sizce Adalar ne değişti?

Ben doğduğumda İstanbul 1.5 milyondu. Şimdi 20’ye gidiyor. Buna göre Ada da değişti. İnsanlar ve insanların ilişkileri değişti. Benim toprak yollarım asfaltlandı. Patikalar bile yol oldu. O ahşap evler yok artık. Eskiden vapurla Ada’ya yanaştığınızda kahverengi ve gri evler görürdünüz. Bazı binalar gitti. Sedefli Köşk, Kangelaris’in Evi gibi. Bu binalara benzer binalar konuldu ama hem bir kat daha yüksekler, hem de betonlar. Yeni binalar da 1800’lerdeki gibi inşa ediliyor ama her şeyleri plastik ve boyaları dökülüyor. Ada’dayken bilhassa hafta sonları evden çıkmak istemiyorum. Adalılar da istemiyor. Hafta sonları bilinçsiz, Ada’yı bilmeyen bir kalabalık oluyor. Şimdi Atina’da yaşıyorum. Ada’nın eski halini de yeni halini de seviyorum. Ama Atina’ya döndüğümde zihnimde Ada’nın yeni hali kayboluyor ve ben yine eski Ada’yı hatırlıyorum.

Haberin Devamı

“O günleri masal gibi hatırlıyorum”

Büyükada’daki meydan bugün de duruyor.

“Kınalıada’ya artık hiç gitmiyorum”

Diğer adalarla olan ilişkiniz nasıl?

Burgazada eski durumunu muhafaza ediyor. Heybeli de öyle. Ama Büyükada çok değişti. Uçsuz bucaksız bahçelerin içine villa koydular. Bunlar, Ada’nın çevresini çok değiştirdi. Kınalı’ya gitmiyorum. Orası tamamen apartman oldu ve çok bozuldu. Aslında her adalı kendi adasını sever. Ben Büyükadalı olduğum için kendi adamı seviyorum. Bir arkadaşım “Büyükada’nın en güzel göründüğü yer Heybeliada’dır” diyerek ikna etmişti Heybeliada’da kalmıştım bir yıl. “Benim
burada işim ne?” diyerek ayrılmıştım.

“O günleri masal gibi hatırlıyorum”

Fotoğraflar Adalar Müzesi Arşivi, Akillas Millas Koleksiyonu’ndan alınmıştır.