Cumartesi Ölüm uzak bir hatıra

Ölüm uzak bir hatıra

14.04.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ölüm uzak bir hatıra

Ölüm uzak bir hatıra

Ölüm uzak bir hatıra

Serdar Devrim

Yaşımın orta yerini çoktan geçtim. Geçeli beri de, doğum günlerinden nefret eder oldum. Yokuş aşağı gittiğimi hissediyorum. Topuklarımla fren yapmaya, tırnaklarımı geçirip tutunmaya çalışıyorum ama nafile. Zaten bu telaşım fazla da sürmüyor. Üç beş gün, bilemedin on, hepsi o kadar. Sonra yine kendimi rutine kaptırıp, bu kez sermayeden yediğimi idrak dahi etmeden, bir sonraki isyana kadar, kayıyorum...
Şimdi adını unuttuğum bir Amerikalı yazar bizim ikiyüzlülükle "amansız hastalık" dediğimiz bulaşık bir kansere yakalandığını öğrendiği gün, defterine "Ve bugün hayatım sona erdi; şimdi ölümüm başlıyor" diye yazmış.
Biz, modern zamanın insanları, ölümü bile yaşamıyoruz halbuki. Ne yaşadığına sevinmeye, ne öldüğüne üzülmeye vakti olması insanın... Aptallık mı, saçmalık mı? Ne derseniz deyin. Yazık, en azından!
***
Ben aslında bugün size 1860- 1900 yıllarının Amerika’sından bahsedecektim.
Hani ekonomi tarihçilerinin "vahşi kapitalizm dönemi" diye nitelediği yıllardan.
Özetle diyecektim ki:
Babamın bir sözü vardır. Serbest ekonomiye geçişin ilk yıllarında bazı sıkıntılar yaşayacağız. Birden açılan musluklardan önce pis sular akacak. Birileri haksız kazançlar elde edecek. Buna isyan edeceğiz. Ama aslolan, bünyenin sağlam olması. Bu pisliği, cerahati bir an önce atarak sağlıklı bir büyümeyi yakalaması, der.
Evet, biz işte böyle bir süreç yaşıyoruz. Haksız kazançlar ortaya seriliyor. Usulsüzlük, yolsuzluk, hortumlama... Adına ne derseniz deyin.
Normaldir, kuraldır, hoş görelim demiyorum.
Aksine, üstüne gidelim, teşhir edelim, teşhis edelim, tedavi edelim... Ama bu dönemi süratle atlatalım.
Fazla karamsarlığa da kapılmayalım. Hani "Burası Türkiye. Bizde bu kadar olur!" demeyelim.
***
Bu iş her yerde böyle başlamıştır. Kapitalizm ve serbest ekonomi, önce serbestinin dozunu kaçırır. Ekonomik güçler kanun koyucuyu, kural uygulatıcıyı avuçlarının içine alır. Suça ortak eder. Hırsızlar, ne idüğü belirsiz işadamları, kaynağı belli olmayan paralar, karanlık ilişkiler...
Ekonomik kalkınmanın belli bir noktasına gelmemiş ülkelerde demokrasi ve demokrasinin olmazsa olmaz şartı kamuoyu oluşamaz. Bu noktaya -hırsızlığın, yolsuzluğun sebep olduğu kaynak israfına rağmen- er veya geç gelindiğinde, ülkede ağır ağır KAMUOYU BASKISI hissedilmeye başlar. Halkın ve medyanın dayatmasıyla, pislik santim santim geriletilir; kurallar işler hale getirilir.
Bilir misiniz, Amerika’nın büyük servetleri, bu geçiş döneminde, ya kamu arazilerini talan ederek ya orduya çürük silah satarak ya da halkın birikimlerini devlet üzerinden hortumlayarak edinilmiştir...
Yani bu rezillikler Türkiye’ye has değildir, diyecektim aslında.
Eğer yazıya oturduğum geç saatlerde, otuz yıllık bir dostumdan "İyi seneler! Ulan ihtiyarladın be!" diye zarif bir telefon almasaydım.
***
Birden, yazmayı düşündüklerim çok abes geldi. Size de kıyamadım, kendime de...

Zengini hayırsız evlat
Memuru süslü avrat
Politikacıyı da kuru inat batırır.
Osman Bölükbaşı





CUMARTESİ