Cumartesi Orhan Boran hayata döndü

Orhan Boran hayata döndü

11.05.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Türkiye’nin ilk talk-show’cusu ve stand-up’çısı Orhan Boran geçirdiği iki büyük ameliyatın ardından şimdi evinde dinleniyor

Orhan Boran hayata döndü

Orhan Boran hayata döndü

Türkiye’nin ilk talk-show’cusu ve stand-up’çısı Orhan Boran geçirdiği iki büyük ameliyatın ardından şimdi evinde dinleniyor

TUBA AKYOL

Telefonun diğer ucunda Orhan Boran var. Sesi biraz yorgun ama her zamanki gibi akıcı konuşuyor. "Yavaş yavaş toparlıyorum kendimi. Eski gücüme kavuşmaya çalışıyorum" diyor. Bağırsak kanseri olan Boran iki büyük ameliyatın ardından şimdi evinde dinleniyor. Ancak Orhan Boran’ın ne ameliyatları geniş yer buldu basında, ne de hastaneden taburcu olması...
Oysa 56 yıldır sahneden, radyodan, televizyondan bizlere seslenen Boran, Türkiye’de şovun öncülerinden. Karısı Güler Boran’ın da dediği gibi: "O giderse yerini kim doldurur bilemiyorum. Bacağını açan şöhret oluyor. Ama Türkiye’nin yetiştirdiği bu son derece önemli insanın yaşadığı sıkıntılı günler basında çok az yer aldı."

"Profesyonel geveze"lerin ilki
74 yaşındaki Boran gerçekten de Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli insanlardan. Güzel Türkçesi, akıcı konuşması, ince esprileri bir yana Türkiye’de pek çok "ilk"in altında onun imzası var. Neredeyse bütün ülkeyi radyolara kilitleyen yarışmaları, bugün talk-show diye tabir edilen TV’deki sohbet programlarını ilk kez Orhan Boran yaptı. Boran ekranın yazılı olmayan "Kravatsız çıkılmaz" kuralını bozarak gömlek ya da kazakla program sunan ilk sunucu. Ve kendisi mesleğini "profesyonel gevezelik" diye tanımlasa da o aynı zamanda Türkiye’deki ilk stand-up’çı.
"Galatasaray Lisesi’nden 1945’te mezun olduktan sonra Şehir Tiyatroları’na girdim. Birkaç yıl sonra Paris’teki Les Mathurins Tiyatrosu’na gittim. Dönüşte İstanbul Radyosu’nda çalışmaya başladım. Fransa’da gördüklerimden esinlenerek tek başıma, konuşmaya dayalı şovlar, yarışmalar yaptım" diye anlatıyor.
Ama yerinde duramaz Boran. 1953’te Avrupa turnesine katılır; bir yıl kadar sonra ABD’ye gider. BBC’nin sınavını kazanınca da soluğu İngiltere’de alır.
Boran "1956-60 arasında BBC’deydim. İlk altı ayda, dört yılda terfi edebileceğim en üst noktaya gelmiştim zaten" diyor.
İngiltere dönüşü Yuki’yi yaratır. Ve TV başlar. Trafik eğitim programları, eğlence köşesi, spor köşesi... Önce "Garip Ama Gerçek", ardından karısı Güler Boran ile "Orhan Boran’la Pazar Geceleri"ni hazırlar. TRT’deki "Panelöden sonra ilk özel TV kanalı Magic Box’ta "Orhan Boran’lı Dakikalar"ı sunar. Kanal D’de "Kim Haklı", atv’de "atv’de Pazar"ı yapar. Kanal 8’de, tekrar TRT’de çalışır. Hatta "Kim 500 Milyar İster"i sunması için teklif gelir. Kabul eder. El sıkılışır. Ama yapımcılar son anda cayarlar.

"Centilmen yazıyor ama..."
Boran uzun yıllar gazinolarda da şov yapar. "Kayınbirader" esprileri özellikle çok beğenilir. Ama en çok sahnedeki nezaketi konuşulur. Boran’ın izleyicilerden birine verdiği cevap bugün hâlâ hatırlanan bir anekdottur: Bir gün sahnede gösteri yaparken ön sırada oturan bir adam ayağa kalkar ve dışarıya yönelir. Boran gösteriye ara verir ve nezaketle adama seslenir: "Tuvaleti mi arıyorsunuz beyefendi?" Adam "Evet..." deyince Boran devam eder: "Alt katta, sağdan üçüncü kapı. Üzerinde "gentlemen" yazıyor ama siz yine de aldırmayın; girin."

Yuki’nin hayranları Boran’ınkiden çoktu
Yuki, 60’ların unutulmaz radyo kahramanıydı. Çocuk değildi, büyük değildi, hatta insan gibi de değildi. Hele çocuklar için Yuki tam bir muammaydı. Kimdi acaba? Yaratıcısı Orhan Boran "Yuki, Brezilya ormanlarında yaşayan, nesli tükenmiş bir aileden tavşan kulaklı, sincap kuyruklu, kazma dişli bir yaratık" diye anlatıyor onu.
Yuki’nin asıl doğum yeri ise BBC Radyosu. Boran bir röportajın montajını yaptırıyor stüdyoda. İngiliz teknisyen vakit kazanmak için ses bandının bazı kısımlarını çabuk çabuk teypten geçiriyor. Etraftaki İngilizler gülmeye başlayınca Boran düşünüyor: "Bunlar Türkçe bilmediği halde bu sözlere bu kadar gülerse ya bu sözlerin manasını bilenler kim bilir ne kadar güler?" Ve Yuki doğuyor. Yıllarca İstanbul Radyosu’nda en çok mektup Yuki’ye geliyor.
Fatih Özgüven ise bir yazısında çocukluğunun Yuki’sini ve Orhan Boran’ını anlatıyor: "Onlar Orhan Boran ve Yuki’ydiler işte. O zamana kadar tanıdığım en esrarengiz, en sofistike, en göz kamaştırıcı, en tuhaf çift."

GÜLER BORAN ANLATIYOR:
"Hakkınızı helal edin"
• İlk ameliyattan bir hafta sonra hastaneden çıktı. Ama iki gün sonra aniden bir titreme geldi, ateş, terleme... Düştü, bayılmış. Oğlumuz Burak beyin cerrahı, onu aradım, ‘Baban vefat etti galiba’ dedim. Burak geldi, hemen hastaneye kaldırdık. Dört gün sonra doktorlar ‘İkinci ameliyat şart’ dediler. 74 yaşında bir insan için bu kadar kısa sürede ikinci büyük ameliyat hayli zor. Çok korktuk. Ve ağlayarak gitti, "Ben ölüyorum. Hakkınızı helal edin" dedi, öyle ameliyata girdi. Çıktığında uzaylı gibiydi. Her yerine bir hortum takılmış. Karnında, kollarında, göğsünde tüpler, kordonlar, ağzında, burnunda. Yaşayacak mı bilemiyorduk. "Yoksa öldü mü?"
• İnanın halk basından daha vefalı. Türkiye’nin dört bir yanından, Almanya’dan, İsviçre’den hayranları ziyarete geldi. 80 yaşında bir hayranı gelmiş, "Ne olur bir kere gösterin. Yoksa öldü mü?" diye soruyordu. Arkadaşları hep yanımızdaydı. Hastane doldu doldu taştı.

"Yeni fikirlere açıktır"
• Orhan çok yumuşak bir insandır. Utangaçtır. Biri onu övünce yerin dibine geçer. Yurtdışını takip eder. Anadili gibi İngilizce, Fransızca, İspanyolca biliyor. Çok okur. Gençlere, yeniliklere, yeni fikirlere açıktır. Kendine uygun bulmadığı fikirleri uygulamaz ama reddetmez de. Çok geniş kapsamlı, dolu bir adam. Gazetecilik, yazarlık yaptı yıllarca; TV için oyun yazıyor, program hazırlıyor, güncelliği yakalayabiliyor. Çok güzel programlar düşünüyor ama 1 değil 5 numara büyük geliyor bugünkü anlayışa.

"Üç torunumuz var"
• Ben üçüncü eşiyim. Aynı camiadaydık. Beraber çalıştık. 29 yıldır evliyiz, oğlumuz 28 yaşında. Orhan’ın ilk eşinden de bir kızı var. Toplam üç torunumuz var.

"Çapkındı, beni aldattı"
• Evlendiğimizde çapkındı Orhan. Basına yansımadı ama birkaç kere bıraktım gittim evi. Şimdinin çok meşhur insanları, hanımefendi diye bilinen sanatçılar o zamanlar meşhur olmak için yaklaşıyorlardı. Sonra Orhan özür diliyordu. Arada çocuk var, babasını da çok seviyor. Barışıyorduk.

"İçki büyük sorundu"
• Evliliğimizin ilk 10 yılında alkol çok büyük bir sorundu. İçkiyle mücadelemiz kitaplara sığmaz. Şunu söylemeliyim alkoliklerin yüzde 90’ı çok iyi insanlardır. Kendilerine yapılan haksızlıkları dile getiremezler, bu yüzden içki içerler. İçki en çok içene kötülük yapar."

Abdi İpekçi köşe teklif etti
"Uzun yıllar Milliyet Gazetesi’nde çalıştım. Spor, müzik, mizah... Haftada 13 yazı yazıyordum. Pazar günleri de kendi köşem vardı. Burhan Felek vefat edince Abdi İpekçi (üstte, sağda), Felek’in köşesinin yerinde yazmamı teklif etti. ‘Bu benim haddim değil’ dedim. İnsanın kendini bilmesi, haddini bilmesi lazım."

ŞAKİR ECZACIBAŞI
"Diliyle, kültürüyle bulunmaz bir sunucu"
Radyoda yarışma programları yaptık birlikte. O zaman çok yakın dost olduk. Orhan Boran kültürüyle, diliyle, özgün öyküleriyle bulunmaz bir sunucudur. Bu bilgi yarışmaları çok popüler oldu. Orhan’ı ben şahsen de çok severim. Çok dürüst, güvenilir, çok dost bir adamdır. Maalesef çok içiyordu o zamanlar. Ama buna rağmen çok sempatik, beraber olmaktan mutluluk duyacağınız biridir. Bunu, çok fazla insan için söyleyemiyoruz ne yazık ki.

HAKKI DEVRİM
"Orhan’ın iki yönü az bilinir: Utangaçtır ve çok kitap okur"
Orhan Boran kendi alanında bir öncüdür. Çok güzel İstanbul Türkçesi ile konuşur. Düzgün cümle kurmakla kalmaz, kullandığı kelimelerin anlamını da sahiden bilir. Şimdi televizyona çıkıp ben şovmenim, spikerim diyenlere sorun bakalım zaman ile vakit arasındaki farkı biliyorlar mı? Orhan’ın Türkçesi bir yana, sesi de çok güzeldir. Rahat işitilir, kolay anlaşılır. Tonlaması da çok doğrudur.
Orhan’ın çok bilinmeyen iki özelliği var. Sahne adamı yırtık olur değil mi? Orhan fevkalade mahcup, çekingen, kalabalıklara zor karışan bir adamdır. Bir de tahmin edemeyeceğiniz kadar çok okuyan biridir.




CUMARTESİ