Paris’e gidince yapılacak 10 şey

Tabii bu listede bir de Eiffel Kulesi, Louvre Müzesi ve Notre Dame Kilisesi gibi muhakkak gidilmesi gereken klasikler de yer alır. Eğer defalarca Paris’e gitmiş olanlardansanız şüphesiz aşağıda size önerdiğimiz yerlerin birkaçını belki de hepsini biliyorsunuzdur. Seçimimiz hem Paris’e ilk kez adım atanlara hem de defelarca bu güzel şehri tavaf edenlere.

Müze turu atmak
Paris’e gidip de esaslı bir müze ve sergi turu atmadan geri dönülmez. Sanata bir merakınız yoksa da bir müzeye gidin, emin olun pişman olmayacaksınız. Hiç olmazsa Centre George Pompidou, Louvre ve Musee d’Orsay üçlüsünden birini ziyaret edin. Louvre Müzesi’ni mutlaka ziyaret edin. Müzedeki “Mona Lisa”yı görmeden Paris geziniz eksik kalır. Mona Lisa’yı müze içinde bulmak zor değil. Etrafı kordon ile çevrili ve her zaman çok kalabalık.

Champ-Elysees’yi turlamak
Champs-Elysees’de tur atmanın eski tadı yok, o görkemli günler geride kaldı. Ama o olmadan olmaz diyorsanız Concorde Meydanı’na (Place de la Concorde) ulaşana kadar bu uzun caddeyi yürüyün. Burada mağazaların yanı sıra ünlü gece kulübü Lido’ya de bir göz atabilirsiniz. Parisliler genellikle bu caddede yeni yılı kutlarlar. Tour de France bisiklet turu bu caddede başlar.

Metroya binmek
Paris metrosu dünyanın hem en eski hem de en iyi metroları arasında yer alıyor. Trafiğe takılmadan istediğiniz hemen hemen her yere metroyla gidebilirsiniz. Paris’i gezmenin en iyi yolu metroyu kullanmak.

St. Honore’da Colette’i gezmek
Alışveriş etmeyecekseniz bile modanın merkezi olan bu şehirde St.Honore’de bir tur atın ve Colette adlı mağazaya girin. Şöyle bir göz atın etrafa, moda dergilerinin canlı halini görmüş olacaksınız.

Seine kıyısında takılmak
Seine Nehri kıyısında bir gezinti de ıskalanmamalı. Galeriler, kitapçılar, antikacılar ve adım başında karşınıza çıkacak kafelerde hoş molalar verebilirsiniz. Notre Dame Katedrali’ne bakarak yürüyüş keyifli. Üstelik bu yürüyüş gece de yapılır gündüz de. Nehir kenarlarındaki ressamlar, kitap satıcıları, bistrolar ve Notre Dame’ın arkasından batan güneş yürüyüşünüzü iyice unutulmaz kılacak. Yürümek istemezseniz nehir üzerindeki teknelerden birine de binebilirsiniz.

Bistroda şarap içmek
Paris’e gidip de bir bistro veya brasserie’de yemek yemeden dönmek olmaz. Hatta bütün yemeklerinizi bu tür yerlerde yemenizi önerebiliriz. İşte buralarda tipik Fransız mutfağının hakkını güzel bir şarap eşliğinde verebilirsiniz. La Coupole, Brasserie Balzar, Brasserie Lipp, Julien, Chez Andre bu tür mekanların birkaçı.

Pigalle’de dolaşmak
Gerçek bir turist gibi davranmak istiyorsanız Pigalle’de yürüyün. Yürürken de kaldırımlara bakın, kenarda iç çamaşırı görebilirsiniz. Paris’in “kırmızı noktalı” Red Light District’ine uğramayı unutmayın. Ünlü gece kulübü Moulin Rouge’u görmek ve bir kabare izlemek olmazsa olmazlar arasında yer alıyor. Ancak Pigalle sadece seks shop’lardan ve striptiz kulüplerinden ibaret değil. Burada Toulouse Lautrec’in de stüdyosu yer alıyor. Burası Picasso’nun da yaşadığı bir semtti, ayrıca Salvador Dali’nin eserlerine rastlamak mümkün.

Saint Germain’de alışveriş
Oteliniz hangi semtte olursa olsun muhakkak turlamanız gereken bazı semtler vardır. Mesela Saint Germain ve Marais sokaklarında biraz dolaşın. Büyük mağazalara alerjiniz varsa alışverişinizi de bu semtlerin ara sokaklarındaki butiklerden yapabilirsiniz.

Cafe de Flore’da oturmak
Paris’e her gidişte uğranılacak yerlerden biri de Cafe de Flore’dur. Zamanında Sartre ve Simone de Beauvoir gibi ünlü yazarların mekanı olan bu kafe artık biraz turistikleştiyse de hâlâ Paris havası teneffüs edilecek yerlerin başında gelir.

Kaybolmak
Paris’te kaybolmalısınız. Bu, Paris’i görmenin ve keşfetmenin en iyi yolu. Metrodan rastgele inin ve bilmediıiniz sokaklara girin. Nereye giderseniz gidin zaten bir metro durağına yakın olursunuz ve geldiğinz yere geri dönebilirsiniz. Ancak bu şekilde kitaplarda
ve broşürlerde olmayan şeyleri görürsünüz.