Cumartesi “Sanatına tutunan bir avuç insanız”

“Sanatına tutunan bir avuç insanız”

18.02.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:

Yirmi yıl sonra tekrar sahnelenen “Uyuyan Güzel” balesinin başbalerini Gizem Tuncay balerin olmanın zorlukları olduğunu söylüyor ama sanatının kendisi için ne ifade ettiğini anlatırken gözleri parlayarak “Her şeye rağmen hepimiz sanatına tutunan bir avuç insanız” diyor

“Sanatına tutunan  bir avuç insanız”

İstanbul Devlet Opera ve Balesi 20 yıl sonra “Uyuyan Güzel” balesini yeniden seyirciyle buluşturuyor. Başladığı andan itibaren dekor, kostüm ve yaratılan atmosfer sizi içine çekiyor ve bambaşka bir dünyaya götürüyor. Balerin ve baletlerden gözlerinizi alamıyorsunuz. Temsilde Prens Florimund’u Melih Mertel, Carabosse’u İlke Kodal, Leylak Perisi’ni ise N. Melike Koper canlandırıyor. İki perdeden oluşan ve yaklaşık iki saat süren balede başbalerin olarak Prenses Aurora’yı canlandıran Gizem A. Tuncay ile temsil öncesi bir araya geldik.

Haberin Devamı

- “Uyuyan Güzel” balesi 20 yıl sonra tekrar sahneleniyor...

“Uyuyan Güzel” hepimizin bildiği bir masal. Çaykovski’nin müziği ve Petipa’nın koreografisiyle sahne üzerindeki halini canlandırıyoruz. Hem çok heyecanlı hem de zorlu bir süreç geçirdik hazırlık aşamasında. Klasik balenin en önemli eserlerinden biri. Hem teknik anlamda zorlu hareketler var hem de 16 yaşında bir prensesi canlandırıyorum. Onun naifliğini, asaletini de göstermem gerekiyor. O yüzden hem tekniği hem de karakteri bir arada ve başarıyla canlandırmak zordu. Hazırlık aşamasında en çok onda zorlandım.

- Ne kadar sürdü hazırlıklarınız?

Bir ayımızı aldı. “Fındıkkıran” temsillerimiz vardı, onun arasında başladı çalışmalar. İki eseri bir arada götürmek de zor. “Uyuyan Güzel”de dans etmiş eski primalarımızla provalar yaptığım için oyunculuk kısmında onlar beni çok yönlendirdi. Prens Florimund ve Carabosse’u oynayanlar benim büyüklerim. Onlar da çok yardımcı ve destek oldular bana. Çok gencim ama ikinci başrolüm. O anlamda da çok şanslıyım.

Haberin Devamı

- Siz nasıl hazırlandınız Prenses Aurora’ya?

Bale derslerinde teknik hareketlere tekrar özen gösterdim. Yeniden okul disiplinine dönmek gibi bir şey aslında bu. Bu eser için o teknik kuvvete geri dönmem gerekti. Daha farklı ve fazla çalıştım. Bir buçuk saat bale dersi, üzerine üç-dört ya da daha uzun saatleri bulan provalar oluyordu.

- Baleye ne zaman başladınız?

7 yaşında özel bir bale okulunda başladım. Sonrasında 11 yaşında Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’na girdim. Ortaokul, lise ve üniversite eğitimimi konservatuvarda tamamladım, klasik bale eğitimiyle. Son senemde İstanbul Bale Yarışması’na katıldım. Oradaki jüri üyesi Washington Balesi’nin direktörüydü. Bir sene Washington Balesi’nde dans ettim. Sonra da Devlet Opera ve Balesi’nde kadro alarak geri geldim. İki sene Samsun Balesi’nde dans ettim. İki senedir de İstanbul Opera ve Balesi’ndeyim. Gezici balerin gibi her yerdeydim.

- Daha önce hangi gösterilerde rol almıştınız?

“Sanatına tutunan  bir avuç insanız”

“Fındıkkıran”da dans ettim. “Le Corsaire”de başrol dans ettim. “Giselle”de rol aldım… Burada da başbalerinlerden biriyim.

Haberin Devamı

“Bale için ailemi karşıma aldım”

- Sizin için ne ifade ediyor bale?

24 yaşındayım. Kendimi bildim bileli bale yapıyorum diyebilirim. Gerçekten sevmeden yapılması imkansız bir iş bale. Hem bedenen hem de psikolojik olarak her aşaması çok zorlu. Çocukken çok şeyden fedakarlık etmek zorunda kalıyorsunuz. Yaşıtlarınız gibi gezip oynayamıyorsunuz, dinlenmeniz lazım. Paten kayamazsanız, sakatlanmamanız lazım. Kendinden çok fazla şey veriyorsun, o yüzden sevgiyle, gönülle yapılacak bir iş.

- “Siyah Kuğu”da rol alan Natalie Portman, balerinliği dervişliğe benzetmişti tüm bu zorlukları sebebiyle...

Kesinlikle öyle. Geçen sene “Le Corsaire” balesinin üçüncü temsilinde ayak bileğimi burkup sakatlandım ve bir ay boyunca hiçbir şey yapamadım. Ağrıdan çok o psikolojik süreci atlatmak zor oldu. O kadar alışıyorsunuz ki bu tempoya, bir anda büyük bir boşluğa düşüyorsunuz. Çocukluktan beri de istediğiniz gibi yiyemiyorsunuz, bedenen dinlenmeniz, sakatlanmamanız lazım. Bu anlamda özel hayatınızda kısıtlamalar oluyor. Aldığınız rollerin sorumluluğu, psikolojik ağırlığı var. Bedenen yorgunluk var. Dışarıdan göründüğü gibi değil, içi gerçekten çok zor.

Haberin Devamı

- Sizin bale için verdiğiniz ödünler neler?

Baleyi gerçekten çok severek yapıyorum çünkü ailemi karşıma aldım bu meslek için. Ailemde sanatla alakalı kimse yok, baba tarafımın hepsi devlet memuru. Onlara çok yabancı geldi, meslek olarak yapmama özellikle babam çok karşı çıkmıştı. Şimdi keyif ve gururla hiçbir temsil kaçırmadan izliyorlar. Eşim de her temsilde heyecanımıza ortak oluyor.

- Başbalerin olmak için nasıl bir tecrübe gerekiyor?

Hem güzel hem de çok ağır bir sorumluluk. Dansçıya, yeteneğinize, karşınıza çıkan fırsatlara göre değişiyor. Biraz şansa da inanıyorum. Bir sene Samsun’da bir sene de Washington’da dans ettikten sonra üçüncü senemde ilk başrolümü almıştım.

- Pek çok aile çocuğunu baleye gönderiyor. Ne gibi faydalarını sayabilirsiniz?

Her çocuğun küçük yaşta bir-iki sene bale eğitimi alması gerekiyor bence. Duruş ve o estetiği kazanmak, müzik duymayı, beden koordinasyonunu öğrenmek açısından çok faydalı, disiplin kazanmak açısından da.

Haberin Devamı

- Türk seyircisinin baleyle ilişkisi nasıl?

Süreyya Opera Sahnesi’nin belirli bir seyircisi var. Temsillerimizde neredeyse hiç boş yer olmuyor. Hatta “Uyuyan Güzel”in ilk dört temsilinin biletleri açıldığı anda tükendi. O anlamda çok mutluyuz.

- Balerin olmak zor mu?

İmkanlar açısından balerin olmanın zorlukları var. Sahne sayısının az olması bir sorun. Her şeye rağmen sanatına tutunan bir avuç insanız.“Uyuyan Güzel” büyük bir prodüksiyon onu Süreyya Opera Sahnesi’ne sığdırmak bir başarı.

“Kendimi en iyi hissettiğim yer”

- Bale yaparken sahnede nasıl hissediyorsunuz?

Kendimi en özgür, en iyi hissettiğim yer orası. Sahnede olduğum zaman sanki başka bir dünyadaymışım ve etrafımdaki gerçeklik uzaklaşmış gibi hissediyorum.

- Nasıl bir spor ve beslenme programınız var?

Sakatlanma, düşüp yaralanma gibi riskleri olduğu için kayak, paten gibi sporlardan uzak duruyorum. Temsilim varsa o hafta akşam dışarı çıkmıyorum, dinleniyorum. Çok yorulup güç sarf ettiğimiz için
protein ağırlıklı, sağlıklı beslenmemiz gerekiyor. Belimde iki tane bel fıtığı olduğu için sürekli yüzmem gerekiyor, haftada iki-üç gün yüzüyorum. Pilates ve yoga yapıyorum.