Cumartesi "Sanatsal moda yapıyorum"

"Sanatsal moda yapıyorum"

07.02.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:

Reebok için tasarım yapan sanatçı Rolland Berry: "Ben ayakkabıyı ya da ürünü bir tuval gibi düşünüyorum. Çoğu zaman da soyut çizimler yapıyorum"

Sanatsal moda yapıyorum

axcum021.jpg Berry moda tasarımını bir sanat gibi görüyor. Hayal gücü tuval üzerinde olduğu gibi kıyafetlerde de aynı şekilde hayat buluyor. Renkleri karıştırarak soyut şekiller çıkarıyor ortaya. 2005'te Reebok için çalışmaya başlayan Berry tasarımları gibi renkli bir kişiliğe de sahip. Paris Hilton'la falan aynı ortamlara girip çıkıyor. Barselona'da bir akşam yemek yeme fırsatımız da oldu. Türkiye şakalarını biraz abartsa da eğlenceli biri. Barselona'da Reebok için tasarım yapan ama aslında sanatçı olan Rolland Berry ile tanışma fırsatım oldu. Berry, Kaliforniya doğumlu bir tasarımcı. Çocukken ailesiyle ABD'nin güneyinde, Arkansas'ta bir çiftliğe taşınıyorlar. "Bildiğiniz çiftçi bir çocuktum. Etrafım tavuklar ve domuzlarla çevriliydi" diyor. 256 kişinin yaşadığı şehrindeki çiftlik hayatı basınca, 16 yaşında Los Angeles'a geri dönüyor: "Tavuklara yem vermekten sıkılmıştım ve Los Angeles'ta sanat okulları vardı. İki ayrı sanat okuluna gittim. İkisini de bıraktım." Her ikisi de. Sanat okulunu bıraktıktan sonra iş bulmam gerekiyordu. Fred Segal adlı çok katlı mağazaya girdim. "Görevin hırsızlık yapılmasına izin vermemek, giysileri katlamak ve yerleri silmek" dediler. Bu arada sürekli giysi çiziyor, mağazada da giysi kombinasyonları yapıyordum. Kısa süre sonra yerleri silen çocuk olmak yerine satış yapmamı istediler. Satışta iyiydim. Bunu "Tamam müdürsün", "Tamam şimdi satın almacısın", "Tamam şimdi kreatif direktörsün" sözleri takip etti. Birden "Evet, bu sezon bunu yapıyoruz" diyen adam oldum. Etraftaki kıyafetleri inceleyince "Daha yaratıcı bir şeyler yapabilirim" diyerek tasarıma başladım. Sanatçı mısınız, tasarımcı mı? "Ünlüler beni arıyor" Patronuma "Bir proje üzerinde çalışıyorum" dedim. Göstermemi istedi. Bir sabah 06.00'da işe gittim. Yaptıklarımı masanın üzerine yerleştirdim. Patronum geldi, "Şu, şu, şu... Hepsini alacağım" dedi. Sonra mağazadaki işi bıraktım ve kıyafet tasarlamaya başladım. Fred Segal'e mi tasarım yapıyordunuz? New York'taki Barneys'de. Nerede satıyordunuz bunları? Bir gün New York'a uçtum. Barneys'e girdim, "Bana sadece beş dakika ayırın, çantamdakileri göstermeme izin verin" dedim. İşlerime baktılar; biri patronunu, o birinin patronu kendi patronunu çağırdı. "Sen nereden çıktın?" diye sordular. "Arkansas!" dedim. Tasarımlarım Barneys'de satılmaya başladıktan sonra insanlar beni aramaya başladı. "Size nasıl ulaşabiliriz? Nasıl sipariş verebiliriz?" diye soruyorlardı. Barneys hemen aldı mı kıyafetlerinizi? Kısa bir süre önce sattım. Los Angeles'ta bir mağazanız var değil mi? Rock yıldızlarıyla anlaşmak zor. Rock yıldızı olman iyi bir işadamı ve tasarımcısın demek değil. Linkin Park grubundan Joe Hahn ile ortaktınız bu mağazada. İnsanların egoları var. Hahn tasarımlara da mı karışıyordu? Los Angeles tuhaf bir yer. Linkin Park bana gelmişti, kliplerdeki kıyafetlerini tasarlamıştım. Nasıl bir araya gelmiştiniz? Bono, The Edge, Depeche Mode, Jude Law, "Matrix"teki adam... Neydi onun adı? Başka kimler için tasarım yaptınız? Ha evet o. Los Angeles'ta bunu yapmak kolay çünkü bütün ünlüler orada. Belki sen onları tanıyan birini tanıyorsundur veya onlar seninle iletişime geçerler. Çoğunlukla onlar beni arar. Örneğin, bu sabah Marilyn Manson'ın stilistinden bir e-posta aldım: "Merhaba, yaptıklarına bayılıyorum, Marilyn de tasarımlarına hayran. Bir randevu ayarlayabilir miyiz?" Keanu Reeves... Benim için ikisi de aynı şey. Sanat ve moda nerede buluşuyor? Bu nasıl bir moda yarattığınıza bakar. Bazı insanlar sanat eseri koleksiyonu yapar gibi benim tasarımlarımı topluyor. Benimki sanatsal moda. Ben ürünü bir tuval gibi düşünüyorum. Ama sanat kalıcı, moda geçici... "Ben çocukken de Reebok giymek havalı bir şeydi" Herkes ayakkabı tasarlamamı söylüyordu. Klasik bir Reebok aldım, üzerine çizim yapıp kumaş parçaları yapıştırdım. New York'ta bir fuarda Reebok'ta çalışan bir adamla tanıştım. Yaptığım Reebok'ı ona gösterdim. Bir toplantı ayarladı ve ilişkimiz başladı. Ben çocukken Reebok giymek havalı bir şeydi. Para biriktirip Reebok alırdım. O yüzden benim için farklı bir anlamı var bu markaya tasarım yapmanın. Reebok için çalışmaya nasıl başladınız? Bu tuzak bir soru. Şöyle cevap vereyim... Ben bir tasarımcıyım, tasarım yapıyorum; oyunculuk yapmıyorum. Scarlett Johansson da Reebok için tasarım yapıyor. Son dönemde ünlülerin tasarıma soyunmalarına nasıl bakıyorsunuz? Farklı müşterilerle iletişim kurmamı sağlıyor. Daha büyük kitlelere sanatsal bir mesaj verebiliyorum. Sizin isminiz Reebok'a değer katıyor. Peki Reebok size ne katıyor? "Louis Vuitton artık bana iş vermez!" Evet. Zamanım az olduğu için daha çok sipariş üzerine resim yapıyorum artık. Artık öyle bir noktadayım ki resim yapmayı seviyorum ve satıp satmamak umrumda değil. Hatta kimi resimlerimi yeni sahiplerinden satın aldım. Ve daha fazla ödeyerek. Çünkü evlerinde resimleri görüp "Sen o resmi sevmiyorsun, o resmi ben seviyorum" diye düşünüyorum ve satın alıyorum. Biraz tuhafım. Resim yapmaya devam ediyor musunuz? Vaktiniz oluyor mu? Şehirler. Seyahat etmek, fotoğraf çekmek. Diğer tasarımcıların esinlendiği podyumlar, defileler ve trendler gibi şeylerden uzak kalmaya çalışıyorum. "Bu yıl pembe yeni siyah" gibi şeyleri görmezden geliyorum. Mümkün olduğunca tersini yapmaya çalışıyorum. Nelerden esinleniyorsunuz? Berbat! Çünkü moda ilginç şeyler sunmuyor, moda eşittir pazarlama. Yeterince paranız varsa çok kötü bir şey yapsanız da doğru paketlersiniz ve insanlar onu alır. Ve insanlar kendilerine güvensiz oldukları için markalara yöneliyor. "Kendimi beğenmiyorum, o zaman bir Chanel çantam olmalı", "İnsanlar param olduğunu bilmeli. İşte Louis Vuitton'um!" diye düşünüyorlar. Ah, bakın bunları söyledikten sonra artık Chanel ve Louis Vuitton benimle çalışmaz! Moda hakkındaki düşünceleriniz neler?