Cumartesi Şimdi senarist, pek yakında yönetmen

Şimdi senarist, pek yakında yönetmen

09.04.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

"O Şimdi Mahkum"un senaristi Levent Kazak: "Sinema benim için bir yolculuk. Şimdi yönetmenlik aşamasına hazırlanıyorum"

Şimdi senarist, pek  yakında yönetmen

Levent Kazak ile görüştüğümüzde kalbi kırıktı, öfkeliydi... Hakkında çıkarılan "O Şimdi Mahkumun senaryosu, Daniel Koplowitzin Karafatmanın Sarayı kitabından aşırma" söylentisinin basında geniş yer bulmasını hazmedememişti. Hele yapılan düzeltmelerin yayınlanmayışı onu yıkmıştı. Öncelikle aklanmak istiyordu. Biz de Daniel Koplowitz ile telefonda konuştuk. Koplowitz "Bir yanlış anlama oldu. Her şey bir ay önce benim Leventten senaryoyu istemem ama onun reddetmesiyle başladı. Şimdi senaryoyu okudum, benzerlik söz konusu değil" dedi. Cezaevine yatay geçiş Reklamın iyisi kötüsü olmaz diye düşünmüyorum. "O şimdi çaldı" haber oluyor ama işin doğrusu haber yapılmıyor. Daniel Koplowitz ile konuştum, ona senaryoyu verdim, benden özür diledi. Korkunç bir hata yaptığını söyledi. Hapishanede yabancı mahkumların toplandığı yeri ifade eden "Turist Koğuşu" senaryosu üzerinde birlikte çalıştığımız için bir paranoya yaşamış. Tamam, olabilir fakat bunu şu anda yayınlayamıyoruz hiçbir yerde! Önce intihal suçlamalarına açıklık getirelim isterseniz. Bu konu sizi çok yıpratmışa benziyor. Elimizde çeşitli karakterler var, farklı hikayelerle farklı mekanların içine sokuyoruz onları. Bu filmi seyretmek için seyircinin ilk filmi seyretmesi gerekmiyor. Ben, Athena Gökhan, Yavuz Bingöl, üç kişi askerlikten sonra yeniden bir aradayız. Yavuzun askeriyeden hapishaneye yatay geçiş yaptığını göreceğiz. Ben de Gökhanı sürükleyeceğim, orada buluşacağız. "O Şimdi Mahkum"un, "O Şimdi Asker" ile ortak karakterleri var ama onun devamı değil öyle mi? Türkiyede bir arabanın içinden mafya lideri, politikacı, polis bir arada çıkıyor fıkra gibi. Ve hiçbir şey olmuyor sonunda. Ben içinde çok şey olan ve sonuçta hiçbir şey olmayan bir hikaye kurguladım. "O Şimdi Asker"de deprem sonrası Türkiye, Egede çatışma vb.den örülü bir arka plan vardı... Bu filmde neyle karşılaşacağız? Yazarken çok didaktik bir şeyden yola çıkmıyorum. Yozlaşmayı anlatayım, aşkı anlatayım diye yola çıkmıyorum. Bir durum yaratıyorum. Bu durum içinde alt metni çok didiklemekten yana değilim. Onu eleştirmenler yapsa daha doğru olur. Benim konum bir durum komedisi. Bu komedi tarzı bence Türkiye için yeni. Mümkün olduğu kadar komediyi duruma yansıttık. Oyuncuların stillerinin hiçbir şekilde komedi oyunculuğu olmamasına dikkat ettik. Filmde en kötü oynayan benim. Son derece ciddi oynanan bir komediyle karşı karşıyayız. Politik ya da adli yozlaşma söz konusu değil mi? "Kendimi bir mizah yazarı olarak görmüyorum, mizahı hayatta bulunduğu kadar kullanıyorum" Bundan yedi-sekiz sene önce bir şey gördüm haberlerde. Bir adam binanın tepesine çıkmış. "Atacağım kendimi" diye bağırıyordu. Toplanan halk "Atla, atla" diye bağırıyordu. Kameraman ve polisler binanın tepesine çıktı. Polisler adama arkadan yaklaştı, onu yakalayıp dövmeye başladı. Aşağıdakiler de yuhaladı. Bu bir haberdi. Hayat gerçekten çok komik, içinde mizahı taşıyor, onun üzerine çıkmaya imkan yok. Dolayısıyla mizahın şekli değişti artık. Gerçekleri alıp bir tık değiştirip hikayeye yerleştirdiğiniz zaman ortaya mizah çıkıyor. Bir aşk hikayesinden mizahı, bir ölümden komediyi ayıramıyorum. İç içe geçtikleri için kendimi mizah yazarı olarak görmüyorum. Ben mizahı hayatta olduğu kadar kullanıyorum. Hep komedi oynadınız ve yazdınız. Böyle mi sürecek? İnsanlar gülmek istiyor. Oyunların, filmlerin çoğu komedi. Öyle bir eğilim var Türkiyede, ister istemez içine giriyorsunuz. Ama "O Şimdi Mahkum" bir komedi değil. İçindeki komedi hayatta olduğu kadardır. Eğiliminiz hayatın içindeki mizahı ortaya çıkarmak mı? Bu filmi tanımlamakta çok zorlanıyoruz. Bunu sanırım eleştirmenler yapacak. Peki, nasıl tanımlarız filmi? Mekanla ilgili. İlk filmden yola çıkınca karakterler yine erkek oldu. Bu serinin erkek ağırlıklı olması filmlerin geçtiği mekanla ilgili bir şey mi? "O Şimdi Mahkum" hapishanede geçen bir film değil. Sadece bir kısmı bir koğuşta geçiyor. Duvarların arasında yaşayacaksın, dışarı çıkamayacaksın zorlaması her zaman ilginçtir. İnsan tabiatına aykırıdır, çatışma başlar. Bu çatışma bir hikaye anlatıcısı için kullanışlı bir malzemedir. Ama bu insanları bir yere kapatıp film yapma serisi değil. Dil olarak çok farklı. Bir sinema filmi oldu bu, altını çizmek istiyorum. Bazı filmlerimi çok sevemedim beyazperdede gördüğümde. Birini geçenlerde televizyonda görünce çok beğendim çünkü kalkıp buzdolabından bir şey alıp arada telefon konuşması yapabiliyordum. Demek ki dili çok farklı. Sinemada diyorsunuz ki biri iki saat burada oturacak, parasını alacağım. Bu çok iddialı bir şey. Ona bu mekana uygun filmi sunmak zorundasınız. Erkeklerin hep kapalı kalmak zorunda olduğu ortamlarda geçen iki filmi arka arkaya yazmanın avantajı ve dezavantajı nedir? "Hacivat Karagözün senaryosunun sonuna geldim, biter bitmez yönetmeye başlayacağım" Ben artık kendi filmimi çekeceğim! Fida Film ile çalışacağım. Sinema bir yolculuk benim için. Şimdi yönetmenlik aşamasına hazırlanıyorum. İFRye teslim etmem gereken "Hacivat Karagöz" senaryosunun sonuna geldim. Harıl harıl üzerinde çalışıyorum. Biter bitmez yazılmış hikayemi senaryolaştırıp motor diyeceğim. Şubat-marta yetiştirmeyi deneyeceğim. Henüz adı bile konmadı, proje hakkında bir şey söyleyemeyeceğim. Oyunculuk artık senaristliğin gerisinde mi kaldı? Kekova cep telefonumu kapatabildiğim bir yer. Sosyal kirlilikten uzak kalıyorum. Benim gece hayatım yok. Sabah iki balık tutup eve gelmek çok keyifli. İstanbul bana iyi gelmiyor. Kekovaya yerleştiniz. Rahat yazmak için mi? Eskisi gibi proje verme problemim yok. Türkiyede yazarlar yazmaktan çok projelerini hayata geçirmek için uğraşır. Ben artık bir-iki imza atıp altı ay köşeme çekiliyorum. İstanbula geldiğiniz zaman iddialı yapımlarda çalışmanın çelişkisini yaşamıyor musunuz? "Tiyatro beni ayakta tutan bir şeydi" Evet, çok kötü oldu. Tiyatro beni yenileyen, ayakta tutan bir şeydi. Ölü tiyatro yapılıyor Türkiyede. Yenileyemiyorlar kendilerini, dünya tiyatrosunu takip edemiyorlar. Bunu yapanlar da var, genel eğilimden bahsediyorum. Eski oyunları çıkarıyorlar, ismini değiştirip değiştirip oynuyorlar. Oyunculuk araştırması yapma, sahneleme, dili yenileme çabaları yok. Gireyim bir tiyatroda oynayayım da diyemem. Tiyatroyu, adam gibi projeleri önüme koyup sıralayarak yapacağım. Tiyatro artık hayatınızdan tamamen çıktı mı?