Cumartesi Sokak trendinin mabedi

Sokak trendinin mabedi

04.02.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Sokak trendinin mabedi

Bread&Butter notları malphan@milliyet.com.tr Bu yıl ilk kez Barselona'daki Bread&Butter adlı moda fuarına katıldım. Ve moda haftalarından ne kadar sıkıldığımı fark ettim. Bread&Butter'ın ilki 2001'de Berlin'de gerçekleştirildi. Daha sonra Barselona'da da düzenlendi ve buradaki Berlin'indekini gölgede bırakınca tek Bread&Butter adresi oldu. Yılda iki kere yaratıcı markalar, tasarımcılar, alıcılar bu fuara akın ediyor. Sektörün buluşma platformu. Hatta şöyle bir anlayış var: Bread&Butter'ın kalabalıklığı, koridorların dolu veya boş olması bir sonraki sezonda işlerin nasıl gideceği hakkında doğru bir gösterge işlevini görüyor.Eğer teori doğruysa önümüzdeki sezon işler yoğun olacak çünkü bu yıl kalabalıktan koridorlarda ilerlemek zordu. Yılda bir-iki kez Avrupa moda başkentlerindeki moda haftalarına gidiyor, birkaç defile izliyorum. Sıradan defilelere alternatif olması amacıyla yola çıkan Bread&Butter amacına ulaşmış gözüküyor. Öyle ki düzenlendiği ilk yıllardan itibaren hakkında en çok konuşulan moda etkinliklerinden biri haline geldi. Bu arada sokak modasına olan yakınlığını da yitirmedi. Zaten heyecan verici yanı bu. Geçen yıl Milano moda haftasına giderken ruh halimden olsa gerek yanımda sadece jean götürmüştüm. Herhalde o defile salonlarında topuklu ayakkabı giymemiş tek kadın bendim. Herkes öyle şık şıkırdım geliyor ki sanki podyuma çıkacak olan onlar. Oysa Bread&Butter'da kıyafetler sokak tarzına yakın; herkesin üzerinde ilginç bir şey var. Önümüzdeki sezonların trendlerini anlamak için sadece markaların standlarına bakmıyorsunuz; fuarı gezmeye gelmiş olanlar da trendlerin bir adım önünde gidiyor. Bread&Butter'da yaş ortalaması 20-30 arası. Enerji, sinerji vs. zırvalarına uyuz olurum ama gençlerin çoğunlukta olması ayrı bir dinamizm katıyor galiba buraya. Kulağımda sürekli İtalyanca ve Fransızca sözcüklerin çınlamasından tahminim bu milletlerden çok sayıda insan geliyor. Türklerin sayısı da az değil. Birçok Türkle karşılaştım. Mavi, Colin's, Little Big gibi Türk markalarının standları vardı. Esprili aksesuarlar yapan Aida Pekin de mallarını sergiliyordu. Fuarı gezmek çok yorucu olsa da (çünkü acayip büyük) standlar kuru kuru kıyafetlerin çubuklara asıldığı yerler değil, sürprizlerle dolu. Zaten gözünüz gelip geçenden, bilmediğiniz markaların tasarımlarından öylesine uyarılıyor ki yorulduğunuzu oturana kadar pek anlamıyorsunuz.Motorcu montlarının stilize edilmiş hali olan kısa deri mont ve dar jean giymiş çok sayıda genç vardı. Dar kotlu erkeklerin sayısı da azımsanacak gibi değildi. Ben ikinci ayında tayt modasından sıkılmışken anladım ki taytın modası pek çabuk geçecek gibi değil. Siyah taytla siyah veya kahverengi Converse ayakkabı burada neredeyse üniforma gibiydi.Poşuluların sayısı da AKP'nin oyuyla paraleldi. Her iki kişiden biri yani...Fuarda 945 stand vardı. Takdir edersiniz ki hepsinden söz etmem mümkün değil. Ama sizin için birkaç marka seçtim. Sokak tarzı ağırlıkta 2006'da Blake Mycoskie tarafından kurulan TOMS markasının ayakkabıları biraz sandaleti andırıyor. Blake'i bu markayı yaratma konusunda esinlendiren Arjantin'e yaptığı bir seyahat olmuş. Arjantinlilerin geleneksel "alpargata" ayakkabısını ABD pazarına uyarlamış. Arjantin seyahati sırasında yoksulluk ve sağlık sorunları onu öylesine etkilemiş ki bu markaya bir de sosyal sorumluluk boyutu katmış. Satın alınan her TOMS ayakkabı için Blake bir tane de yoksullara bağışlıyor. Örneğin kasımda Afrika'ya giderek 50 bin TOMS ayakkabı dağıttı. TOMS ayakkabıları Vogue'dan People, Time ve GQ'ya kadar birçok dergide sıklıkla yer buluyor. Ve müjdemi isterim, önümüzdeki sezon Vakko'da satışa sunulacak. Yalnız bir çifti 38 dolar civarında. Umarım Vakko astronomik bir fiyat çekmez. Hayırsever ayakkabılar Very Simple markası için çalışanların hepsi 26 yaşın altında. Kendini dilediğince ifade etmek isteyenlerin markası bu. "Elimizden seçim şansımızı alıp bize nasıl giyinmemiz gerektiğini dikte ediyorlar" diyerek kurmuşlar markayı. Mottoları şu: "Ilık bira içiyoruz çünkü önemli olan nerede ve kiminle içtiğimiz." Tüm bunlarla kıyafetlerin çok ilgisi var. Giysileriniz yaşam felsefenizi yansıtmalı. Markaların "iş kadınlarını hedefliyoruz", "kendine güvenli insanlar müşterilerimiz" gibi hedef kitle açıklayıcı geyiklerinden sıkılmadınız mı? İşte Very Simple aynen T-Box gibi sadece giysi satmayan, aynı zamanda tasarımları ve hayat arasında ilişki kuran bir marka. Hayatla ilişki kuran tasarımlar Aston erkek külotları yapıyor. Ama öyle bildiğiniz iç çamaşırlarından değil bunlar. Kiraz, lale, kurukafa, zebra veya retro desenliler. Burada yer vermemin nedeni beğenmem değil. Yani, bu çamaşırları giyen bir erkeğe en az 10 metre uzaklıkta olmalıyım. Yer vermemin sebebi fuarda Aston dışında bu tarzda erkek çamaşırı yapan birçok markanın oluşuydu. Sanırım önümüzdeki sezonda erkeklerin iç çamaşırı çekmeceleri bayağı bir şenlenecek. Aman benden uzak dursun... Kirazlı erkek çamaşırları Ugg'ları beğeniyor ama Home Store'a o kadar para bayılmaya razı olmuyor musunuz? Biraz sabredin. Bread&Butter'da Bilstore'un sahibi Selman Bilal'e rastladım. Fuarda beğendikleri birkaç marka olmuş ve kesin olarak mağazalarında satmaya başlayacakları markalardan biri Emu. Emu, Ugg'ların en büyük rakibi. Tipleri de hemen hemen aynı. Bilstore'larda satılacak bir diğer marka ise Melissa Shoes. Vivienne Westwood'un da tasarım yaptığı markanın topuklu plastik ayakkabıları meşhur. Ugg'lara alternatif İtiraf etmeliyim, Bread&Butter'da markalar satış yapıyor olsaydı kıyafet rejimimi bozmuştum. İnsan burada kendini kaybedebilir. Neyse ki satılmıyordu. Yalnız markalar standlarına uğradığınızda bilgilerini geri dönüşümlü torbalara koyup size veriyorlar. Bu çantalar Re-bag adlı bir firma tarafından yapılmış. Hepsinin tasarımları farklı. Birkaçını yanımda getirdim ve şimdi çanta olarak kullanıyorum. Acayip güzeller. Bu da kısa günün kârıydı. Torba çantalar Sivri burunlu kösele ayakkabıları biliyorduk da (Bkz. "Kurtlar Vadisi" fanları) sivri burun spor / günlük ayakkabılarla karşılaşacağımızı tahmin etmezdim. Ama yapmışlar işte. F By Friis modanın öncülerinden. İnşallah yayılmaz dediğimiz trendlerden biri olsun. Sivri burun mu! Siz de Swarovski kristalsiz veya logosuz gözlük seçeneklerinin azlığından şikayetçiyseniz ortak bir yanımız var. Fuarda Spitfire adlı gözlük markasına rastladım. Modeller 70'lerin gözlüklerini andırıyor. Ama modern ve tasarım kokuyor. Hani baştan aşağı sade giyinseniz bile bu gözlükleri takarak fark yaratabilirsiniz. Ne yazık ki Türkiye'de satılmıyor. Belki spitfire-design.com adresini e-posta yağmuruna tutarsanız gelmenin yollarını ararlar. Haydi örgütlenin! Taşsız gözlük arayanlara