Cumartesi Su üzerine hüzünlü düşünceler

Su üzerine hüzünlü düşünceler

18.06.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Temiz su içmek için ninemin zamanına oranla daha çok zaman ve para harcıyoruz. Üstelik bir de pet şişelerle çevreyi kirletiyoruz

Su üzerine hüzünlü düşünceler

donatellapiatti@hotmail.com Tabii o zamanlarda da başka hastalıklardan ölünüyordu ama en azından kirlenmiş su ve yiyecekler yüzünden değil! Annem ve bense her gün süpermarkete gitmek için evden çıkıyoruz; arkadaşlarla kafede buluşup birer kahve içiyor, salata yiyoruz, biraz sohbet biraz dedikodu yapıp çevredeki erkeklerle biraz cilveleştikten sonra alışveriş sepetlerimizi plastik su şişeleriyle dolduruyoruz. Onları alıp arabalarımızın bagajlarına yerleştiriyor, eve taşıyoruz. Evimizin önüne gelince de ordan alıp iki büklüm, yukarıya kadar çıkartıyoruz... Aynı ninemle arkadaşları gibi! Aradaki tek fark şu: Ninem sadece merdivenleri inip kısa bir mesafe yürümek zorundaydı, bizse arabalarımıza binip trafikle boğuşarak uzun mesafeler kat etmek durumundayız. Ve "temiz" su içebilmek için (ilaç firmalarının mutluluğu için her gün savaştığımız o türlü çeşit hastalıklar da hangi cehennemden geliyorlar asla kesin olarak bilemeyeceğiz) arabalarımız ve o tek kullanımlık pet şişelerle çevreyi kirletiyoruz.Abartıyor muyum? Hayır! Müteahhitlerin İstanbul'un kaldırımları için kullandığı çimentodan daha dayanıklı o korkunç plastik şişeleri üretmek için son derece kıymetli petrolden bir ton kullanılıyor. Onların fabrikadan suyun şişelendiği tesislere, oradan da süpermarketlerimize getirilmeleri ve sonunda da katı atık merkezlerinde imha edilmeleri için ise daha da çok gazyağı ve benzin harcanıyor... Allahım ne israf! Ninem iyi su içmenin yanı sıra etrafı kirletmez, hiçbir şey de israf etmezdi! Olsa olsa kovalarını fazla doldurduğu için birkaç damla sokağa dökülürdü!Sonuç: Ninemin zamanına kıyasla, aynı zahmeti çekip eşit faydayı sağlamak için (hayır, üstelik fayda da eşit değil; o "iyi" su içtiğinden emindi, bizse bunu sadece ümit ediyoruz) biz daha fazla zaman harcıyor ve çevreyi kirletiyoruz. Üstüne de doğanın bize bedavaya sunduğu nimet için bir dolu para harcıyoruz! Benim ninem çocukken Bolonya yakınlarında küçük bir kasabada yaşarmış ve evinde şebeke suyu yokmuş. Dolayısıyla her gün yakınlardaki meydanın çeşmesinden su almaya gitmek zorundaymış. Kap kacaklarını yüklenip taş evinin koca merdivenlerini iner, biraz yürür, kuyruğa girer ve diğer kadınlarla sohbet ederek sırasını beklermiş. Taşıdığı kovaların ağırlığından iki büklüm, kolları uzamış halde dönermiş eve. Zor ve yorucu bir hayat. Yine de komşularla dedikodu yaparken, bir yandan da o renkli ve neşeli sohbetlerin çekiciliğine kapılıp bala gelen arılar gibi (ninemin kelimeleriyle) etraflarında dolanmaya başlayan delikanlılara göz süzmenin aslında eğlenceli olduğunu kendisi de itiraf ediyor. Hep aynı bakır kaplarda taşınan su yeraltı kaynağından geldiğinden her zaman sepserinmiş. Üstelik temizdi de çünkü kasabada nesillerdir kullanılıyormuş ve hepsi de temiz suda yüzen balıklar kadar sağlıklıymış (dedelerimizin lafı). Malzemesi: İnce ince kesilmiş roka, küp küp doğranıp limonda dinlendirilmiş 2 elma, 4 diş sarmısak, elma sirkesi, zeytinyağı, bir avuç ceviz. Yapılışı: Sarmısakları dövüp birkaç damla zeytinyağıyla birlikte en az 10 dakika, salatayı hazırlayacağınız kasenin içinde bekletip çıkarın; kokusu salatanızı tatlandırmaya yetecektir. Rokayı ve elmaları, hazırladığınız kaseye koyun, zeytinyağı ve sirkeyi de ekledikten sonra üzerlerine parçalanmış cevizleri serpiştirin. Son derece basit, hafif, taze, üstelik sağlıklı... Yazın, sıcak bir öğleden sonra yemek için ideal. Leziz yaz salatası