Cumartesi ‘Taksi şoförü deli olduğumuzu düşündü’

‘Taksi şoförü deli olduğumuzu düşündü’

28.07.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

İki maceraperest gezgin Charlie Grosso ve Pamela MacNaughtan’ın yolları İstanbul’a düştü

‘Taksi şoförü deli olduğumuzu düşündü’

Charlie Grosso ve Pamela MacNaughtan iki macera sever kadın. Charlie aslında fotoğrafçı ve sanat galerisi yöneticisi, Pam ise seyahat yazarı. Bu ikilinin macera ve seyahate olan düşkünlükleri onları İstanbul’a getirmiş. Ancak İstanbul onlar için bir varış noktası değil. Amaç Moğolistan’a ulaşmak, İstanbul da geçiş noktalarından biri. Yaklaşık 10 gün önce Londra’dan yola çıkan Pam ve Charlie, Moğolistan Rallisi (Mongol Rally) parkurunu tamamlayacaklar. Bu sırada toplayacakları parayı Moğolistan’daki Lotus Children’s Center isimli yetimhaneye bağışlayacaklar. Üstelik bu hanımlar yola çıktıkları gün tanışmışlar!
İkiliyle tekrar yola koyulmadan önce Yıldız Parkı’nda buluşuyoruz.
2 kıta 3 çöl geçerek yaklaşık 16.100 kilometre yol yapacak bu iki cesur
kadın, katılanların yüzde 70’inin tamamladığı bu maceranın sonunu görmeye kararlı. Röportajımız bitip birbirimize iyi dileklerimizi ilettiğimiz sırada beni de Beşiktaş’a kadar “atmayı” teklif ediyorlar. Çok kısa bir süre için de olsa böyle anlamlı bir maceranın parçası olmuş sayılırım!

Haberin Devamı

Mongol Rally nedir?

Charlie Grosso:
Temelde macera içeren bir hayır işi aslında. Küçük bir arabayla Londra’dan yola çıkıp Ulan Batur Moğolistan’a varıyoruz. Ralli Moğolistan’daki yerel bir hayır kurumu için para topluyor. 2004’te Adventurists tarafından başlatıldı ve o zamandan beri 3.5 milyon pound topladılar.

Bu parayı nasıl topluyorsunuz?

Charlie G.:
Her takımın toplamak zorunda olduğu minimum bir miktar var o da bin pound. Moğolistan’a vardığımızda ralli yaptığımız arabayı açık artırmayla satıyoruz. Buradan gelen para da hayır kurumuna bağışlanıyor. smstowaway.com isimli web sitemiz aracılığıyla bağış topluyoruz. Sponsor ortaklarımızdan biri olan Intrepid Vakfı’nın da desteğini alıyoruz.
Pamela MacNughtan: Onların vasıtasıyla Lotus Children’s Center (LCC) için toplanan her dolara karşılık bir dolar da onlar bağışlıyor. LCC Ulan Batur’daki kimsesiz sokak çocukları için bir yetimhane aslında.
150 çocuğa barınma ve bakım sağlama kapasitesi var. Yetimhanenin önemli bir özelliği de çocukların geleneksel Moğol yöntemleriyle büyütülmesi. Yörük çadılarında büyüyor çocuklar. Her çadırın bir annesi var. Her türlü eğitim de veriliyor, dolayısıyla bu çocuklar 18’ine geldiğinde buradan ayrılıp kendi başlarına yaşayabilecekler.

Haberin Devamı

Bu ralli sırasında başka bir amacınız daha olacak değil mi?

Charlie G.
: Evet. Sponsorlarımızdan denim kumaş üretim şirketi Orta Anadolu şirketinin Orta Blu Protect Water isimli projesine destek vereceğiz. Yolculuk sırasında içme suyu ve kirlilikle ilgili deneyimlerimizi sosyal medya üzerinden paylaşacağız. Orta Blu su kaynaklarını korumak ve sürdürülebilirlikle ilgili bir proje. Su gelecek yıllarda en değerli kaynağımız olacak, gaz veya benzin değil. Şu anda çok fazla su kirletilmiş durumda. Orta Asya’ya doğru gittikçe Türkiye’de olduğu gibi içilebilir temiz musluk suyu bulmak imkansız hale geliyor. Sahip olduklarımızı korumakla ilgili yeterince eğitimli ve bilinçli değiliz. Temiz, içilebilir su olmadan hiçbir şey sürdürülemez.

Şimdiye kadar nasıldı yolculuk?

Charlie G.:
Yarın ilk haftamızı dolduruyor olacağız. Şimdiye kadar her şey güzeldi. Çok uzun süre araba sürdüğümüz günler oldu. Bu arada manuel viteste araba kullanma becerilerimizi geliştirdik. İkimiz de otomatik vites kullanıyorduk.
Pamela M.: Ralliye başlamadan ikimiz de birer ders aldık sadece. Bu yüzden manuel kullanmak çok yeni bir şey bizim için. Bu da biraz korkutucu ama çok heyecanlı.

Haberin Devamı

Arabayı nereden buldunuz?

Charlie G.: 2005 model bir Dacia Logan kullanıyoruz. Romanya yapımı bir araba, oradan aldık arabayı. O da macera dolu bir süreçti. Arabayı sponsorumuz Intrepid aldı.

Ralliye katılacak arabanın ne gibi özellikleri olması gerekir?

Charlie G.:
2005 ve sonrasında yapılmış olması gerekiyor. Ralli sonunda satacağımız için Moğolistana bozulmak üzere olan eski arabayla varmak istemiyoruz. Küçük motorlu bir araç olması gerekiyor. Sonuçta bu bir ralli range rover’la katılırsan meydan okuma bunun neresinde!

Kim satın alıyor arabayı?

Charlie G.:
Moğolistan’da araba ithal etme konusundaki yasalar çok katı. Kendileri de araba üretmiyorlar. Yani talebi karşılayamayacak durumdalar. Bu yüzden Moğolistan’a vardığınızda herkes arabanızı almak istiyor.

Haberin Devamı

Bu kadar uzun ve zorlu şartlarda yol yapmış olmasına aldırmıyorlar mı?

Pamela M.: Hayır. Moğolistan’da araba konusu ciddi bir sorun. Toplu taşıma sistemleri de gelişmiş değil. İstanbul’da her yerde araba var mesela ama Moğolistan’da bir yerden bir yere gitmek istediğinde insanlar araba paylaşımı yapmak zorunda kalıyorlar. Mesela bizim bu kullandığımız araba beş kişilik ama Moğolistan’da bu arabaya 8-9 kişi binerler. Küçücük arabalara bir sürü insan sığdırıyolar. Hani o palyaço arabaları olur ya, küçük bir araba gelir ve içinden palyaçolar iner de iner.
Aynı onun gibi (gülüyor).

“Herhangi bir durumdan şakalaşarak ya da cilve yaparak sıyrılabiliriz”

Ne yiyip içiyorsunuz? Nerede kalıyorsunuz?

Charlie G.:
Şimdiye kadar genelde hostellerde kaldık. Birkaç kere de kamp yaptık. Dün gece otelde konaklamamız Orta blu’nun bir jestiydi bize. Türkiye’den sonra Gürcistan, Azerbeycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan, Rusya ve Moğolistan’a gideceğiz. Türkmenistan’ı geçtikten sonra yol koşulları daha tahmin edilemez olacak. “Bugünlük bu kadar yeter gibi, hadi kenara çekip uyuyalım” deyip kamp kuracağız.

Haberin Devamı

Nasıl tepkiler alıyorsunuz?

Charlie G.: Bugün bizi konsolosluğa götüren taksici mesela deli olduğumuzu düşündü. Bir erkeğe ihtiyacımız olduğunu söyledi (gülüyor).

Korkmuyor musunuz sahiden?

Pamela M.:
Hayır. Hatta bence iki kadından oluşan bir takım olmamız avantajlı bir durum. Erkek takımları daha çok taciz ediliyor. Polis daha fazla rüşvet istiyor onlardan mesela. Muhtemelen çok az rüşvet vererek ya da belki hiç vermeyerek yolumuza devam edebileceğiz. Erkek egemen çatışması... Ama iki kadın olunca daha az agresif oluyorlar. Biz herhangi bir durumdan şakalaşarak ya da hafiften cilve yaparak sıyrılabiliriz. Mesela istanbul’da küçük bir çarpışma oldu. Eğer iki erkek olsaydı sigorta falan derken iş büyüyecekti. Ama kadın olunca salağı oynamaya devam edebiliyorsunuz. Sonunda adam da bıkıyor zaten aman gidin hadi diyor.

Pamela MacNaughtan:
“Aslında annem yaptığım işlere çok dahil olmaz ama bu sefer garip bir şekilde çok heyecanlı. Markette tanımadığı insanlara anlatıyormuş!”

Charlie Grosso:
“Çoğunlukla erkeklerin katıldığı bir etkinlik bu. Yaklaşık 1000 katılımcıdan sadece 120’si kadın. Biz de az sayıdaki sadece kızlardan oluşan takımlardan biriyiz.”

“İstanbul’dan ayrılmadan yolluk olarak humus alacağım”

İstanbul’u nasıl buldunuz? Trafik nasıldı mesela?

Charlie G.:
İstanbul’da araba sürmek biraz zor oldu diyebilirim. Manuel viteste o büyük yokuş inmeler bizi zorladı. Bir de kendi belirledikleri zaman diliminde karşıdan karşıya geçmeyi kafaya koymuş yayalar (gülüyor).
Pamela M.: Çoğu tek yön sokakta “girmeyin” işareti yok. Dolayısıyla yolun ortasına kadar gelip başka bir arabayla burun burna gelene kadar yanlış yönde olduğunuz anlamıyorsunuz. Bu biraz zorladı bizi.

Türk yemeklerini beğendiniz mi?

Charlie G.:
Harikaydı. Özellikle mantıya bayıldım.
Pamela M.: Ben de mantıyı çok sevdim. Ama asıl mezelere bayıldım. Özellikle humusa... Yarın erkenden kalkıp iyi humus yapan bir yer bulacağım, yolluk olarak yanıma almak için. Bir de kebabı çok sevdim kebap için her türlü yemeği reddebilirim. Beş yıldızlı otel mi sokak kebabı mı deseler sokak kebabı derim (gülüyor).