Trakya kadar orman!

suha.umar@isbank.net.tr "Trakya kadar orman yetiştireceğiz. Bize para gerek!" Kampanyanın ana fikri bu! Sordum, soruşturdum. İlk dikim sık olduğu için hektara 8-9 bin fidan gider. Yüzde 60'ı tutmaz! Tutanlardan seyreltme yapılır. Hektarda ağaç sayısı 600'e iner. Yine de çok ağaç demek Trakya kadar orman! Tutmayanları düşünürsek, bir o kadar da boşa harcanan para! Peki Belek ormanından golf sahaları için kaç ağaç kesilmişti. 500 bin! Ya Bodrum ve Datça'da turizme kurban giden ormanlar? Rant için yakılanlar? Belki milyonlarca! Ben yine hesaba vurdum. Sadece Belek ormanını bile koruyabilseydik Trakya kadar orman yetiştirmek gerekmeyecekti. Kaz Dağları'nda madencilerin, kıyılarda otelcilerin, Isparta'ya, Karadeniz'e oto yol yapma sevdalılarının yok ettikleri ormanları da elden çıkarmasaydık fazlamız bile olacaktı. Trakya kadar orman yetiştireceğiz! Duyunca sevindim! Gözümde canlandırmaya çalıştım, Trakya kadar orman ne kadar eder bilemedim. Çünkü ben hiç o kadar büyük orman görmedim. Benim gördüğüm ormanların ya kıyısından ya ortasından çalınmıştı. Oralara evler, villalar, oteller, golf sahaları yapılmıştı. Ya 2 B! Kanun çıkarıp mutlaka yok etmek istediğimiz 2 B ormanlarının toplamı iki Lüksemburg kadar yani 5 bin 200 kilometre kare! Koyun bunun üstüne DSİ'nin ortadan kaldırmak için proje üzerine proje yaptığı, üstelik Trakya'daki Longöz ormanlarını! Ekleyin her yıl kendisine iş yaratmak için geçici orman işçilerinin yaktıklarını! Zamanın valisinin "Anız yakılabilir genelgesi" ile yakılan Gelibolu ormanını da üstüne koyun! Al sana bir Trakya kadar daha orman! Kimseden su bile istemeden yetişmiş doğal ormanlarını, görevin o olduğu halde korumak bir yana yak, kes, tahsis et, ortadan kaldır, üç-beş kişiye çıkar sağla sonra halkın bağışlarıyla Trakya kadar orman yetiştirmeye kalk! Birkaç Trakya büyüklüğünde yetişmiş ormanı ona buna verip, verilecek orman azalınca, talebi karşılamak için orman yetiştirmek için para isteyenlere söylenecek tek söz var: Allah versin! Söylenecek tek söz Küçük kargalar kışın saat tam 15.15'te geçmeye başlar yedinci kattaki odamın penceresinin önünden. Üçlü-beşli dağınık gruplardan oluşan küçük topluluklar halinde. Arada tek uçanlar da vardır. Onların cezalı veya küskünler olduklarını düşünürüm! Kuzeybatıdan gelir, Ankara'nın Çankaya semtine doğru uçarlar. Saat 16.30'dan sonra tek bir karga geçmez. İstanbul yönünden geldiklerine bakarak, o taraftaki açık arazilerden, yemlenmekten döndüklerini varsayarım. Program dakika şaşmadan her gün tekrarlanır.Siz La Fontaine'e bakmayın, küçük karga (Corvus monedula) akıllıdır. Öyle tilkinin gazına gelip sesinin güzel olduğunu göstermek için "gaak!" demeye kalkıp da ağzındaki peyniri tilkiye ikram etmez. Öylesine akıllıdır ki, avcılar kargaların avcı arabalarının plakalarını bile tanıdıklarına inanırlar! O kadarını bilemem ama kargaların elinde tüfekle dolaşan kişilerin atış menziline girmediklerini yaşayarak öğrendim. Kargalar! Karga neden kentlerdeki parkların yüksek ağaçlarında geceler, bu da bilinen bir sırdır. Doğal düşmanı pek olmayan karganın en büyük korkusu sansardır. Sansar gece gelip ağaçlarda tünemiş kargalara baskın verir, bir-ikisini alır. İlke olarak kentlerde sansar olmaz. Küçük karga, nasılsa bunu bilir. Açık arazide ise onları, su içindeki söğütlerde bulabilirsiniz geceleri. Gövdesi suda olan ağaçlara sansar gelmez. Kentlerin bir de ek yararı vardır. Kentlerde bina da çoktur, çatı da. Çatılarda ise kargaların girip de yuva yapacağı oyuklar vardır. Yavrularını orada büyütürler. Kötü tarafları, hırsız olmalarıdır! En çok da diğer kuşların yumurtalarını, hatta küçük yavrularını çalarlar. Ama kentte büyük bir hızla çoğalan, örneğin güvercinlerin sayılarının denetim altında tutulmasında rol oynarlar böylece. Hırsız ve soyguncu olarak kentlere daha çok yakıştıkları ise yadsınamaz!Her gün aynı saatte penceremin önünden, geceyi geçirecekleri parklara doğru geçer kargalar! Kötü tarafı: Hırsızdır