Cumartesi “Ülkenizin tasarım elçisi olmak istiyorum”

“Ülkenizin tasarım elçisi olmak istiyorum”

11.04.2009 - 01:00 | Son Güncellenme:

Vitra için “Freedom” adlı yeni bir banyo koleksiyonu tasarlayan ünlü tasarımcı Ross Lovegrove İstanbul’un kendisine ilham verdiğini söylüyor

“Ülkenizin tasarım elçisi olmak istiyorum”

Onun tasarımları “taklit edilemez” olarak biliniyor. İngiliz tasarım dahisi Ross Lovegrove’dan söz ediyoruz. Bugüne kadar Sony Walkman ve Apple bilgisayarlarının tasarımı gibi önemli işlere imza atmış olan Lovegrove aynı zamanda Louis Vuitton, Cacharel, Dupont ve Hermes’e de danışmalık yapmış bir isim. Ayrıca İngiliz Havayolları, Cappellini, Olympus, Parker ve Philips gibi uluslararası şirketler için de yaptığı tasarımlarla adını duyurdu. Şu an da Vitra için yaptığı yeni banyo koleksiyonu “Freedom”, yani “Özgürlük” ile karşımızda...
Lovegrove beş yıldır Vitra ile çalışıyor ve “İstanbul”, “MOD” ve “Freedom” adlı banyo koleksiyonlarını hazırladı. Pek çok ödül alan “İstanbul” koleksiyonu, dünyanın önde gelen tasarım dergisi Wallpaper tarafından “En İyi Banyo” ödülüne de layık görüldü.
Sık sık İstanbul’a gidip geldiğini anlatıyor bize. Her geldiğinde Çırağan’da kalıyor, eğlenmek istediğinde ise Babylon’a gidiyor. “Boğaz’ı seviyorum. Burada şehrin kalabalığını görmüyorum. İstanbul’dan sonra bütün şehirler sıkıcı gelmeye başladı. Londra bile” diyor ve ince belli bardağındaki Türk çayını yudumlarken bir yandan da benim İngiliz çayı Earl Grey içmeme gülüyor...

Haberin Devamı

Banyo koleksiyonlarını tasarlarken ilham kaynağınız ne oldu?
Bu serileri hazırlarken sık sık İstanbul’a geldim. Tarihi, egzotik yerleri gezdim, oralardan ilham aldım. Komşu ülkeler de çok enteresan. Mesela bir saatte Kahire’ye gidebilirsiniz. Türkiye’de benim kökenim olmayan pek çok şeye yakınım. Sadece tasarım yapmadım. Türkiye’de bulunmak beni entelektüel açıdan da geliştirdi. Türk değilim ama yine de bu ülkenin tasarım kültürünü dünyaya tanıtan bir elçi olmak istiyorum. Japonya’ya gittiğimde de Japon kültürüne dalıyorum. Yeni kültürler beni hayatta tutuyor. Bu sayede üretkenim.

“Freedom” koleksiyonunda da İstanbul’dan izler var mı?
Kesinlikle. İfade özgürlüğü, akışkan formlar var. “Freedom”, İstanbul koleksiyonunun DNA’sına sahip. Bu iki koleksiyon karıştırılabilir de. Çok şık bir ürün yaratarak organik tasarımın çağımızın tasarım şekli olduğunu göstermek istedim. 

Vitra’yla işbirliği nasıl başlamıştı?
Vitra tanınmış bir tasarımcıyla çalışmak istiyordu. Bana “Daha önce banyo tasarladınız mı?” diye sorduklarında “Hayır” dedim. “Olsun” dediler ve başladık çalışmaya. İstanbul’a sık geliyorum. Tanınıyorum artık. Geçen gün Babylon’da tasarım bölümünde okuyan öğrenciler bana “Siz Ross Lovegrove musunuz?” diye sordular.

İlk tasarımızını ne zaman yaptınız?
16 yaşında. Ablamın bebeğine bebek arabası tasarlamıştım. Hâlâ saklar. Manchester Üniversitesi’nde endüstri tasarımı okudum. Tatillerde ise Londra’da bir tasarım şirketinde çalışırdız. Erken yaşta çalışmaya başladığım için hızlı ilerledim. Eğer bir kemancı olmak istiyorsanız, 25 yaşında keman çalmaya başlayamazsınız. 


“Boş vakitlerimde yazı ve şiir yazarım”
Vitra için hazırladığınız son koleksiyonun adını neden “Freedom” koydunuz?
Çünkü tamamen özgürce yapılmış bir iş. Bunu satın alan insanlar, tasarımla istediklerini yapmakta özgürler. Onlara “Şöyle kullanmalısınız” demiyorum. Musluk, bir insan suya atlıyormuş hissi veriyor; bir kuşa, aynı zamanda Constantin Brancusi’nin bir heykeline de benziyor. Koleksiyon bir sanat eseri gibi. Zaten amacım endüstriye sanatı getirmek.

Sizin eviniz nasıl?
Londra’nın ortasında 600 metrekarelik bir evde yaşıyorum. Objelerim var. Sanat eserleri biriktiriyorum. Mesela Luigi Colani ve Tony Crag’in eserlerindeki şekillere hayranım. Tek bir kimliği yok evimin. Ahşap ağırlıklı. Afrika ve etnik bir tarz da var. Rahatlamam için teknolojiden uzaklaşmalıyım. Yaptığım işte de zaten teknoloji görünmüyor. Teknoloji benim tasarımlarımı destekliyor sadece. Ön planda olan sanat.

Hiç tatil yapmaz mısınız?
Hayır, çok sıkıcı ve bir zaman kaybı.
Tatille işi her zaman birleştiririm. Tayland’da
bir ay kaldım, yogamı da yaptım Kenzo gibi yaratıcı insanlarla da görüştüm, çalıştım. Sürekli çalışırım. Uçakta, otelde... Buna rağmen yorgun görünmüyorum, çünkü işimi çok seviyorum.
Boş vakitlerimde çizim yaparım, yazı ve şiir yazarım. Egzersizi de ihmal etmem.