Cumartesi ‘Uzaydaki Türk’ komedisi bundan 25 yıl önce de vardı

‘Uzaydaki Türk’ komedisi bundan 25 yıl önce de vardı

24.03.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Yılan Hikayesi”, “Türk Malı” ve “Adanalı” gibi ses getiren yapımlardan tanıdığımız Tayfun Güneyer, bu hafta bir uzay dizisiyle izleyicilerin karşısına çıktı.

‘Uzaydaki Türk’ komedisi bundan 25 yıl önce de vardı


Güneyer’le görüşmek için sete gittiğimde kendimi bir uzay gemisinin içinde buluyorum. Dokunmatik kapılardan, ışınlanma odalarından geçiyorum. Geminin “kaptan köşkü”ne gittiğimde dayanamayıp karşıma çıkan bütün düğmelere basıyorum. Toplamda 1400 metrekareye yayılan bu eğlenceli dekorlara aynı ölçüde renkli bir ekip eşlik ediyor. Başlangıçta karar verilen “Ha Babam Uzay” isminin sebep olduğu eleştirilerin ardından isimlerini “Türk’ün Uzayla İmtihanı” diye değiştirerek çekimlere son hız devam ediyor ve “Çarşamba gününün dramına eğlence katmaya geliyoruz” diyorlar.

Haberin Devamı

* Bir uzay dizisi çekmeye nasıl karar verdiniz?

Ben ilkokuldan beri çok meraklıyım uzay meselesine, benim hobim gibi. Gün gelip de senarist ve yönetmen olup diziler yapmaya başlayınca bir uzay gemisi dizisi de yapacağım ve eğlenceli, komik bir şey olacak demiştim. Diğer yaptığım bütün işler araya girince bu seneye kadar bekledi. Tarihteki ilk Türk uzay gemisinin mürettebatını yazmak istedim. Bugüne kadar yapılmış ‘Türkler uzayda’ motifinin dışında, bir yol hikayesi yazmaya karar verdim. Dizide dünyayı arayan, üzayda kaybolmuş, zavallı, sıla özlemiyle yanan Türk mürettebatı var.

* Uzay motifi “G.O.R.A.”nın ardından daha popüler hale geldi sanırım...

Aslında ‘Türkler uzayda’ meselesi bundan 25 sene önce ben ilk Gırgır okumaya başladığımda da olan bir şeydi. Bu anonim bir mesele. Nasıl ki Vietnam’la ilgili birçok film yapıldı, Türkler uzayda konusunda da tek dizi veya film yapılacak diye bir kural yok. Başka bakış açılarından başka maceralar çıkartabiliriz. “Dünyayı Kurtaran Adam”, “Turist Ömer Uzayda” gibi filmler de var. Bu çok zengin ve geniş bir konu. Ben de kendi bakış açımdan eğlendireyim insanları dedim.

* Hikaye nasıl başlıyor?

1977 yılında Ablanlar gezegeninden gelen bir gemi, kendi gezegenlerini delikanlı yapsınlar, onlara racon öğretsinler diye minibüs şöförü Ziya’yı kaçırıyor. Minibüste ayrıca Ziya’nın muavini Namık ve platonik aşkı Alev de var. Alev Ziya’yı sevmiyor aslında. Minibüse mecburen bindiği soğuk, yağmurlu bir akşamda da kaçırılıyorlar. Bizim mürettebatın gemisi de uzayda kaybolunca kara deliklere girip çıkıyorlar ve Ablanlar gezegenine konmak zorunda kalıyorlar.

“İsimlerin marka haline gelmesine karşıyım”

* Dizinin ismiyle ilgili eleştirilere ve intihal suçlamalarına ne cevap vereceksiniz?

Bir okul dizisi yaparız, içinde hayta öğrenciler ve Mahmut Hoca olur, adını da “Hababam Okulda” koyarız, o zaman bütün bu eleştirileri kabul ederim. O zaman “Yahşi Cazibe” dizisi de yapılamasın, “Yahşi Batı” filmi vardı. Ya da biz hayatımız boyunca “Tosun Paşa” filmi yüzünden Tosun Usta diye bir dizi yapamayacak mıyız? İsim markalaşamaz, konu markalaşır. Siz aşk kelimesini markalaştırabilir misiniz? Bugüne kadar Hababam Sınıfı’na benzeyen birçok okul dizisi yapıldı, ismi hariç her şeyi benziyor. Onlar intihal olmadı, benim ha babam kelimesini kullanmam intihal oldu. Ayrıca ‘ha babam’ı bir mânâ içinde kullanıyorum. “Hababam Gemisi” de koymadım dizinin adını, bir eylem belirttim. Diziyi seyredenler beni anlayacaklardır. Türkçe herkesin dilidir, kimse kelimelerin deyimlerin sahibi olamaz.

* Son dönemde işlerinizde komedi türüne ağırlık verdiniz. Hep böyle mi sürdürmeyi düşünüyorsunuz?

Evet çünkü benim Türkiye’deki ağır drama seyircisinin beğeneceği şeyleri yazabilecek bir birikimim yok. Ben İzmir Karşıyakalı, sokakta top oynayarak büyümüş, mizah anlayışı abileri tarafından belirlenmiş, fırlama bir adamım. Beni 40 yıl bir odaya kapatsanız tecavüz, şiddet, töre yazamam. Komedi yazarken katmanlar çok farklı. Siz televizyona mizah yazıyorsanız mutlaka daha geniş kitleyi yakalayacak, daha basit bir mizah yapmanız gerekiyor.
O zaman da komediyi yakından takip edenler sizi eleştirmeye başlıyor, bunun nesi komik diyor. Ben televizyon için yapılan mizahta daha kolay ve direkt işler yapmaya karar verdim. Özel hayatımda güldüğüm mizah değil aslında. Ama toplu izlemeyi artırmak istiyorsak o zaman bazı seviyeleri indirmeniz gerekiyor.

Haberin Devamı

“Bütün dizilerim tutsaydı şimdi Los Angeles’ta olurdum”

Haberin Devamı

* Bazı dizileriniz tuttu bazıları bir süre sonra yayından kalktı. Bu sizde nasıl bir etki yaratıyor?

Hepsi tutacak diye bir şey yok. Tanımadığınız bir gruba bir şeyleri beğendirmek istiyorsunuz. Ben 10 işimden biri tutarsa kendimi şanslı görüyorum. Bütün dizilerim tutsaydı zaten şimdi burada olmazdım, siz benimle röportaj yapmak için Los Angeles‘a gelmek zorunda kalırdınız. Ama tutmaması daha güzel. Öğreniyorsunuz. Ve her zaman tutmama nedeni siz değilsiniz.

* Farklı işlerinizde aynı isimlerle çalışıyorsunuz.

Bazı oyuncuları seviyorum, onlarla birbirimizi daha iyi anlıyoruz. Mesela Ufuk’la (Özkan) ilk kez çalışıyoruz ama Sinan Çalışkanoğlu hayatım boyunca komedi dizisi veya filmi yaptığımda arayacağım ilk adam olacak çünkü çok başarılı bir oyuncu. Onunla iyi anlaşıyoruz, rolleri beraber keşfediyoruz.

* Çarşamba akşamları “Muhteşem Yüzyıl” ve “Kuzey Güney” gibi iki yapım yüzünden riskli bir gün değil mi?

Çarşamba akşamları çok fazla dram var, bizim istediğimiz bunların yanında eğlenceli bir iş sunmak. Çarşambanın dramını izlemek istemeyenler bizi seyredebilirler.