Cumartesi "Yaptığım memeler silikonsuz top gibidir"

"Yaptığım memeler silikonsuz top gibidir"

20.03.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Avrupa'nın ünlüleri, Almanya'da yaşayan Türk estetik cerrah Serdar Eren'e ameliyat olmak için bir yıl sıra bekliyor

Yaptığım memeler silikonsuz top gibidir




"Bazı dostlarım 'Seni Türkiye'de yaşatmazlar' diyor"
Buradaki işlerimi Türkiye'ye getirdim. "Biz bunları senelerdir yapıyoruz" havalarına girdiler. Sonra,
Prof. Dr. Ayan Gülgönen yurtdışındaki konferanslarda beni tanıdı ve Türkiye'deki kongrelere davet etti. Türkiye'deki meslektaşlarımla ilişkilerim burada arttı.
Türkiye'ye aşığım. Bu yüzden Köln'de bir yer açtım, Şişli Etfal Hastanesi ve Çapa Tıp Fakültesi'nden genç meslektaşları yanıma getiriyorum. Tüm masraflarını ben karşılıyorum. Yanımda çalışıyor, tekniklerimi öğreniyor, sonra geri dönüyorlar.
Diplomam AB ülkelerinde geçerli ama Türkiye kabul etmiyor. En az altı ay Türkiye'de ihtisas yapmam gerek. Bu da şimdilik biraz zor. Zaten kendi uygulamalarımı yapamayacağım yerde ameliyata girmem. Bazen "İnadına git, ihtisasını bitir, yaptıklarını Türkiye'de sergile" diyorum. Dostlarım "Seni yaşatmazlar" diyor.
Türk doktorların ameliyat tekniği çok iyi ama Türkiye'de hasta takibi, ameliyat öncesi ve sonrası bakımı zayıf. Doktorların hasta psikolojisi konusunda eğitilmeleri gerekli. Benim tavsiyem, plastik cerrah olduklarında tecrübeli estetikçilerin yanında çalışmaları. Benim asistanım senede 150 yüz gerdirme, 250 meme ameliyatı görüyor. Birilerinin yanında pişmeleri şart.

Uluslararası üne sahip ender estetik cerrahlarımızdan biri Dr. Serdar Eren. Türkiye onu yeni tanıyor, oysa o Avrupa ve ABD'nin yıllardır tanıyıp takip ettiği bir isim.
Başarıları onu, Almanya'nın önde gelen Katolik hastanesi St. Agatha'nın ilk Müslüman şefi yaptı. Bu görev için kardinallerden özel izin alındı. Eren, Eylül 2003'ten beri sadece başarılı ve isim yapmış doktorların çalıştığı Media Park adlı klinikte Plastik Cerrahi Bölümü'nün başında çalışmalarını sürdürüyor. Hastaları arasında dünyanın her yerinden pek çok önemli kişi var: İspanya kraliyet ailesi üyeleri, İsveç Kraliçesi Sylvia, Tina Turner, İngiliz kraliyet ailesinin gelini Barones Christina, pek çok politikacı, işadamı. Ünlülerin ameliyat olabilmek için bir yıl beklemeyi göze aldığı Eren, ofisini ilk kez bize açtı.


Eşim Sema staj için Almanya'dan Türkiye'ye gelmişti. O dönerken ben de aşkın peşinden gidip 22 yaşında Köln'e yerleştim. Çapa Tıp Fakültesi'ni bitirmiştim. Yedi yıl akademik inceleme yaptım, mikro ve el cerrahı olarak çalıştım. Bir işçinin ayak başparmağını, kopan el parmağına taktığım zaman Avrupa'da bir ilki gerçekleştirdim. Genel cerrahide hep kötü anları paylaştığımı gördüm, bu da beni plastik cerrahiye itti. Artık çoğu zaman mutluluk paylaşıyorum.


Başkalarının, özellikle de hastanın partnerinin yara izine tepkisi. Bu yüzden yara izi mümkün olduğunca belirsiz olmalı.


Her hasta davranışları ile mesajlar verir. Doktor olarak o mesajları anlamam ve onları hissetmem gerekir. İnsanlar kötü ve iyi duygularını iletirler. Bazen söyledikleri, istediklerinden farklıdır. Onu da konuşurken ele verirler. Mesela burun ameliyatı isteyen birine "Burnun kimin burnuna benziyor?" diye sorarım. Babasınınkine benziyorsa, aralarındaki ilişkiyi bulmak gereklidir. Bir sorun mu var, yoksa sadece yüzüne uymadığı için mi değişiklik istiyor? Bazı hastalar ağlar, onları ameliyat etmem. Gelen üç hastanın ikisini geri yollarım. Ama ameliyat ettiğim bir hasta bana dört hasta getirir.

"Erkeklerin burnunu küçültmek yanlış çünkü cinsellikle yakından ilgili"
Kadınlar sutyen takmasınlar diye "iç sutyen" tekniğini geliştirdim. Göğüs dokusundan yaptığım göğüsler Avrupa Plastik Cerrahi Kongresi'nde "Eren tekniği" olarak literatüre geçti. Ayrıca popo ve kolda da aynı teknik kullanılıyor. Yaptığım memeler silikonsuz top gibidir. Memenin kendi dokusundan bir sutyen yapıyorum. Göğsü içerden tutuyor; kısacası ben deriyi değil dokuyu işliyorum, deriye değil dokuya form veriyorum. Yaptığım memeler hiçbir zaman formunu kaybetmiyor.
Yüz germe ameliyatlarında da adale ve adale liflerini tek tek çekerim. Deriyi çekerek ameliyatı yapmak yanlıştır, yeniden gevşer. Ben yüzü açmadan, derin tabakaya giderek, kaymış olan adale liflerini tek tek eski yerlerine getiriyorum. Saçın içinden başlar, kulağın içine girip arkasına geçerim. Burada çok vakit harcarım. Yara izi de çok az belirgindir.
Günde bazen iki-üç tane yüz gerdirme ameliyatı yaparım. Dünyada bunu yapan çok az doktor var. Türkiye'den gelen asistanlar inanamıyorlar. Yüz gerdirmede önemli olan tecrübedir.
Erkekte burun ameliyatlarını çok az yaparım. Burnu küçültmek yanlıştır. Burun ve erkek seksüalitesi birbiri ile yakından ilintilidir. Bunun üzerine kitap bile var.
Sadece çeneyi yapıp alnı bırakmam ya da göğsü yapıp sarkık karnı bırakmam. O zaman hasta aynaya baktığında yarısı düzgün yarısı bozuk bir vücut görür ve morali daha da bozulur. Bunları önceden hastaya hep söylemek gerekir. Bazen 60 yaşındaki bir kadına 30 yaşındaki gibi çene yapılıyor ama alın ve gözler duruyor. Benim yaptıklarıma bakarsanız gerilmiş yüz demezsiniz. Taze, dinlenmiş yüzdür yaptıklarım. Hastalarım makyajsız dolaşabilir.
Meme kanseri ameliyatlarında, mikro cerrahi tekniği ile karın duvarından aldığım dokuyla meme yaparım. Bu memenin fonksiyonu yoktur, dişilik organıdır. Görünüm olarak da kadını tamamlayıcıdır. Türkiye'de maalesef meme kanserleri ile ilgili operasyonlar genel cerrahların elinde. Burada kadın doğumcu, radyolog, psikolog, estetik cerrahla birlikte beş kişilik bir ekip ameliyata girer.
Dünyanın her bir tarafından hastalarım geliyor. Fransa, Rusya, İngiltere, İspanya, İsveç, Amerika... Türkiye'den son üç yıldır çok sayıda hastam oldu, çoğu meme ameliyatları için. Türkiye'de yapılmış ama bozuk memeleri düzelttirmeye geliyorlar.
50 yaşındayım, beş yıl daha aktif çalışmayı düşünüyorum. Bu meslekte ellerimizi ve konsantrasyonumuzu kullanıyoruz. Yaş ilerledikçe ellerdeki maharet de azalıyor. Bu yüzden kendime böyle bir hedef koydum. Yapacak çok şeyim var. Edindiğim tecrübeleri yeni yetişen meslektaşlara aktarmak gibi...