Cumartesi "Yazlık-kışlık" ayrımını kabul etmem, mevsimsizim

"Yazlık-kışlık" ayrımını kabul etmem, mevsimsizim

25.01.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:

Tasarımcı Figen Özdenak: "Giysi alınır, kışın iki ay giyilir, o kalkar, yerine yazlıklar çıkar fikrini kabul etmiyorum. Artık para kazanmak zor, bütçelerden bu paraların çıkması da zor. Benim gardırobum değişmez, sadece kışın belki bir-iki tane palto ilave edilir"

Yazlık-kışlık ayrımını kabul etmem, mevsimsizim

Özdenak bir kıyafet tasarımcısı olmasına rağmen modayla çok sıcak ilişkiler içinde değil. Stili önemsiyor: "Stil kişinin kendini ifade şekli. Ben birinin üzerindeki kıyafetlerden yola çıkıp ona bir gardırop yapabilirim. Küpesinden yola çıkıp ona harika aksesuvarlar hazırlayabilirim. Görmek, hissetmek, duygu alışverişi... Tasarım o yüzden çok önemli, duygu sunuyorsun."Taksim'de eski bir binadaki atölyesine girdiğinizde ne demek istediğini anlıyorsunuz. Çiçek düzenlemelerinden duvarlardaki resimlere, giysilerin yerleştirilişine ve renklere kadar atölye baştan aşağı stil kokuyor. Ben içeri girdiğimde Özdenak arkadaşına hayata döndürdüğü orkidelerinden bahsediyordu. Röportaj öncesindeki sohbetimizi ise modadan çok, açan bir orkidenin insanı ne kadar mutlu edebileceğine dair düşünceleriyle noktaladı. Yani onu derdi sezonun renkleri ve silueti değil, o daha çok dünyanın kendisiyle ve insan ruhuyla ilgileniyor. Figen Özdenak çok göz önünde olmayan bir tasarımcı. Onun bilen biliyordu ama Türkiye Özdenak'ı Tansu Çiller'in kıyafetlerini hazırlayan, hatta Meclis'e pantolonu sokan kişi olarak tanıdı. Uzun zamandır birkaç mağaza açmayı düşünüyor fakat kendime ait yerler bulamıyordum. İstanbul fevkalade dağılmaya, banliyöleri olmaya ve ulaşım çok zorlaşmaya başladı. Şehrin biraz dışında yaşayan insanlar İstanbul'un merkezine ulaşamıyor. Buradan yola çıkarak Kemerburgaz'da bir mağaza açma fikri oluştu bende. İki hafta önce açtık. Şu sıralar yeni mağazaların telaşı içindesiniz, değil mi? Evet, W Hotel'in yanında bir dükkan. Eski binalarla çok güzel bir ilişkim var. Bu oluşum çok hoşuma gitti. Küçük bir mağaza bu, 38 metrekare. Absürdlükleri çok seviyorum ve içeri girenleri şaşırtacak nitelikte bir yer yapmaya çalışıyorum. Vitrini yok. Vitrin sevmiyorum. Hafif geride bir dükkan bu. Bu duyguyu da çok seviyorum; böyle çığırtkan olmayan, "Buradayım!" demeyen, bağırmayan bir dükkan. Ama içeri girildiği zaman dekorasyonuyla giysilerin müthiş bir örtüşmesine tanık olacaksınız.Eski bir binada mağaza açma hayalim vardı çünkü alışveriş merkezleriyle hiç ilişkim yok, bana sempatik gelmiyorlar. Hiç gitmem, nefes alamıyorum oralarda. Ticareti sevmiyorum. Ticaret demek para demektir; paranın öne geçtiği konular bana sempatik gelmiyor çünkü o zaman başka şeyleri kaybettiğimizi düşünüyorum. Bir tane de Akaretler'de olacak. "Bu yıl ne moda?' sorusuna hep 'Bilmiyorum' derim" Evet, her şeyi hep kendimden yola çıkarak tasarlıyorum. Trendler beni çok ilgilendirmiyor. Tabii ki mecmuaları alıyorum ama eski mecmualarla daha çok ilgileniyorum. Vintage'dan çok etkileniyorum. Moda ve trendlerle bu yüzden mi fazla ilgilenmiyorsunuz? Yorum çok önemli. Bunun için de iç dünyanla çok iyi ilişki kurman gerekiyor. Tuhaf bir şekilde de hep dünya modasının birkaç yıl önünden gidiyorum. Mesela iki yıl önce bu büyük yakaları yaptım. İnanamıyorum, bu yıl bunlar çok moda oldu. Bana "Bu yıl moda ne?" diye sordukları zaman hep "Bilmiyorum" derim. Biraz modayı küçümsüyorum galiba. Ama kıyafetleriniz hiç vintage görünümlü değil. Hep marka giydim ama bunu hiç ortaya koymadım; marka olduğu için de almadım, kaliteli ürün diye aldım. Her geçen gün çok basitleştim. 17 yaşından beri şalvar giyiyorum mesela. O zaman moda da değildi, ben giyerdim. Moda kısayken uzun giyerim, uzunken kısa giyerim. Tepkili bir tipim. Japon modacılarını, Yamamoto'yu beğeniyorum. Yıllar önce işe başlarken çok Giorgio Armani meraklısıydım. Armani hikayesini seviyor olmamın işime yansıması iyi oldu çünkü pantolon giymeyen insanlara pantolon giydirmiştim, Tansu Çiller mesela. Marka giyiyor musunuz? "Rahat giyinmek pejmürdelik anlamına gelmez" Koleksiyon öncesi farklı seyahatler yapıyorum. İki gün için Marakeş'e gidebiliyorum. Hindistan'a sık gidiyorum, her seferinde başka bir şehrine uğruyorum. Orada insanların kılıklarına tabii ki dikkat ediyorum ama daha çok hayatı nasıl yaşadıkları ve felsefeleriyle ilgiliyim. Küresel ısınma da etkiliyor beni. Koleksiyonlarınızı hazırlarken çıkış noktanız ne oluyor? "İnsanların sıkıntıları koleksiyonuma yansıyor" Dünyada müthiş bir karmaşa var. Bunlar insan psikolojisini çok kolay etkiliyor, insanların kafası karışıyor. Psikolojileri bozulduğu zaman giysiyle olan ilişkileri de değişiyor. İnsanların sıkıntıları tabii ki koleksiyonuma yansıyor çünkü insanların olabildiği kadar rahat giyebilecekleri, kendilerini içinde iyi hissedebilecekleri kıyafetler tasarlıyorum. Rahatlık pejmürdelik demek değil. Bu durum renklerime de çok yansıyor. Çok canlı renklerle ilişki kuramıyorum ama bu sıkıntıyı hissettiğim zaman olabildiğince renkli çalışıyorum. Başka neler etkiliyor? Giysilerim genelde mevsimsiz. Müşterilerime "Canınız ne istiyorsa onu giyin. Siz önemlisiniz. 'Bu gece, bu gündüz giyilir' diye birileri karar vermiyor" diyorum. Tabii demiyorum ki gündüz payetli, pullu şeyler giyin... Kuralları çok sevmiyorum, bunun için de mevsimsiz bir kadınım. "Giysi alınır, kışın sadece iki ay giyilir, o kalkar, yerine yazlıklar çıkar"ı kabul etmiyorum. Benim gardırobum değişmiyor; sadece belki kışın bir-iki palto ilave ediliyor. Mevsimsiz koleksiyonlar olduğu zaman kadın rahat ediyor. Çünkü şimdi artık para kazanmak çok zor, bütçelerden bu paraların çıkmasının çok zor olduğunu biliyorum. Ve mal sonuna kadar parasını hak etmeli. Kadın bir şey aldığı zaman sonuna kadar kullanabilmeli. Zaten çok moda şeyler yapmadığım için bunlar demode de olmuyor. Bu kış kadınlar için neler tasarladınız? Erkek kardeşlerim var, arkadaşlarım var; bakıyorum herkesin üstünde olan şeyler onların da üstünde. Mesela, güzel bir ev kılığı yoktur erkeklerin. Abuk sabuk şeyler giyiyorlar. Hırpani bir halleri var evde. Onlara çok hoş, ne eşofman ne pijama olan bağcıklı rahat pantolonlar, aynı kumaştan dökümlü bol tişörtler yaptım. Rahat ama şık ürünler bunlar. Yüzde 100 koton malzemeler kullandım. Yazın yine yapacağım erkek koleksiyonu. Geçen yaz erkek giyimine de el attınız. "Aksesuvar bir kılığı mahvedebilir" Bir aksesuvar kılığı mahvedebilir. Aksesuvar ayrı bir kültür. Ama ben insanları eğitmek üzere burada değilim. Kadının kimliğini ortaya çıkarmayı seviyorum. Kimliğiyle giysinin örtüşmesi çok önemli. Aksesuvar ön planda olmamalı. Aksesuvar bana biraz şov gibi geliyor. Aksesuvardan neden pek hoşlanmıyorsunuz? Giysi kadar meraklıyım hem de. Her şeyimi yaptırıyorum. Hazır bir şey almam çok zor. Hiç döşemelik kumaş kullanmam, doğal malzemenin duygusunu seviyorum. Bazı orijinal parçalarım var, onları Aslı Tunca'dan alıyorum. Siz dekorasyona da son derece meraklısınız. Çok meraklıyım ama şu an bunun için vaktim ve enerjim yok. Hiçbir şeye kenarından dokunamıyorum. Dekorasyon işin girmeyi düşünmüyor musunuz? İstanbul'un şu anki görüntüsü fevkalade karmaşık ve çirkin. Kadınlarımızı da biraz öyle görüyorum. Kendimizi ifade edemiyoruz, kimlik sorunumuz var. Özgüven problemimiz var. Kendini ifade edemezsen böyle binaların olur, stili olmayan kadınlar olur... Bir süredir İstanbul'u modayla ve stille tanınacak bir şehir haline getirme çabası var. Sizce Türk kadınları stil sahibi mi? "Çocukların rahat edeceği elbiseler" Kızımı yetiştirirken bu konuda çok sorun yaşadım. Ona elbise bulamıyordum. Yaptığım çocuk elbiseleri mücevherlerim gibi duruyor çünkü çok az yapıyorum. Ve de çocuk koleksiyonuyla beraber içimde yeni bir heyecan doğdu. Kız çocuklar için kıyafetler hazırladınız... Çok romantik. Kadife kumaşlar kullandım. Yaptıkça gördüm... Biraz Ralph Lauren'in çocuk koleksiyonuna benzedi. Klişelerin dışında bir koleksiyon. Ayılı bluzlar yok, büyüğün küçüğü değil... Çocuğun içinde rahat edeceği giysilerden oluşuyor. Kumaşlar tenine dokunduğu zaman rahatsız etmiyor. Bu nasıl bir koleksiyon?