Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yürek paralayan, saç baş yolduran, umutla öfkenin at başı koştuğu bir maç izledik. Geceyi hayal kırıklığıyla bitirdik.

Teknik ve taktik ayrıntılara girmeden hemen söyleyelim: UEFA Şampiyonlar Ligi, NBA’yi bile kıskandıracak endüstriyel bir değer taşıyor. Yüz milyonlarca euro, futbolun çarklarını döndürüyor. Futbolun “Zenginler Kulübü” herkesi kolay kolay kabul etmiyor. Arada Maribor gibi sınırı aşıp içeri kapağı atanlar olsa da zengin ve seçkin Arsenal gibi kulüpler karşısında Türk takımlarının işi mucizeye kalıyor. Mucize diyorum, çünkü o Zenginler Kulübü, kendi hakemlerini, kendi tercihlerini, kendi statükosunu dayatıyor. Portekizli hakem Pedro Proenca, bolca sarı kart gösterdiği Beşiktaş’ı sindirmek için elinden gelen her şeyi yaptı. Wilshere- Ramon Motta ikili mücadelesinde kuralların tanımıyla İngiliz futbolcunun bizim Brezilyalı’ya müdahalesi penaltı olmalıydı. Hayır, devam kararı verdi. Çünkü Arsenal her ne kadar Premiership’in başaltı takımlarından biri olsa da, Şampiyonlar Ligi’nin en fazla ayrıcalığa müstahak takımlarından biriydi. Debuchy’nin kırmızı kartı sizde hakemin iyi ve adil bir maç yönettiği yanılgısı yaratabilir. O kırmızı kart hiç de önemli değil. Mustafa Pekdemek’le Koscielny’nin temasında da tartışılabilir bir penaltı pozisyonu var. Ne yazık ki hücum eden futbolcu Zenginler Kulübü’nün dışında kalan Beşiktaş’ın oyuncusu.

Slaven Bilic’i ilk maçta bitime 10 saniye kala tribüne gönderip cezalı duruma düşüren Sırp hakemi de hatırlayalım. Kuşkusuz kuralı uyguladı. Şöyle bir vicdan sorusuna ne dersiniz : Acaba aynı hareketi Arsen Wenger yapsaydı, aynı karar çıkar mıydı? Özetle, Arsenal - Beşiktaş maçlarının adil kapışmalar olduğunu söyleyemeyeceğim.

Maça dönersek...

Beşiktaş iyi mücadele etti. Pozisyonlara girdi. Başa baş, dişe diş bir oyunla meydan okudu. Buna elbette saygı duyulur. Gerçeğin bir tarafı böyle... Başka bir tarafından bakınca da Atiba ve Oğuzhan’ın ilk yarıda oyun merkezini geriye taşıyarak hücum bölgesinden uzaklaştıklarını gördük. İleride tek kalan Demba Ba kendisine atılan uzun topları kovalamaktan yoruldu. Güçlü fiziğine rağmen yalnız kaldığı için etkili olamadı. Arsenal savunması da iyi tanıdığı Senegalli’yi akıllıca marke etti. Mustafa Pektemek, sağdan çok etkili bindirmeler yaptı, savunmasına yardım etti. Ama Demba Ba’ya eşlik edemedi. Arsenal ve Beşiktaş topa sahip olmada ortaktılar. Beşiktaş ev sahibi takımdan daha çok hücumda göründü. Net gol pozisyonlarına da girdiler. Ancak akıl almaz şey, onca pozisyonda bir tek şut göremememiz oldu. Kale yerine rakibe isabet eden öldürücü şutlar, takımın emeğini de heyecanını da sıfırlayan hatalardı. Debuchy’nin ilk yarının sonunda sağ kanattan yaptığı atak, ders niteliğindeydi. Top oradan bir korner pozisyonu gibi içeri çevrildi. Alexis Sanchez de savunma derinliğinin kaybolduğu an o meşum golü attı.

Gol yese de yemese de Beşiktaş’a 1 gol gerekiyordu tur için... O golü ısrarla aradı, atamadı. Olcay’ın etkili olamadığı, sonradan giren Gökhan ve Necip’in çaresiz kaldığı oyun, Wenger’in yazdığı senaryo ile bitti: Zenginler Kulübü’nde zenginler kazanır!