Siyaset Cumhurbaşkanı Erdoğan: Elimizde belge var

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Elimizde belge var

02.03.2017 - 15:47 | Son Güncellenme:

Ombudsmanlık Sempozyumu'nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye'nin gösterdiği çabanın onda birini gelişmiş ülkeler göstermemiştir. Her fırsatta Türkiye'ye demokrasi ayarı çeken hukuk dersi veren ülkeler Suriye ve ırak gibi bölgelerde insan haklarının ihlal edilmesine neden sessiz kalmıştır.?İkili yaptığımız görüşmede hep aynı şeyi söylediler. Suriye'de de Irak'ta da böyle olmuştur. YPG'ye PYD'ye silah desteği verenler bu güçlerdir. Hepsinin elimizde belgesi var. DEAŞ'a silah veren bu güçlerdir" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Elimizde belge var

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Binali Yıldırım, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde Uluslararası Ombudsmanlık Toplantısı'da konuştu "Puslu havada avlanmaktan hoşlanan, tüm umudunu krize ve kaosa bağlamış eski Türkiye artıklarının oyunlarıyla da uğraşıyoruz" diyen Erdoğan'ın konuşmasının satır başları şöyle: 2012 yılında hayata geçirdiğimiz Kamu Denetçiliği Kurumu devletle vatandaşı kucaklaştırma konusunda en somut tezahürüdür. Biz bu kurumu daha önce kazandırmak istiyorduk. 2006 yılında kabul ettiğimiz kanun dönemin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Gecikmeyle de olsa bu kurumu daha sonra hayata geçirdik. Kamu Denetçiliğinin kuruluş serencamı eski Türkiye alışkanlıklarının kimin nasıl komunlandırıldığı bakımından önemlidir. 2006 yılında kanunun iptali için Anayasa Mahkemesi'ne gidenlerin yaklaşımı cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle önüne geçmek istediğimiz sorunun işaretidir. Ana muhalefet partisinin ve dönemin cumhurbaşkanının hadiselere bakışı ve AYM'nin yapısını dikkate aldığımızda iptal kararı sürpriz olmadı.

Haberin Devamı

DİK DURMASAYDIK BUNLARIN ONDA BİRİNİ YAPAMAZDIK

Türkiye bu seviyeye çok kolay gelmedi. Hizmetin önünü tıkayan, statükoyu muhafız anlatışıyla mücadele ettik. Elindeki kamu gücünü siyaseti hizaya sokmak için kullananlara karşı ülkeye hizmet etmeye çalıştık. Kamuda etkinliği ve verimliliği artıracak adımlar çeşitli bahanelerle engellenmek istendi. Hukuk, anayasa ve yasalar yenilikçi, uzlaşmacı ve objektif bir anlayışla değil, tamamen statükocu ve ideolojik bir bakış açısıyla yorumlandı.Türkiye'nin bugün geldiği noktadan geriye doğru baktığımızda bu anlattıklarımız yıllar önce yaşanmış uzak hadiseler gibi görünüyor olabilir. Ancak bu yaşadıklarımız meçhul bir tarihin, uzak geçmişin değil, sadece 3-5 yıl öncesinin olaylarıdır. Emin olun biz dik durmasaydık, elimizi değil, gövdemizi taşın altına koymasaydık bu ülkede yapılanların onda birini dahi gerçekleştiremezdik.

Haberin Devamı

'HEDEFLERE TAM OLAŞTIK DİYEMEM'

Türkiye son 14 yılda devletin maslahatını, vatandaşı önceleyen, vatandaşın hakkını koruma altına alan bir sisteme geçti. Devleti namütenahi gören tasavvur terk edilmiştir. İnsanımızın devletten korktuğu atmosferin yerine, 15 Temmuz'da olduğu gibi devleti canı pahasına sahiplenen bir iklim oluşturulmuştur. Türkiye'de artık vatandaşına tepeden bakan, ceberrut bir yönetim değil, vatandaşına hizmetkar olan anlayış vardır. Bir tek vatandaşımızın dahi devlet kapısından boynu bükük ayrılmasına gönlümüz razı olmaz.

ESKİ TÜRKİYE'NİN ARTIKLARI İLE DE UĞRAŞIYORUZ

Hedeflediğimize tamamen ulaştığımız iddiasında değilim. Bunun uzun ve zahmetli bir süreç olduğunun farkındayız. Reformları bizi ideallerimize bir adım daha yaklaştırdığını biliyoruz. Tüm farklılıklarını bir kenara bırakarak 80 milyonun tamamı devletine sahip çıkmıştır. Hizmet eğitim diyerek milletin malını gasp eden çete, 80 milyonun direnişiyle hezimete uğramıştır. O gece milletimiz demokrasi destanını kanıyla, canıyla yazmıştır. Bu örgütün devletten tasfiyesine yönelik kararlı adımlar atıyoruz. Bu süreci hukuk içinde sürdüreceğiz. Örgütün verdiği tahribatın izlerini temizlemeye çalışıyoruz. Puslu havada avlanmaktan hoşlanan, tüm umudunu krize ve kaosa bağlamış eski Türkiye artıklarının oyunlarıyla da uğraşıyoruz. İnşallah FETÖ'nün ve vesayet odaklarının kalıntılarının tamamen tasfiye edilmesiyle Türkiyenin yolu ve bahtı daha da açılacaktır.

Haberin Devamı

Bu süreçte Kamu Denetçiliği Kurumu'na da önemli görevler düşüyor. Kurumumuz son 5 yılda önemli bir göstergedir. Bugüne kadar yapılan başvuru sayısı 25 bine yaklaştı ve 23 bine yakını neticelendirildi. Kararı uyma oranı yüzde 42'dir. Kurumun etkinliğinin arttığını görüyoruz. Bu seviyeleri yeterli bulmuyoruz. Bunun artması için çalışmayı sürdürmeliyiz. Bu yılki sempozyumun temasının göç ve mülteciler olarak belirlenmesini isabetli bulduğumu belirtmek isterim. Dünyanın hemen her bölgesi göç ve mülteciler meselesiyle yüzleşiyor. Güçlü olan ülkelerin bu konuda duyarlı olmadığını ifade etmek isterim. Avrupa ülkeleri başta olmak üzere ana konuyu göçmenler oluşturuyor. Ama problemi çözmeye gelince sadece seyrediliyor. Her ne kadar göç ve mülteciler konusu devletlerin ve uluslararası örgütlerin gündeminde olsa da, daha çok güvenlik ekseninde tartışıldığını görüyoruz. Kuşkusuz yaşanan terör saldırılarının etkisi bulunuyor. Irkçı gruplar, mülteciler ile terör olayları arasında paralellik kurmaya çalışıyor. Bu sorunu ortaya çıkaran, insanları evlerini yurtlarını terk etmeye zorlayan saikleri ortaya çıkarmak zorunluluğu vardır. Sahil Güvenlik Komutanlığımız 2 yılda 130 bin göçmeni kurtardı.

Haberin Devamı

AYLAN BEBEKLERİ ÖLÜME GÖTÜREN NEDENLERİ TESPİT ETMEDİKÇE...

Az önce perdede mültecilerin durumunu izledik. Çocukları gördük. Bunlara insan hakları evrensel beyannamesi gereği hepimizin sahip çıkmasının gerektiğine inanıyorum. Bugün Avrupa başta olmak üzere güncel siyasetin ana konusu göçmenler. Her ne kadar mülteciler konusu daha çok güvenlik ekseninde tartışılıyor. Sorunun toplumsal ve insani boyutu gündeme getirilmiyor. Aylan bebekleri ölüme götüren nedenlerin tespitini yapmadan doğru bir sonuca varamayız. Bu nedenle sempozyuma insani yardım kuruluşlarının görüşünün de alınmasını çok doğru buluyorum. Her ne kadar Türkiye, Suriye ve Irak'taki istikrarszılar sebebiyle göç ve mültecilerle yoğun bir şekilde yüzleşse de bu konuya tarihi itibariyle yabancı değil. Anadolu bir göçmen yurdudur. Burası göze sezdirmeden gözyaşı silenlerin ülkesidir. Bizim milletim hiçbir ayrım gözetmeden kapısına gelenleri bağrına basmıştır. Biz ayakta kalmanın yolunun yaşatmaktan geçtiğine inanıyoruz. Bu anlayışla 6 yıldır komşularımıza sahip çıktık ve onları diktatörlerin terör örgütlerinin insafına terk etmedik.

Haberin Devamı

'3 BİNE YAKIN DEAŞ'LIYI ÖLDÜRDÜK'

Türkiye'nin gösterdiği çabanın onda birini gelişmiş ülkeler göstermemiştir. Her fırsatta Türkiye'ye demokrasi ayarı çeken hukuk dersi veren ülkeler Suriye ve ırak gibi bölgelerde insan haklarının ihlal edilmesine neden sessiz kalmıştır.?İkili yaptığımız görüşmede hep aynı şeyi söylediler. Suriye'de de Irak'ta da böyle olmuştur. YPG'ye PYD'ye silah desteği verenler bu güçlerdir. Hepsinin elimizde belgesi var. DEAŞ'a silah veren bu güçlerdir. DEAŞ ile mücadele eden biziz. Suriye'de bizler şehitler verdik ama bizler Suriye'de 3 bini aşkın DEAŞ'lıyı da öldürdük ve buna devam edeceğiz. Çünkü bunlar bizim için tehdit oluşturuyor. Şunu da söyleyeyim yabancı misafirlerimiz var. DEAŞ'ın İslam ile alakası yok. Bazı dostlar İslami radikalizm diyor. Lütfen İslam ile terörü kimse yan yana getirmesin. İslam kelime anlamı itibaryla barıştır. Anlamı itibarıyla barış olan selam olan bir din terörle yan yana getirilemez.

AKDENİZ'İN KABRİSTANA DÖNÜŞMESİNİ ENGELLEYECEK ÇÖZÜM ORTADA

Küreselleşen bir dünyada hiç kimse diğerinin sorununa sessiz kalamaz. Acının rengi yoktur. Kader ve keder ortaktır. Huzur, barış istiyorsak yönümüzü kriz ve çatışmaların olduğu yerlere çevirmeliyiz. Son yıllarda yaşadığımız acı hadiseler, Halep, Bağdat, Musul yanarken, Antep, Brüksel ve Berlin'in huzur içinde olamayacağını göstermiştir. Öyleyse yapılması gerekenler bellidir. Akdeniz'in onbinlerce mültecinin bedenini yutan büyük bir kabristana dönüşmesini engelleyecek çözümler ortadadır. Biz fedakarlık yapılmadan, yükler paylaşılmadan, kurulan kanlı sömürü düzeni değiştirilmeden mülteci ve göç sorununun üstesinden gelinemeyeceğini söylüyoruz. Ekonomik çıkarlar adına çatışmaların körüklendiği, etnik, dini ve mezhebi gerilimlerin tırmandırıldığı politikaların, yaşanan sorunların çaresi olmadığını ifade ediyoruz.