Ankara Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Zehir Evin İçine Girmiş Vaziyette”

Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Zehir Evin İçine Girmiş Vaziyette”

28.12.2017 - 16:52 | Son Güncellenme:

.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Zehir Evin İçine Girmiş Vaziyette”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “İnternet kafeler vardı, şimdi ise evlerde kurulur hale geldi. Artık internetler eve yerleşti, evlerde bu iş, zehir evin içine girmiş vaziyette. Bu çok ciddi bir uyuşturucu müptelasıdır, uyuşturucu müptelası olmaktan gençliğimizi kurtarmak lazım” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen TÜBİTAK Bilim Ödülleri töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, evlerde internet kullanımına dikkat çekerek, öğretmenlerin bağımlılık konusunda gençleri uyarmalarını istedi. 2017 TÜBİTAK Bilim Özel ve teşvik Ödülleri’ni kazanan bilim adamlarının isimlerini açıklayan Erdoğan, “Kendilerinden ülkemizin önünü açacak, bilim dünyasına yön verecek büyük başarılar bekliyoruz. Bir milletin istikbali bilgi kaynakları ile kurduğu ilişkilerin niteliğine bağlıdır. Kitapla, kalemle, ilimle bağı güçlü olan toplumların uzun yıllar boyunca varlıklarını idame ettirdiklerini görürüz. Bu bağ ne kadar zayıfsa o milletin ayakta kalması o denli zordur” diye konuştu.
Afrika ziyaretine ilişkin konuşan Erdoğan, “Oraları Batı’nın yerle yeksan ettiğini görünce üzüldüm. Ülkenin cumhurbaşkanına da söyledim, ‘Buraları bize uzun yıllara sarih tahsis ederseniz, nasıl burada üç tane eseri alıp restore ettiysek, bu adanın tamamını biz restore edelim, ülkemden buraya ciddi manada turist akınının olduğunu göreceksiniz, tarih yeniden ayağa kalkacaktır’ dedim. O da sağ olsun kabul ettiler, hele hele bir de orada first leydilerini de devreye sokunca işi sağlama aldık” şeklinde konuştu.

“Başarının anahtarı özgüven sahibi olmak, kendi kabiliyetlerinin farkına varmaktır”
İlmi keşiflerin Selçuk ve Osmanlı’da da olduğunu belirten, birçok sultan ve hükümdarın farklı buluşlara ve yeniliklere imza attığını belirten Erdoğan, “Fatih Sultan Mehmet bunun en somut örneğidir. Fatih Sultan Mehmet han kendi döneminin en büyük Ar-Ge’cisidir. İstanbul sadece güç, silah ve askeri kuvvetle fethedilmemiştir. İstanbul aynı zamanda Fatih Sultan Mehmet Han’ın askeri alanlardaki Ar-Ge ve yenilikçi kabiliyetiyle de alınmıştır. Tasarımını bizzat kendisinin yaptığı şahi topları top döküm teknolojisinde zamanının en az 100 yıl ilerisinde bir teknolojiye sahiptir” ifadelerini kullandı.
Piri Reis ve Hezarfen Ahmet Çelebi’den örnekler veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu topraklar asırlar boyu dünya bilim tarihine yön veren çok sayıda ilim adamı yetiştirmiştir. Peki yüz yıllarca sayısız yeniliğe imza atmış bir ecdadın torunları olarak acaba neden bunca mevzii kaybettik. Nasıl oldu da bilim ve teknoloji konusunda bu kadar geriye düştük. Bazıları problemi beşeri sermayede arıyor, bir kısmımız sorunun kaynağı olarak devleti veya akademiyi gösteriyor. Çoğunluk ise bütçe rakamları ile meseleyi açıklamaya çalışıyor. Bu sayılanların tamamının belli oranda etkisinin olduğu doğrudur. Ancak son iki asırda yaşadığımız geri kalmışlığı yalnızca maddiyatla, bütçe ile veya insan kaynağı ile açıklamak bana göre hatalı bir yaklaşım olacaktır. Burada temel sıkıntının zihniyet meselesi olduğunu düşünüyorum. Biz mücadeleyi önce zihinlerimizde ve gönüllerimizde kaybettik. Bu süreçte en büyük hatayı özgüvenimizi, kendimize olan itimadımızı, başarabileceğimize olan inancımızı törpüleyerek yaptık. Okullarda çocuklarımıza senelerce neden yapamayacaklarını öğrettik. Onlara yeni işler çıkartarak ‘sakın başınıza dert açmayın’ dedik. Öyle ki, ‘icat çıkarma, eski köye yeni adet getirme’ ifadeleri olumsuz birer deyim olarak dilimize bile yerleşti. Öğrencilerin zor sorularla kafa konforumuzu bozmasından çekindiğimiz için onlardan statükoya boyun eğmesini istedik. Eğitim-öğretim sistemimiz kendisinden utanan, tarihinden, kimliğinden, inancından hicap duyan nesiller yetiştirmeye ayarlanmıştı. Bunun neticesi olarak Batı karşısında ezik, ilerlemeyi Batı’ya öykünmekte gören, öte yandan kendi değerlerine karşı nobran kuşaklar yetişti. Farabi dediğinizde, Alı Kuşçu, Piri Reis dediğinizde hafife alan, bilimin merkezi olarak sadece Batı’yı gören hastalıklı anlayış zihin dünyamıza hakim oldu. İnsani formatlayan bir eğitim-öğretim sistemi içinde bize hep umutsuzluk ve karamsarlık pompalandı. Oysa başarının sırrı önce yapabileceğine inanmaktır. Biz bile ilkokula giderken alfabemizde ‘yat yat uyu, uyu uyu yat’ bununla yetiştik. Tam aksi olması gerekirdi, ‘çalış çalış, oku oku’ denmesi gerekirdi. Başarının anahtarı özgüven sahibi olmak, kendi kabiliyetlerinin farkına varmaktır. İman varsa Allah’ın izni ile imkan da vardır. İnanç ve sabır, atalarımız güzel söylemiş, ‘tekeden bile süt çıkartır.’ İnsanı büyük yapan haslet cüssesinin değil, düşüncesinin yüceliğidir. Bize lazım olan sadece tarihimizden ve ecdadımızdan miras kalan o özgüvendir. Beze lazım olan taklit, takip etmek değil, geçmişte olduğu gibi bu günde bu toprakların bereketinin gereğini yapmaktır. En büyük ihtiyacımız para, petrol, silah değil, başarabileceğimize inanmaktır. Önce bunu öğrencilerimize, şuanda petrolü olanları, parası olanları görüyoruz, inanın biz onların çok önündeyiz, ilerisindeyiz. Petrol işi halletmiyor, para işi halletmiyor. Şurada bir Kudüs meselesinde dolarlar dünyayı satın alabildi mi? Alamadı. Bu kadar tehdit salladılar. Tek tek telefonlarla dünyayı aradılar, sonunda 128 ülke dünya devini ‘sen benim irademi dolarla satın alamazsın’ dedi ve tersledi. Hakikat yerini buldu” dedi.

“İnternetler eve yerleşti, evlerde bu iş, zehir evin içine girmiş vaziyette”
Son 15 yıldır sürekli karamsarlık aşılayan anlayışı değiştirmek için mücadele ettiklerini belirten Erdoğan, “Toplumun tüm kesimlerinin başarıya odaklanması lazım. Gençlerimizin kendilerine özellikle güvenmelerini hedefliyoruz. İnternet kafeler vardı, şimdi ise evlerde kurulur hale geldi. Artık internetler eve yerleşti, evlerde bu iş, zehir evin içine girmiş vaziyette. Bu tehlikeden hocalarımız anne ve babaları uyarmak durumunda. Bu tehlikeden kurtulmamız lazım, bu çok ciddi bir uyuşturucu müptelasıdır, uyuşturucu müptelası olmaktan gençliğimizi kurtarmak lazım. Teknolojinin uyuşturucu müptelası olmaya gençliğimizi sevk etmesi şuanda en büyük tehlikemiz. Bu noktada ciddi adımlar atmamız gerekiyor. 2 yaşında, hatta daha geri, çocuk elindeki telefonla nasıl oynuyor, onun nasıl esiri oluyor. Duygular eğer elimizdeki telefonun esiri haline gelmişse bu bizim çok büyük bir tehdittir. Buna karşı tavrımızı almamız, yeni nesilleri yetiştirmemiz lazım. Sanayicimize, tüccarımıza, iş erbabımıza gayret gösterirlerse hedeflerine ulaşabileceklerine inanıyorum. Bu ülkede çabalayan, emek veren, alın teri döken herkes gayesine oluşabilir. Bizim bu özgüvene sahip olmamız, yetişen nesillere bu özgüveni aşılamamız lazım. Bugün Türkiye hiç olmadığı kadar yeni fikirleri ve tecrübelere açık, başarının ödüllendirildiği bir ülke haline gelmiştir. Hükümetlerimiz döneminde aldığımız önemli mesafede bilime, bilim insanlarına, araştırma-geliştirmeye verdiğimiz değerin büyük payı var. Ar-Ge merkezi sayısını 16’dan 762’ye çıkarttık, tasarım merkezi sayısını 7’den 138’e yükselttik. 2010 yılında araştırma-geliştirme ve taşırım merkezlerinde 10 bin kişi çalışırken, bugün bu merkezlerde 45 bin kişi istihdam ediliyor. Ar-Ge ve tasarım merkezlerinde 27 bine yakın tamamlanan ve devam eden proje bulunuyor. Bilim sanayi ile buluşmasının en önemli araçlarından birisi olan teknoloji geliştirme bölgelerinde büyük mesafe aldık. 2002 yılında sadece 5 tane teknoloji geliştirme bölgesi varken, bugün 55’i faal, 14’ü yapım aşamasında toplam 69 bölgeye ulaştık. Teknokentlerimizde 5 bine yakın firma faaliyet gösteriyor” diye konuştu.
Çok yüksek çözünürlüklü görüntü ihtiyacını karşılamak üzere yer gözlem uydusu projesine 23017 yılı itibariyle başlandığını, ilk milli haberleşme uydusu olacak olan Türksat 6-A’nın üretiminin de 2020’de tamamlanacağını, milli yer istasyonu geliştirme projesini 2019 yılında tamamlamayı hedeflediklerini belirten Erdoğan, “Kuracağımız uzay üssü ile kendi uydumuzu da fırlatmanın yolunu arayacağız. 2 ay önce Türkiye’nin otomobili projesinin startını verdik. Bu projenin aşamalarını yakından takip ediyorum. İnşallah hedeflediğimiz şekilde milletimizi senelerdir hayalini kurduğu otomobil ile buluşturacağına da inanıyorum. Taklit eden her bir adım geride olmaya mahkumdur. Bizim artık takip etmekten, taklit etmekten çıkıp, takip ve taklit edilen olmaya ihtiyacımız var. Bizim artık bize çizilen sınırları, zihinlerimize vurulan prangaları söküp atmamız gerekiyor” şeklinde konuştu.
15 Temmuz’da tankın altına yatan Sabri Ünal isimli gençten bahseden Erdoğan, “Kendisini tankın altına atıyor, oradan çıkıyor, gelen ikinci tankın altına da kendisini atıyor, oradan da kurtuluyor, tabii ki yarası oluyor. Bu gençlerin yapamayacağı hiçbir şey yok. Ben bu gençlere inanıyorum. Ben bu genci yurt dışına gönderdim, dönüp gelecek ve yazılımcı olarak yoluna devam edecek. Biz onların hizmetkarı olarak yeni nesli Türkiye’nin inşası ve ihyasında bu şekilde değerlendireceğiz. Son yaşadığımız hadiseler bize şu gerçeği hatırlatıyor, bugün borç alan yarın emir de alır. Kendi teknolojimizi üretmezsek gerçek manada bağımsız olamayız” ifadelerini kullandı.
Kötü komşuların Türkiye’yi ev sahibi yaptığını belirten Erdoğan, “Başta Amerika olmak üzere onlardan insansız hava aracı istedik, dostumuz ya, stratejik ittifakımız var ya, bize ‘kongreden izin çıkmadı’ derlerdi. Ne oldu, kötü komşu bizi ev sahibi yaptı. Biz bırakın insansız hava aracı yapmayı biz şimdi silahlı insansız hava aracını yapar hale geldik. Bu insansız hava araçlarımız 32 bin feete kadar çıkıyor. Terörle mücadelemizdeki başarıda onların çok büyük payı var. Daha da güçlü olanlarını üretir hale geldiler. Azmettiğiniz zaman her şey olur. Siyasi bağımsızlık ekonomik ve teknolojik açıdan desteklenmedikçe çağın üzerinde kalmaya mahkumdur. Şayet Türkiye bugün bağımsızlığından zerre kadar taviz vermiyorsa bu ekonomiden üretime, teknolojiden savunmaya kadar farklı alanlarda elde ettiğimiz mesafe sayesindedir. Sizlerin de projeleri ile bu başarı çıtasını daha da yükselteceğimize inanıyorum” açıklamasında bulundu.

“Milli ve yerli duruşu yerli ve ileri teknolojiyi üreterek tahkim edeceğiz”
Törende konuşan Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü ise, “Bilim ve teknoloji alanında en büyük özgüvenimiz gittiği her yere adalet götüren medeniyet bilincimizdir. Hükmettiğimiz coğrafyalarda bilimi her zaman baş tacı ettik. Batı, bilimi yüzlerce yıl boyunca bizim medeniyetimizden ve coğrafyamızdan referans almıştır. Milli ve yerli duruşu yerli ve ileri teknolojiyi üreterek tahkim edeceğiz. TÜBİTAK Bilim Hizmet ve Teşvik Ödülleri’ne layık görülen bilim insanlarımızı tebrik ediyorum” dedi.

4 bilim, 11 teşvik ödülü
2017 TÜBİTAK Bilim Özel ve Teşvik Ödülleri temel bilimler alanında Prof. Dr. Reşat Apak, Doç. Dr. Ömer İlday, mühendislik bilimlerinde Prof. Dr. Ömer Civalek, sosyal bilimlerde Prof. Dr. Sumru Altuğ, teşvik ödülleri temel bilimler alanında Prof. Dr. Şule Ertel Ela, Doç. Dr. Filiz Kuralay, Doç. Dr. Önder Metin, mühendislik bilimleri alanında Prof. Dr. Serkan Eryılmaz, Doç. Dr. Vehbi Çağrı Güngör, Doç. Dr. Tuğba Ölmez Hancı, Doç. Dr. Cem Sevik, Prof. Dr. Ali Rıza Yıldız, sosyal bilimler alanında Doç. Dr. Reşat Bayer, Doç. Dr. Seda Ertaç Güler, Doç. Dr. Ebru Kaya’ya verildi. Törene TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Başbakan Yardımcıları Bekir Bozdağ, Recep Akdağ, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan, Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu da katıldı.