Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Cumhurbaşkanımız vatandaşa anlatacak


Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Külliye’de ağırladığı gazetelerin Ankara temsilcilerine hem referandum süreci hem de ABD ile ilişkiler ve Suriye’deki gelişmeler başta olmak üzere kritik konularda açıklamalarda bulundu.
Kalın, anayasa değişiklik teklifine ilişkin olarak “Sistemin getireceği ilave katkılar, Türkiye’nin yönetim şekline büyük önem arz ediyor. Cumhurbaşkanımızın tabiri ile patinaj yapan bir ülke değil, 2023’e hızlı, kararlı, etkin bir yönetimle giden bir Türkiye hedefleniyor. Yeni sistemle beraber daha etkin, çift başlılığın olmadığı bir yönetim şekli hedefleniyor. İnşallah vatandaşımıza konu götürüldüğü zaman büyük oranda destek verileceğini düşünüyoruz. Göstergeler de zaten bu yönde” dedi.
Kalın, “15 Temmuz sonrası süreç, hem FETÖ unsurlarının temizlenmesi hem de Türkiye’nin yönetim kabiliyetinin artırılması çalışmaları devam ediyor. Başka bir ülkede olsaydı devlet kurumları çöker ya da belki başka şeyler yaşanırdı. Özellikle Yenikapı’da yakalanan ruhun devam etmesi önem arz ediyor. Cumhurbaşkanımız da bu süreçte kucaklayıcı bir tutum içerisinde oldu” diye konuştu. Sohbetimiz sırasında Kalın’a yöneltilen sorular ve yanıtları şöyle:
Cumhurbaşkanı anayasa paketini hemen onaylar mı, müstakil kampanya yürütür mü?
Öncelikli konu Meclis’ten çıkması temiz bir şekilde. Cumhurbaşkanımız bu süreci en fazla savunan, Türkiye’nin gündemine getiren lider olması hasebiyle vatandaşlarımıza anlatma noktasında kendisi de bir çalışmanın içerisinde olacak. Aslında bunu şimdi de yapıyor. Önce bir gelsin paket. Sonra hem takvim netleşir hem de o nasıl bir yol izleneceği netlik kazanır.
‘OHAL iradeyi etkilemez’
Referandumun OHAL’de yapılması konusunda tartışmalar var...
OHAL sürecinde referandumun yapılmasının örneği var. Fransa’da genel seçimlere gidecekler ve OHAL’i uzattılar. Vatandaşın referanduma gidip hür iradesini etkileyecek herhangi bir şey söz konusu değil.
n Yönetim kabiliyetinin artmasına yönelik çalışmalar için anayasa değişikliğinden sonra mı düğmeye basılacak, TSK’nın yeniden yapılandırılması söz konusu mu?
Bu adımların önemli bir kısmı yeni dönemde atılacak. Ön hazırlıkları yapılıyor. Referandumdan sonra yeniden yapılanma süreci birçok kanun çıkartılması, mevzuat değişikliği yapılması gerekecek. Bir tedrici geçiş süreci olacak. Türkiye’nin yönetim kabiliyetinin artırılması, güvenlik konseptinin yeniden tanımlanması... Cumhurbaşkanımız ifade ettiler; savunmadan hücuma, güvenliği tehdit eden konularda sorun daha ortaya çıkmadan yerinde müdahale edilmesi gibi çok önemli stratejik önceliklerimiz var. Bunları hayata geçirecek mekanizmaları da kısa süre içerisinde kurmamız gerekiyor. 15 Temmuz sonrasında olsun, ortaya çıkan yeni güvenlik riskleriyle ilgili olsun bu konuda yoğun bir çalışma yapılıyor.
‘Hedef saptırması’
Cumhurbaşkanı’nın itirafçılarla ilgili uyarısı vardı.
Cumhurbaşkanımızın endişesi; itirafçı diye ifade veren bazı FETÖ’cülerin hedef saptırmaya çalıştığı, bilgilerinin birçok başka bilgi ile uyuşmadığı yönünde bir tablo çıktı. FETÖ ile mücadele bugünden yarına tamamlanacak bir konu değil. Bu örgüt kripto elemanlarını uyur hücre getirme haline getirme potansiyeline sahip. Hassasiyetle yürütülmesi gereken bir süreç. Cumhurbaşkanımızın da daha önce ifade ettiği gibi kurunun yanında yaş da yanmasın, at izi it izine karışmasın diye. (Belediyeler ve kamuda FETÖ temizliğinin yavaş gittiği algısı konusunda) Algıyla hareket edilmez. Somut bilgi ve belgeye dayalı hareket etmek durumunda sorumluluk sahibi insanlar. Ama kolay bir süreç değil, söylemek lazım.

Astana’dan 3 beklenti

Astana sürecinden beklentiler nedir?
Türkiye, Rusya, İran, 3 garantör ülke, ateşkesin de garantörleri. 2 gün önce muhalifler Astana görüşmesine kimlerin katılacağını kararlaştırdılar. MİT Müsteşarı Hakan Fidan Bey’in çok yoğun gayretleri oldu. Astana’dan beklentilerimiz; rejim ve muhalefetin ateşkesin devam ettirilmesi konusunda mutabakata varmaları, siyasi geçiş süreciyle ilgili modalitenin nasıl olacağı konusunda mutabakata varmaları, üçüncüsü de insani yardımların ulaştırılması konusunda yeni mekanizmaların kurulması. Uluslararası toplum yine sınıfta kaldı. O görüşmeleri bizzat yürüttüm, birkaç batılı ülke derhal insani yardım ulaştıracağını söyledikleri halde haftalar geçti, sahada karşılığını görmedik. 3 ülke ve muhtemelen ABD, yani Trump yönetimi Astana’da kolaylaştırıcı rolde olacaklar.
İran bu konuda ne kadar samimi?
Gelinen nokta 3-6 ay öncesine göre daha iyi. İran’ın sürecin içinde olması önemli. Çünkü sahada etkinliği olan bir aktör. İran’ın Suriye’de son 1,5 yılda elde ettiği bir mevcudiyeti var. Bunu muhafaza etmek isteyecektir.
n El Bab operasyonunda neden destek vermiyorlar?
Son 3-4 gündür bir hareketlenme başladı koalisyondan. ABD’nin uçakları uçmaya başladılar nihayet. Ama artması lazım ve düzenli olması lazım. Trump yönetiminin de bunu göreceği ve hızlı bir şekilde hareket edeceği beklentisi içerisindeyiz.
n 20 km’den aşağıya inmeyin diyorlardı?
20 km’nin de altına indiler. Bu esneme anlamına da geliyor. El Bab’daki sivil nüfusun yoğun olması, DEAŞ’ın orada mayınlanmalar vs. yapması ve hava şartlarından dolayı operasyon zaman zaman yavaşlıyor. El Bab operasyonunu tamamlamak suretiyle DEAŞ üzerindeki baskıyı artırmak, Rakka operasyonunu da kolaylaştırıcı bir rol oynayacaktır. Yaklaşımımız Rakka operasyonunu oradaki meşru, desteklediğimiz muhalif gruplarla yapmak.

Başika’da yer değişikliği mi?

Sincar’daki PKK varlığı konusunda Bağdat’a verilen bir süre var mı, Başika konusunda özel bir uzlaşmaya varıldı mı?
Sincar’dan PKK’nın çıkartılması konusunda Irak’lı yöneticiler hassaslar. Barzani de çok rahatsız. Irak yönetimi Musul’da rahatlarsa Telafer ve Sincar ile ilgili daha somut adımlar atacaktır. Başika konusunda da Musul DEAŞ’tan temizlendikten sonra oturup Iraklılarla statüsünü, yerini, işlevini, alternatifleri tekrar müzakere edeceğiz.

‘Önyargılar gerçeğin önünde’

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin Türkiye’yi 2004 öncesi şartlarda izlemeye alacağı konuşuluyor..
Avrupa’da Türkiye’ye karşı sadece önyargılı bir yaklaşım yok, en temel bilgilerin bile eksik, yanlış, aktarılarak çarpıtıldığını görüyoruz. Otoriterleşme, diktatör Erdoğan söylemi çerçevesinde bunu tekrar belli ki gündeme getirecekler. Özellikle 15 Temmuz sonrasında Türkiye’nin almak zorunda olduğu tedbirleri kavramama konusunda çok açık bir tavır var. ABD ve AB ülkelerinden heyetler burada ‘evet haklısınız. Bunlara karşı ancak böyle mücadele edilir’ diyorlar ama döndükleri zaman bambaşka bir Türkiye fotoğrafı karşımıza çıkıyor. Bir görelim nasıl bir rapor hazırlayacaklar. Önyargıların gerçeklerin çok önüne geçtiğini görüyoruz.
AB ile zirve olacak mı?
AB’nin kendisi öyle bir karar aldı. Tarihi, yeri üzerinde çalışılıyor. AB ile imzaladığımız mülteci anlaşması AB’nin sözlerini tutmamasına rağmen devam ediyor. Şu ana kadar Türkiye’ye aktarılan rakam 748 milyon avro, kendi ifadelerine göre 1.45 milyar avro tahsil edildi. Bunun da ancak yarısı aktarılabildi. Üyelik sürecinde de maalesef AB’de çok ciddi bir yavaşlamanın olduğunu görüyoruz. Türkiye karşıtlığını iç siyaset malzemesi yapan çevrelerin de bunu bir siyasi ranta çevirmeye çalıştığını görüyoruz. Yalan yanlış bilgiler üzerinden bir Türkiye ve Erdoğan düşmanlığı yapılarak mevzi kazanmaya çalışan siyasi partiler var. Bu inanın Türkiye’den çok Avrupa’ya daha çok zarar verir. Çünkü bu aşırı sağcı, ırkçı, göçmen karşıtı, İslamafobik akımları daha da güçlendirir. Bunlara rağmen biz AB üyeliğini stratejik bir hedef olarak muhafaza ediyoruz.

‘Yeni ABD yönetimiyle dosya dosya konuşacağız’

ABD ile ilişkiler nereye gidecek?
Obama yönetimi ile iki temel ihtilaf konumuz var. Biri YPG/PYD’ye verdikleri destek. İkincisi de FETÖ ile ilgili takındıkları tutum. Bu iki konuyu da yeni yönetimle elbette ki görüşüyoruz. Bir şey söylemek için erken. Dosya dosya konuşacağız. Dışişleri Bakanımız orada. İntibalarını da döndüğü zaman alıp yeni bir yol haritası hazırlayabileceğimizi düşünüyoruz Trump yönetimiyle. Gördüğüm Trump yönetiminin Türkiye’nin bölgedeki hassasiyetlerini, güvenlikle ilgili endişelerini dikkate alan bir yaklaşım içinde olduğu ve bunu koruyacağı şeklinde. ‘Güvenli bölge kurulmalıydı’ sözü Cumhurbaşkanımızın tezine verilmiş önemli bir destek. Görevi devraldıktan sonra bu konuda ne yapalım beraber diye detaylı bir şekilde konuşacağız.
ABD’ye ziyaret planlaması var mı?
Bir tarih yok şu anda. Ama ilk telefon görüşmesinde, daha sonra bizim yaptığımız temaslarda yakın bir süre içerisinde bir ziyaret yapılması planlanıyor.

Kıbrıs görüşmeleri

Hâlâ tam çözülememiş konular var. Garantörler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere. İkinci başlığa gelene kadar daha ada ile ilgili temel konularda alınması gereken bir mesafe var. İmza atabileceğimiz bir kağıt ortaya çıkmış değil. Görüşmeler çöktü başarısız oldu diye görmüyoruz. Garantiler ve güvenlik konusuna gelince; 40 küsür yıldır adada güven sağlamış yapının devam etmesi gerektiği kanaatindeyiz. Adadaki Türk askeri mevcudiyeti ne Rum tarafına ne de Yunanistan’a bir tehdit değildir. Biz umutluyuz.