Yaşam Dağlarca’nın halefi Gülten Akın mı?

Dağlarca’nın halefi Gülten Akın mı?

28.12.2008 - 01:09 | Son Güncellenme:

Edebiyat dünyası, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın ‘Yaşayan En Büyük Türk Şairi’ unvanını kimin alacağını tartışıyor. Milliyet Kitap’ın araştırmasında oyların çoğu Gülten Akın’ın...

Dağlarca’nın halefi Gülten Akın mı

Ekim ayında kaybettiğimiz Fazıl Hüsnü Dağlarca, 1967 yılında Uluslararası Şiir Forumu tarafından ‘Yaşayan En Büyük Türk Şairi’ seçilmişti. Edebiyat çevreleri, Dağlarca’nın vefatının ardından bu unvanı kimin alacağını konuşmaya başladı. Milliyet Kitap da bu soruyu edebiyat dünyasından yazar, şair, eleştirmen ve kültür sanat editörü 50 isme yöneltti; oyların çoğunluğunu alan Gülten Akın, açık ara farkla “Yaşayan En Büyük Türk Şairi” seçildi ve Milliyet Kitap’ın kapak dosyasında yer aldı.
Dosyanın yayımlanmasının ardından, Gülten Akın’ın bu unvanı hak ettiğinden kimsenin kuşkusu olmasa da, edebiyat dünyasından kimi isimler bu unvanın Dağlarca’yla birlikte ortadan kalktığını ya da böyle bir seçime gerek olmadığını savundu. Konuyu bir kez daha, bu kez akademisyenlerle masaya yatırdık.

‘Zamana bırakılmalı’
Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Talat S. Halman: “Şu anda yaşayan şairlerimiz arasında böyle bir unvan söz konusuysa, herhalde onu hak edenlerden biridir Gülten Akın. Belki de 50 kişinin çoğunluğunun karar verdiği gibi birincisidir. Çok beğendiğim bir şairdir Akın. Dağlarca’nın yüzlerce nefis şiiri arasında çok kötü şiirleri de vardır. Acaba ilerde bilimsel, tarafsız bir değerlendirme yapılınca Dağlarca, Cumhuriyet döneminin en büyük şairi olarak adlandırılacak mı? Bunu da bilmemize imkân yok. Bu nedenle de böyle unvanları zamana bırakmak lazım. Hele yaşayanlar için bu hükümleri vermek çok zor geliyor bana; ama Gülten Akın’ın bu unvanı almasına sevindim.”

‘Hak eden bir şair’
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Abdullah Uçman: “Gülten Akın, bana göre bu unvanı hak edecek bir şair. Çok yakında Akın’ın şiirlerini okumadım ama daha önce, TRT Sanat Ödülü’nü de alan, çok beğendiğim “Maraş ve Ökkeş’in Destanı”nı, çıktığı yıllarda büyük bir hayranlıkla okumuş ve bazı kısımlarını ezberlemiştim.”

‘Mutluluk duydum’
Maltepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Görevlisi Yusuf Çotuksöken: “Sevdiğim, şiirlerini büyük bir tat alarak okuduğum ve okuttuğum Gülten Akın’a “Yaşayan En Büyük Türk Şairi” unvanının verilmesinden büyük mutluluk duydum. Akın, kendine özgü yetkin bir şiir dili geliştirmesi, zengin şiir yelpazesinde özgün imgelerle okurlarına güzel şiirler sunması, şiirin toplumsal işlevine uygun bir tutum takınmasıyla bence bu unvanı hak etmiştir. Akın, Türk şiirinin önemli doruklarından biri olarak değerlendirilmeli. Bu vesileyle şiirseverler, Akın’ın şiirini yeniden okuma serüveni yaşamaya başlarlarsa çok farklı güzellikler devşireceklerdir.”

‘Dağlarca’ya benzetiyorum’
Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Baki Asiltürk: “Bence gelmiş, geçmiş ve gelecek en büyük şairimiz Dağlarca’dır. Ama burada yaşayan Türk şairleri arasında bir seçim yapılıyor. Gülten Akın inanılmaz bir şair. Modern dünyanın karmaşasını çok iyi yansıtabilmiş, bunu yaparken de kendine özgü bir dil geliştirmiş bir şair. Hem gelenekten yararlanması hem de bunu modern bir dille aktarabilmesiyle benim gözümde büyüdüğünü söyleyebilirim. Şiir dışında neredeyse hiç yazmamış, hayatının büyük çoğunluğunu şiire ayırmış. Bu nedenle biraz Dağlarca’ya benzetiyorum. Şiir üzerine kurulan hayat, eninde sonunda karşılığını getiriyor.”

‘Kabuğun farkında’
Yeditepe Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Görevlisi Hilmi Tezgör: “Büyük sanatçı vardır ama ‘daha büyük’ sanatçı yoktur, diye düşünüyorum. Gülten Akın büyük bir şairdir. Ama öte yandan İsmet Özel de, Cevat Çapan da, Sezai Karakoç da büyük şairlerdir. Biz ise bunlardan birini diğerinden ‘daha çok’ seviyor, ‘daha çok’ okuyoruzdur ancak. Akın, çok derin bir şair. Hayatın ve insanın en derinine inen, oradaki hassas yerlere ayak basabilen bir şair. O derinlikler, yüzeydeki sert ve kaba hayatın tersine, ince mutlulukların ve kırılganlıkların doğduğu yerler. Akın, yüzeyin, kabuğun farkında ve tiz sesler yerine derinlerin boğuk sesini tercih ediyor.

Yazarlar