Nihat Ali Özcan

Nihat Ali Özcan

naozcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kanlı darbe girişiminin yol açtığı şok dalgaları hız kesiyor. Sis perdesi dağıldıkça, cevabı aranan bir dizi soruyla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Bunlardan birisinin de istihbarat olduğu açık.
Darbenin bastırılmasından kısa bir süre sonra, Milli İstihbarat Teşkilatı, darbe günü saat 16.00 dolaylarında Genelkurmay Başkanı’nı bilgilendirdiklerini el altından yaydı. Genelkurmay Başkanlığı da bu açıklamayı doğruladı.
Söz konusu açıklamalarda, cevabı aranan bir dizi soru var iken, asıl çarpıcı açıklama Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan geldi. Açıklama şöyleydi: “İstihbarat zaafı var, çünkü eğer doğru istihbarat olmuş olsaydı, bunun önüne geçilebilirdi.” Daha ilginç olanı, Cumhurbaşkanı’nın, aynı konuşmasında ilk bilgileri “eniştesinden” aldığını açıklamasıydı. Tartışmalar, yorumlar darbe gün ve saatine odaklansa da istihbarata dair cevaplanması gereken asıl sorular darbenin hazırlık safhasına ait olmalıdır.
Darbe girişiminin ölçeği, planlamanın çok detaylı olması, bunun uzun bir zaman gerektirmesi, gizlilik ve hiyerarşi dışı niteliği “istihbarat zafiyeti” fikrini destekleyen kanıtlar.
Nitekim darbe girişimi, farklı kuvvetlere mensup general, subay ve astsubayın katılımıyla gerçekleştirildi. Müdahil olanların sayısal büyüklüğü ise istihbarat konusunu daha ilginç boyutlara taşıyor. FETÖ’nün taraftar devşirme taktikleri bir yana, mensuplarının darbe yapacak şekilde sessizce sisteme yerleştirilmesi, resmi yapıya göre düzenlenmesi, görevlendirilmesi bir dizi zorluğun, engelin sessizce üstesinden gelmeyi gerektiriyor.
TSK’nın personel tayin politikası, hizmet süresi, rütbe ve hiyerarşik düzen dikkate alınırsa, böyle bir darbenin planlanarak icraya konulması için en az üç dört yıl titizlikle çalışmak gerekir. Taraftarların kritik yerlere atanması dikkat çekici olmalı. Dahası, sayısı binden az olmamak üzere kilit personelin teker teker ikna edilmesi, bilgilendirilmesi ve bu gruptan üç dört yıl boyunca herhangi bir sızıntı olmaması, istihbaratın bu gelişmelere nüfuz edememiş olması elbette sorgulanması gereken bir konu.
İstihbarat’ın öncelikli görevlerinden biri “karar alıcıları sürprizlerden korumaktır.” Cumhurbaşkanı’nın, hazırlıkları üç dört yıl süren bir darbeden/sürprizden, iki saat önce, eniştesi tarafından haberdar edilmiş olması birilerinin işini iyi yapmadığını gösterir.
Öte yandan, günümüzde karar alıcıların tek bilgi kaynağı “istihbarat örgütleri” değildir. Bilgi tarihte hiç olmadığı kadar yaygınlaşmış, hızlanmış, iletişim imkânları artmıştır. Kitap, bu dünyada bazen bilginin istihbarat örgütlerinden önce kullanıcıya ulaştığını söylemektedir.
Bu nedenle, darbenin olduğunu “enişteden” öğrenmek hiç de sürpriz değildir. Sürpriz olan, hazırlığı üç dört yıl süren binlerce subayın, onlarca generalin içinde yer aldığı bir darbe hazırlığının istihbarat örgütleri tarafından öğrenilememesidir.