Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

9’uncu Cumhur-başkanı Süleyman Demirel doğduğu İslamköy’de dün anıldı.
“Demirel’li yılları” başından sonuna kadar yaşayan gazeteci kuşağındanım.
Yakından tanımak imkânım da oldu.
İlk kez Ankara’daki “müteahhitlik bürosunda” konuştuk.
Ertesi gün toplanacak AP (Adalet Partisi) kongresinde başkanlığa adaydı.
Duvarı boydan boya kaplayan Türkiye haritası üzerine yüzlerce başları renkli raptiyeler saplanmıştı.
Bir renk çok ağır basıyordu.

Demirel’i anmak


“Bunlar bana oy verecek delegeler” demişti Demirel.
Ertesi gün kongrede seçim sandıklarından çıkan oylar sayılıp, açıklandığında gördük ki Demirel bir gün önce söylediği rakamdan sadece 1 eksikle seçilmiş.
O tek bir delege de hasta olduğu için kongreye gelememiş.
“Hesap adamı Demirel” söylemi ilk kez bu “tahminde kesinlik” olayıyla medyaya yansıdı, yerleşti, benimsendi.
O zamanlar cepte taşınabilen elektronik hesap makinesi, hele böyle telefonun içine bile konulanı yoktu.
Cebinde “mühendis cetveli” denen bir aparat taşırdı.
Anında hesap yaparak cevap verirdi.
....................
İlerleyen yıllarda “mühendis cetvelinin yerini avuç içi kadar Anayasa” aldı.
Mendil cebinde taşırdı o mini Anayasa’yı.
Siyasetin düğümlendiği bütün soruları, mendil cebinden çıkardığı o mini Anayasa’yı açarak ve maddeler okuyarak cevaplardı.
Mesajı “hukuk devletiydi...”
27 Mayıs ihtilali ve sonrasındaki “nakıs darbe” girişimleri ve siyaset üzerine düşen gölgesi yıllar boyu süren “silahlı kuvvetler birliği” adlı oluşumlara karşı sürekli “anayasal hukuk devleti zeminini” referans gösterirdi.
....................
Türkiye’de genel seçimler tarihinde en yüksek oranda oyu kazanan partiydi başında olduğu AP (Adalet Partisi. 1969 seçimleri.)
Ama...
O seçimden sonra da bir daha tek başına iktidar olamamanın iç sızısını zaman zaman özel sohbetlerimizde dile getirmişti.
“Bizden koparak Demokratik Parti’yi kuran çok yakın arkadaşlarımızın kalmaları için yeterince gayret gösteremediğim için böyle oldu.
Büyük Meclis grubunu bir arada tutmak zordur ama yapılması lazım olan cehttir” demişti. (Bu tavsiyeyi AK Parti’nin tek başına iktidara gelmesinden sonra o yılların AK Parti Genel Bşakanı ve Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a da söylediğini hatırlıyorum.)
....................
Merhum Demirel’den en fazla etkilendiğim bir anımı da yansıtayım:
12 Eylül 1980 darbesinden sonra diğer liderlerle birlikte merhum Demirel de sürgün edilmişti.
O zamanlar Tercüman gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni’ydim. Gazetenin sahibi Kemal Ilıcak da “merhum Turhan Feyzioğlu veya daha önce Başbakanlık müsteşarlığı yapmış bir zatın başbakan olması için askerlerin eğilimini” söylemiştim.
Kemal Bey sürgündeki Demirel’i telefonla arayarak durumu bildirdi.
Demirel’in tepkisi öylesine sertti ki telefonun kulaklığından perde perde yükselen sesini Nazlı Ilıcak ve ben duyabiliyorduk.
Demirel “Olmaz öyle şe. Kaptanı derya var ya... Ondan iyisini mi bulacaklar” diyordu.
Elbette “telefonunun dinlendiğini ve kayda alındığını” biliyordu.
Komutanlara böylece “eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Em. Org. Bülend Ulusu’nun başbakan yapılması” mesajını vermiş oluyordu.
Ne ilginçtir!
1-2 gün sonra hükümet açıklandı. Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Em. Org. Bülend Ulusu Başbakan’dı.
İhtilal yönetimine bile başbakan telkin edecek kadar kamuoyu üzerindeki etkisi vardı.
...................
Allah’tan merhum Demirel’e rahmet diliyorum.
Nur içinde yatsın.
...................
Değerli dostumuz, meslek büyüğümüz Hakkı Devrim de görünmezler gezegeninde artık.
Yıllarca oda komşumdu.
“Doğan Medya Etik Konseyi’nde” birlikte uzun süre görev yaptık.
Kültürlü, nüktedan, hazırcevap, lafını esirgemeyen ve çok zarif bir abimizdi.
Hakkı Abi’ye rahmet, ailesine, camiamıza başsağlığı diliyorum.