Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

15 Temmuz’dan önce CHP’nin Taksim’de yapacağı mitinge iktidar partisinden de destek gelecek, hatta AKP’li büyükşehir belediyesinin otobüsleri meydana ücretsiz adam taşıyacak deselerdi yanıtımız “ya bi git” olurdu. Çünkü son dönemde siyasette ve sokakta kutuplaşma öyle hadsafhadaydı ki birinin ak dediğine diğeri hiç düşünmeden kara diyordu. Kaba dil ve üslubun dozajı giderek artmış, tahammülsüzlük ve eleştiriye tepki zirve yapmıştı. Farklı partilerden, görüşlerden siyasiler değil meydanlarda yan yana gelmek, Meclis çatısı altında dahi aynı kareye girmekten kaçınıyorlardı. Böyle olunca da üslup sertleşiyor, nezaket ve insaniyet kayboluyordu. Buna bir de “lidere tam biat” ve kendini gösterme eklenince küfürler, yumruk ve tekmeler havada uçuşuyordu. Hem de ülkede oluk oluk akan kana ve her gün gelen şehit haberlerine rağmen...
İşte dün Taksim’de bunların tam tersi, daha doğrusu Türkiye’nin çok özlediği bir tablo gerçekleşti. Yani 15 Temmuz öncesi olmaz dediğimiz oldu ve AKP’nin yöneticileri ile belediye başkanları CHP’nin organize ettiği mitinge destek verdi. Parti bayrağı ve sloganı olmaksızın meydana akan her renkten, her görüşten on binler de Atatürk posterleri ve Türk bayraklarıyla Taksim’i kırmızı-beyaza boyadı. Dahası saatler boyunca el ele, kol kola, omuz omuza hep bir ağızdan “darbelere de diktaya da hayır” diye haykırarak demokrasiden asla vazgeçmeyeceğini gösterdi. Meydanın en ilginç görüntüsü ise Gezi Parkı’nın içindeki çınarların gölgesinde yan yana oturan, uzanan gençler ve polislerdi. Bu arada gözden uzak noktalarda bekleyen bir iki TOMA dışında meydanda herhangi bir tehdit, gaz kokusu da yoktu ve Taksim’e giriş noktalarındaki çelik bariyerlerde görevli polisler çok nazikti.
Konuşmasında CHP vurgusu yapmamaya özen gösteren Kılıçdardoğlu’nun sözlerine 10 maddelik Taksim manifestosuyla başlaması ise çok anlamlıydı. Zira sadece darbe girişimine tepkiyle yetinmeyen Kılıçdaroğlu Basın özgürlüğü, Güçler ayrılığı, Ergenekon ve Balyoz davalarında mağdur edilenlere itibarlarının iade edilmesi, erleri linç edenlerin de yargılanması gibi konulara da atıfta bulunarak “Ne darbe, ne dikta, yaşasın özgürlükçü demokrasi” dedi. Bu sözlerine de meydandan coşkulu destek geldi.
Özetle Taksim dün siyasetteki uzlaşma ve yakın tarihimizin en anlamlı buluşmasıyla demokrasi sınavında tam not aldı. Ve bu görüntüsüyle de “Bin nasihatten bir musibet yeğdir (evladır)” sözünü anımsattı. Nitekim bunun bir örneği de bugün Ankara’da yaşanacak ve AKP, CHP ve MHP liderleri Cumhurbaşkanı’nın davetine icabet edecek.
Temennimiz siyasetteki ve sokaktaki bu sıcak görüntülerin sürekli ve kalıcı olması. Yoksa seçim havasına girildiğinde yine kutuplaşma yaşanacaksa ne Taksim’deki manifesto ne de buluşma ve kucaklaşmanın hiçbir anlamı kalmaz...