Kültür Sanat Deneme okumanın keyfi

Deneme okumanın keyfi

01.04.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Tahsin Yücel'in "Göstergeler" adlı deneme kitabı, göstergebilim ya da kültür araştırmaları alanında yer alabilecek konuları getiriyor okurun gündemine.

Deneme okumanın keyfi

BAKIN BAKALIM, TAHSİN YÜCEL NELERİ, NASIL DÜŞÜNÜYOR? Tahsin Yücel'in "Göstergeler"i, Hilmi Yavuz'un "Yüzler ve İzler"i ve Şadan Karadeniz'in "Oyuncular ve Seyirciler"i okuma ritmi, okuma iklimi, etkin ve edilgin okuma edimi açılarından hoş bir deneyim oldular benim için. Yerimizin darlığından ötürü bu yazıda yalnızca "Göstergeler"i ele alacağım.Ama "Uçan Kaçan Sözcüklerin Ardında"(1998) ve "Ölümsüz Adagiolar" (2001) adlı kitaplarıyla dildeki ustalığını ve renkli entelektüel dünyasını deneme türünün iflah olmaz sevdalılarıyla paylaşan Şadan Karadeniz'in bu son kitabını da orasından burasından kendi okurlarıma tattırmayı çok isterdim. Geçtiğimiz haftalarda tesadüfen art arda üç deneme kitabı okudum. Üçü de birbirinden çok farklı kitaplardı. Konularıyla farklı, dilleriyle farklı, biçemleriyle farklı, nihayet tavırlarıyla farklı üç kitap. Deneme türünün edebiyata getirdiği, getirebileceği açılımlar ve değişik lezzetler üzerinde, kimbilir kaçıncı kez, yeniden düşünmeye sevketti bu farklılıklar beni. Hilmi Yavuz ise, 'yüzleri' ve 'izleri' ile kırksekiz portre yazmış. Yaşamayanlar bir yana, "yaşayan 'tanıdıklar'ı(n)a karşı gereğinde kırmadan müstehzi, örselemeden acımasız, edebince doğrucu olabilme olanaklarını deneyeceği(ni)" söylüyor önsözünde. Attilâ İlhan'dan III. Selim'e, Kemal Tahir'den Orhan Pamuk'a, Mümtaz Soysal'dan Yağmur Atsız'a çok ilginç bir galeri. Deneyeceğini söylediği olanakların çekiciliği bile yeter kitabını okutmaya. Üstelik düşünmesini, tanımasını bilen, sözü sohbeti dinlenir, mizah duygusundan bol bol nasiplenmiş seçkin bir entellektüelin göstereceği resimlere bakmayı kim istemez!Tahsin Yücel'in "Göstergeler" adlı deneme kitabı, göstergebilim ya da kültür araştırmaları alanında yer alabilecek konuları getiriyor okurun gündemine.Bu kitaptaki yazıları bilimsel makale, inceleme, akademik çalışma değil de, 'deneme' kapsamında görmemizin nedeni, yazarın kullandığı dil, seçtiği biçem ve benimsediği tavırla açıklanabilir. Sadece doğrudan doğruya göstergebilim konusuyla ilgilenen ve bağlantılı konulara aşina olanlara değil de daha genel bir okur kitlesine, özellikle de deneme türünden zevk alan edebiyat okuruna seslenebilen yazılar bunlar. Böyle olmalarını sağlayan, tam da işte, sözünü ettiğim dil-biçem-tavır seçimi. Bir üniversite hocası olan ve pek çok bilimsel-akademik yapıtı bulunan Tahsin Yücel'in, örneğin "Anlatı Yerlemleri" ya da "Yapısalcılık" adlı kitaplarıyla, "Göstergeler"in, ya da "Salaklık Üstüne Deneme"nin (2000) ya da "Söylemlerin İçinden"in (1998) ardında, aynı ilgi konuları, aynı birikim ve donanım bulunmaktadır. Dil, biçem, tavır Böyleyken, "Yapısalcılık"ı çok 'teknik', "Anlatı Yerlemleri"ni çok ön bilgi gerektiren niteliklerinden ötürü okumaktan uzak durabilecek okur, yazarın deneme kitaplarıyla ilişki kurmakta çok daha az zorlanacak ve giderek onun kendine özgü mizahından, konulara yaklaşım açılarından özellikle zevk almaya başlayacaktır. Bu okumalar da onu, uzağında durduğu akademik okumalara belki bir, belki birkaç adım yaklaştırabilecektir.Kitabın ilk yazısı olan "Düşünce Düzlemleri"; bireysel düşünce, özgürlük ve ahlak konusunda öyle berrak bir mercek tutuşturuyor ki okurun eline, aynı mercekten bakarak '(bir yazın türü olarak) denemenin erdemleri'ni keşfedivermek de mümkün. "Söz Düzlemleri" ve "Söz Töreleri" başlıklı denemeler de bir o kadar aydınlatıcı. Yücel'in düzayak bir yazar olmadığı bilinir. Okur onun 'su gibi akan' denemelerinde de bir ölçüde zorlanacaktır. Bunun iki nedeninden biri, yazarın "kendi bulundukları dilsel düzlemin ülküsel düzlem olduğu yanılsamasına kapılarak, örneğin bir Derrida'yı anlamamayı tartışma götürmez bir üstünlük belirtisi sayan" köşeyazarlarına yönelttiği eleştiriye bağlanabilir: Kolaycılık, düşünce sığlığı, algılamanın tek boyutluluğu. Bu neden, önyargılarımızdan ve benmerkezciliğimizden sıyrılmakla aşabileceğimiz bir zorlanma nedenidir. İkinci neden ise, Tahsin Yücel'in dil devrimi konusunda benimsediği köktenci ve hiç ödünsüz tutumdan doğabilir. Denemenin erdemleri Terimlerde (örn. sözcelem, sözce, izlem) olduğu gibi, gündelik kavramları ifade eden sözcüklerin seçiminde de (örn. ulam, köşemen, sürem, devini), -bunların kullanım sıklıklarını da hesaba katarsak- zaman zaman enikonu deneyimli okurunu bile zora koştuğunu söyleyebiliriz sanıyorum yazarın. Ama ondan öğreneceklerimiz, onun önümüze açtığı verimli düşünce yolları bizim için değerli ise, okumamızda onun koşullarına uymayı, yani bilmediğimiz sözcükler karşısında yabancı ve düşmanca bir tavır benimsemek yerine, öğrenmeyi, anlamayı yeğlemek gerekir."Romanın Varoşlarında" ve "Tarihle Roman Arasında", "Melih Cevdet Anday'ın Şiirinde Uzam ve Zaman" başlıklı denemeler, ülkemizde edebiyat felsefesi ile uğraşanların sayılı olduğu gözönüne alındığında, eşsiz örnekler oluşturmaktadır. Bundan yirmi-otuz yıl önceki edebiyat ortamımızın canlılığı sürüyor olsaydı, muhtemelen çok verimli tartışmalara da yol açabileceklerdi."Otomobil ve İnsanbiçimsellik" başlıklı yazı ise bambaşka bir yerden alıyor sözü. İnsanın kendi kimliğini ancak "otomobilselleştikten sonra" bulabildiği bir dünya, size çekici geliyorsa da okuyun bu yazıyı, sizi korkutuyorsa da! Bakın bakalım Tahsin Yücel neleri, nasıl düşünüyor. Anlamayı yeğlemek gerekir