Gündem Denizin şahit olduğu sürgünler

Denizin şahit olduğu sürgünler

29.07.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:

Büyükada’daki Adalar Müzesi, tekstil sanatçısı Gül Bolulu’nun ‘Sürgün Kayıkları’ sergisine ev sahipliği yapıyor. Altı yelkenli yerleştirmesinin görüleceği sergi, Adalar’ın sürgün tarihine dikkat çekmeyi hedefliyor

Denizin şahit  olduğu sürgünler

Adalar tarihine ilişkin koleksiyon ve arşivlerin bir araya getirilmesiyle kurulan ve kent müzesi olarak sınıflandırılan Adalar Müzesi, bünyesinde barındırdığı sözlü tarih kaynaklarıyla sanatçı Gül Bolulu’nun sürgün üzerine düşünmesine sebep olan mekânlardan biri… İlk yapılanması manastırlar çevresinde gerçekleşen Adalar’ın sürgün hikâyeleriyle teması ise Erken Bizans dönemine uzanıyor. Buradaki manastırlara sürülen imparator, imparatoriçe ve patriklerin hikâyeleri, bu coğrafyanın bilinir hale gelmesine vesile oluyor. Müzede koleksiyon kapsamında sergilenen Erken Bizans’tan yakın Türkiye geçmişine uzanan bu sürgün hikâyeleri Bolulu’nun Büyükada’da dinlediği kişisel sürgün öyküleriyle birleşerek ‘Sürgün Kayıkları’ sergisinin temel meselesini ortaya koyuyor. Kendisi de ada sakini olan Bolulu, sanat eserinin olabildiğince fazla insana ulaşması adına sanatın beyaz duvarlar arasında sıkıştırılmasına karşı olanlardan. Dış mekânlarda kurduğu sergilerle üretimlerini yalnızca belli bir zümrenin erişimine açmayı reddeden Bolulu, sanatsal kaygısını ise “Tekstilin de sanat olduğunu anlatmaya çalışıyorum” diye özetliyor. Dolayısıyla sanatçının işleri ve sergileme yöntemleri mekânlara yaptığı doğal müdahalelerden meydana geliyor.

Haberin Devamı

Ödemiş ipeğinden

‘Sürgün Kayıkları’ ise Adalar Müzesi’nin Aya Nikola Hangar orta bahçesinde sergileniyor. Geçtiğimiz yıl Marmara Üniversitesi’nde düzenlenen ‘Bezce’ sempozyumu için hazırladığı yelkenli tasarımının, ‘Sürgün Kayıkları’ sergisine ilham kaynağı olduğunu belirten sanatçı, bu sergi için her biri farklı sürgün hikâyelerine dayanan altı adet yelkenli tasarımı üretiyor.
Sergideki yelkenli yerleştirmeleriyse hurda sandallar ve Ödemiş ipeğinden dokunan kumaşların dalyan direkleriyle buluşturulmasıyla üç boyutlu olarak elde ediliyor. Bu tasarımlara rüzgar uğultusu ve anlaşılmayan insan konuşmalarının harmanlandığı bir ses enstalasyonu da eşlik ediyor. Bolulu, tasarımlarını şu sözlerle anlatıyor: “Tüm teknelerin ayrı yapıda olması, hikâyelerinin de farklı olmasından kaynaklanıyor. Teknelerin renksiz ve kırık dökük olması sürülen insanların duygularını, acılarını, korkularını ve belirsizliklerini anlatıyor. Bu sandalların herbirini sürgüne giden insanları taşıyan araçlar olarak hayal ettim. Güzel ve steril sandallar değil… Yelkenleri parçalanmış kumaşlardan tasarlamış olmam da bu insanların parçalanmış duygularına işaret ediyor.”

Haberin Devamı

Adalıların katkısı

Adalılardan oluşan kolektif grup İmece’nin işbirliğinde kurulan yerleştirmelerin inşa süreci ise izleyiciyle kısa bir video film çalışması aracılığıyla paylaşılıyor. Zorunlu yer değiştirmenin getirdiği yalnızlığı, korkuları ve ruhsal çalkantıları tartışan ‘Sürgün Kayıkları’, insanlığın varoluşundan bu yana devam eden sürgünlerin ‘çirkinliğine’ yapılan bir eleştiri olarak yerini alıyor.