Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sona ermek üzere olan 2016 senesi, Türk dış politikasında “yeni yöneliş yılı” olarak anılacaktır.
Türkiye’nin dış ilişkilerinde her yılın farklı özellikleri olmuştur. Öteden beri her sene sonunda bu köşede yaptığımız dış politika değerlendirmesinde, “başarılı” ya da “sıkıntılı”, hatta (2015 için) “kötü bir yıl” sıfatını kullandığımız oldu.
2016’nın da dış ilişkilerde büyük sıkıntılar yaşanan bir yıl olduğu muhakkak. Ama bu yılın başlıca özelliği, Türk dış politikasında “yeni bir yöneliş”e sahne olmasıdır.
Bu, geleneksel dış politika çizgisinden farklı yeni konseptlerin
ve tutumların benimsenmesi, hatta dost-düşman algısında bir değişiklik olması anlamına geliyor.
Belirleyici faktörler
2015 yılının miras bıraktığı sorunların ve gerginliklerin etkisi altında başlayan 2016’da, dış politikada özellikle iki faktör belirleyici bir rol oynamıştır: Terör ve Suriye...
Türkiye bu yıl içinde ilk kez PKK’ya ilaveten DAEŞ (IŞİD) PYD/YPG ve FETÖ dahil birkaç terör cephesiyle karşılaşmıştır.
Ankara yurtiçinde bu örgütlerin uzantılarıyla savaşırken, dışta da bu mücadelesini uluslararası platformda yürütmek zorunda kalmıştır. Bir bakıma terör mücadelesi dış politikada yeni bir kıstas olmuş, dış ülkelerin bu konudaki tavrı ikili ilişkilerin başlıca “belirleyicisi” olmuştur.
ABD başta olmak üzere Batı ile ilişkilerdeki sarsıntılar ve gerginlikler bunun sonucudur. Bu ülkelerin terörle ilgili davranışları Türkiye’yi ilk kez müttefiklerinden bir hayli uzaklaştırmıştır.
Yeni dostlar
2016’nın ikinci yarısında, bir önceki yılki uçak krizi yüzünden kopma noktasına gelen Rusya ile ilişkiler bir canlanmaya ve bunun ötesinde yeni bir ortaklığa doğru yön almıştır.
Moskova ile ilişkilerin düzelmesi, Türkiye’ye, yeni “güvenlik doktrini”ni hayata geçirip Suriye’ye askeri müdahalesini (Fırat Kalkanı’nı) gerçekleştirmesine imkân vermiştir.
Bu güvenlik konsepti, Türk askerinin gerektiğinde Misakı Milli sınırları dışındaki ülkelerde, askeri bir varlık göstermeyi de öngörüyor. Türkiye bu çerçevede Irak’ta da Başika üssünü bulunduruyor...
Kısacası, terörden kaynaklanan yeni güvenlik kavramı, TSK’nın sınır ötesi bölgelerde faaliyette bulunmasına ve bunu da dış politikasının önemli bir unsuru haline getirmesine yol açmış bulunuyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan da Türkiye’nin artık bir ‘küresel güç” olarak hareket ettiğini söylüyor.
2016’da hükümet Batı’ya karşı
duyulan düş kırıklığına tepki olarak, “Şanghay Beşlisi” gibi seçeneklere yönelmiştir. Bunun doğruluğu ve pratik değeri tartışılmakla beraber, böyle bir tercihin gündeme getirilmesi dahi, Batı’dan uzaklaşmayı göze alan Ankara’nın “yeni yöneliş” eğilimini ortaya koyuyor.

Haberin Devamı

YARIN: Yılın Kişisi, Yılın Olayı.