Bu sabah inen uçağı havalimanında karşıladılar. Uçağa binmeden önce 'Küresel koalisyon'u açıkça ilan etti. Ancak asıl hedef, bazı Asya ve Avrupa ülkeleri. Dünyanın gözünü çevirdiği ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, gerilimin tırmandığı İran'a karşı küresel koalisyon çabalarının ilk adımı olarak Suudi Arabistan'da. Cidde'ye inen Pompeo, mevkidaşı İbrahim el-Assaf tarafından karşılandı. ABD'nin en üst düzey diplomatı, ilk olarak Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz'le görüştü. Selam Sarayı'ndaki buluşma sırasında bekleyen Suudi yetkililer. İkinci randevu ise, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'laydı. Suudi Arabistan, Washington'ın Ortadoğu'daki en sadık müttefiki konumunda. ABD Dışişleri Bakanı, Washington'dan ayrılmadan önce Suudiler ve Birleşik Arap Emirlikleri'yle (BAE) stratejik olarak nasıl konumlandığımızı ve sadece Körfez ülkelerinde değil Asya ve Avrupa'da da İran'a karşı küresel bir koalisyonu nasıl inşa edeceğimizi konuşacağız açıklamasını yaptı. Pompeo, ayrıca ön koşul olmaksızın 'dünyada terörün en büyük sponsoru' olarak nitelediği İran'la müzakere yapmaya hazır olduklarını da belirterek, Bizi nerede bulacaklarını biliyorlar ifadesini kullandı. Pompeo, Suudi Arabistan'dan sonra Birleşik Arap Emirlikleri'ne geçecek. ABD Dışişleri Bakanı, Tahran'a karşı oluşan koalisyona Asya ve Avrupa ülkelerinin de dahil olması gerektiğini savunuyor. Pompeo'nun sonraki durakları Hindistan, Japonya ve Güney Kore olacak. Washington, bugünden itibaren İran'a karşı yeni yaptırımları devreye soktu. Başkan Donald Trump yönetimi, yeni yaptırımların İran'ın nükleer silah ve füze geliştirmesini durdurmasını umuyor. ABD lideri Trump da, hafta sonu İran'la savaş istemediğini ve ön koşulsuz görüşmeye hazır olduğunu söyledi. İran ise, ABD'nin yeni koalisyon arayışına resmi yanıt verdi. Dışişleri Sözcüsü Abbas Musevi, söz konusu adımların yeni olmadığını ve ABD'nin bunu başaramayacağını söyledi. İran'ın 15 ülkeyle komşu olduğunu hatırlatan Musevi, Bölgeye her gün de gelseler başarılı olamayacaklar. Birbirine zıt ve çelişkili açıklamalar da ABD'yi yöneten ekipteki politikasızlığı ve dağınıklığı gösteriyor dedi. Tahran yönetimi ayrıca, ABD'nin hafta sonu duyurduğu siber saldırıyı da savuşturduğunu belirtiyor. Peki ABD ve İran bu noktaya nasıl geldi? Tarihi nükleer anlaşma, İran ile P5+1 ülkeleri arasında 2015 yılında imzalandı. ABD, İngiltere, Fransa, Çin, Rusya ve Almanya'nın taraf olduğu anlaşma, İran'ın uranyum zenginleştirme programını kısıtlaması karşılığında ülkeye uygulanan yaptırımların kademeli olarak kaldırılmasını öngörüyordu. Ancak Donald Trump'ın ABD Başkanı seçilmesiyle rüzgar tersine döndü. Ortadoğu'da koşulsuz şekilde İsrail'i destekleyen Trump, geçen yıl anlaşmadan çekildi. Ayrıca 2018'in sonlarında İran'a karşı yeni yaptırımlar açıkladı. Donald Trump, petrolün yanı sıra İran'ın en büyük ihracat gelir kaynağı olan demir-çelik, alüminyum ve bakır sektörlerini de kapsayan yeni yaptırımları ise Mayıs ayı başında devreye soktu. Tahran yönetimi de anlaşmadan kısmen çekildiğini ilan etti. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, zenginleştirilmiş uranyum seviyesini artıracaklarını açıkladı. Haziran ayının ortasına gelindiğinde ise, İran nükleer anlaşmadaki limitin aşılacağını ve 300 kilogram zenginleştirilmiş uranyum için son tarihin 27 Haziran olduğunu duyurdu. Tüm bunlar olurken, dünyanın en önemli enerji güzergahı Basra Körfezi'nde bazı petrol tankerlerinde patlamalar oldu. ABD ve Ortadoğu'daki müttefikleri, patlamalardan İran'ı sorumlu tuttu. İran'ın bir ABD insansız hava aracını füzeyle vurması ise, şimşek yüklü bulutların çarpışmasına yol açtı. Donald Trump, İran'a saldırı emri verdiğini ve 10 dakika kala söz konusu saldırıyı iptal ettiğini söyledi. Pentagon, uçak gemisi USS Abraham Lincoln ve diğer savaş gemilerini Mayıs ayında Ortadoğu'ya gönderdi bile. Washington, Orta Doğu'ya Patriot füze savunma sistemi bataryası da konuşlandırıyor. Ayrıca bölgedeki ABD üslerine 1000 ek asker yollanacağı da açıklandı. Ortadoğu'yu yeniden şekillendirmeye çalışan ABD lideri Trump, henüz geri adım atacak gibi görünmüyor. BBC savunma muhabiri Jonathan Marcus, yaşananları yorumluyor: Başkan Trump'ın önce saldırı kararı verip sonra vazgeçmesi Tahran'a güçlü bir mesaj veriyor. İki ülke doğrudan çatışmanın eşiğine geldi. Fakat Trump'ın verdiği karmaşık mesajlardan İran liderliği ne anlam çıkaracak? İran, ABD'ye ait bir gözlem İHA'sını düşürerek güçlü bir uyarıda bulunmuştu. Trump başta bunun çok önemli bir olay olmadığı yönünde mesajlar verse de ardından ABD'nin karşılık vermesi yönünde karar aldı. Son dakikada da bundan vazgeçti. Bu karmaşık mesajların İran'a tutarsızlık ve muğlaklık iletmesi esas tehlike. Bu durum Tahran'daki bazı yöneticilerin ABD'ye karşı daha sert adımlar atma isteğini artırabilir. Krizden diplomatik bir çıkış yolu gözükmüyor. ABD'nin yaptırımları kendi ülkesini de etkiliyor. Tahran ise baskı altında. Gerilimin yükselmesi her zamanki kadar muhtemel.