Dünya `Sonunda barışa ulaşacağız'

`Sonunda barışa ulaşacağız'

29.06.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

`Sonunda barışa ulaşacağız'

`Sonunda barışa ulaşacağız

İsrail İşçi Partisi lideri Barak, er ya da geç barışa ulaşılacağını kaydederken, Rabin'in politikalarını sürdüreceklerini, gerekirse toprak tavizi de verebileceklerini söyledi

İSRAİL'de Şimon Perez'in yerine İşçi Partisi'nin liderliğine seçilen eski Genelkurmay Başkanı ve başbakan adayı Ehud Barak, parti başkanlığında henüz ayını bile doldurmadan Milliyet'le yaptığı özel söyleşisinin ikinci bölümünde de, Ortadoğu barışı ve dünyada canlanan sosyalist siyasi akımların etkisiyle ilgili sorularımızı yanıtladı.

- İleride Ortadoğu'da kalıcı ve kapsamlı bir barışın hakim olacağına inanıyor musunuz? Kafanızda nasıl bir Ortadoğu var?

Bugün Ortadoğu'da yaşayan herkesin barışa ihtiyacı olduğundan kesinlikle eminim. Bu yüzden eninde sonunda bölgede mutlaka barışa ulaşılacağına inanıyorum. Bu bölgede yaşayan Suriyelilerin, Filistinlilerin ve kısaca tüm Arapların özlenen barışa ulaşmadan önce, topyekün bir savaşa kalkışmayacak kadar deneyimli ve akıllı olduklarını ümit ediyorum. Ancak, barışa ulaşıldığında bunun bölgedeki birbirine zıt toplumlarca bir anda hazmedilmesi kolay olmayabilir. Sindirimi bir nesil hatta daha fazla bir zamanı alabilir. Genellikle liderlerle uzlaşmak, halklar arasında barışı yerleştirmekten çok daha kolaydır. Halkların bu barışı benimsemesi zordur.

21. yüzyılın arefesinde İsrail, uzun bir savaş döneminden sonra Ortadoğu'ya daha entegre, dünya siyaseti ve ekonomisiyle birleşmeye yönelik herkesle barışık bir döneme geçişin sonuçlarını yaşıyor. Bizim temel hedefimiz yıllardır süren savaşa artık bir son verip tarihi uzlaşmaya varmaktır. Buraya ulaşmak için de tarafların ellerindeki en kıymetli sermaye, birbirlerine karşı karşılıklı güven duygusudur. Biz tüm komşularımızla ve Arap dünyasıyla savaş durumuna son verip ilişkilerimizi normalleştirmeyi amaçlıyoruz. İşçi Partisi, tarihi bir uzlaşma ve barış için gerektiğinde toprak tavizi vermeyi, Yahudi ahlakı ve dini prensiplerimizin bir gereği olarak görüyor. Bizim parti stratejimize göre bir Yahudi devleti, başka bir halkın üzerinde tahakküm kurma ve onları yönetme hakkına sahip olamaz. Biz bu topraklarda ne Güney Afrika'daki gibi bir ırk ayrımı, ne de ikinci bir Bosna yaşanmasını istiyoruz. Amacımız sadece tek taraflı olmayan bir barışa kavuşmak.
Rabin - Perez hükümetleri İsrail - Filistin uzlaşmasını tarihi zemin oluşturdu. Oslo Antlaşması ise, bu zemin üzerine inşa edilecek barışın sadece bir iskeletidir. Şimdi iskelet sağlamlaştırılmadan, nihai statüyle ilgili sınırların belirlenmesi ve Kudüs gibi en çetin konulara atlanarak barış süreci öldürülmeye çalışılıyor. Bizim acilen yapmak istediğimiz, taraflar arasında karşılıklı güveni yeniden tesis etmek.
Ancak nihai statü anlaşmasındaki konumumuz şudur: 1967 öncesi sınırlara kesinlikle dönülmeyecek, Kudüs İsrail devletinin egemenliğinde başkent olarak kalacak.

Eski liderimiz İzak Rabin'in Ortadoğu barış sürecine ilişkin izlediği politikayı en gerçekçi buluyoruz ve aynı stratejiyi benimsiyoruz. Bugün Başbakan Netanyahu'nun büyük korkularla boğuşarak barış yapması mümkün değil. İsrail olarak barış konusunda bölgenin en güçlü oyuncusuyuz. Bunun verdiği rahatlık içinde olası riskleri de akıllıca hesaplayarak komşularımızla uygun bir barış yapabilecek konumdayız. Geçmişle ilgili hepimize ders olacak birçok kötü ve kanlı hatıralarımız var. Ancak doğacak her barış fırsatını halklarımızın gelecekteki çıkarları için cesaret ve kararlılıkla değerlendirmeliyiz. Ancak uzlaşma karşılıklı güven ve tavizle olur. Tek taraflı taviz bir tek tarafın çıkarına hizmet eder. Bu da uzlaşma olmaz. Ayrıca güçlü olan barış yapabilir. Bugün Ortadoğu'nun en büyük caydırıcı potansiyeline sahip güçlü bir ülkeyiz. Bu gücümüz sayesinde birçok Arap ülkesi bizim var olma hakkımızı tanıdı, kabul etti. Buna karşılık biz de barış için tavizler verdik. Mısır'la, Ürdün'le barış anlaşmaları imzaladık. Bu süreci devam ettirmek için taraflar birbirlerini yaralayacak gereksiz sert açıklamalardan kaçınmalı.

- Son zamanlarda dünyada tekrar sosyalist akım rüzgarları esmeye başladı. İngiltere ve Fransa'da sosyalistler tekrar seçimlerden zaferle çıktı. Bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz İşçi Partisi olarak merkez soldaki sosyalist siyasi akımın rüzgarlarından cesaret ve ilham alarak siyasi stratejimizi yeniden oluşturma, ya da yapılandırma çalışmaları başlattık. İngiltere ve Fransa'daki sosyalistleri zafere götüren, başarıya kavuşturan gizli reçeteyi öğrenmek için ve bunun perde arkasını araştırmak için partimiz içinde bir uzman heyeti oluşturduk. Heyet, İngiltere ve Fransa'ya giderek bu partilerin deneyimlerinden yararlanmak, temel stratejilerindeki ayrıntıları öğrenmek için yoğun çalışmalar yapacak. Onları iktidara taşıyan temel siyasi strateji ve metodları ben de kendi partim için uygulamak istiyorum. Bizi en kısa zamanda iktidara taşıyacak rüzgarları daha şimdiden yakaladık.