Gündem Ebedi mutluluk yurdu: Cennet

Ebedi mutluluk yurdu: Cennet

10.06.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:

Cennette müminleri bekleyen nimetler arasında içimi bozulmayan su ırmakları, tadı değişmeyen süt ırmakları ve süzülmüş baldan ırmaklar da yer alır. Müminler için dünyadaki ibadetlerine göre cennette farklı kapılar hazırlanmıştır

Ebedi mutluluk  yurdu: Cennet

Hemen her din ve inanç sisteminde ölüm sonrası ceza veya mükâfatın varlığı kabul edilmektedir. Kuran-ı Kerîm’de ebedi mutluluk yurdunu ifade etmek üzere cennet kelimesi kullanılır. Cennet “bitki ve ağaçları ile toprağı örten bahçe” anlamına gelir. Ahiret hayatında müminlerin ebedî saadet yurdu olan yerin bu şekilde adlandırılmasının genel görünümüyle dünya bahçelerine benzemesiyle ilişkisi olduğu söylenebilir. Cenneti tasvir eden ayetler daha çok Rahmân, Vâkıa, İnsân ve Gâşiye sûrelerinde cehenneme dair olanlara nisbetle daha fazladır. Peygamberimizin hadislerinde genellikle cennete girmeyi gerektiren veya oradan mahrum olma sonucunu doğuran davranışlarla cennet ehlinin nitelikleri konu edinmiştir.
Allah’ın cennette yarattığı nimetler tüm duyulara hitap edecek ve böylece her şekilde insanı tatmin edecek niteliktedir.
Cennette farklı kapılar var
Genel olarak İslâm bilginlerinin benimsedikleri görüş cennetin mahiyetinin bilinemeyeceği şeklindedir. Çünkü mümin kullar için âhiret hayatında hazırlanmış mutluluk vesilelerinin hiç kimse tarafından tahayyül edilemeyeceği Kuran’da ifade edilmiştir (es-Secde 32/17). Ayrıca bir kudsî hadiste de şöyle ifade edilmektedir: “Ben sâlih kullarım için hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı ve hiçbir beşer zihninin tasavvur edemeyeceği mutluluklar hazırladım” (Müslim, “Cennet”, 2-5).
Müminler için dünyadaki ibadetlerine göre cennette farklı kapılar hazırlanmıştır. Mesela, namaz kılanlar namaz kapısından, cihada katılanlar cihad kapısından, Allah yolunda harcama yapanlar sadaka kapısından, oruç tutanlar da “reyyân” (suya kandıran) kapısından gireceklerdir.
Cennette müminleri bekleyen nimetler arasında içimi bozulmayan su ırmakları, tadı değişmeyen süt ırmakları, içenlere zevk veren şarap ırmakları ve süzülmüş baldan ırmaklar da yer alır (Muhammed 47/15). Çeşitli âyetlerde gölgelerden, dallardan, sarmaş dolaş olmuş koyu yeşilliklerden, meyveleri kolayca toplanabilen ağaçlardan bahsedildiği gibi, özel olarak hurma, nar, reyhan, kiraz, muz gibi ağaç ve bitkilerden de söz edilir (er-Rahmân 55/12, 68; el-Vâkıa 56/28-29). Cennete giriş sırasında bütün müminler görevli melekler tarafından karşılanacak ve, “Selâm olsun sizlere! Saadetler içinde olun, bir daha çıkmamak üzere cennete buyurun!” (ez-Zümer 39/73) diyeceklerdir. Cennet halkına yorgunluk ve usanç gelmeyeceği için (Fâtır 35/35) uykuya da ihtiyaç duymayacaklardır.
‘Gönüllerdeki kin atılacaktır’
Cennete girecek kişiler mânevî bir arındırma operasyonuna tâbi tutulacak “Gönüllerindeki kin sökülüp atılacaktır” (el-A‘râf 7/43). Orada kusursuz bir ahlâkî hayat yaşanacak, cennetlikler arasında anlamsız ve gereksiz konuşmalar, suçlamalar olmayacak, tam bir dostluk ve kardeşlik hayatı hüküm sürecektir (el-Hicr 15/47; el-Vâkıa 56/25; Müslim, “Cennet”, 16-17). Kötülüklerden korunmayı başaranlar meleklerden gelen iltifatlarla cennete girecekleri sırada şöyle diyeceklerdir: “Bize karşı vaadini gerçekleştirip dilediğimiz yerinde yerleşebileceğimiz cennete bizleri vâris kılan Allah’a hamdolsun!” (ez-Zümer 39/74).
Cennet nimetleri aslında cennet sakinleri için amaç değildir. Ulaşılmak istenen asıl hedef Allah rızâsıdır. Müslümanlar arasında minnet ve şükran duygularını dile getirmeye vesile olan en samimi ve en yaygın dua ifadesi, “Allah râzı olsun!” cümlesidir. Allah’ın dostları O’na en yakın olan, O’nun rızâ ve muhabbetini kazanan, O’nu gönülden sevip rızâ ve teslimiyetle en büyük mutluluğa erenlerdir.
Cennet ve Allah rızâsı münasebetini dile getiren bir âyette, “Allah mümin erkeklerle mümin kadınlara içlerinde ebedî kalacakları, zeminlerinden ırmaklar akan cennetler, adn bahçelerinde güzel meskenler vaad etti. Allah’ın rızâsı ise hepsinden daha üstündür. İşte en büyük saadet de budur” (et-Tevbe 9/72) denilerek bu mânevî unsurun, diğer bütün maddî nimetlerden daha değerli olduğu açıkça ifade edilmiştir.
“İnsan cennetini ve cehennemini bu dünyadan götürür” diye bir söz vardır. Bu dünyadaki yürüyüşü cennete doğru olan öte dünyada cennetini bulur. Şu ayet “Cennete koşun” çağrısını getiriyor Rabbimizden: “Rabbiniz tarafından bir mağfirete, genişliği göklerle yer kadar olan ve müttekîler için hazırlanmış bulunan cennete doğru yarışırcasına koşunuz.” (Al-i İmran, 133).

Şemsi Paşa Camii (Kuş konmaz cami)

İstanbul’un Üsküdar ilçesi, Şemsi Paşa Caddesi’nde bulunan Osmanlı döneminden kalma bir camidir. Salacak sahilinde yer alan sami İstanbul Boğazı’nın Marmara’ya açıldığı bir noktadadır. Karşısında da Galata Köprüsü ve Haliç uzanır. Caminin Üsküdar’a bakan tarafında yani eski tütün fabrikasının yerinde bir de Sarayı vardı. Vezir Şemsi Ahmed Paşa tarafından 1580’de Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Şemsi Paşa’nın türbesi caminin sol yanında bitişiktir ve denize bakar. Cami ile medrese arasındaki avlu bölümünde bir su deşarj rögarı vardır. Bu, Mimar Sinan’ın yaptığı eserlerin tümünde tek örnektir. Cami denize yakın olduğu için lodoslu havalarda, avlu duvarını aşıp pencerelerden camiye giren deniz suyu bu rögar vasıtasıyla denize tahliye edilir.
Mimar Sinan’ın minareye yerleştirdiği özel bir kafes ve caminin bulunduğu yerden dolayı oluşan rüzgâr akımı nedeniyle camiye kuş konmaz. Bu sebeple halk arasında da “kuş konmaz cami” olarak anılmaktadır.
Cami avlusu L planında olup avlu kapısından girişte solda görülmeye değer bir tarihi çeşme su haznesi vardır. L şeklindeki hazirenin cami kıble duvarı ile avlu duvarı arasında 15 kadar tarihi kabir ve taşları vardır. Bu kabirler son restorasyonda meydana çıkarıldı. Ayrıca çıkarılan bazı tarihi mermer taş eşyalar duvarlara monte edilerek güzel bir görünüme kavuşturulmuştur. Caminin minaresi kesme taştan, tek şerefeli ve şerefe korkulukları mermer şebekelidir.

PEYGAMBER EFENDİMİZİN TAVSİYE ETTİĞİ ZİKİRLER

İbadetler ve zikirler bizi her an canlı, diri ve huzurlu tutmak için emredilmiştir.
Bir bedevî Peygamberimiz’e gelerek, “Ey Allah’ın Elçisi! İslamiyet’in emirleri çoğaldı. Bana sıkı sıkıya yapışacağım bir şey söyle” demişti de ona: “Dilin hep Allah’ı zikretsin!” buyurmuştu (Tirmizî, Da’avat 4). Peygamberimiz’in özellikle tavsiye ettiği birkaç zikir şunlardır:
Estağfirullah ellezî la ilahe illa hu, elhayye’l-kayyüme ve etübu ileyh (Kendinden başka ilah olmayan, ebedî hayatla diri olup her şeyin varlığı kendisine bağlı bulunan ve kainatı idare eden Allah’tan beni bağışlamasını dilerim).
La ilahe illallah (Allah’tan başka ilah yoktur)
Sübhanallahi ve bihamdihî subhanallahi’l azîm (Allah’ı ulûhiyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve O’na hamdederim. Ben Yüce Allah’ı ulûhiyet makamına yakışmayan sıfatlardan tekrar tenzih ederim)
La havle vela kuvvete illa billah (Günahtan kaçacak güç, ibadet edecek kuvvet ancak Allah’ın yardımıyla kazanılabilir).
Sübhanallahi ve bihamdihî adede halkihî ve rıza nefsihî ve zinete arşihî ve midade kelimatihî (Yarattıkları sayısınca, kendisinin hoşnut olduğunca, arşının ağırlığınca ve bildiği kelimeler adedince ben Allah’ı ulûhlyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve O’na hamdederim).

Cennette Peygamberimiz ile birlikte olmak için

Rebîa b. Ka’b el-Eslemî naklediyor: “Ara sıra Resûlullah’a abdest suyunu ve öteki ihtiyaçlarını ona getirirdim. Buna karşılık bir keresinde bana: “Dile (benden ne dilersen)” buyurdu. Ben: “Cennette seninle beraber olmayı isterim, dedim. Peygamberimiz: “Başka bir şey istemez misin?” buyurdu. Ben: “Benim dileğim bundan ibarettir, dedim. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: “ Öyleyse çok namaz kılıp secde ederek, kendin için bana yardımcı ol!” buyurdu (Müslim, Salât, 226).

Hz. Muhammed’den bir dua
Allah’ım! Bana öğrettiğin şeyleri hakkımda faydalı eyle; bana fayda verecek şeyleri öğret; beni, fayda verecek ilim ile nasiplendir.

Sadi Şirazi’den
“Şaka yoluyla söylenmiş olsa bile akıllı insanın ders almayacağı söz yoktur. Ama cahilin önünde yüzlerce hikmetli sözden bahsetsen bu onun kulağına şaka gibi gelir.

?
Bir hadis
Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Cennet kapısını ilk açacak olan benim; ancak bir kadın benden önce onu açmaya çalışır. Kendisine, ‘Ne yapıyorsun, sen kimsin?’ diye sorarım. Şöyle cevap verir: Ben yetimlerine bakmak için evlenmeyen dul bir kadınım” (Müslim, “Îmân”, 333).
?

?
Bir ayet
Rızkını, yiyeceğini depolamayan, yanında taşımayan nice canlı var. Onların da, sizin de rızkınızı Allah veriyor. Hakkıyla işiten, hakkıyla bilen O’dur (el-Ankebut 29/60).
?


?
İftar duası
“Allah’ım! Senin rızan için oruç tuttuk, senin verdiğin rızıkla orucumuzu açtık, bizden kabul buyur; çünkü sen her şeyi işiten ve bilensin.”
?