Ege Aile anayasaları

Aile anayasaları

05.10.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Aile anayasaları

* * *Konuya yıllar öncesine çevirdiğimiz bir teleskopla baktığımızda, yine eski bir yazıdan küçük bir alıntı yapmak ihtiyacını duyuyoruz: "Araplar, 'dünyayı tanrı yarattı, ama Rockfeller düzene koydu' derler... Eğer yakıştırma değilse, tarihe malolmuş bu ünlü petrol zenginine ait çok bilinen kehanetinin üstünden, neresinden bakarsanız bakın yarım yüzyıldan fazla zaman geçti. Ne diyordu aile şirketlerinin geleceğini yorumlarken? 'Birinci kuşak kurar, ikinci kuşak yaşar, üçüncü kuşak batırırÖ' Rockfeller'in tahminini adeta bir vasiyet kabul ederek bu iddia üzerine bir ekol oluşturanların çoğu, suların hep aynı yöne doğru akmadığını görecek kadar yaşadı". Şimdilerde slogan biraz değiştiti: "Birinci kuşak kurar, ikinci kuşak yaşatır, üçüncü kuşak gelmeden (ve hala para ediyorsa) sat kurtulÖ" İşte aile anayasalarını bugünlerde yükselen değer haline getiren paradoks bu eski öykünün satır aralarında gizli. "A.Ş." rumuzunu, anonim şirket yerine "aile şirketi" açılımıyla yorumladığımız Ege'de de, son aylarda katıldığımız sohbetlerin önemli bir bölümünde söz dönüp dolaşıp buraya geliyor. Ve gözlemlerimiz arasında, sadece bazı temel ilkelerin imza altına alındığı bu çerçeve belgeye, hemen herkesin bir "mucize ilaç" gibi sarılmaya eğilimli olduğu. Bir yönetim enstrümanı olarak, önemi ve işlevi konusunda çok olumlu görüşler taşıdığım aile anayasaları hakkında, bazı gözden kaçan ayrıntılara dikkat çekmek istiyorum. Amacım, bizim kalemimizden çıkan anayasaların da uygulamaya dönük izlerini paylaşmak ve "en çok sorulan sorular" köşesini ışıklandırmaktan ibaret.* * *Aile anayasaları, "işte dünya yeniden kuruldu, güneş de yarın sabah başka bir yüzle doğacak" türünden mucizeler içermezler. Bu anayasalar, özünde bir "centilmenlik anlaşması"dır. Ve şirketlerin ana sözleşmeleri ile paralel düzenlemeler içermiyorlarsa, yani "dilek ve temenniler"den öteye geçemeyecekse, yaptırımsız birer müsvedde olarak tozlu raflarda kalırlar. Konfeksiyon mantığı ile alıp giyilemezler; Kişiye özel bir tasarım ve emekle dikilmiş olmalıdırlar. Ailenin ve kurumun kültürü, bu metinlerin ruhuna işlemiş olmalıdır. Yani herkesin yoğurt yeme tarzı dikkate alınmalıdır. Nihayet, anayasanın neden hazırlanmakta olduğu sorusu cevapsız kalmamalıdır: "Şirket çıkarları ile ailenin çıkarları çatıştığında, kurumu tek tek bireylerden, aile fertlerini birbirlerinden ve organizasyonu aileden koruyabilmek amacı"ndan uzaklaşılmamalıdır. Böyle projelerin ciddi bir uzmanlık ve deneyim gerektirdiği, bir "özel hukuk sözleşmesi" olduğu unutulmamalı ve mutlaka "bir bilen"den destek istenmelidir.* * *Ve sonunda ailenin heyecanı şöyle kaleme alınmalıdır: "Bu 'Aile Anayasası'nı ilk kez hazırlayarak gelecek kuşaklara sunan bizler, üzerinde görüşbirliği sağladığımız bu kuralları, 'geleceğin sağduyusu'na armağan ediyoruz. Deneyimler gösteriyor ki, 'sağduyu' aile anayasalarının vazgeçilmez harcıdır." ege@milliyet.com.tr Son Günlerde gazetelerde çıkan haberler, şöyle bir ortak kanıyı ısrarla gündemde tutmaya çalışıyor: "Araştırmalara göre, aile şirketlerinin yüzde 75'i üçüncü kuşak yönetime teslim edilemeden faaliyetine son veriyor. Yüzde 10'u ise satılıyor. Şirketlerin yüzde 10'u ilk kuşaktaki büyüklüğünü korurken, büyümeyi sürdürenlerin oranı yüzde 5'i geçemiyor. Haydi bir anayasa hazırlayalım."