26.12.2017 - 01:30 | Son Güncellenme:
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Öztürk, Yaşar Üniversitesi tarafından düzenlenen güncel bilim söyleşilerine konuk oldu. Türkiye’deki üniversitelerin yanı sıra Harvard Tıp Fakültesi ve Fransa Institute Albert Bonniot’de genetik alanında büyük çalışmalara imza atan Öztürk, aşk ya da davranışlar genetik olarak açıklanabilir mi, duygularımızı kontrol eden genler var mı gibi konu başlıkları ele aldı.
Aşk hormonu olarak adlandırılan oksitosin hormonunun romantik ilişkilerdeki etkilerine değinen Prof. Dr. Öztürk, “Oksitosin, çok farklı etkileri olan bir hormon. Annelik davranışı, eşler arası bağlanma gibi sosyal etkileri, endişenin giderilmesi, olumlu ruh hali gibi duygusal etkileri, sosyal ve koku hafızası gibi zihinsel etkileri ile doğum ve emzirme sırasında oto uyarım gibi etkilere sahip bir hormon. Hormonun vücuttaki eksikliği veya fazlalığı otizm, frajil x sendromu gibi bazı davranışsal hastalıklarda kritik rol oynuyor. Romantik aşk ile oksitosin reseptör geninin ilişkisi incelendiğinde, oksitosin hormonunun yetersizliği eşler de umursamazlığa yol açıyor” dedi.
Bilim adamları tarafından ispatlanmış altı aşk tarzının bulunduğunu ancak bunlardan ikisinin genetik bilimiyle açıklanabildiğini ifade eden Öztürk, Türk erkeklerinin yaşadığı aşk tarzı maniaya dikkat çekti. Prof. Dr. Öztürk sözlerine şöyle devam etti: “Genetik bağlantısı bulunan eros ve mania olan iki aşk tarzı mevcut. Eros, fiziksel cazibeye dayalı, mania ise sahiplenici, kıskanç ve zedeleyici özelliklere sahip.”
Aşkından öldüren erkekler
Prof. Dr. Öztürk, “Mania tarzı aşklarda yaşanan problem bir çeşit mutluluk hormonu olan serotonini düzenleyen gendeki mutasyondan kaynaklanıyor. Bu durum Obsesif Kompulsif takıntı yaşayan hastalar da görülür. Gazetelerin üçüncü sayfaları gösteriyor ki Türkiye, maalesef aşkından sevgilisini ya da eşini öldüren erkeklerin ülkesi” dedi. Öztürk, “Aşk ne genetik ne de kader” dedi.