19.03.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:
Çünkü beyin demek, hayat demek... Aşık olmak, sevmek, korkmak, vicdan sahibi olmak, acıyı hissetmek demek... Yani her şey demek. İnsan beynini keşfetmeli. * * *Yaşargil, ellerindeki marifet kadar düşünce güzelliğine de sahip bir kişi. Bakın Yaşargil, hayatla ilgili hangi tavsiyelerde bulunuyor. Hiçbir zaman sosyete veya cemiyet atmosferine karışmadım. Öyle ev ziyaretlerine gitmeyi sevmem. Beyin böyle cemiyet ortamlarında yoruluyor. Cemiyet ortamı yerine bale izlemeye gidilebilir. Beyin sağlığı için ve beyni dinlendirmek için klasik müzik dinlenebilir. Sevgi işi kalpte değil beyindedir. Yakında plastik kalpler gelecek. Peki neden kalp deniliyordu? Aslında beyin sinir sistemi üzerinden kalbi etkiliyor. Beyin aşk hissine girince daha fazla kan dolaşımına ihtiyaç duyuyor ve kalp daha hızlı atmaya, yani daha fazla kan pompalamaya başlıyor. Kalbimiz, öyle hızlı hızlı atınca sevgi işi de kalbe bağlandı. Aşk mevzuu çok derin, ama bunun fizyolojik tarafı olduğunu düşünüyorum. Aşk beynimizde başlıyor. Kadınlar aşka açık. Kadınlar kendini başka biriyle birleştirdiğinde tehlikeye giriyor. Kadınlar daha duygulu, hassas ve altıncı his sahibi. Kadın erkeği seçerken, hisleriyle davranıyor. Tehlikeyi hesap ederek, bu erkekten çocuk sahibi bile olabileceğini düşünerek erkeğe açılıyor. Çünkü çocuğu kadın taşıyor, tehlikeye giriyor. Hakiki aşk-sevgi, kadının erkeği seçmesi ve ona açılmasıyla başlıyor. Erkek, kadın gözüne, bacağına bakar da, yok öyle. O başka hadise, aşk değil. Bence aşk duygusu beyinde, kadın ve erkeğin fizyolojik birleşmesiyle gelişiyor. Detaylarını bilmiyoruz. Aşk üzerine düşünüyorum. Mükemmel ev kadınsız olmaz. İnsanlar güzel yatak odası, mutfak yapıyor. Ama içinde kadın yok, öyle olmaz. Bekarlık sultanlıktır sözünü ve diyenleri hiç anlamıyorum. Kendimizi bulmak da çok kolay değil. Felsefe, din eğitimleriyle kendimizi bulmaya çalışıyoruz. Buna çalışan kim? Beynimiz. Beynimiz hakkında pek az şey biliyoruz. Beyin çok değişik hücrelerden yapılmış. Yapısı ve işlevleri ise muazzam. Bizim 1.5 kilogramlık beynimiz, içindeki 1 trilyonluk hücresiyle makro kozmos ile mikro kozmosu kavrayabiliyor. Hem evreni, hem de hücre içini kavramamız, algılamamız ilginç. Bunu hiçbir hayvan algılayamıyor. Beyin beni şaşırtıyor. Dünyada 6 milyar insan içinde 10 milyon çocuk belki de piyano dersi alıyor. Ama içlerinden belki sadece 10 tane kabiliyet çıkacak. Beyinde kabiliyet meselesini bilemiyoruz. Futbol ya da basketbol oynamak çok zor bir şey değil. Ama topla oynamakta bile kabiliyet söz konusu. Hafıza, zekâ, hepsi beyinde nerede, bilmek istiyoruz. Beynimiz en iyi ve en kötü yaratıcılığa da sahip. Tüm beyinler kötü işlere çalışsa dünya karışır. Ama beyinde kötü hisler durdurulabiliyor. Suçlu insanlar durduramıyor. Bunun arkasında ne yatıyor, henüz bilemiyoruz. Genetik nedenle dünyada suçlu olanlar yüzde 5 oranında. Kimse ben iyiyim, o kötü dememeli. Hiçbirimiz diğerinden iyi değil. Hem iyilik, hem de kötülük beynimizde var.* * *Bana göre de her şey beyinde başlar beyinde biter. Ordinaryüs Profesör Gazi Yaşargil'in tavsiyelerine uymanızı öneririm. Türk dünyası gerçekten çok önemli ve başarılı işlere imza atmış insanlarla dolu. Bunlardan biri ve benim hayranlıkla izlediğim Ordinaryüs Profesör Gazi Yaşargil'dir. Yaşargil, yaptığı işi "beynin temizlik işçiliği" olarak tanımlıyor. Bana göre en kutsal işlerden birini yapıyor. Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO) tarafından 2007'nin "Dünya Mevlana Yılı" ilan edilmesinin ardından Mevlana'nın düşüncelerinin gündeme gelecek olması olumlu bir gelişme. Mevlana'yı araştırırken beni en çok şaşırtan görüşleri insanın evrimleşmesi ile ilgili olanlardı. Son günlerde gündeme gelen yaradılış ve evrim teorisi tartışmalarına da ışık tutabilecek bu görüşleri Prof. Dr. İsmail Yakıt'ın "Batı Düşüncesi ve Mevlana" kitabından (Ötüken Yayınevi) aktarmaya çalışacağım. Mevlana'nın Fihi Mafih (Ne Varsa İçindedir) adlı eserinden: "Mesela önce toprak ve cemaddın (cansızdın), seni bitki alemine getirdi; bitki aleminde 'alaka (kan)' ve 'mudğa (et)' alemine sefer ettin. İşte keramet budur... Bunu inkar etme ve sana bundan haber verirlerse kabul et."* * *Divan'da yer alan gazellerden birkaç dize. "İlkin, maden idin, sonra bitki, 'Bilahare hayvan oldun: Bu gözlerinden nasıl gizli kalacaktır?' Bundan sonra, bilgi, akıl ve imanla donatılmış insan oldun." Ünlü Mesnevi'sinde de birkaç yerde benzer sözler yer alıyor: "Ben de cansız varlıktan oldum, biten, boy atıp gelişen nebat (bitki) oldum; artık ölüp azalmaktan, noksana düşmekten ne diye korkacakmışım?", "Hiçbir şeyden haberi olmayan cansızlardan, gelişip boy atan bitkiye, bitkiden yaşayış, dertlere uğrayış varlığına. Sonra güzelim akıl-fikir, ayırt ediş varlığına geldin; ondan sonra da beş duyguyla altı yönün dışına varacaksın." * * *Mevlana'nın bu görüşleri, Atatürk'ün İslam dini için söylediği "Bilince aykırı, ilerlemeye engel hiçbir şey içermiyor." sözleri ile de bire bir örtüşüyor. Peki Mevlana'nın yüzyıllar önce evrim konusunda geldiği bu noktaya Hıristiyanlık ne zaman ulaşabilmiş? Özdemir İnce Hürriyet'teki 12.03.2006 tarihli yazısında yer verdiği Papa II. Jean Paul'ün 1996 yılında yazdığı mesaj bu soruyu yanıtlayabilir. "Yeni bilgiler bizi evrim teorisinin bir varsayımdan öte olduğuna inanmaya itti... Birbirinden bağımsız çalışmaların önceden kararlaştırılmamış, uydurulmamış sonuçlarının aynı noktada birleşmesi, teorinin lehinde bir kanıt olarak yeterli." Bugünün bilimsel verileri ile evrim teorisi "teori" olmaktan çıkmış, "gerçek" olmuştur. Mevlana'nın bu düşünceleri 13. yüzyılda öne sürdüğünü göz önüne aldığımızda, bazı insanların bizleri (en az) ne kadar geriye götürmeye çalıştıkları da ortaya çıkıyor. Evrim teorisi Mevlana'ya mı ait? dsipahi@milliyet.com.tr