Ege Bu yasak, turizmin ölüm fermanı olur

Bu yasak, turizmin ölüm fermanı olur

14.03.2011 - 01:00 | Son Güncellenme:

Çevre ve Orman Bakanlığı kararıyla Mahalli Çevre Kurulu, İzmir’in turistik merkezlerinde canlı müziği yasaklamıştı. Şimdi de açık alanlarda akşam saat sekizden sonra müzik yayını yasaklandı. Müzik sadece kapalı mekanlarda ve en geç 23.59’a kadar çalınabilecek. Haftalık yazarları Hamdi Türkmen, Erol Yaraş ve Erdal İzgi, çok hassas kullanım alanları olarak işaretlenen yerleri kapsayan yasağın kaldırılması çağrısında bulundu.

Bu yasak, turizmin ölüm fermanı olur

Erol Yaraş: Bir haftayı daha geride bıraktık ve HAFTALIK’ta gündem yaratan konulara okur ilgisinin giderek arttığını görüyoruz; teşekkür ederiz. Bu hafta yine farklı ve sadece İzmir’i değil Ege’yi de ilgilendiren bir konuyla başlayalım.
Çevre ve Orman Bakanlığı gürültü ile kirlilik çerçevesinde bir karar aldı ve bunu il müdürlükleri aracılığıyla da ilgililere duyurdu. Bundan sonra, özellikle yaz aylarında açık alanlarda müzik yayını kesinlikle yapılmayacak, ancak kapalı yerlerde saat 23.59’a kadar belli bir desibelde sürdürülecek. Bunu görmemek için gözlerin bantlı veya becerisini kaybetmiş olmak gerek. Karar kime ne getirecek, ne götürecek?
Erdal İzgi: Bu karar çok önceden alındı, beklentim her an değiştirilecekmiş gibiydi, olmadı. Bu karar çok yönlü bel kıracaktır. Yerleşim yerleri, sosyal yaşam ve ekonomik açıdan...
E.Y: İzmir ve çevresi bir turizm kenti olma yolunda ve özellikle de Çeşme Türkiye’nin son yıllarda gözbebeği. Bakanlık, İzmir’de bir çok yeri “Çok hassas kullanım alanları” ilan ederken, Çeşme’nin eğlence yerleri ve yaşam alanlarına da darbeyi vuruyor. Artık müzik yayını yapılmayacak, teyp bile çalınamayacak.
Karar, kaymakamlık aracılığıyla belediyeye gönderilmiş. Belediyenin bu konuda itirazı var, “Çeşme’yi bitirirsiniz“ diyor ama sesini duyuramıyor.

Müzik olmazsa kimse gelmez
Listeye baktığınızda hemen her ilçede aynı sorun var. Ama Çeşme’nin konumu çok farklı. Yaz sezonunda abartmıyorum buraya gelenlerin sayısı 500 bini buluyor. Bu insanlar balık yemek, limanda gezmek, denize girmek ve akşam saatinde eğlenmek istiyor. Siz şimdi Alaçatı’da, Aya Yorgi’de, Dalyan’da saat 20.00’de müziği kapattırırsanız buraya yerli ve yabancı turist niye gelsin?
Bu esnafın ve turizmin bitişi demektir. İnsanlar buraya büyük yatırımlar yapmışlar, zaten 60-85 günlük bir süre var ve siz burada özgürlükleri kısıtlıyorsunuz.
Bu karar turistik merkezlere yapılabilecek en büyük kötülüktür. Konaklama tesislerine sinek avlatır, binlerce kişiye istihdam sağlayan bölgede işsizlik baş gösterir.
Hamdi Türkmen: Hakikaten çok ciddi bir konu. Biz gündeme taşıyoruz ama herkesin ayağa kalkması lazım.
Neden?
Biz sadece İzmir’i ele alsak bile Foça’sı, Dikili’si, Çandarlı’sı, Alaçatı’sı, Çeşmealtı, Urla, Karaburun, Gümüldür, Ürkmez’i ve daha onlarca kıyı beldesi var.
Bu karar bir ölüm fermanıdır; tüm sahil kesiminin ipini çekmektir; darağacında sallandırmaktır. Sadece bu karar değil, bundan önce alınan kararlarda düğünler de kaldırılmıştı.
Şimdi sen yaz aylarında düğünü İzmir’de kapalı mekânda yapamazsın, klimalı salonda mı yapacaksın?
Açık havada yapacaksın. Kardeşim Türk örf, adet ve geleneklerine göre çalgısız müziksiz düğün olur mu?
Müziği saat sekizde mi keseceksin? Bu saatte daha nikah kıyılmıyor.
E.İ: Daha önce Alkol Piyasası Denetleme Kurulu’nca kır düğünlerinde içki de kaldırılmıştı.
H.T: Kır düğünlerinde, plajlarda içkiyi kaldırdın...
Şimdi müziği kesiyorsun. Ne yapacağız o zaman? Eğlenmeyin, düğün yapmayın, müzik çalmayın deniliyor.
Beyler, böyle bir karar olmaz, bu karar uygulanmaz ben size söyleyeyim, kimse uymaz.
E.Y: Hamdi öyle deme. Eğer yönetmelik, devletin kararı varsa...
H.T: Bizim niyetimiz; tabi ki insanları isyana teşvik değil ama şunu söylemek lazım. Bu kararın hiçbir tarafının uygulama şansı yok. O zaman de ki; turist gelmesin, turizm olmasın...
E.Y: Hamdi, ben sana bir şey söyleyeyim. Çevre İl Orman Müdürlüğü’nün elinde geniş yetkiler var, büyük cezalar var. Geldi beş tane tesiste tespit yaptı ve bastı cezayı... Hadi bakayım orada sen uymayacağım de, bir dahaki sefere. Mümkün mü?
H.T: Erol, ben uymasınlar demiyorum. Bu karar uygulanabilir bir karar değil demek istiyorum.
E.Y: Cezayı kesecek, uygulayacak...
H.T: Hayır. Bunun uygulanmaması lazım, uygulanabilir bir karar değil.
E:Y: Bu kararlar uygulanabilir ya da değil, önemli olan bu kararın değiştirilmesidir.
H.T: Değişmesi, hemen kaldırılması lazım. Turizm diye birşey olmaz Türkiye’de ve kıyılarımızda.
E.Y: Biz yalnız İzmir’i konuşuyoruz. Ben inanıyorum ki aynı sıkıntı, kâbus Aydın’da, Muğla’da da var.

Bakanlığın deneme tahtası
H.T: Oraları bilmiyorum ama yazı gitmemiş de olabilir. Turizm Bakanlığı ve bakanlıklar İzmir’i deneme tahtası yapıyorlar nedense. Bütün uygulamaları burada, pilot uygulama diyorlar. Ne istiyorsunuz Allah aşkına, bırakın bu kenti artık?
Bırakın bu kent turistiyle, tesisleriyle, yaşam tarzıyla kendi istediği gibi yaşasın.
Her şeye müdahale ediyorsunuz burada. Yakında Birinci Kordon’da çocuğumuzu alıp restorana götüremeyecek hale geleceğiz.
E.İ: Olayı, duygusallık ve öfkeyle değil mantıkla değerlendirelim. Ben üç boyutlu bakıyorum.
Bir; toplum yönünden. Bu karar sosyal yaşamı pasifleştirme niteliğindedir.
İki; özellikle sahil kesimlerini ötekileştirmedir. Kent açısından örtülü değişime zorlamadır. İnsanların içkilerine karışılmasından sonra müzik yayınlarına böyle katı kurallar gelmesi, gerginlik yaratır.
Üç; hizmet sektörünün belinin kırılmasıdır. Makul karşılanmayan, sınırı çizilmemiş tamamen yasaklanmış bir müzik yayını, ekonomik açıdan işletmeleri ve burada çalışanları çok etkiler. Kararı her yönüyle iyice okudum. İtiraz edilecek taraflar çok.
Turizm Bakanı Ertuğrul Günay “Bir çözüm yolu bulacağız. Bu uygulama yanlıştır” demesine rağmen ne yazık ki pasif kaldı.
Seçim öncesinde de daha yüksek ses vereceğini hiç sanmıyorum. Bu nedenle görev hepimize düşüyor. Hak ve hukuk çerçevesinde, demokratik yöntemlerle bu kararın kaldırılmasına ilişkin bir daha gözden geçirilmesini gerekir. Sadece belediyeler değil turizm dernekleri, odalar, sivil toplum örgütleri seçim öncesinde mutlak hepsinin karara karşı harekete geçmesi lazım.

Esnaf ve tüccar hakkını aramalı
H.T: Sahiden çok ciddi bir suskunluk var
E.Y: Esnaf, ticaret ve sanayi odaları herkesi ilgilendiren bir konu. Çeşme, Foça, Dikili esnaf odası; hatta varsa Karabağlar esnaf odası bile ayağa kalkması lazım.
E.İ: Eğer süresi geçmediyse, İdare Mahkemesine yürütmeyi durdurma istemli iptal davası açılabilir. Vatandaş olarak benim idare mahkemesine gitme veya müdahil olma hakkım var mı ona bakacağım ve gerekirse HAFTALIK olarak biz de yargının konuyu incelemesini talep ederiz.
E.Y: Erdal, gazeteci olarak bu benim görevim değil. Benim görevim toplumu aydınlatmak ve bilgilendirmek.
E.İ: Kurumlarda, odalarda davayı açan yoksa, yargı yollarını kimse zorlamıyorsa ne yapacaksın?
E.Y: O zaman o koltuklarda oturanlar; Esnaf Birliği Başkanı o koltuktan kalkacak. Ticaret Odası Başkanı o koltuktan kalkacak. Sanayi Odası Başkanı o koltuğundan kalkacak veya oraların üyeleri başkanın odasına gidip başkan sen o koltukta oturma diyecek.
H.T: Ben bu konuyu tatlıya bağlayayım. Erol sen de haklısın, Erdal sen de.
Zaten bizim böyle bir dava açmamıza gerek kalmadan insanlar gerekirse kendileri birleşip bu davayı açar.
Ekmek parası bu. İşletmelerin hakikaten belli desibelin üstünde insanı rahatsız etmemesi lazım.
İnsanın dinlenmesine, tatil yapmasına veya içinde bulunduğu koşullarına saygı gösterilmesi lazım.
Ama akşam saatinin başında müzik yayınına yasak getirilmesi de yaşamı bitirmek demektir.
İlgili herkesin bu olayın içinde olması lazım.
Ama biz yönetici değiliz. Hiç bir kimse açmazsa biz halk adına, garip esnaf adına açarız ne yapalım?
E.Y: Benim görüşüm her oda başkanı görevini yapsın. Temennimiz bu. Bakalım bu konuya nasıl sesler gelecek, göreceğiz.

Haberin Devamı

Aynı zamanda iki fuar: Haksız olan biziz; İzmir...

Bu yasak, turizmin ölüm fermanı olur

E.Y: Biliyorsunuz geçen hafta İzmir’de Olivetech yani Zeytin ve Zeytinyağı Teknolojileri Fuarı açıldı.
H.T: Zeytinyağı diyelim kısaca.
E.Y: Önce bu fuarları kazandıranlara teşekkür edelim. Ama bazı konulara da dikkat edelim. İstanbul yaklaşık 10 yıldır Mart ayının ilk haftasında Gıda Teknoloji Fuarı’nı açar ve sektörü bir araya toplar. Oldukça da büyük bir alanda ve herkes memnun ve mutludur. Ne var ki, şimdi bizim İzmir’de de aynı sektöre, ticarete ve teknolojiye hizmet eden bir fuar aynı günlerde açıldı. İstanbul’dan İzmir’e gelen, İzmir’den İstanbul’a giden olmadı.
E.İ: Ne oldu da, kimse gelemedi veya gidemedi?
E.Y: Aynı tarihte, aynı alanı ilgilendiren iki ayrı fuar olur mu?
İstanbul yıllarca bunu yapıyor, üreticisi, tüketicisi, alıcısı, satıcısı bu fuarı biliyor. Sen aynı dönemde aynı teknolojilere yönelik fuarı İzmir’de yapıyorsun. Kim, hangisine gitsin?
H.T: Bu tamamen bilgisizlik. Erol çok güzel bir konuya değindi.
Neden bilgisizlik? Biz zeytinyağı fuarını, eskiden şarap ile birlikte Mayıs ayında yapıyormuşuz. Oysa Mart ayında zeytin üretimi, toplaması, sıkılması tamamlanır, piyasaya sürülür; sektöre hareketlilik gelir.
İlginçtir, bu arada fuarın şarap bölümü yok oldu. O da ayrı bir konu. Neyse, bu dönem itibarıyla fuarın Mayıs’tan Mart ayına çekilmesi için İZFAŞ istekleri de göz önüne alarak tarihi öne çekmiş.
Ama İstanbul’da aynı tarihte düzenlenen uluslararası fuar gözden kaçmış. Bu nedenle bilgisizlik, ilgisizlik.
E.İ: Kaş yapayım derken göz çıkarmışlar. Herhalde bu konu yöneticilerimiz tarafından sorgulanıyordur. Belki de bizim bilmediğimiz bazı konular, dengeler var. Her nedense bazı bilgi ve gelişmeler saklandığı için bilemiyoruz, belki de haklı gerekçeleri vardır. İnşallah, bir yetkili bugünden sonra ses verir, benim gibi bilmeyenleri aydınlatır. Tabii muhatap kabul ederlerse...
E.Y: Millet de diyor ki el insaf. Bana profesyonel alıcı gelmedi. Niye gelmedi, çünkü İstanbul’daki daha büyük daha geniş, yıllarca oraya gitti. Şu fuarı iki hafta öne veya sonraya alsaydın, bir başka fuarla tarih değişikliği yapsaydın. Daha yararlı olmaz mıydı? Zamanında uyardık ama dinletemedik.
E.İ: Belki de rekabet etme, İstanbul’u yenme, devirme gibi düşüncelerle böyle bir işe girildi.
H.T: Mantığını bulmak şimdilik zor. Ama bu bir takip meselesi. Demek ki takip edilmiyor. Belki seneye, Mart ayının ilk haftası değişir. Fuarı bir yıl boyunca bekleyen kişiler, her ikisine de katılma mutluluğuna erişir. Aklı İzmir’de veya İstanbul’da kalmaz. Bu olayda İzmir hatalı ve haksız. Bu İzmir’in biraz duyarsızlığından ve bilgisizliğinden. Onun için İzmir’in fuarı çok daha geniş katılımlı, daha ticari, bölgeye hitap edecek bir şey olmuyor.
Aslında Türkiye’ye hitap etmeli. Ama tarihlerin çakışmaması lazım.

Haberin Devamı

Metronun açılışı için müşavir de tarih versin

Bu yasak, turizmin ölüm fermanı olur


E.İ: “Bekleyelim, görelim” sözüyle birlikte ilgilisi, yetkilisi, muhatabı her kimse, üç konuda üç konuda açıklama rica ediyorum. Bu rica veya beklenti, hem İzmir, hem Belediye hem de CHP’nin yararınadır.
1- Belediye şirketlerinin defterlerinin incelemeye alındığı haberi yayınlandı. Bu konuda yıllardır bilgi verilmiyordu. Şimdi ileriye yönelik “kararlar siyasi veya taraflı” dedikodusu yapılmaması için açık bilanço değil, hiç olmadı kar ve zarar tablosu kamuoyuna ilan edilebilir mi?
Açıklık, şeffaflığın lafta kalmaması, yarın birileri gerçekleri ortaya serdiğinde kavga çıkmaması için bugünden gösterilmeli
2- Hafif Raylı Sistemi İzmir’e kazandıran herkese teşekkürler. Bu arada projenin fikir babası Ahmet Piriştina’yı da rahmetle analım. Açılış töreninde, CHP Genel Başkanı, “Başkan” diye seslendi, metronun yıl sonunda bitip bitmeyeceğini sordu.
Sayın Kocaoğlu başını sallayarak teyit etti.
Başkan veya müteaahhit biteceğini söyleyebilir.
Ben müşavir firmadan bunu açıklamasını istiyorum:
Yıl sonuna bitecek mi, bitmeyecek mi?
3- Büyükşehir belediye binası boyanırken, iki işçi düştü ve can verdi. Makine Mühendisleri Odası, iş ve işçi güvenliğinin olmadığını açıkladı; tüm taşeron işlerin denetlenmesini istedi. Ölenlerin hakkı için işçi güvenliği sözleşmelerde yer alıyor mu, almıyor mu?
E.Y: Bana göre son sorunda yanlışsın. İhale verilirken bütün onlar göz önüne alınmıştır ama daha sonra firma uygulamamıştır. O kadar büyük bir hatanın yapılacağına ihtimal vermem. Erdal, sen belediye başkanlığında bulunan biri olarak ihaleler yaptın. Belediyenin böyle bir ihaleyi yaparken güvenlikle ilgili tarafını atlayabileceğini düşünebilir misin?

Daha yapılacak bir sürü iş var
E.İ: Sadece açıklama istedim.
E.Y: Belediye sanki bir örtülü suçlama var, belediyenin atladığını ima ediyorsun?
H.T: Bir; metro konusunda bazı gerçekleri kabul etmek gerekiyor. Metro, sadece tünelin kazılması değil. Bunların istasyonları yapılacak, rayları döşenecek, vagonların çalışması için sinyalizasyon sistemleri olacak, yürüyen merdivenler olacak falan, çok ayrıntılı bir iş. Ben de sana katılıyorum bu iş bu yılın sonuna yetişmez. Bir dahaki yıl için...
E.İ: Bir dahaki yıl derken, 2012 mi yani?
H.T: 2011’in Ekim, Kasım, Aralık bu aylardan birinde ancak İzmirspor’la Hakimevleri istasyonları devreye girebilir. Poligon‘la Üçkuyular’daki istasyonların bitmesi 2012’nin Şubat’ından önce mümkün olmaz diyorum.
Sistemin tam devreye girmesi 2012’nin, ya Nisan ya Mayıs’ıdır...
Bundan önce İzmir metrosunun tamamının yani 5.5 kilometrelik hattın tamamının, Bornova ile bağlantısı 2012’nin Mayıs veya Haziran’dan önce mümkün olmaz. Bunu herkesin kabul etmesi lazım. Burnunu oynatarak her işi çözen sihirbaz Sementha bile bizim metroda zorlanır.

Makine Mühündisleri’nin sorunu ne?
Aziz Bey keşke Sementha gibi olsa burnunu kıvırsa ve bitse, eminim ki o da bunu çok ister.
İhale konusunda sana katılmıyorum. Sen ister kamu kurumu, ister özel şirket ol, bir ihale şartnamesi vardır ve yüklenici de, taşeron da, çalıştırdığı işçisinin güvenliklerine dikkat etmek, tedbir almak durumundadır.
Hepsinin dikkat ettiğini sanıyorum.
Tabii ki kimse ölmesin, canı yanmasın ama ben Türkiye’deki başka bir gerçeği söyleyeyim; Ege Bölgesi’ndeki bu işleri denetleyecek sadece 5 tane mühendis varmış. Koskoca Ege’de.
Yılda kaç bin tane iş yapılıyor böyle. Her iş yerinde güvenlik tedbiri alınmalı ama denetim yetersiz, denetleyen yok.
Ayrıca Makine Mühendisleri Odası’nın Büyükşehir Belediyesi’yle arasında ne sıkıntı var bilmiyorum ama, yaşanan iki kazada Büyükşehir Blediyesi’ni zan altında bırakacak açıklamalar yaptı.
Metrodaki hava kompresörünün patlamasında ölen işçilerle ilgili belediyeyi suçlayan rapor hazırlamıştı. İkisi de yüklenici firmaların işi. Büyükşehir Belediyesi ihale etmiş. Kendi yapmıyor ki?
Belediyenin avukatı değilim ama, işleri alan firma bunların tedbirini almak zorunda. Suçlu Büyükşehir Belediyesi değil, Makine Mühendisleri Odası adresi yanlış veriyor bence.
E.Y: Hedef mi saptırıyor?
H.T: Öyle gibi, hedefi yanlış gösteriyor.
Erdal bak sen Büyükşehir’den yanıtlarını bekliyorum dedin ama ben sanki yanıtlarını verdim.

Haberin Devamı

Hizmete girişi bir yılı bulur...
Metro işi yalnızca tünel kazmak değil. Elekrikten, yürüyen merdivene bir sürü iş var. Bu yıl ekim veya kasım ayında İzmirspor ve Hakimevleri istasyonları biter. Kalanların tamamlanıp hattın açılması 2012 Nisan ayını bile bulabilir.

Haberin Devamı

Haraç kesen bankayı bırak, PTT’ye bak

Bankalar her işlemde, komisyon ve fiş parası alıyor. Kendi hesabına para yatırırken 5 lira, bankamatikten hesap bakiyesi sorunca 1 TL kesiliyor. Oysa ulusal kuruluşumuz PTT, her türlü finans işlemini çok ucuz ve hızlı gerçekleştiriyor.

Bu yasak, turizmin ölüm fermanı olur

Haberin Devamı

E.İ: Bize gelen maillerde en büyük şikayet banka işlemlerindeki ücretler. Örneğin bankamatikten hesap fişi 50 kuruş veya 1 TL. 50 kuruş bir ekmek parası. Bir liraya bir paket makarna alınıyor. Emekli baba, asker oğluna 100 lira gönderecek, 19 lira ücret alınıyor. Bazı bankalar, her işlemden 5 lira komisyon almaya başladı.
H.T: Ben bunu haraç olarak nitelendiriyorum. Gazete ve televizyonlarda yayınlanan bazı reklamlar gerçekten Reklam Kurulu tarafından denetlenmiyor gibi geliyor bana.
Bir tane örnek vereceğim. Çok lüks bir araba markasının 990 lira aylık taksitle araba reklamı var.
Pek çok insan da zannediyor ki 990 lira aylık taksitle bu lüks arabaya sahip olacak.
Alt tarafta da okunmayacak kadar küçük yazılar var. Diyor ki; Araç 55 bin Euro. 25 bin Euro alırken peşin ödeyeceksin.. Şurada şu kadar ödeyeceksin. Yok bilmem kaç ay vade. Araba oluyor 70-80 bin Euro...
Yani arabayı alman mümkün değil.
Bankalar da öyle. Şubelerdek yığılmaları engellemek için, insanları internet bankacılığa ve ATM’lere zorluyorlar. Son derece de gelişmiş makineler var, her şeyi yapabiliyorsun. Ama burada senin memurunun yapacağı işlemi ben yapıyorum. Yine benden para kesiyorsun.

İşlerinizi PTT’den halledin
E.İ: İnternetten para havalesinde 1,5 TL alıyorlar
H.T: Eee o zaman neden alıyorsun bu komisyonu? Sen bir hizmet vermiyorsun ki...
Sen kurumsal olarak seninle daha çok çalışılsın diye, müşteriyi çekmek için kolaylık getireceksin. Bırak promosyonu, küçük hesap sahibi veya işlem için gelen garibana bak. Bakın buradan bir çağrıda bulunuyorum. Herkes PTT’ye gitsin. Bankaların tüm işlemleri burada inanılmayacak kadar ucuza yapıyorlar.
E.İ: Evet, gittim ve çok uzun süre inceledim. Aktifbank olarak her konuyu çözüyorlar. Kargosu ayrı bir güzellikte, yurtiçi ve yurtdışı hizmetleri ayrı bir kalitede. PTT şubelerinden tüm dünyaya, tüm dünyadan PTT şubelerine ulaşabiliyorsun. Eğer, yerli malı, Türk malı diye bir şeyi savunuyorsak, en güzel örneği PTT.
Gerçekten Hamdi’nin dediği gibi herkes PTT’yi keşfetmeli...
E.Y: Yani sen şunu diyorsun. Askerdeki çocuğuna para göndereceksen; PTT’den gönder.
H.T: PTT’den gönder mutlu ol. Ayrıca her türlü kamu kurumlarıyla bağlantılı. Yani elektrik, su faturası ödeme gibi her hizmeti anında veriyorlar. PTT son iki yıl sistemini değiştirdi, çok modern bir yapıya ulaştı.
Mesela kargo, 24 saat içinde adrese ve özel ambalajlar ucuz, güvenli gidiyor. Bankaları biraz da protesto için herkese işlemlerini PTT’den yapmayı tavsiye edelim.

Yemeğinden kesip komisyon veriyor
E.İ: Doğru, aynen katılırım... Her türlü ödemeleriniz, işlemleriniz için lütfen PTT’ye gidiniz. Hem paranız cebimizde kalsın, hem ulusal kuruluşumuza destek olalım. Böylece reklamını da yapalım.
E.Y: Bankalarla fazla iç içe olan birisi değilim. Ama birçok şeyin pazarlama yöntemiyle yapıldığını da bilenlerdenim. Bankalar müşterisine göre davranmayı çok iyi biliyorlar. Senden 1 lira alan banka, başka müşterisinden tek kuruş almıyor. Ama senin hesabın diyelim bin lira, onun 5 bin lira. O daha fazla mevduata sahip diye o mevduat sahibini kaçırmasın diye her türlü kolaylığı sağlıyor. Parayı alması gerekenden değil almaması gerekenden alıyor. Söylediğin gibi baba askerdeki oğluna 150 lira gönderecek ama 19 lira açıktan para alıyor.
Bu para bir emekli için büyük para. Hatta haftalık pazar alışveriş parası. Ama ne yapsın içi titreyerek o parayı veriyor, çünkü oğlu orada, canı orada. Belki de dediğin gibi tüp gazından, o günkü yemeğinden kesiyor. Hamdi’nin deyimiyle bankaya haraç veriyor. Hamdi’nin önerdiği güzel bir yöntem.
E.İ: Süper bir yöntem...
E.Y: PTT’yi kullansınlar dedi. Ben inanıyorum ki; bu olay yaygınlaşırsa; değişir.
“Havaleler ücretsiz, fiş parası uygulaması kaldırıldı, Emeklilere çok büyük kolaylıklar...” gibi.
Bunu ilk duyuracak banka bana göre avantaj sağlayacak. Bu koşullarda kolaylık ve ucuzluk sağlayan bankayı kim tercih etmez ki?
H.T: Bir de şu var. Sen banka müşterisi olarak günlük limit olarak bin lira çekebiliyorsun. Kişi üç, dört bin lira maaş alıyorsa, o zaman her keresine fiş parası ödeyecek. Gel de bunu eleştirme...
E.Y: 3 bin lirayı aynı anda alamıyor musun?
H.T: Alamıyorsun tabi. Bankamatikten çekemiyorsun, insanlar da gitmiyor genelde şubeye. En az dört gün adamın parasını tutuyorsun orada, beş kuruş faiz vermeden. İşlemlerde de para kesiyor.
E.Y: Son olarak bir teşekkürü iletmek isterim.
Plato şehirler konusunu meclise taşıdığı ve İzmir’in hakkını savunduğu için CHP Milletvekili Bülent Baratalı, Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertğrul Günay’a “ İzmir neden yok” demiş.
İzmir’i çok sevdiğini söyleyen Ertuğrul Günay’ın yanıtını çok özlemle bekliyoruz.
H.T: Siyasette hızlı gelişmeler devam ediyor.
istifa edenler, Ankara’ya torpile taşınanlar...
Bu konuları önümüzdeki hafta, bilinmeyen yönleri ve duyulmadık haberleriyle anlatacağız. Hepinize iyi haftalar...

GÖRÜŞ, ÖNERİ VE TEPKİLERİNİZİ GÖNDERİN, PERŞEMBE GÜNÜ YAYINLAYALIM