Doğru seçimler yapmışım

"Hayal gücü bilgiden daha önemlidir" demiş, atomun babası Einstein. ‘Bir kere keşfettin mi kolayca bulursun artık beni; Bundan sonraki zorluk beni kaybetmek olacaktır’ (Nietzsche-Yürümenin felsefesi isimli kitaptan alıntı.)Damlacıktan Ticaret Lisesi (Efes Hoteli karşısı) döndük Ticaret Lisesi’nden yine Damlacık, adım adım yürüyerek. Kordon Boyu’ndan Konak, Bahri Baba Parkı’nın içinden sevgili mahallem Damlacık. Lise yıllarım. Daha felsefe sözcüğünün karşılığını bilmiyorum! Lisenin ilk yılında Alsancak Stadı’nda Namık Kemal Lisesi’yle sıkı bir maç oynuyoruz. Tüm hocalarımız tribünde okul tatil. Kaybettik maçı 2-0. Namık Kemal’in iki golünü de ilerleyen yıllarda yavru Ayhan olarak Türk futboluna damgasını vuran Altay’ın Alsancak çocuğu Ayhan Elmastaşoğlu atmıştı. Yıl 1958, maçtan birkaç gün sonra cebir dersinde yenilmemize karşın oyunumu çok beğenen cebir hocamız Kenan Akzade, “Bülent, futboldan kazandığınla ne yapacaksın oğlum?” dediğinde, “Demir ticareti hocam” diyerek yanıtlamıştım. “Aferin oğlum, otur” demişti sevgili güzel hocam. Bu bağlamda merak edenler olabilir. Yaşamımın hiçbir evresinde demir ticareti yapmadım.

***

‘Böyle mi esecekti bu mevsimde bu rüzgar.

Bütün kuşlar vefasız, mevsim artık sonbahar.

Unutmuş ellerimi eşim, dostum, sevgilim.

Kalbim acılarla bölünmüş, dilim dilim.

Bütün kuşlar vefasız, mevsim artık sonbahar.

6 Ekim 2019 günü. Büyük yüce yazar Bekir Coşkun’un köşesinden kısa bir alıntı. Sizce o hüzünlü dizelerle neyi anlatmak istiyor kocaman yürekli insan? Veda gibi geldi bana. Gözyaşlarımı engelleyemedim. Lütfen gitme kal, bırakma diyeceğim de bir işe yarayacak mı çığlığım?

***

1968 baharında Paris duvarlarında asılı afişlerden birinde şunlar yazıyordu, “Eğer hiçbir şeyin değişmeyeceğini düşünüyorsan ben bir alıkım. Eğer düşünmek istemiyorsan bir korkak. Ve eğer hiçbir şeyin değişmemesinin benim çıkarımın olacağını düşünüyorsan alçak!

Namuslu–korkusuz insanlar duvarlara yazıyor yılmadan, vazgeçmeden, yüreğinden akan damlaları. Her insanın bir sorunu yoksa her gün tık tık atan bir kalbi vardır. Ama yüreği var mıdır? Kalbi olanlar biyolojik ömürleri kadar sürdürürler yaşamlarını. Lakin yüreği olanlar erken çekip gittiler. Geride kalanlarsa timsah gözyaşlarını akıttılar.

***

‘Aldanmak gaflettir.

Ususiyetten, aldandığını beyan etmek,

Ap açık ihtimatı yitirmektir, ahmaklıktır.

Samimiyet ile ahmaklık münasebetinin birbirden ayıran yegane unsur ise haysiyettir.

Haysiyeti olmayan yanılmaya, aldanmaya ve aldatmaya ilelebet mecbur kalacaktır.’

(M. Kemal Atatürk)

Yorumsuz ve bu sözlerin ardından da ‘Düşünce, eskinin birikimlerinden beslenip gagasında bilgi erdemini taşıyan Anka kuşudur.’ (Adnan Binyazar)

Yaşlılık nedir ki yıllardır konuştuklarını yeniden konuşmaktan başka. Murathan Mungan, olayı böyle yorumluyor. Oysa budenli hafife alınacak bir olgu değil yaşlılık. İçinden uzun soluklu bir yaşamın birikimlerini barından, aktaran sanatsal bir tavırdır yaşlılık. İroni yapayım derken yalpalıyor bazen kalem ustaları. Bu tanımlamayla Murathan Mungan’ın kendini de hafifseme gibi bir eylemi öne çıkıyor. Aslında hiç de öyle değil, o çok değerli bir sanatçı, güzel bir insan.

***

Hep başka şeyler konuşmak için yıllar sonra kitaplara uzandım. İlerleyen yaşımla birlikte aklımı koruma kaygısı duyumsattı kendini. İki büyük eylemle aşma savaşına giriştim o süreci. İlkin adımlarımı çoğalttım. Olabildiğince, kaslarım izin verdiğince yürüdüm. Yürüdükçe düşüncelerim harekete geçti, ürettim. Ardından kitaplarla yakınlaştım, dostluğumu ilerlettim. Farkettim ki iyiyim. Doğru seçimler yapmışım. Esen kalın, iyi pazarlar… 

Yaşını umursamayanlar BAŞARILI GENÇLER

İngiliz romancı Charles Dickens dünyada pek çok insan tarafından okunan ‘Pickwick’in belgeleri’ adlı büyük eserini yazdığında 25 yaşındaydı.

Amerikalı pilot Charles Lindbergh tek başına ve kesintisiz olarak Atlas Okyanusu’nu ilk kez uçakla geçtiğinde 25 yaşındaydı.

Benjamin Franklin, uzun yıllar ülkesinde en çok okunan ve bugün de okunmakta olan ‘Fakir Bir Kızın Almanağı’ isimli kitabını 26 yaşındayken yazdı.

Şarlo karakteriyle tanınan Sessiz Sinema’nın en önemli ismi Charlie Chaplin, 76 yaşında film yönetmenliği yaparak hale işinin başındaydı.

Lamarck ‘Omurgasızların Doğal Tarihi’ adlı büyük eserini tamamladığında 78 yaşındaydı.

Goethe en büyük eseri ‘Faust’u ölümünden bir yıl önce yani 82 yaşında bitirmişti.

Alaole France 80, Thomas Hardy 88, George Bernard Shaw ise 94 yaşındayken üretmeye, yazmaya ve sanat dünyasına yeni eserler kazandırmaya devam ediyorlardı.

Boğuluyoruz işte

Dalgıç, altı metre derinde balıklarla oynaşıp içinde bulunduğu müthiş manzaranın tadını çıkartırken tam yanına oksijen tüpü, deniz gözlüğü ve dalgıç kıyafeti olmayan bir adam gelmiş, Dalgıç şaşırmış. Bir on metre daha inmiş. Yine aynı adam ağır ağır yanına süzülmüş. Hayretler içinde kalan dalgıç yanındaki özel tebeşir ve tahta setini çıkartıp üzerine “Donanımızı almadan bu kadar derine nasıl dala biliyorsunuz?” diye yazıp ona doğru çevirmiş. Adam, tahtayı ve tebeşiri alel acele elinden almış, “Salak!... Boğuluyoruz işte görmüyor musun?’ yazmış.

Kanatlar verirdim çocuğa ama uçmayı ona bırakırdım. (Gabriel Garcia Marquez)