Ege Kocaoğlu sadece fikrimi aldı

Kocaoğlu sadece fikrimi aldı

23.08.2009 - 05:00 | Son Güncellenme:

Dünya Ticaret Merkezi ile ilgili seçimlerden önce Büyükşehir Belediye Başkanı Kocaoğlu’nun kendisiyle görüştüğünü belirten Çakmur, “Kendisine bütün belgeleri verdim” diye konuştu

Kocaoğlu sadece fikrimi aldı

Eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Yüksel Çakmur, dün yayımlanan röportajın ilk bölümünde tartışma yaratan açıklamalar yaptı. Dünya Ticaret Merkezi’nde çözümü engelleyen isim olarak gösterilen Çakmur, “Öyle bir belge yok” diyenlere karşı, sahtecilik yapıldığını öne sürdüğü belgeyi göstererek, bilirkişi raporunda da ruhsatın Hilton Oteli’ne ait olduğunun yer aldığını ileri sürmüştü. Çakmur, bugün de tartışma yaratan açıklamalarına devam etti.

Sizden başka bu kadar dava açan olmadığı için eleştiriliyorsunuz? Mevcut belediye başkanları, ya da başkaları İzmir’i düşünmüyor mu? Bu kenti sadece siz mi düşünüyorsunuz?- Bir haksızlık, bir hata varsa, siz sesinizi çıkarmıyorsanız, o haksızlığın, o hatanın bir parçası olursunuz. Ben neden parçası olayım? Madem ki İzmir’de yaşıyorum... Yaptığım kamu görevini bir tarafa bırakalım. Bir vatandaş olarak, İzmir’de yapılan bu olumsuzluklara karşı çıkmak benim en doğal hakkım. Peki bugünkü belediye başkanı; siz ne diyorsunuz? Siz kimlerin hakkını koruyorsunuz? Bu hırs niye? Bu ithamlarınız, suçlamalarınız kimin adına? Aynı enerjiyi, hırsı, neden metroda göstermiyorsunuz? Neden sadece Körfez’e bakıp, toprağı dinliyorsunuz? O toprağın altında seksenlik boruların geri tepeceğini, kendi İZSU yöneticiniz söylüyor. Bu hırsınızı metroya, Büyük Kanal Projesi’ne ve Ulaşım Master planına kanalize ediniz. ‘Ben toprağı dinliyorum, Körfez’e bakıyorum, çözüm buluyorum’ diyen bugünkü başkanın, bir zamanlar Bulgar somyalarını Gediz’in önüne koyup, ‘Ben temizliyorum’ diyen belediye başkanından ne farkı var? Lüften bilimsel olalım. Kişilerle uğraşmayalım.
Çukurun bir öncesi, bir sonrası var!
Peki siz belediye başkanı olsaydınız, Basmane’deki çukuru nasıl çözüme ulaştırırdınız?
- Aklın yolu bir. Ben, ya da sosyal demokrat bir kişinin yapacağı iş; Kültürpark olayında mülkiyet hakkının geri alınmasıdır. Eğer geçmişte bir belediye başkanı bu Kültürpark alanını hoyratça sattıysa, belediye başkanı mülkiyet hakkını derhal geriye almak için çaba harcamalıdır, davalar açmalıdır ve gereğini yapmalıdır. Ruhsatta, sahtecilik olayının suçlularını ortaya çıkarmalıdır. ‘Biz burayı satın aldık, Dünya Ticaret Merkezi yapıyoruz. Çok katlı binalar yapacağız. İzmir’e eser kazandırıyoruz’ gibi sözler söylenebilir. Proje yanlıştır, doğrudur. Tartışılır. Çünkü burada, önceden Türkiye Mimarlar ve Mühendisler Odaları Birliği (TMMOB) denetiminde yapılmış bir proje var. Dünya çapında modern, çağdaş, kültür ve sanata önem veren bir opera binası yapılacaktı. Bu planın içinde opera, cep sinemaları, cep tiyatroları, otel dahil tüm yapılar vardır. Projeleri tartışmayalım. 40 dönüm alan 360 dönüm fuarla birleştirilmiştir. Montrö’ye giden aradaki yol da, fuar ve Kültürpark’a intikal ettirilmiştir. Böylece çok geniş bir alan değerlendirilmiştir. Yerin altında da otopark vardır. Fuarın ortasına otopark kazdılar. Fuarı perişan ettiler. Bu alanın altında bin 200’lük otopark vardı. Bütün bunları kapsayan bir alan burası. Kültürpark’ta açılan yeşil alanlar bu 40 dönüm araziye dayanarak açılmıştır. Bir çukur öncesi var, bir de çukur sonrası var işin.

‘Kültürpark halkın malıdır’

Bu önce ve sonrasıyla tam olarak neyi kast ettiğinizi açar mısınız?
- Çukur öncesi yasaldır. Tümü kurallara uygun yapılmıştır. Orada bir otobüs garajı, ESHOT atölyesi vardı. Çok çirkin bir manzara. Fuarın hemen çevresinde kötü kötü küçük dükkanlar, meyhaneler, lokantalar vardı. Milyonlara hitap eden bir alanın çevresi fevkalade kötü bir durumdaydı. Biz oraları tümüyle ortadan kaldırdık. Fotoselli ışıklandırmalar, ferforje demirler yaptık. Bu kadar ciddiye almıştık Kültürpark’ı... Çukur öncesinin durumu budur. Bunu bir yana koyuyorum. Kültürpark halkın müşterek malıdır. Köydeki bir tarla değildir ki! Kamunun elinden alınıp, bir belediye idaresi tarafından satılır mı? ‘Biz yatırım yapıyoruz, engel olunuyor’ diyorlar. Yatırıma uygun bir alan bulursunuz, oraya yaparsınız. Kim karşı? Sadece insanlar öldürülmez. Yeşil de yok edelirse, bu da bir sosyal cinayettir. Kaldı ki yüzde 12’lere burası satılmış. Bunun üzerine politika yapanlara soruyorum; ‘Kendi arazilerini böyle mi satarlar?’ Kendi malınızı mı satıyorsunuz? Şimdi yüzde 32 diyor belediye başkanı. Siz kimi kandırıyorsunuz? Satılan yerin alıcılarına büyük bir çıkar sağlayarak, büyük bir bayram ettirerek 2 bin 600 kişilik opera binasını oradan çıkarıyorsunuz. Ve diyorsunuz ki; ’Onun yerine biz buraya üç kat, dört kat belediye binası yapacağız.’

Ancak siz de Aziz Kocaoğlu ile bir süre önce uzlaşmamış mıydınız?
- Kendisiyle hiçbir mutabakatım olmadı. Seçimden önce bir gün Ege Sağlık Vakfı’na bana geldi. ‘Kültürpark konusunda çalışma yapıyorum, ne yapalım? Düşüncelerinizi almak istiyorum’ dedi. Bunca yıl sonra fikrimi sormasına açıkçası çok sevindim.
Ben kendisine tüm bunları tek tek anlattım. Opera binasını da kapsayan ilk projeyi anlattım, haberi olup olmadığını sordum. ‘Sizin önünüze hep Dünya Ticaret Merkezi’ni çıkarıyorlar’ diyerek bu sahte belgelerden ve projeden haberi olup olmadığını sordum. Belediyeyi buraya getirmesinin hiçbir kamu yararı taşımadığını söyledim. Fikir almaya geldim diyen insana bunları söyledim. Sonra ertesi gün gazetelerde bambaşka şeyler gördüm. Usulen gelindiğini anladım. Aslında her şey hazırmış. Böyle davranan bir belediye başkanı karşısında ne diyebilirim ki? Buna ne ad konabilir?

Haberin Devamı

Mülkiyet hakkı korunmalı
Aziz Kocaoğlu aynı yoğunlaşmanın sizin döneminizde de olduğunu söylüyor ama..
- Orada yoğunlaşmadan bahsetmek abesle iştigal etmektir. Baştan da söyledim: ‘Önemli olan mülkiyet hakkıdır’. Belediye meclisini toplayıp, TMMOB denetiminde birincilik kazanan projeyle, meclis üyelerine bir brifing yaptınız mı? Kendi başınıza çıkıyorsunuz kapalı kapılar ardında bunları söylüyorsunuz. Siz bu projeyi tartıştınız mı? Bu projeyi basına sundunuz mu? İkide bir Dünya Ticaret Merkezi diye o koca koca binaları İzmir’in kalbine çakıyorsunuz. Şimdi soruyorum, bir ‘Central Park’ parselasyona konu edilebilir mi? Çıksa bir belediye başkanı 5 bin 300 kişiye iş bulacağım diye Central Park’ı kazsa, bu mümkün mü? O zaman bunu kim yapar? Şehrin delisi yapar. Yani deli diye ona derler. Deli aranıyorsa kentlerde, delilik budur. Central Park’la Kültürpark’ın ne farkı var? Burada kişisel bir çıkar yok. Ben neyin mücadelesini veriyorum da bana saldırılıyor. Ben niye hak ediyorum bunları? Benim bir karış arazim yok. Bir ortaklığım yok.

‘Kendi suçunuzu örtmeyin’

Aziz Kocaoğlu’nun sizin geçmişteki bir konuşmanızdan hatırlatma yaparak ‘hamam böceği gibiler’ benzetmesi yapmasına ne diyorsunuz?
- Bu konunun böceklerle hamamdaki canlı varlıklarla ne ilgisi var? 20 yıl önce yaşanmış, gelmiş geçmiş. Bu konuları o böcek ithamları örtüyor mu? Örtebilir mi? Siz Kültürpark’ı satanların yolunda yürüyeceğinize, metroyu bitirin.
Hatay’da insanlar çile çekiyor. Bir icranın yükleniciyi suçlamaya hakkı yok. Sözleşmeyi yapan sizsiniz. İmzayı atan sizsiniz. Denetleyecek olan da sizsiniz. Suçlamanın bir anlamı yok. Bu telaş niye? Bu hırçınlık niye? Başkasını suçlarken kendi suçlarınızı örtmeye çalışıyorsunuz. Esnaf iflas ediyor. Çile çekiyor.

Haberin Devamı

Bayraklı’ya Çin Seddi yapacaklar
Bayraklı’daki Yeni Kent Projesi ile ilgili de itirazlarınız var...
- Burada bu yüksek binaları yaptığınız zaman, bugünkü belediye başkanı da bunların altına imza attığı ve takibini yaptığı zaman ne olacak? Bir Çin Seddi imal edilecek. Arkadaki 10 binlerce Bayraklı halkı hava alamayacak. Güneş ışığını, denizi göremeyecek. Ama yapılan o büyük binalarda, o rezidanslarda görsel zevkini tatmin eden bir avuç insan mutlu olacak. Konu şimdi yargıya gitti. Bilir kişiler planlama alanının, zemininin taşıma kapasitesinin düşük olduğunu, sıvılaşma potansiyelinin olabileceğini söylüyor. 17 Ağustos depreminin yıldönümü yaşanırken, bilim insanları ‘Burası birinci derecede deprem kuşağı, burada tehlike var’ derken, bizim kentimizde belediye başkanımız bunları koruyor. Niye Gölcük’te evler denize gömüldü? İzmir’de bir deprem olsa, bir insana dahi birşey olsa, kim hesap verecek? Birinci derecede sorumlu olanlar bunların altına imza atanlardır. Bu insanlar yarın İzmir sokaklarında dolaşamazlar. Bir avuç rantçının hakkını koruyacağım diye yüksek binalar yapılması gerektiğini söyleyenlere sesleniyorum. Canla oynamayın. Her şey para değil. Önce insanın can varlığına saygı duyacaksınız. Belediye başkanına soruyorum: Siz bunu Bayraklı halkına, İzmirlilere anlattınız mı? Oy aldığınız insanlara bu yapılır mı?

Haberin Devamı

YARIN:
Son davayı kime, ne zaman açtı?
CHP’yle ilgili neler dedi?
Aktif siyasete dönecek mi?

Yazarlar