Ege MÜZİĞE SUS BELGESİNİ AÇIKLIYORUZ

MÜZİĞE SUS BELGESİNİ AÇIKLIYORUZ

28.03.2011 - 01:00 | Son Güncellenme:

İzmir’in turistik merkezlerinde açık havada müzik yayınını tamamen kaldıran, kapalı mekanlarda ise 23.59’a kadar izin veren Mahalli Çevre Kurulu’ndaki kararın bürokratlarca alındığı ve imzalandığı ortaya çıktı. Valilik onayladıktan sonra kaymakamlıklara ve belediye başkanlıklarına “bilgi edinilmesi” için gönderilen karara sadece İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü temsilcisi şerh koydu

MÜZİĞE SUS BELGESİNİ AÇIKLIYORUZ

HAFTALIK yazarları Hamdi Türkmen, Erol Yaraş ve Erdal İzgi, bu hafta turistik eğlence yerleri ve işletmelerin çeşitli eylemlerle protesto edeceği “Müzik yayını yasağı”nın bürokratlarca değil kentin en üst düzey yöneticilerince alınması gerektiği görüşünde birleşti.Yazarlar, İzmir’de bu hafta gerçekleşen eğilim yoklaması ve aday adaylık başvurularını değerlendirdi
Erol Yaraş: İyi haftalar... Soğuklar bitti, havalar ısındı, yazlık merkezlerde sezon hazırlığı başladı ve müziğe yasak nihayet akıllara geldi.
Bakın, iki haftadır yaptığımız yayınlar nasıl sonuç verdi. Bu hafta, mahalli Çevre Kurulu kararıyla yaz aylarında açık havada hiç müzik yayını yapamayacak olan işletmeler ve eğlence yerleri sahipleri protestoya hazırlanıyor. Kararın gözden geçirilmesini veya iptalini isteyecekler. En azından bir esneklik kazandırılması talebini dile getirecekler. Ama en önemlisi bu kararın kent yöneticileri tarafından değil bürokratlar tarafından alınmasıdır. İşte belgesi, işte imzaları...
Erdal İzgi: Geçen yıl 25 Kasım tarihinde alınan bu karar, birçok işletmenin ipini çeker nitelikteydi ama nihayet farkına varılması sevindirici. Zaten Türkiye’de olaylar hep böyle yaşanıyor. Kararlar alınıyor kimse sesini çıkarmıyor. Ne zaman vakti zamanı geliyor, herkes can havliyle “Yandıkkkk” diyerek ayağa fırlıyor. Bu olay en güzel örneği...
İmzalara baktığınızda kimlerin açıklama yapmaları gerektiğini de göreceğiz, Başta Büyükşehir Belediyesi ve İzmir Ticaret Odası...
Belediye bürokratı sorumlu
Hamdi Türkmen: Olaya dikkat çekmemiz çok ses getirdi. Birileri sessiz kalırken, ısrarla sürdürdüğümüz hak arayışı bugün HAFTALIK olarak ne kadar haklı olduğumuzu ortaya koydu.
Bakın arkadaşlar, Erol Yaraş’ın ele geçirdiği belge iyice sorgulanmalı. Bu belgede ne yazık ki Büyükşehir Belediyesi adına katılan bürokratın imzası var. Hiç şüphesiz, alınan bu karar Aziz Kocaoğlu tarafından da onaylanmıştır.
Suç kimin? Başkan Kocaoğlu’nun değil, toplantıya katılan Büyükşehir bürokratının. Neden imzaladı, nasıl imzaladı?
Hiç mi bu kentin turistik bir kent olduğunu, yaz aylarında, sıcak havada kapalı mekanlarda düğün-nişan, eğlence yapılamayacağını düşünmedi. Bu vatandaş ayda mı yaşıyor?
Yazıklar olsun, yazıklar olsun...
E.Y: İlçe belediyelerin bu kararda imzası yok. Tebligatla durumu bildirmişler. Bazıları itiraz etmiş ama sonuç alamamışlar. Bana göre, bu konuda başta Büyükşehir Belediyesi’nin karara itiraz etmesi, kentin yapısı ve halkın beklentilerini düşenerek imza atmaması gerekliydi. Kararı Çevre Sağlığı Daire Başkanı Yıldız Yılmaz imzalamış. Merak ediyorum; acaba bu karar hakkında Başkan Aziz Kocaoğlu’na bilgi verdi mi? Eğer bildirdi ise Sayın Kocaoğlu’nun bu konudaki görüşü nedir? Özgürlüğün kısıtlanmasının ötesinde, işletmelerin uğrayacağı zarar konusunda ne açıklama yapacak. Aynı şekilde İzmir Ticaret Odası acaba bu toplantıya neden katılmadı. Sonradan öğrendi ise ne tür itirazda bulundu. Bunların kent adına sorgulanması gerekli.
Kararda esneklik sağlanmalı
E.İ: Mutlak haberleri vardır. Ben de senin kadar merak ediyorum. Mutlaka mantıklı ve makul gerekçeleri vardır. Eğer bu karara karşı vali, belediye başkanı, ticaret odası başkanı “Evet, aynen uygulanmalı” diyorsa zaten yapılacak bir şey yok. Herkese geçmiş olsun temennisinde bulunuruz.
Ben yine de bu kararın bir kez daha gözden geçirileceğini, saatlere esneklik kazandırılacağına inanıyorum. Aksi takdirde yaz ayında bu yasağı, yaptırımları ne kadar ağır olursa olsun çoğu işletmenin uymayacağına inanıyorum. Gerginlik, mutsuzluk ve ileriye yönelik tatsızlık, hatta sivil itaatsizlik yaşanacağına şimdiden bu kararın gözden geçirilmesi için üst düzey yönetimlerin acilen bir araya gelmeleri ve mahalli çevre kurulu kararını mantıklı hale getirmeleri gerekir. Temennim budur, olmazsa da diyeceğim yoktur.
H.T: Bir karar önerilmiş ve millet de kuzu kuzu imzalamış. Tekrar ediyorum, bunda ilgili bakanlığın kusuru yok. Kararı sadece ve sadece “koşul” koyarak imzalayan bir tek Kültür ve Turizm İl Müdürümüz var. Endişesini imzasının altına açık açık yazmış. Böyle bir kararı turizme zarar vermeyecek esnekliğin ve önlemlerin alınması koşuluyla imzaladığını gösteren bir not yazmış.
Başka bütün millet uyumuş. Bu karar uygulanır mı, uygulanabilir mi; kimse düşünmemiş. İşte bizim halimiz bu beyler.


Çevre ve Orman Müdürü otoyol projesini bilmiyor
E.Y: Arkadaşlar, İstanbul-İzmir otoyolunun temeli atıldı mı?
E.İ: Ulaştırma Bakanı, muhtemelen yeni dönemde İzmir Miletvekili Binali Yıldırımşehrin göbeğinde attı temeli.
E.Y: Buna rağmen olaydan haberi olmayan bazı bürokratlar var. Üstelik bölge müdürlüğü düzeyinde. Bakın, geçen hafta biz cumhuriyet tarihinin en büyük yatırımlarından bu otoyolu tartışırken, çalışmalar sırasında çevreye saygılı davranılmasını, ağaç katliamı olmaması maden arama ruhsatıyla taş ocaklarının ardı ardına açılmamasını isteyerek, konuya dikkat çekmiştik. Buna da bir açıklama Çevre ve Orman Müdürlüğü’nden geldi.
H.T: Yanıt hakkı olarak da gazetede kullandık.
E.Y: Dikkatinizi çekti mi? Çevre ve Orman Bölge Müdürü İbrahim Çiftçi, yazısında “Kamuoyuna duyurulduğu gibi İzmir-İstanbul arasına karayolu projesi planlanmaktadır. Ancak bu konuyla ilgili bölge müdürlüğümüze herhangi bir proje, izin irtifakı konusunda başvuru yapılmamıştır. Dolayısıyla planlanan karayolunun hangi güzergahtan geçeceği, ne kadar ormanlık alana rast geleceği ve ne kadar ağaç kesimi yapılacağı henüz belli değildir” diyor. Şimdi merak ettiğim konu; Ulaştırma Bakanı hayali temel mi attı, proje yoktu da milleti mi kandırdı, törenler aldatmaca mıydı? Ya bu söylediklerim doğru veya Sayın bürokratımız birşeylerden habersiz.
E.İ: Bana göre bilgi yetersizliği veya iletişim kopukluğu var. Çünkü 7 milyar dolara ihale edilen, artışları, ekleriyle 9 milyar dolarlık projenin planı olmaz mı? Ev yaparken bile statik, elektrik, mekanik projeleri hazırlanıyor. Yol yapılırken, nereden geçeceği, nerelerin kamulaştırılacağı ve güzergahın nasıl düzenleneceği bilinmez mi?
E.Y: Gerçekten izaha mahkum bir açıklama... Yazı, resmen birilerinin otoyoldan habersiz olduğunu ortaya koyuyor. Ya temeli atan bakan habersiz veya bizim bölge müdürümüz. Bu nedenle eğer biz yanlış değerlendiriyorsak, bizi tekzip etsin.
E.İ: Tek sebep,ek veya yetersiz bilgilendirmedir. Ama müdür bey de tanıdığım kadarıyla deneyimli bir bürokrattır ve konusuna hakimdir. Belki de ifade zorluğu çekti, belki de bu yazıyı okumadan imzaladı. Bunun aksi bir şey düşünemiyorum. Büyük projelerde birçok hatalar olacaktır. Siz yakında hukuki davaların nasıl geleceğine bakın. Tek isteğim; bu yolun bir şekilde yapımının tıkanmaması, engellen-memesidir. Çevreye, yeşile saygıyla bir an önce bitirilme-sidir. Ege Bölgesi rahatlayacaktır.
H.T: Çok haklısınız ama burada bir sıkıntı var. Biliyorsunuz biz İzmir’den bakışla; İzmir-İstanbul Otoyolu diyoruz. İstanbullular ise İstanbul-İzmir Otoyolu diyorlar. Proje ihaleye çıkarılırken de başlangıç noktası olarak asma köprünün yapılması, bir başka deyişle İstanbul idi. Ama İZSİAD’ın da katkısıyla İzmir ayağının başlamasına karar verildi.
Çevre Bölge Müdürümüz bu noktada haklı olabilir. Proje başlama noktası İstanbul olduğu için o bölgenin planlarına ve kararlarına öncelik verilmiş olabilir. Aynı şekilde yolun Manisa’dan geçeceği biliniyordu, sonra Turgutlu üzerinden olduğu ortaya çıktı. Müdürümüzün “Bizde böyle bir plan yok” demesi çok hatalı gelmiyor. Bir de İzmir’den temelin atılmasını siyaseten değerlendirebiliriz.
Yine de iki bakanlık arasında koordinasyon eksikliği de muhakkak.
Kişisel görüşüm budur.

Haberin Devamı

Bakanlık ÇED taahhüdü verdi
Geçen hafta gündeme getirilen İzmir-İstanbul otoyol yapımında ÇED raporu aranmayacağı kararına karşı İzmir Barosu’nun girişimi olumlu sonuç verdi. Çevre ve Orman Bölge Müdürü, yazılı açıklamayla plan konusunda bilgilerinin olmadığını bildirirken, bakanlık
Baro’ya gönderdiği yazıda ÇED yönetmeliğine uyacağını iletti.


Aday adayları magazin yıldızları gibi
E.İ: Biraz siyasete girelim ve konuşalım istiyorum. Çünkü, her vakitte, her yerde, her meslekten, her cins ve yaştan kişi artık politikaya odaklanmış vaziyette. Kim aday gösterilecek, hangi parti neoy alacak, hangi şehir kimlere oy verecek?
Memlekette sanki işsizlik, geçim sıkıntısı kalmamış gibi sürekli bunlar konuşuluyor. Her türlü bahis ve senaryo dilden dile dolaşıyor. Gerçi ben bunu demokrasinin güzelliği olarak görüyorsam da, yaşadığımız olaylar ve ortaya çıkan aday adayları açıklamaları ve hareketleriyle siyaseti iyice magazinleştiriyor. Bu da şık olmuyor
H.T: Böyle daha neşeli veya şenlikli değil mi?
E.İ: Bir insan her seçimde başka bir partiden aday olur mu? Üstelik bunu yapanlar da geçmişte milletvekili, belediye başkanlığı ve hatta bakanlık koltuğuna oturan isimler. Sağdaki sola, soldaki sağa atlıyor buna alıştık ama beklenmedik kişiler, beklenmedik şekilde saflarını değiştiriyorlar.
Nedeni?
Milletvekili olabilmek. Nasıl bir hırs, nasıl bir sevdadır? İzmir’deki adaylara baktığınızda, geçmişte TBMM çatısı altından ayrılmış ne kadar isim varsa neredeyse hepsi yeniden aday. Bu koşullarda siyasete güven azalmaz mı, itibar kaybolmaz mı? Politikanın böyle tavırlara sahne olması, demokrasimizi yaralamaz mı? Siyaset biraz ciddiyet, tutarlılık ve ağırlık ister. Bunun için seçmen, politika ve politikacılarla kafa buluyor, sandığa gidince de takım tutar gibi oyunu atıyor. Bu böyle olmamalı. Dolayısıyla da milletvekillerinden hiçbir yarar beklenmiyor. Bir başka örnek de milli futbolcu Tanju’nun AK Parti’den aday adaylığını açıklama komedisi.
E.Y: Tanju muhatabım değil ama bir görüş bildirmek isterim. AK Parti İzmir İl Başkanı bana göre büyük bir hata yapmıştır. Burada kimsenin kişiliğini tartışmam ama ama partiye gelen birinin yaklaşımı, niyeti ve siyasi geçmişi iyi değerlendirmeliydi.

Vatandaş kahkahalarla gülüyor
E.İ: Siyasetin saygınlığını koruma açısından söylüyorum. Konum futbocu Tanju değil, sergilenen olay. AK Parti İl Başkanlığı bu birlikteliğin bir gün önceden duyurusunu yaptı, resimler çekildi. Sonra futbolcu çıktı, “İzmir’de oyları yüzde 10 artırırım” gibi mantığa, akla uymayan açıklamalar yaptı. Biz de basın olarak lafı kabul ettik, komedinin parçası olduk. Siyasetçinin, basının yaptığına sokaktaki vatandaş kahkahalarla gülüyor. Emin olun, seçmen siyasetin de, basının da çok önünde ve değerlendirmeleri daha gerçekçi.

Eğilim dikkate alınacak mı?
Geçen seçimde de AK?Parti’de temayül yoklaması yapılmış, sonuç dikkate alınmamıştı. Şimdi de bakıyorum Ankara’ya bütün adaylar çağrılıyor. Dikkate alınacak olsa ilk sıralarda olanlar çağrılırdı.

E.Y: Madem AK Partiden konuşuyoruz devam edelim. AK parti geçen yıl olduğu gibi bu yıl da bir eğilim (temayül) yoklaması yaptı. Birinci bölgede Bilal Doğan, ikinci bölgede de Mehmet Bayındır birinci çıktı. Şimdi ben merak ediyorum genel merkez bu temayül yoklamasının neticelerini dikkate alacak mı? Eğer almayacaksa bunu neden yaptı? Hatırladığım kadarıyla geçen sene de buna benzer bir olay olmuştu. Yine birinci çıkan yanılmıyorsam il başkanı oldu ama ön sıralardan konmadı.
E.İ: Eğilim yoklamasının bir resmiyeti yoktur. Partiler delege veya üyelerin gazını almak için yapar. Sonra genel merkez bildiğini okur. Bugüne kadar böyle olmuştur. İzmir’de de yapıldı, sıralama belli oldu. Buna göre Ankara bir ve ikinci bölgeden ilk sıradan 13 artı 13 ismi, yedekleriyle birlikte Ankara’ya çağırır ve mülakatını yapardı. Şimdi İzmir’de ne kadar aday adayı varsa hepsi Ankara’ya çağırıldı ve bugün-yarın iki gün boyunca tek tek görüşmeden geçilecek ve ilk soru da “İzmir için hangi sorun önceliktidir?” olacak.
Dolayısıyla eğer yoklama önemli olsaydı, sadece öndeki isimler çağırılırdı. Ayrıca, listeye bakın kadın adaylar ilk 10 içinde görünmüyor. Nasıl bir yoklama? Kadınların hakkı ne olacak. Böyle dengesizliğik olmayacağı için hepsi çağırıldı.
H.T: Erdal haklısın. Birinci gelen Bilal Doğan, geçen seçimde de ilk sıralarda çıkmıştı ama listeye dahi konulmadı.
E.Y: Birinci ve ikinci bölgeden çıkan iki ismi de tanırım ve çalışkanlıkları belli. Hakederek bir noktaya geldiler ama hakederek listede yerlerini alabilecekler mi? Buradaki önemli olan bu sıralamaya genel merkezin ne kadar uyacağıdır. Burada tabanının sesini ne kadar dinleyecek? AK Parti için bu konu gizemli. Ak Parti’de izmir’e getirilmesi düyünülen çok isim var. Bu durumda izmirliler kendi şehrinde yer bulaayacaksa, eğilim yoklamasının anlamı nedir? O zaman resmen bir kandırmaca yapılıyor. Aday adayları da net, doğru ve inandırıcı olmalı. Bazı aday adayları seçilemeyecek sıralarda gazetelere verilen destek için gazetelere ilan vererek kamuoyunu kandırıyorlar. bu da İzmir’e yakışmıyor. Umarım genel merkez bu sıralamalara saygı gösterir ve kendilerini listede görürüz.
H.T: Kısaca; hangi siyasi parti olursa olsun sağlıklı üye kaydına dayalı ön seçim yapmıyorsa, temayül-memayül at bir kenara... Bu olaylar örgütleri oyalamak ve çok hareketli, heyecanlı davranan aday adaylarının gazını almak ve böylece zaman kazanmaktır. Başka hiçbir yararı yoktur, zararı da zaman içinde kendini gösterir. Bu olayda da göreceğiz.
Rejimin yönü oylanacak
Genel merkezlerin bu konuda net olmaları gerekir. Çıkacak ortaya, hangi şehirde hangi yöntemi uygulayacaksa resmen ilan edecek. Bir daha da başın ağrımayacak. AK Parti’de nasıl olsa son kararı Başbakan ve çevresi verecek. Ayrıca şunu belirtmek isterim ki; İzmir’deki seçim kolay olmayacak. Genelde ise yapılacak seçimde bana göre rejimin ileriye yönelik akışı oylanacaktır. Siyasi partiler burada figürandır.
E.İ: Aslında bizlerin konuşması gereken vatandaşın işi, aşı, cebi, boğazı, geçimi, yolluğu, yolsuzluğudur. Gelgelelim herkes seçime odaklandı ve hargün değişen bir gündemle birlikte seçilme kavgasını yaşıyoruz. CHP’de merak ettiğim konu; niçin aday adaylarının başvurusu illerde kabul edilmedi de, hepsi genel merkeze çağrıldı ve bizzat başvuru yapmaları istendi. Yaşamı kolaylaştırmayı söyleyenler, çileyi yaşattı. Acaba, illerde yapılacak başvuruda dosyaların kaybolacağı veya belgelerin eksileceği endişesi mi vardı?
E.Y: Dosyaların kaybolması söz konusu olamaz... Zaten son karar 11 Nisan’da verilecek. Hem iktidar, hem muhalefet partilerinde genel başkanların gönlünden geçen ve yanında görmek istedikleri isimler vardır. Bunların da başvuruları alınacaktır ve son ana kadar da gizli kalacaktır.
H.T: Son günde de sürpriz olarak herkesi şaşırtacaklardır.
Sandık yaklaşınca ortam ısınır
E.Y: Ankara’ya davet olayında üyelerin moral ve motivasyonunun artırılması, Ankara heyecanını yaşamaları da öngörülmüş olabilir. Tabii ki bu işin masrafı olacaktır. Zaten milletvekili olmayı kafasına koyan biri de bu masrafı karşılamak ve elini cebine atmak durumundadır. Bu böyle gelmiş ve böyle de gidecektir. Bana göre de aday adaylarının Ankara’ya çağrılması güzel bir olay.
H.T: Önümüzdeki günlerde birçok senaryo bunun yanısıra iddia ve olaylarla karşılaşacağız. Sandığa gitme günü yaklaştıkça çok olaylar önümüze gelecektir.
E.İ: Tek isteğim, genç ve kadın adayların unutulmamasıdır.
H.T: Önümüzdeki hafta çok sürpriz açıklamalarla okurlarımızın karşısına geleceğimize inanıyorum. Çünkü önemli görüşmeler olacak ve aday adaylarının merak ettiği bir dizi kararlara ışık tutacağımıza inanıyorum.
Bu arada, belediyelerin ikinci yılını doldurduğunu da unutmadık. Önümüzdeki hafta, belediyelerin iki yıllık çalışmalarına ilişkin çok ilginç yorum ve değerlendirmelerimiz olacak.
Herkesin sağlık, huzur ve mutlulukla iyi bir hafta geçirmesi dileğiyle....

Tanju Çolak’ın siyasi çıkış nedeni; kaçak tesisler olabilir

H.T: Olayın boyutları başka... Bir de benden dinleyin.
E.İ: Nerede karışık, tatsız olay var hepsinin sahnesi nedense hep İzmir... Talihsizlik...
H.T: Tanju’nun özel hayatı beni ilgilendirmez. Ben AK Parti İl yöneticileriyle konuştum. Olay şöyle: Tanju Çolak İzmir’de parti il başkanını ziyaret isteğini bir aracı vasıtasıyla iletiyor. Başkan Akay da “buyursun gelsin” diyor. Tanju da “Gelmem için davet yapılsın” diye bastırınca il yönetimi yazılı davette bulunuyor. Yanlışlıklar burada başlıyor. Ziyaret gerçekleşiyor, resimler çekiliyor. Başkan “kapımız herkese açık” diyor ama aday adaylığı konusunda böyle bir durumun olmadığını söylemiyor.
Ertesi gün Tanju basın toplantısı düzenliyor, “Partinin oylarını artırırım” diyerek aday olduğunu anlatmaya çalışıyor. Yani daha adaylık gibi bir durum söz konusu değil. Ertesi gün bu kez AK Parti İl Başkanı yazılı açıklamayla kendisinin İzmir’de aday adayı olmadığını anlatıyor. Paki, Tanju bunları neden yapıyor? İzmir’den aday olma isteğinin sebebini kimse araştırdı mı?
E.Y: Neden?
H.T: Neden Samsun veya İstanbul’dan aday adayı değil. Bence bazı insanlar kendilerini aday adayı gösterip bazı şeyler elde etmeyi amaçlıyorlar.
Tanju, İzmir Bornova’da ciddi bir para harcayarak spor tesisleri yaptı. Ama yasal değil, kaçak. Tesis mühürlendi ve Bornova Belediyesi’nce yıkım kararı alındı. Anladığım kadarıyla siyasi hava yaratıp buradaki tesislerini kurtarma sevdasında. Yoksa Tanju Çolak neden İzmir’den aday olsun ki? zaten AK Parti’nin de İzmir’den aday göstereceğini hiç sanmıyorum.

GÖRÜŞ, ÖNERİ VE TEPKİLERİNİZİ GÖNDERİN, PERŞEMBE GÜNÜ YAYINLAYALIM