Ege O zat-ı muhterem muhatabım değildir...

O zat-ı muhterem muhatabım değildir...

19.05.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:

Aziz Kocaoğlu, İzmir için logo hazırlatan Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş’ı sert dille eleştirdi: Onunla ne paraya bakışım, ne insana bakışım uyar. Hiç bir konuda, kesişemeyiz. Ayrı kişiliklerin insanlarıyız

O zat-ı muhterem muhatabım değildir...

Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye Baş­ka­nı Aziz Ko­ca­oğ­lu, Do­ğan Ga­ze­te­ci­lik Ege Bü­ro­su’nun ya­zı iş­le­ri kad­ro­su ve ya­zar­la­rıy­la bir ara­ya gel­di. Ko­ca­oğ­lu, İz­mir’in lo­go tar­tış­ma­sın­dan, CHP için­de­ki kav­ga­la­ra, aday­lı­ğın­dan, sos­yal yar­dım­la­ra, met­ro ça­lış­ma­la­rın be­le­di­ye­nin fi­nan­sal yö­ne­ti­mi­ne ka­dar bir di­zi so­ru­yu ya­nıt­la­dı. Ko­ca­oğ­lu, çar­pı­cı açık­la­ma­lar yap­tı. Ko­ca­oğ­lu, İz­mir için lo­go ör­nek­le­ri ha­zır­la­tıp in­te­net üze­rin­den halk oy­la­ma­sı­na su­nan Ti­ca­ret Oda­sı Baş­ka­nı Ek­rem De­mir­taş için sert ko­nuş­tu, “O za­tı muh­te­rem­le, be­nim ya­şa­mı­mın hiç­bir ke­si­ti uy­maz. Ne ki­şi­lik an­la­yı­şım uyar, ne pa­ra­ya ba­kı­şım uyar, ne in­sa­na ba­kı­şım uyar. Ne işe, ken­te ba­kı­şım uyar... Hiç bir ko­nu­da, bir nok­ta­da ke­si­şe­me­yiz. Ay­rı dün­ya­la­rın in­sa­nı­yız, ay­rı ki­şi­lik­le­rin in­sa­nı­yız” de­di. Ko­ca­oğ­lu, kı­sa sü­re ön­ce CHP İl Baş­ka­nı Ke­mal Ka­ra­taş’ın önün­de, Ga­zi­emir’de çı­kan “par­mak kop­ma­sı ve ku­lak ke­sil­me­siy­le” bi­ten kav­ga iliş­kin  de “re­za­let” ben­zet­me­sin­de bu­lun­du, “Be­nim şah­si ka­na­atim, ola­ya kim se­bep ol­duy­sa ol­du; hep­si­ni ka­pı­nın önü­ne ko­ya­rım. CHP’de si­ya­set yap­tır­mam” de­di. Ko­ca­oğ­lu, par­ti­nin içiş­le­ri­ne doğ­ru­dan mü­da­ha­le et­me­di­ği­ni vur­gu­la­dı, “Ko­nu­nun mu­ha­tap­la­rıy­la, ka­rar ve­ri­ci­le­riy­le, hiç de ar­ka­ma bak­ma­dan ga­yet net ko­nu­şu­yo­rum. Ama onun öte­sin­de bir­şey yap­ma gi­bi bir lük­süm yok” de­di. Ko­ca­oğ­lu, “İzmir için CHP’nin ka­le­si” di­ye dü­şü­nüp ça­lış­ma­ma­nın yan­lış ol­du­ğu­nu be­lirt­ti, “Hiç bir se­çi­min ka­le­si yok­tur” di­ye ko­nuş­tu, aday­lık için de “Bay­kal’dan işa­ret al­ma­dım” de­di. Ko­ca­oğ­lu’na yö­nelt­ti­ği­miz so­ru­lar ve al­dı­ğı­mız ya­nıt­lar şöy­le:

Ay­rı dün­ya­la­rın in­san­la­rı­yız
Şu sı­ra­lar bir lo­go tar­tış­ma­sı kop­tu. İz­mir Ti­ca­ret Oda­sı Baş­ka­nı Ek­rem De­mir­taş’ın yap­tır­dı­ğı, in­ter­net üze­rin­den halk oy­la­ma­sı­na sun­du­ğu İz­mir lo­ga­la­rın­dan söz edi­yo­rum. Eleş­ti­ri­ler ol­du. Ek­rem Bey de ya­nıt ver­di. “Han­gi yap­tı­ğı­mız iş tep­ki gör­me­di ki, kim­se eli­ni ta­şın al­tı­na koy­mu­yor. Eleş­ti­ri­ler bi­zi yo­lu­muz­dan dön­dü­re­mez. Ne be­le­di­ye­ye, ne va­li­li­ğe amb­lem ya­pı­yo­ruz. Ken­tin ku­rum­sal kim­li­ği­ni oluş­tu­ru­yo­ruz” de­di. Siz ne­ler söy­ler­si­niz.
- O ko­nu­da bi­li­yor­su­nuz uzun sü­re­dir ses­siz ka­lı­yo­rum. Baş­ka ko­nu­lar­da da ses­siz kal­ma­yı yeğ­li­yo­rum. Ve bu­na de­vam ede­ce­ğim. 

Ek­rem Bey, “Be­le­di­ye­ye amb­lem yap­mı­yo­ruz” ifa­de­si kul­lan­dı­ğı için di­rekt sor­ma ge­re­ği­ni his­set­tik.
 - Ta­bi­i, bir ar­ka­da­şı­mız böy­le bir ih­ti­ya­cın var ol­du­ğu­na ka­rar ver­miş ve ken­di­si böy­le bir ça­lış­ma­yı yü­rü­tü­yor. Bu, evet ne Bü­yük­şe­hir’in lo­go­su­dur, ne de şeh­rin lo­go­su­dur.

Ye­ni bir lo­go­ya ih­ti­yaç var mı­dır? Var­sa na­sıl ya­pı­lır, yön­te­mi ne ol­ma­lı­dır?
 - Ba­kın ben şu ka­da­rı­nı söy­le­ye­yim ve bu ko­nu­yu ka­pa­ta­lım. Si­zin ka­set­ti­ği­niz za­tı muh­te­rem­le, be­nim ya­şa­mı­mın hiç­bir ke­si­ti uy­maz. Ne ki­şi­lik an­la­yı­şım uyar, ne pa­ra­ya ba­kı­şım uyar, ne in­sa­na ba­kı­şım uyar. Ne işe, ken­te ba­kı­şım uyar, uy­maz uy­maz uy­maz... Bu­nu çu­ğal­ta­bi­li­rim. Ve biz kent için, ken­tin ge­ne­li için doğ­ru iş­ler yap­tı­ğı­mı­za ina­nı­yo­ruz. Bu doğ­ru iş­le­ri yap­ma­ya de­vam ede­ce­ğiz. Bi­zim dı­şı­mız­da­ki ki­şi­le­rin ne yap­tı­ğı, ne et­ti­ği, ne­ler yap­ma­ya ça­lış­tı­ğı bi­zi il­gi­len­dir­mi­yor. Hiç­bir ko­nu­da, bı­ra­kın be­le­di­ye baş­kan­lı­ğı­nı, hiç­bir ko­nu­da o zat be­nim mu­ha­ta­bım ola­maz. Net söy­lü­yo­rum; hiç­bir ko­nu­da ola­maz. Eğer ce­vap is­ti­yor­sa­nız, ce­vap bu­dur. Hiç bir ko­nu­da, bir nok­ta­da ke­si­şe­me­yiz. Ay­rı dün­ya­la­rın in­sa­nı­yız, ay­rı ki­şi­lik­le­rin in­sa­nı­yız. Bil­mem an­la­ta­bi­li­yor mu­yum? Da­ha baş­ka bir­şey söy­le­mek is­te­mi­yo­rum.

Bir de CHP’de tar­tış­ma­lar bit­mi­yor. Hat­ta kan akı­yor, par­mak­lar ko­pu­yor, ku­lak­lar ke­si­li­yor. Par­ti içi toh­lan­tı­lar­da ağ­za alın­ma­ya­cak söz­ler söy­le­ni­yor. Za­man za­man si­zin de il baş­ka­nı (Ke­mal Ka­ra­taş) ana­sın­da sert  po­le­mik­ler ya­şa­nı­yor. Ba­sı­na ka­pa­lı Be­le­di­ye Mec­li­si’nin bir CHP Gru­bu top­lan­tı­sın­da da kı­sa sü­re ön­ce ben­zer ger­gin­lik ya­şan­dı.
- Kan akıyor diyor sunuz...

Evet, kan akı­yor. Ga­zi­emir’de­ki top­lan­tı­da...
- Par­ti­min aley­hin­de hiç­bir söz söy­le­mem, hiç­bir ak­si dav­ra­nış­ta bu­lun­mam. Geç­miş­te de bu­nu gös­ter­dim. Ve par­ti­li­li­ği­mi de kim­se­ye tar­tış­tır­mam. Has­bel ka­der, ço­cuk­luk­tan be­ri bu işin içe­ri­sin­de­yim. Ai­le­den ge­len bir­şey. Ya­ni be­nim me­zi­ye­tim ol­du­ğu için de­ğil, ai­le­den ge­len bir­şey. Şim­di be­nim grup­ta yap­tı­ğım ko­nuş­ma fark­lı bir­şey­dir. Kim bu­nu hak et­se, ay­nı ce­va­bı ay­nı şid­det­te ve­rir. Bu, ay­rı bir­şey­dir. Be­le­di­ye­ci­lik ta­ri­hin­de “Be­le­di­ye Mec­lis Üye­le­ri dos­ya ta­kip et­me­ye­cek” di­yen ada­mım ben, mec­lis kür­sü­sün­de. Ör­ne­ği var­sa gös­te­rin ba­na. Be­nim be­le­di­ye­ci­lik an­la­yı­şım, iş yap­ma an­la­yı­şım, yö­ne­ti­ci­lik an­la­yı­şım, ku­ru­mu­mum­da ha­ta ya­pıl­ma­ma­sı üze­ri­ne­der. Ya­ni bi­le­rek ha­ta ya­pıl­ma­ma­sı için aza­mi gay­ret gös­ter­mek­tir. Can­la baş­la ça­lış­mak­tır. Bu­nun için de her tür­lü ris­ki gö­ze alı­rım. Ve dört se­ne­dir de alı­yo­rum. Ba­kın ben ki­şi­yi eleş­ti­re­bi­li­rim, sert söz­ler söy­le­ye­bi­li­rim. Ama be­nim ağ­zım­dan kü­für çık­maz, öy­le aca­yip laf­lar çık­maz. Bu­nun şa­hi­di yok­tur. Ya­ni ben öy­le şey bil­mem. Ama ha­ket­ti­ği ka­dar da ağır laf ede­rim. On­dan da hiç te­red­düt et­mem. 

Ga­zi­emir’de ya­şa­nan ke­pa­ze­lik­tir

Di­ğer ko­nu­ya gel­di­ği­miz­de, ya­ni Ga­zi­emir’de­ki ko­nu­nun na­sıl ge­liş­ti­ği­ni, na­sıl bit­ti­ği­ni bil­mi­yo­rum. Ama baş­tan so­na ke­pa­ze­lik­tir di­yo­rum. Na­sıl ge­liş­ti, üze­rin­de bi­le dur­ma­dım. Kim­se­yi bi­le din­le­me­dim. Ya­ni ne­yi­ni din­le­ye­ce­ğim bu ola­yın. Her­kes ken­di­ne gö­re bir yo­rum­da bu­lu­na­cak. Ve o gün­den bu­gü­ne ka­dar ben Ga­zi­emir’den kim­sey­le ko­nuş­ma­dım. He­le bu ko­nu­yu hiç kim­sey­le ko­nuş­mu­yo­rum. Ko­nu­şu­la­cak bir­şey yok çün­kü; re­zil­lik bu.
Hep­si­ni ka­pı­nın önü­ne ko­ya­rım

Bu so­ru­nu aş­ma şan­sı yok mu?

 - Ba­kın, be­nim bu tür olay­la­rı tas­vip et­mem müm­kün de­ğil. Söy­le­di­ği­mi bir şey var, her ku­rum ken­di­ni ko­ru­mak zo­run­da­dır. Her ki­şi gi­bi... Biz de ken­di­mi­zi, he­pi­miz ko­ru­mak zo­run­da­yız. Ne­ye kar­şı? Bi­ze ge­le­cek kö­tü­lük­le­re kar­şı. Ha­ta yap­ma­mak zo­run­da­yız. Çün­kü ha­ta, baş­ka kö­tü­lük­le­re de sü­rük­ler. Ku­rum­lar­da  böy­le­dir; si­ya­si par­ti­ler de bir ku­rum­dur. Bun­la­rın sa­vun­ma me­ka­niz­ma­la­rı var­dır.  Bir si­ya­si par­ti­de, di­sip­lin me­ka­niz­ma­sı­nı par­ti­nin ge­le­ce­ği­ni ko­ru­mak için, par­ti­yi za­rar­lı un­sur­lar­dan arıt­mak için kul­lan­mak zo­run­da­dır. Be­nim şah­si ka­na­atim, ola­ya kim se­bep ol­duy­sa ol­du; hep­si­ni ka­pı­nın önü­ne ko­ya­rım. CHP’de si­ya­set yap­tır­mam. Git­sin baş­ka yer­de yap­sın. Ya­ni bu­nu yap­tı­ğı­nız za­man ku­rum­lar te­miz­le­nir, bu­nu yap­tı­ğı­nız za­man o sis­tem ça­lı­şır. Bu­nu yap­mı­yor­sa­nız, eğer ken­di­ni­zi ye­ni­le­mi­yor­sa­nız, siz de ba­tar­sı­nız.

Par­ti­nin içi­ne mü­da­ha­le et­mem

Ye­rel se­çim­de CHP’nin tek­rar ik­ti­dar­da ka­la­bi­le­me­si için iki önem­li gös­ter­ge var. Bi­ri; bü­yük­şe­hir be­le­di­ye baş­ka­nı ola­rak si­zin per­for­man­sı­nız, si­zin ba­şa­rı­nız.. İkin­ci­si; bu­ra­da­ki ör­gü­tün doğ­ru düz­gün ça­lış­ma­sı. Bir yap­tı­rım gü­cü­nüz var mı? Ba­zı me­ka­niz­ma­la­rı siz bu ko­nu­da dev­re­ye gir­me­si için...
- Efen­dim, ba­kın, il baş­ka­nı bu me­ka­niz­ma­la­rın ba­şı­dır. Ge­nel mer­ke­zi ve ge­nel baş­ka­nı tem­sil eder. Ve ör­gü­tün en üst dü­zey­de­ki is­mi­dir. Bi­zim par­ti tü­zü­ğü­mü­ze gö­re de, grup baş­ka­nı­dır il baş­ka­nı. Be­le­di­ye Baş­ka­nı, hem par­ti için­de de­le­ge­dir, gö­rev­le­ri­ni ya­par, Be­le­di­ye baş­ka­nı par­ti­nin ye­rel yö­ne­tim fel­se­fe­si­ne gö­re hiz­met­ler üre­tir. Ama par­ti içe­ri­si­ne mü­da­ha­le et­mez. Ya­ni, be­le­di­ye­de­ki mev­ki­ini ku­la­na­rak par­ti içi­ne mü­da­ha­le et­mez, et­me­si de doğ­ru de­ğil­dir.
Ben de bu­gü­ne ka­dar, her ne ka­dar de­di­ko­du çık­tıy­sa da “Aziz mü­da­ha­le et­ti” di­ye, hiç­bir il­çe kon­gre­si­ne ve il kon­gre­si­ne mü­da­ha­le et­me­dim, et­me­yi de doğ­ru bul­mu­yo­rum. Be­nim an­la­yı­şım böy­le. Bu­nu par­ti­nin hi­ye­re­ar­şi­si içe­ri­sin­de, ya­pı­lan bu tür ha­ta­la­rın ce­za­sız kal­ma­ma­sı ge­re­kir. Bi­zim il baş­kan­lı­ğı gö­re­vi­ne mü­da­ha­le et­me gi­bi bir du­ru­mu­muz söz ko­nu­su ola­maz. Ama bi­zim esas gö­re­vi­miz ve mü­ca­de­le et­ti­ği­miz şey bu­dur: Doğ­ru iş­ler ya­pa­rak, doğ­ru du­ra­rak, her­han­gi bir şa­ibe­ye bu­laş­ma­dan ça­lı­şa­rak, üre­te­rek, ken­te iyi hiz­met­ler ya­pa­rak par­ti­nin bay­ra­ğı­nı da­ha yu­ka­rı­ya çek­mek­tir. Bi­zim ba­şa­rı­mı­zın öl­çü­sü bu­dur. Bir de­fa inan­mış bir sos­yal de­mok­ra­tım. Bu fel­se­fe­yi gü­dü­yor mu­yum? Bu fel­se­fe­yi be­le­di­ye­ci­lik­te, ya­şam­da, kos­ko­ca bir met­ro­pol­de uy­gu­la­ya­bi­li­yo­rum. Pro­je­le­re böy­le mi ba­kı­yo­rum, yok­sa iş­te “Ya şu  be­nim ar­ka­da­şım­dır, şu­ra­da şu imar işi var­dı onu ya­pa­lım, öbü­rü­nün ora­da işi var onu ya­pa­lım, ya da şu­nun nak­li­ye işi var iha­le­yi ona mı ve­re­lim...” İş­te bu iş­le­re ba­kı­yor­san ay­rı bir­şey­dir. Ama düm­düz, hiç­bir şe­kil­de ka­fa­sın­da so­ru işa­re­ti ol­ma­dan, ya­hut onu ona giy­dir­me­den, üst üs­te koy­ma­dan işi­mi­zi ya­pı­yor­sak, doğ­ru pro­je­ler üre­ti­yor­sak, mut­la­ka bu ka­dar pro­je içe­ri­sin­de ak­sa­yan da ola­cak, ge­ci­ken de ola­cak, mü­te­ah­hit de ka­ça­cak, öbü­rü de ge­le­cek.

Kimsenin hakkını yemiyoruz
Bir Ali­ağa-­Men­de­res di­yor­su­nuz, 10 ta­ne iha­le var. 10 ay­rı mü­hen­dis var. Her mü­hen­di­sin al­tın­da 45 ta­ne alt ta­şe­ron var. Biz, vic­da­nen doğ­ru şey­ler yap­tı­ğı­mı­za, bi­le­rek kim­se­nin hak­kı­nı ye­me­di­ği­mi­ze, bi­le­rek kim­se­ye hak­kı ol­ma­yan şe­yi ver­me­di­ği­mi­ze emi­niz. Mut­la­ka bu ka­dar işi ya­par­ken ufak te­fek ha­ta­la­rı­mız ola­cak­tır. Ama bun­la­rın hiç­bi­ri­si bi­le­rek ve is­te­ye­rek ya­pıl­ma­mış­tır. Bu­nun vic­da­ni hu­zu­ru içe­ri­sin­de­yim ve açı­ğım. Onun dı­şın­da ken­ti yo­ra­maz­sı­nız. Kent­li­yi yo­ra­maz­sı­nız. Kent­li­ye ne­ga­tif ener­ji sal­gı­la­ya­maz­sı­nız. Kent­li­yi aç­ma­za, zor­lu­ğa so­ka­maz­sı­nız. Za­ten sa­bit ge­lir­li­nin du­ru­mu ma­lum. O ka­dar zam üze­ri­ne biz ula­şı­mı ha­la ne ya­pa­ca­ğız da bu mil­le­te bir de biz ya­ra vur­ma­ya­ca­ğız. Ben­zin al­mış ba­şı­nı git­miş; dört se­ne­de yüz­de 115 art­mış. Ye­dek par­ça­da yüz­de 170’e 180’e va­ran ar­tış­lar var. Bun­lar eli­miz­de. Biz ise ha­la ula­şı­mı süb­van­se et­me­ye ça­lı­şı­yo­ruz. Va­tan­da­şın ce­bi­ne 50-100, her ney­se ne­fes al­dır­mak için... İn­san­lar bu du­rum­day­ken, ora­da bir si­ya­si par­ti­li­nin olay çı­kar­ma­sı, öbür ta­raf­tan bir baş­ka­sı­nın baş­ka bir şe­kil­de su­ni gün­dem­ler ya­ra­ta­rak or­ta­lı­ğı ka­rış­tır­ma­sı, efen­dim bil­mem ki­min bil­mem ne yap­ma­sı... Ya­ni bun­lar ken­te za­rar ve­ri­yor. Ken­ti po­zi­tif ener­ji­den, ne­ga­tif ener­ji­ye dö­nüş­tü­rü­yor. Ve kent bun­dan za­rar gö­rü­yor.
İl bi­na­sı Koç’a açıl­ma­lıy­dı

Bu­lun­du­ğu­nuz po­zis­yon ge­re­ği ta­bi ki par­ti il­gi­li ko­nuş­ma­la­rı­nı­zı bel­li bir pren­sip çer­çe­ve­sin­de ya­pı­yor­su­nuz. Ama CHP ör­gü­tü­nün cid­di so­run­la­ra sa­hip ol­du­ğu­nu bi­li­yo­ruz. Ta­bii ki il­çe ör­güt­le­ri­ne, il ör­güt­le­ri­ne mü­da­ha­le et­me­ni­zi kas­tet­mi­yo­ruz ama za­man za­man si­zin de bu ko­nu­da po­zis­yon al­dı­ğı­nız ol­du. İl Baş­ka­nı Ala­at­tin Yük­sel gö­rev­den alı­nın­ca tep­ki gös­ter­di­niz. Bu par­ti mu­ha­sır me­de­ni­yet po­zis­yo­nuy­la var olan bir par­ti. Bir ge­nel baş­kan ada­yı il baş­kan­lı­ğın­da top­lan­tı ya­pa­ma­dı, si­zi zi­ya­ret et­ti, soh­bet et­ti­niz. Bu man­za­ra ka­mu­oyu­nun gö­zün­den de kaç­mı­yor.
 - Sö­zü­nü et­ti­ği­niz (Atil­la Koç) 5 se­ne TBMM Grup Baş­kan Ve­kil­li­ği yap­mış bir in­san. Ve şu an­da da bu par­ti­nin mil­let­ve­ki­li ise il bi­na­sı­nın açıl­ma­ma­sı tas­vip edi­le­cek bir ko­nu de­ğil­dir ta­bi ki. Onu kim­se kal­kıp da sa­vu­na­maz.

Ka­rar ve­ri­ci­le­re an­la­tı­yo­rum 
Bu par­ti­ye hu­zu­run gel­me­si için kat­kı­la­rı­nız ola­mı­yor mu?
- Efen­dim, her­ke­sin bir mi­za­cı var­dır. Ka­mu­yo­un­da bel­li şey­le­ri tar­tış­ma­yı sev­mi­yo­rum. Bu is­ter­se­niz hü­kü­met üye­si ol­sun, is­ter­se­niz par­ti üst dü­zey yö­ne­ti­ci­si ol­sun, kim olur­sa ol­sun... Bu ko­nu­nun mu­ha­tap­la­rıy­la, ka­rar ve­ri­ci­le­riy­le ben her tür­lü ko­nu­yu ga­yet net, hiç de ar­ka­ma bak­ma­dan ga­yet net, “ya ya­rın da ba­na bu iş­te fa­tu­ra çı­ka­rır mı?” de­me­den tüm açık­lı­ğıy­la, tüm çıp­lak­lı­ğıy­la so­mut ve­ri­ler­le ko­nu­şu­yo­rum. Be­nim için onu hiç kim­se en­gel­le­ye­mez. Ben doğ­ru bil­di­ğim şey­le­ri söy­le­rim.  Ama onun öte­sin­de bir­şey yap­ma gi­bi bir lük­süm yok.

Haberin Devamı

Çok aday çıksın
Adaylık konusunda ne diyorsunuz? Gerek partinizden, gerekse de diğer partilerden bir çok isim dolaşıyor.
- İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Türkiye’deki en ulvi görevlerden biridir. Böyle bir göreve talip olacak insan sayısının mutlaka  çok olması gerekir. Ve herkesin bu göreve, proje yaparak, kent, tanıyarak hazırlanması gerekir. Ne kadar aday çok olursa, bence o kadar iyi olur. Bütün samimi dileklerimi söylüyorum. Hem Cumhuriyet Halk Partisi’nden, hem Adalet Kalkınma Partisi’nden, hem Miliyetçi Hareket Partisi’nden hem Demokrat Parti, hem   Demokratik Sol Parti’den... Bütün siyasi partilerimizden ciddi adaylar çıkması doğaldır. Olması gerekir, Olmazsa hatadır. Ben de aday sayısının fazla olmasından yanayım. Daha önce de belittiğimi gibi, seçime 6 ay kala  çok anormal birşey olmazsa, ülkede olağanüstü birşey, bir süreç olmazsa kendi durumumu açıklayacağım.   Ya “adayım” diyeceğim, ya da  “aday değilim” diyeceğim.

Haberin Devamı

Baykal’dan işaret almadım
Sayın Deniz Baykal, şu sıralar İzmir’e her gelişinde şahsınıza yönelik övgü dolu sözleri kullanıyor. Bu durum “CHP’nin adayı yine Aziz Bey olacak” diye yorumlanıyor ya da böyle bir beklentiye neden oluyor. Deniz Bey  sizi mi işaret ediyor?
- Sayın Genel Başkan’ın tevecühüne tabi ki çok teşekkür ediyorum. Lütfettiler, sağolsunlar... Son iki gelişinde de bizi onore ettiler. Ama ben bundan “Adayım Aziz Kocaoğlu” işaretini almadım. Yani böyle bir işaret almadım. Zaten şu an daha erken bunun için. Zaman ne gösterir, ne olur, ne biter, onu süreç içerisinde yaşayıp göreceğiz.

Seçimin kalesi yoktur
İzmir, sosyal demokratlar için   bir simge oldu. Kimileri “Son kale”  diye adlandırılıyor. CHP’nin İzmir’de seçimi kazanması kolay mı?
 - Her seçim çok bilinmeyenli bir denklemdir. Birçok faktör var. Sizden kaynaklanan çok sınırlı faktörler ve sizin dışınızdaki sonsuz faktörler... Bunları yönlendirmeniz gerekmektedir. Eğer doğru duruşları, doğru yöntemi uygularsınız seçimi kazanırsınız. Ama “burası kaledir, ben ne yapsam bu seçimi kazanırım” diye bir anlıyış içerisine girerseniz, hiçkimsenin oyu kimsenin cebinde değildir, kalesi falanda yoktur. Seçimi de kaybedersiniz. Burada bütün    mücadele bütün çalışmalar bu kentte yaşayan hemşehrilerimizin yaşam standardını yükseltmek için yerelde kalkınmayı sağlamak için yapacaklarınızın doğru olması ve genel kabul görmesi,  etkilerinin alınmaya başlamasıdır. Biz bunu yapabilirsek seçimi alma şansımız vardır. Ama bunları yapmazsak, sırça köşkte oturursak, elimizi sıcak sudan soğuk suya sokmazsak olmaz... Benim görüşüm budur. Çalışırsanız, üretirseniz İzmir, sosyal demokratların yerelde iktidarı ile devam eder, çalışmazsanız üretmezseniz başka bir siyasi partinin iktidarına geçer. İşte “Sson kaleye bunu bırakmayalım”,  ben böyle bir şeyi kabul etmiyorum. Çalırsak üretirsek kentliye   yararlı olursak iddiamız olur.  Öbür türlü iddamız bile olmaz. 

Bir kesimde AKP gelmesin diye, kaygılalar var. Bir taraftan da AKP İzmir’i çok istiyor. Bu durum  üzerinizde yük bindir miyor mu?
 - O yük göreve geldiğimiz  günden üzerimizde. Bunun  bilinciyle çalışıyoruz.