Ege Oylarımızı yüzde 70’in üzerine çıkarabiliriz

Oylarımızı yüzde 70’in üzerine çıkarabiliriz

09.11.2009 - 01:00 | Son Güncellenme:

“Kocaoğlu, metroyu da, diğer yatırımları da göreceksiniz bitirecek. Sadece 5-6 ay zamana ihtiyacı var”

Oylarımızı yüzde 70’in üzerine çıkarabiliriz

Konak’ı Kızıl Meydan’a benzetmek... Saat Kulesi, Konak Camii ve Hükümet Konağı’nın yerlerini değiştirmek... Zafer takı yapıp, Agora’ya kadar uzanan Şanzelize’ye benzer bulvar açmak...
Yeşildere’yi Teksas’ın The River Walk bölgesine çevirmek... Tüm bunlar, CHP eski İl Başkanı Kemal Karataş’ın bir dönem tartışma yaratan projeleriydi. İl başkanı olduğu dönemde; partilisi Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’yla zaman zaman karşı karşıya gelmesi, projeleri ve sivri dilliliğiyle çok konuşuldu Karataş. Konak Belediye Başkan adaylığı, il başkanı görevini yasal süre içerisinde bırakmadığı için iptal edildiği günlerde de gündemdeydi. CHP’de kongre takviminin başladığı şu günlerde Karataş’la sohbet ettik.


Başkanlık döneminizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Çok çalkantılıydı. Herkesin konuştuğu, beğenenin, beğenmeyenin, atışmaların da olduğu bir dönem geçirdim. İzmir’de oy grafiğinin düştüğü dönemde göreve geldim. Yükseltmek için çalışmaya başladım. Önce partiyi toparlamam lazımdı. İzmirli seçmene uygun bir CHP olmalıydı. Yadırgayanlar, çıkışlarımı eleştirenler oldu. Hiç aldırış etmedim. Önemli olan seçimleri kazanmaktı.

“30’da 30 yapardık”

Aday belirleme süreci nasıl yaşandı?
- Bu çalışmaları yaparken adayların belirlenmesinde de farklı bir profil çizdim. Bir ilçede aday belirlemek kolay değilidir. 10-15 aday adayın olduğu bir ilçede, cesaret edip de birisini işaret etmek, arkasında durmak, genel merkeze kabul ettirebilme mücadelesi vermek yürek ister. ‘Bana ne’, ‘Bana dokunmayın’la il başkanlığı dönemini geçiren arkadaşlarımız oldu. Cesur hareket etmeyi, partimin atak yapmasını istiyordum. ‘30 belediyeyi kazanacağım’ diye slogan yarattım. Alay edenler, gülenler oldu. Milletvekillerinin, bazı belediye başkanlarının bile, ‘Başkan amma attın’ diye konuştuğunu biliyorum. Ama ben çok araştırdım. Halkın içerisinde, ilçelerde çalışarak bunları tespit ettim. Bazı yerlerde adayların belirlenmesini tesadüflere bırakmadım. Adayı örgütüme buldurttum, örgütümle kaynaştırttım ve halkıma seçtirttim. Başkanlığım devam etseydi, 30’da 30 yapacaktım.

Siz olmadığınız için mi İzmir’in 30 ilçesini değil de 28’ini kazandı CHP?
- Ondan gitti. Bayındır’ı almıştık. İl örgütü zamanında seçim kurulunda itirazı yapmadığı için, Yüksek Seçim Kurulu, ‘Zamanında itiraz yapılmadığı için, CHP’nin kazanmış olmasına rağmen AKP’li adayın kazanmasına’ diye karar aldı. Tire’de de bir talihsizlik yaşandı. Bu çalışmaları tabana, halkın taleplerine bakarak yaptım. Atarak değil. Her şey bitmişti. Adaylar belirlenmişti. Örgüt hazırdı.

Seçimlerden bu yana hem ilde hem ilçelerde CHP’de sular bir türlü durulmadı? Ne oluyor?
- Hayretle izlediğim şeyler oluyor. İzmir’i biz yönetiyoruz, iktidarız. Ve sorunlar yaşıyoruz. Arkadaşlarımızı eleştirmek için söylemiyorum ama bir güven bunalımı yaşanıyor. Herkes, herkesin ayağını kaydırma derdinde. Kongre sürecinde, partiyi yönetmek yerine, hesaplar yapılıyor. Bir ilçede sorun varsa, o sorunu çözmek yerine ‘Aman birinin ayağına basarım o da gider delege olur’ gibi düşünceler var. Şu an yöneten arkadaşlarımız; partinin ilkelerine, tüzüğüne bağlı bir şekilde yönetmeyi düşünmeleri gerekirken, ‘Beni desteklemesi gereken adamın nasırına basarım, benim karşıma geçer’ düşüncesinde. Bu tavırlar İzmir seçmenini rahatsız etmeye başladı. Büyük bir uyum, koordinasyon, birlik beraberlik olması gerekirken, incir çekirdeğini doldurmaz sebeplerden kamuoyuna yansıyan şeyleri görüyoruz. Olamaz böyle şey. Bu yüzden parti karışıyor.Üzülüyorum. Yöneticiler, koltuktan ayrılacakları son güne kadar partiyi iyi temsil etmelidir. Kongre hesapları ayrı. Zaten o çalışmayı yaparsanız başarı gelir. Oy endişesi yanlış. Asıl o, sizi o koltukta bırakmaz.

Burada Kent A.Ş. işçileriyle yaşananlara bir gönderme var mı?
- Kent AŞ işçilerinin sorunlarını yaşadık. Sosyal demokrat bir parti CHP. Emeğe, işçiye, çalışanlara dayalı bir parti. Bu parti, bir işçi sorununu çözemez konumuna düşüyor İzmir’de. Böyle birşey kabul edilebilir mi? Bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Çözülemedi, çözülemedi, çözülemedi... Sonra işçiler dayanamadılar, kendi kendilerini çözdüler. Tabii onları kullananlar var. Onlar öğrendiler. Ayakları suya erdi tabii... Ama yazık oldu insanlara. Sendikalar, bazı siyaset adamları kullandı. Onları tahrik edenler şimdi ortada bırakıverdiler.

Sizce ne yapılmalı? CHP’nin ihtiyacı ne?
- CHP’nin sağduyuya ihtiyacı var. Kavgasız, uzlaşarak, anlaşarak her yerde kongrelerini yapmalı. Ve bu kongrelerden partiyi genel seçime hazırlayacak kadroları çıkarmalı. Çünkü önümüzdeki seçim çok önemli. Türkiye’nin içerisinde bulunduğu, olağanüstü koşulların yaşandığı bu dönemde, CHP’nin iktidar olmasına ihtiyaç var. CHP’nin iktidarında da sayın Deniz Baykal’ın başbakan olmasına ihtiyaç var.

Siz ne konumda olacaksınız kongre sürecinde?
- Ne konumda olup olmayacağım şu an hiç önemli değil. Sade bir üye olurum, delege olurum... Bir temsilci, yönetici olurum... Onu kongrelerin gidişi belirler.

Aday olacak mısınız?
- Şimdilik böyle bir talebim yok. Örgüt hangi görevi verirse...

Talebi olanlar olabilir?
- Örgütün talebi olacak. Yani ‘Kemal Karataş gel delege ol’, ya da ne bileyim ‘Kemal Karataş gel ilçe yöneticisi, ilçe başkanı, il başkanı ya da başka şey ol” derse ben orada olacağım.

Büronuzun ikinci bir il başkanlığı gibi çalıştığı söyleniyor?
- Partinin işleyişine katkı koymaya çalışıyorum. Burası kesinlikle hizip yuvası, ayrı şeyler düşünen bir büro değil. Tam tersi, arkadaşlarımla siyaset üretiyorum burada. Basında çıkan haberleri burada tartışıyoruz, konuşuyoruz. Kent, ülke, parti yönetimiyle ilgili bütün sorunları masaya yatırıyoruz. Çözüm önerileri çıkarıp, milletvekillerimize, belediye başkanlarımıza, genel merkezimize sunuyoruz. Partiye yol açmaya, katkı koymaya çalışıyoruz. Hiç kimseyle sorun yaşama gibi düşüncemiz olamaz. Hele bu dönem... Bundan sonra tecrubeli bir il başkanı olarak bütün amacım, bu kongrelerden çok güzel yönetimlerin çıkması. Örgüt bütünlüğünün sağlanması. Ama sıkıntılar var. Görüyorum ben.

Her şey istidiğiniz gibi olsaydı yerel seçimlerde CHP daha yüksek oy alabilir miydi?
- Evet. Çok güzel bir örgütlenmeyle yüzde 70’lere çıkarabiliriz. Belediyeler, örgütümüz bütünleşmeli. Belediye başkanları örgütlerine sahip çıkmalı. CHP örgütleri çok vefakardır. Partiyi terketmez, sarılır. Belediye başkanlarımızın da örgüte şimdi sarılması lazım. Seçimleri, belediye başkanlarımızın başarısıyla yukarıya taşımamız lazım.

Belediye başkanlarını nasıl buluyorsunuz? Çoğu da sizin desteklediğiniz adaylardı...
- Belediye başkanlarımız çok yeni, taze.... Tam iyi diyemem ama eskiler tecrübeleriyle daha iyi götürüyorlar. Yenilerde de iyiler var. Bornova, Seferisar gibi...


Sahte üye tartışması
Üye listeleri bugün kesinleşiyor. Sahte üye kayıt iddiaları oldu. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Çevre ilçelerde yok da metropollerde oluyor. Gerekli itirazlar yapıldı. Bunları iyi değerlendirmediği için Konak ilçe görevden alındı. Dilerim şimdi iyi düzenlerler. Konak dışında Çiğli ve Güzelbahçe de karışık. İtirazların sayısı 1000’i geçer diye düşünüyorum. Partinin tüzüğü, yönetmelikleri gayet açık. Bir yerde, bir delege seçimini kazanmak için oraya 50-100 tane adam yığarsanız, bu doğru değil. Oradaki adamın hakkını da gasp edersiniz. Bunlar düzeltiliyor şimdi. Bu iyi niyetli yapılmış itirazlar, ilçede iyi niyetli değiştirilmelidir. İl de iyi değerlendirmelidir. Yine söylüyorum, ‘Ben seçim kazanayım’ diye görmezlikten gelirseniz, yol kazasına her zaman uğrarsınız. Konak yol kazasına uğradı. Keşke bunları yapmasaydılar. Ama partinin karar organları son sözü söyleyecek.

CHP Genel Başkanı deniz Baykal iki gün önce İzmir’deydi. Fotoğraflarda bir tarafta İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu, bir tarafta siz. Soğuk rüzgar estiği söyleniyor. Görüşme yapabildiniz mi?
- Öyle bir şey yok. Bir açılıştı. Oralarda belirlenen şeyler değil bunlar. Ayrıca resimler her şeyi anlatmaz. Baykal, İzmir’e zaten çok önem veriyor. İzmir de sayın genel başkanımıza çok büyük önem veriyor. Çok büyük coşkuyla, çok büyük bir oy patlamasıyla büyük bir milletvekili sayısı yakalayacağız... O sayıyla da sayın Deniz Baykal’ı başbakan yapacağız.


“Buca’da tüm mayınlar temizlenecek”
Neredeyse ilk günden bu yana sürekli sorun çıkıyor Buca’da. Ne diyorsunuz?
- Buca çok farklı. Bütün mayınların patladığı bir yer orası. Kolay değil. Orada yerel seçimlerde 15-16 belediye başkan aday adayı vardı. İşte o mayınlar patlıyor şimdi. O mayınlar temizlenecek, düzelecek. Yeni yönetim oluşacak. Belediye başkanı ve yönetim birlikte çalışacaklar. Bu partiyi genel seçimlere hazırlayacaklar diye düşünüyorum. Tabii kentin yönetim sorunları da var. Bu kent iktidar tarafından epey üvey evlat muamelesi gördü.

Ak Partililer, sıkıntıları, belediyenin beceriksizliğine bağlıyor...
- İzmir’e az mı mayın döşedi Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri? Mayın döşemek için Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı bile geldi. Ama bunları parti de aşıyor, belediye başkanlarımız da aşıyor. Aziz Kocaoğlu’nun da ikinci dönemi... O metrolar da bitecek. Diğer çalışmaların hepsi bitecek. Projeler tek tek hayata geçirilecek. Önümüzdeki 5-6 ay içerisinde her şeyin rayına oturacağına inanıyorum. Tabii iktidar partisinin de sözde değil, özde İzmir’e destek vermesi lazım. Gördüler ki halk tam tersini yaptı, iktidara ders verdi. Seçmen, “Arsenikli suyu bile içerim” deme noktasına geldi. Yerel yönetime, CHP’ye sahip çıktı.


“EXPO sürecinde yedik, eğlendik”
Sizin de çok konuşulan projeleriniz vardı. Onlar ne olacak?
- Evet hala bunları konuşuyorum. İzmir gittikçe küçülüyor. Emekliler, dar gelirliler kenti oldu. Sanayi bitti! Fabrikaların, sanayi kuruluşlarının yaratılması için hükümetin el vermesi lazım. Ama hükümetle birlikte bir EXPO adaylığı süreci yaşandı. Ben de Paris’e götürüldüm. Hiç istemememe rağmen ayaklarımı sürüye sürüye gittim. Niye? Çünkü birşey olacağına inanmıyordum. Bu iktidarın yaptıklarını, yerel yönetim kendini paralasa da başarılı olamayacağını görüyordum. Gitmesem CHP il başkanı köstek oluyormuş gibi bir anlayış çıkabilirdi. Biz niye götürüldük? Bir tane BIE delegesine rastlamadım. Bizi getirdiler, sonra da gece gemiye bindirdiler. Yemek yedik, eğlendik. Sabahleyin BIE delegelerini toplantı salonuna gelirken gördük. Boşu boşuna orada ülkenin parası çarçur edildi. Bir kurul oluşturulmuştu. BIE delegelerini aradılar. Kenya’da ararken o BIE delegesinin Paris’te oturduğunu öğrendik. Gittiler Tayland’a. Halbuki o BIE delegeleri İtalya’daydı. Bizim yetkililer delegerle bir türlü buluşamadılar. Aslında hiç karışmasalardı bize verilecekti
EXPO. Elimize yüzümüze bulaştırdık. Önemli olan kenti hazırlamak. Projelerimde onu söylüyorum. Dünyada o kenti meşhur yapan en önemli özelliği meydanlarıdır. Meydanı olmayan kentin geleceği de olmaz. Bunu söyledim, alay ettiler, gırgır yaptılar. Konak Meydanı düzenlenmeli. Belki ben söyledim diye yapmayacaklar. Ama bu kentin en az 100 yılını planlamak zorundadır yönetenler.



“Cemil Şeboy’a teşekkür ederim”
Sizce yeterince planlanmıyor mu?
- Herkes şaşkın. Konseyler kuruluyor, kentin belli insanlarını kurullarda topluyorlar. Kalkınma Ajansı kuruyorlar. Paris’te Zafer Takı’nın üzerinde insanlar dolaşıyor. Gündoğdu Meydanı’na da tak koymuşlar. Gecekondu inşa eden bir usta bile yapar onu. Kent yönetimi o değildir. Açın Hükümet Konağı’nın etrafını. Koyun büyük bir Mustafa Kemal heykeli. İlk kurşunu sıkan Hasan Tahsin’in muhteşem bir heykelini, Gazi Ayşe’nin heykelini... Bak turist geliyor mu o zaman? Bir cadde açsınlar Agora’ya. Onları söylerken, ‘Acaba büyükşehir belediye başkanlığına mı aday da söylüyor’ diye düşündüler. Bu kentin bir insanı olarak söylüyorum şimdi. Bunlar yapılmalıdır. Bildim bileli Kemeraltı’yı kurtarmaya hepsi talip. Her sene ‘Kemeraltı’yı kurtaracağız’ diye girişinden başlarlar, kışın nar şerbeti içerler, yazın karadut şerbeti... Bir de Sefer Usta’da kazandibi yerlerse, tamam, Kemeraltı çalışması bitti. Yeşildere’yi de hep söylüyorum. Cemil Şeboy’a teşekkür ediyorum. Atatürk maskı müthiş oldu. Şimdi orasını düzenleme vakti. Projem ellerinde. Amerika’da bir pis dere ne hale gelmiş? Kenarlarında kafeteryalar. Niye Yeşildere’yi de öyle yapmayalım?