Ege Sağlıkta reform yok, makyaj var

Sağlıkta reform yok, makyaj var

30.01.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Milliyet Ege’nin “Misafir Odası”na konuk olan İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Özer, vatandaşın hava veya kar ambulansıyla taşınmasını, sigaraya karşı mücadeleyi, makyaj olarak değerlendirdi

Sağlıkta reform yok, makyaj var

İzmir Tabipler Odası Başkanı Prof. Erdener Özer, hekimlere uygulanan puan sisteminden, yeni sağlık düzenlemelerine kadar bir çok konuyu değerlendirdi. Puan sisteminin detaylarına değinen Özer, sistemin yanlış olduğunu savundu. Milliyet Ege’nin Misafir Odası’na konuk olan Özer, Yayın Danışmanı Hamdi Türkmen, Yazı İşleri Müdürleri Uğur İşven, İbrahim Akbulut ve Muhittin Akbel’in sorularını yanıtlayarak, önerilerde bulundu. Özer ayrıca, sağlık sistemininin yetersiz olduğuna değindi. Özer, sorularımıza şu yanıtları verdi:

* İnsanların hekimlere bakış açısı nasıl?

Biz hekimler son zamanlarda ister istemez çok muhalif bir yapı sergiliyormuşuz gibi görünüyoruz. Böyle olunca antipatik oluyorsunuz. Hükümetin oluşturduğu sağlık politikaları çok büyük bir memnuniyet yaratmıştır. Bunu görmek ve kabul etmek gerekiyor. Yani hastaların bir şekilde artık kuyruk beklememeleri, her hastaneye gitmeleri, ilaca ve hekime rahat ulaşmaları bir memnuniyet. Durum böyle olunca, siz sistemi ne kadar eleştirirseniz eleştirin, mesaj yerine ulaşmıyor. Hekimler olarak biz, öncelikle bu memnuniyeti anladığımızı ancak ulaşılan bu hizmetin nitelikli olmadığını her yerde vurguluyoruz. Halkla aramızda bir karakedi var. Yani sağlık bakanlığının bu konuda ne kadar katkısı varsa, bizim de bu konuda ne yazık ki geçmişten gelen olumsuz bir katkımız var. Yani bir hekim giydiği beyaz önlüğü bir statü olarak algılamış. Hekim de halkın bir parçası olarak, halkın talep ve düşünce yapısını algılamak zorunda.

* Bir puanlık en basit işlem nedir?

Poliklinikte bir hastaya hakkıyla bir muayene yaparsanız, 20 puan. Yani 2 lira 80 kuruş. Mesela en hızlı bebek ölümleri. 2003’ten 2008’e kadar bebek ölümlerini şu oranda azalttık diyorlar. Bu, UNESCO tarafından onaylanıyor. Doğru bir tespit. Yavaşlayan kısma değinilmiyor. Halk da inanıyor buna. Türkiye’de sağlıkta devrim yapılmıştır. Ama gösterge hiç de öyle göstermiyor. Nitelik açısından çok zayıf. Sağlık, şu anda politika ve ekonomidir. Mesela kolesterol konuşuluyor. Bizim asistan olduğumuz yıllarda, “Kolesterol 240’ın üstüne çıktığı zaman ilaca başlanır” derlerdi. Şimdi 200’ü sınır alınıyor. Yani 240’tan 200’e indirilmesinin ekonomik göstergesi, 4 milyar dolar. Yani 4 milyar dolarlık bir hasta pazarı yaratılıyor. Vatandaşlarımızın hava ambulansıyla, kar ambulanslarıyla taşınması, sigaraya karşı mücadele, makyajdır. Bir türlü sağlıkta kapanacak açığı bulamadılar.

Serbest çalışma hakkımızı istiyoruz

* Halktan uzaklaşma mı söz konusu oldu?


Uzaklaştırıldık. Hekimlere karşı olumsuz bir algı yönetimi var. Hekim paracıdır, muayenehanede maddi açıdan hastaları silkeler, hekim bıçak parası ister, kötü bir insandır şeklinde gösterildik. O taraftan baktığınızda bunlar olmamış değil... Hasta Hakları Derneği başkanıyla konuşuyoruz. Dedi ki: “Son 3-4 yıldır bir tane bıçak parası şikayeti olmadı. 184 sağlık hattı, doktor şikayet hattına dönüştü. 120 bin hekimin olduğu Türkiye’de, hem kamuda hem özelde çalışan hekim sayısı 1000’i geçmez.
Serbest çalışma hakkımızı savunuyoruz
Sağlık Bakanlığı tarafından çıkarılan Tam Gün Yasası ile hekimler de tam gün istemiyor. Ama üniversitede yasayla ilgili serbest çalışma hakkımız var. Diyorlar ki, hekimler tam gün çalışmak istemiyor, tek dertleri parttime çalışıp bir yandan da hastalarına bakıp muayenehanelerine gitmek. Şunu net söylüyorum; şu anda hekimlerin çoğunluğu ama yüzde 100’e yakın bir çoğunluktan bahsediyorum, tam gün çalışma taraftarı. Üniversite hocası tam gün çalışmaktan yana. Ama diyor ki; benim bir sanatım var, serbest çalışmak. Hastanemdeki hastama da tam ve kaliteli bir hizmet vereyim ama serbest çalışma hakkımı da elimden almayın. Muayenehane hekimleri çok hayat kurtardı. O nedenle bir hekim serbest çalışma hakkını kullanıyorsa, muayenehane konusunda da sıkıştırmamak lazım. Muayenehaneciliği de savunmuyoruz. Savunduğumuz, serbest çalışma hakkımız.

Haberin Devamı

Devlet-üniversite ayrımı kalkacak

* Devlet elini kamu hastanelerinden çekti. Varılmak istenen nokta nedir?

Özel sektörün pastası daha artmış durumda. Neden her tarafta özel hastaneler var? Sistem kamusal gibi görünüyor. Çok iyi bir algı üretimi var. Arka plana bakıldığında yeşil sermayenin hep uluslararası bir fonla bağlantısı var. Gelinmek istenen nokta; küreselleşen dünya içerisinde, Türkiye’deki sağlık tüketimi üzerinden uluslararası sermayenin para kazanması. Kamu hastane zincirleri yaratılacak. İster kamu densin ister başka isim konsun, bu böyle olacak. Devlet elini kamu hastanelerinde tamamen çekmiş durumda zaten. Sağlık Bakanlığı’nın görevi tamamen, Kamu Hastaneleri Birliği’ne devredilmiş durumda. Kamu hastaneleri bir süre sonra özelleşecek. Sağlık Bakanlığı’nın İzmir’de bir üniversite hastanesine el koyması, ancak rektörün onayı ile olur. Yasal olarak başka mevzuat uygun değil. Eninde sonunda devlet hastanesi ve ünıversite hastanesi ayrımı kalkacak.

Haberin Devamı

PERFORMANS DENİLEN İLLETİ İSTEMİYORUZ

Prof. Özer, “Ne kadar çok hasta baktığımız değil, ne kadar can kurtardığımız önemli” dedi ve performansın bir anlam ifade etmediğini şu örnekle açıkladı: “Bir hekim Nobel Tıp Ödülü kazansa, performansa göre alacağı ödül, 140 liradır.”

* Hekimler sağlık sistemini nasıl buluyor? Acil servislerdeki durum nedir?

Öncelikle bizlerin çözüme odaklanması gerekiyor. Konsantrasyonumuzu daha çok fotoğrafın bütününe yönlendirmeliyiz. Sağlık sisteminin yetersiz olduğunu düşünüyoruz. Doktorlar olarak dört net talebimiz var. Bunlardan biri, güvenceli iş. Yani; üzerimizde sözleşme baskısı olmayan, güvenceli ücret istiyoruz. Emekliliğimize yansıyan sabit hakkımız olan ücretlendirmeyi istiyoruz. Performans denen illeti istemiyoruz. Performans, iş barışını bozan bir şey.
Ne kadar çok hasta baktığımız değil, ne kadar çok can kurtardığımız önemli. Performans adı üstünde ‘rekabet’; bu çok yanlış. Acil servislerde bir hekim İzmir’de hafta sonları 500 hastaya bakıyor. Neden? Çünkü aciller ücretsiz. Biz güvenceli iş, güvenceli ücret istiyoruz. Mesleki bağımsızlık istiyoruz.
Ve en önemlisi, can güvenliği istiyoruz. Hekimlik mesleği gerçekten çok kötü durumda, tükendik. Motivasyonumuzu kaybettik ve yorgunuz. Açıkçası çocuğumun doktor olmasını istemem. İzmir Tabip Odası olarak bizim temel ilkemiz; hekimin hekimlik hakkı ve halkın sağlık hakkını savunmak. Bizim başka hiçbir politik ya da marjinal bir düşüncemiz yoktur.

Asistanlar intihar ediyor

* Yardımcı asistanların çalışma şartları nedir?


Asistanlar 36 saat aralıksız çalışıyor. Çünkü bir üniversite hastanesinin asistansız işi yürütmesi mümkün değil. Şu anda mesela üniversitede bir grev olsa, bu grevin tamamını asistan hekimler yapar. İnsanlar tükenmiş durumda. Hatta intihar ediyorlar. Bakıyorsunuz ki sizin bir pop sanatçısı kadar değeriniz yok, bir futbolcu kadar değeriniz yok. Elinizde tek sanatınız, isteğiniz var o da serbest çalışma hakkınız. Sağlık Bakanı’nın ‘veriyoruz’ dediği, 17 bin liralar var. O 17 bin liralar pratikte zaten mümkün değil. Bir profesörün maaşı 3 bin200 lira. Yapacağı ekstra işlerle, yani sabahtan akşama kadar çalışarak bu 17 bin lirayı alıyor. Yapılan ekstra işler değerli olmalı ki alabilsin o 17 bini. Mesela bir yüz nakli 10 fıtık ameliyatına tekabül eder. Bu yapılırken bir de bizim performans puanımız var. Hastane ne kadar gelir elde ederse, o dağıtılıyor. Yani, bir puan mesela şu anda 14 kuruş.

* Sağlık tesisi konusunda yeterlilik nedir? EXPO hakkında bilginiz var mı?

Yoğun bakımlarla ilgili bir yönetmelik var. Bu yönetmelik çok ağır hazırlandığı için organizasyonlarında bir sıkıntı var. Özel hastaneler, çok kazandırmadığı için yoğun bakımı çok açmıyor. Şu anda gerçekten bir yatak sıkıntısı var. Bu sıkıntının teknik olarak karşılanma koşulları çok ağır. EXPO konusunda Ekrem Demirtaş Bey’e çok teşekkür ediyoruz, hekimler olarak gerçekten çok bilgi verdi ve çok uğraştı. Biz EXPO sürecinde muhalif görüldüğümüz için otoriteler tarafından pek ilgi odağı olmadık.

Haberin Devamı

Hastaya müşteri gözüyle bakılıyor

Haberin Devamı

* Tıbbın bireyselleştiğini görüyoruz. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hekimlik çok fazla erozyona uğramış ve uğramaya devam ediyor. Artık tıp bireyselleştirilmiş durumda. Bireysel tıp demek, müşteri mantığıdır. Biz her yıl öğretim üyesi olarak bilimsel performans sergiliyoruz. Yaptığınız yayın vs. ile ilgili. Listeye göre puan alıyoruz. Yani şu kadar yayın yaptım, şu kadar konuşma yaptım, diye sıralanıyor. Listeyi YÖK’te olan arkadaşlarımız aynen sağlık bakanlığından alırlar. Eğer ben bir akademisyen olarak bir Nobel Tıp Ödülü alsam, benim kurumum o yıl için bana 12 ay boyunca performans verecek. Nobel ödülünden 1000 puan; yani 14 kuruştan 140 lira... Yani bu ülkede Nobel Tıp Ödülü almanın ödülü, 140 liradır. Performansın, Sağlık Bakanlığı’nın ve sistemin bir akademisyene tıpta bakış açısı budur. Öğrencilerimiz bazen bakıyor puanlarımıza. Geçen gün bir mitingde, “Puanları Mario toplasın, biz hasta bakmak istiyoruz” yazılı bir afiş gördüm. Hasta kurtarmak istiyoruz, puan toplamak değil.