Ege SANAYİCİYE BÜYÜK HAKSIZLIK YAPILIYOR

SANAYİCİYE BÜYÜK HAKSIZLIK YAPILIYOR

08.12.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:

HAFTALIK’ta tartışılan konularla ilgili görüşlerinizi yazın, her Çarşamba yayınlayalım

SANAYİCİYE BÜYÜK HAKSIZLIK YAPILIYOR

M.PINAR YURDUN: (KOSBİ Yönetim Kurulu Başkanı): Kemalpaşa’nın en güzel kirazının yetiştiği, en güzel cevizinin yetiştiği, yaklaşık 167 çeşit zeytinin olduğu bir toprağın sanayi bölgesi olarak yok edilmesine karşı olunduğu dile getiriliyor. Aynı zamanda Kemalpaşa İlçesinin verimli topraklarının tamamında yeni bir OSB kuruluyor iddiasında bulunuluyor.. Bu iddiayı öne sürenler Kemalpaşa’da sanayileşmenin ne zaman ve nasıl başladığını, ruhsat ve izinlerin kimler tarafından verildiğini ve Organize Sanayi Bölgesi’nin hangi amaçlar ile kurulduğunu bilseler, bu şekilde sözler sarf etmezler.

Köylüler arazi sattı
Kemalpaşa’da sanayileşme köylülerin bağ ve bahçelerini bizzat kendilerinin sanayicilere satmalarıyla ve belediyelerin verdiği ruhsat ve izinler ile 1970’li yıllarda başlamış, 1990 yılına gelindiğinde Ulucak Belediyesi sınırları içinde 94, Kemalpaşa Belediyesi sınırları içinde ise 33 olmak üzere toplam 127 fabrika kurulmuştur. Belediyelerin verdiği mevzi imar izinleri ile hiçbir alt yapı olmaksızın kurulan bu fabrikalar Kemalpaşa’yı çevresel yönden tehdit etme durumuna gelmiştir. Zamanın hükümeti, mülki amirleri, yerel yönetimleri, bölge sanayicileri ve EBSO’nun ortak talepleri ile bölgedeki sanayileşmenin bir düzen ve disiplin altına alınması ve çevreye yönelik etkileşimlerin önlenmesi için bu alanın Organize Sanayi Bölgesi olması önerilmiş ve yapılan yer seçimi ve kurumların tümünün uygun görüşleri ile OSB ilan edilmiştir. Sonuç olarak burada fabrikaları OSB değil, belediyeler kurdurmuştur. Nihayetinde anlaşılacağı üzere bu alanda önce fabrikalar kurulmuş, bu alan ve çevresi daha sonra OSB içine alınmıştır.
OSB’deki sanayi tesislerinin arasında kalan bölgenin yüzde 11’ine tekabül eden 160 hektarlık alan, köylülerin mülkiyetindedir.
Bu alanın kamulaştırılması işlemine gasp denilmesi maksadını aşan bir ifadedir.
Kamulaştırma Kanunu 8. maddesi uyarınca da öncelikle pazarlıkla satın alma şartı bulunmaktadır. Anlaşma olmadığı takdirde yine aynı Kanun’un 10. maddesi gereği kamulaştırma bedelinin tespiti için dava açmak gerekmektedir. Bu hükümlerden de anlaşılacağı üzere OSB alanının içinde bulunan özel mülkiyette olan araziler gasp edilmemekte, kanuna uygun olarak rayiç bedeli üzerinden alınmaktadır.
Yayınlanan görüşlerde; 5.kez kurumsal kimlik alınması için Sanayi Bakanlığı’na başvurulmasının doğru olmadığı ve 4 kez mahkemenin “burada sanayi olmaz” dediği dile getirilmektedir. Açılan davalar OSB’nin tüzel kişiliğine ilişkin olup, sanayi tesislerinin bulunduğu alanları ortadan kaldırmayı hedefleyen bir dava değildir. Zaten fiziken bu mümkünde değildir. Tüzel kişilikler ile ilgili davaların hiç birinde yargı süreci tamamlanmamıştır. Temyiz süreçleri devam etmektedir. Tüzel kişiliğin olmaması bu alanlarda sanayi tesisinin kurulmasını önleyici bir husus değildir. OSB statüsü yok edilecek olursa sanayi tesislerinin plansız ve çevreye zarar verici bir şekilde kurulmasına devam edilecek ve maalesef geri dönülemez çevre felaketleri ile karşılaşılacaktır.
Bu davalar neden açılıyor? Burada başka hesaplar var. Düzensiz, plansız, alt yapısız keyfi uygulamalar ile ruhsat ve Belediyelerin izin verme düzeni bittiği için rahatsız olunmuştur. Çünkü, ranta dayalı alım-satımlar, faaliyetin çevre faktörüne bakılmaksızın verilen izin devri sona ermiştir.
Bu alanın ısrarla OSB olması gerektiğini dile getiren geçmiş ve şimdiki Sanayi ve Ticaret Bakanları ve bürokratları, Çevre Bakanları ve bürokratları, diğer Bakanlıklar, tüm partilerden milletvekilleri, İzmir Valileri, Büyükşehir Belediye Başkanları, Kaymakamlar, Kemalpaşa Belediye Başkanları ve EBSO Başkanlarımız hepsi mi yanlış düşünüyorlar?

Haberin Devamı

SERKAN ŞAHİN: Sayın Haftalık Yazarları, sizlere konuya ilişkin bugüne kadar ilgili makamlara gönderilmiş üç ihtarnameyi bilginize sunuyorum.
1- Sanayii Bakanlığı’na bu güne kadar usulsüz ve hukuksuz biçimde tüzel kişilikler verdiği, yeniden tüzel kişilik vermesi halinde mahkeme kararlarını yerine getirmemekten dolayı suçlu olacağını ihtar ettik ve bunu Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve ilgili tüm yerlere ilettik. (AİHM mahkeme kararlarını yerine getirmeyen Turkiye’yi defalarca her ihlal için 1.800.000 TL tazminata mahkum etti). Şu anda KOSBİ’ciler yeni bir yeşil ışık gormüş olacaklar ki, tüzel kişiliği yeniden almaya çalışıyorlar.
2- Bu ihtarnamede Sanayii Bakanlığı dava dosyasına KOSBİ tarafından hazırlanan bir dilekçeyi verdi. Bu dilekçede KOSBİ tarafından yapıldığı iddia edilen hizmet ve yatırımların listesi var. Biz bu ihtarımızda bu hizmetlerin yapılmamış, eksik yapılmış, fahiş bedelle yapılmış, ihaleye fesat karıştıtılmış, hukuka ve kanuna aykırı yapılmış olmaları halinde kamunun zararının sorumluluğunun kendilerinde olduğunu ifade ettik. (Sadece arıtma tesisinin muteahhidin arsası üzerine yapılması bile hukuka aykırıdır).
3- Sanayii Bakanlığı, mahkemeye verdikleri son dilekçede, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Kemalpaşa Belediyesi ve kapanan Ulucak Belediyesi’nin “BELEDİYECİLİK GÖREV VE VAZİFELERİNİ YERİNE GETİRMEDİĞİ, O YÜZDEN KOSBİ’NİN ORTAYA ÇIKTIĞI, BU BELEDİYELERİN GÖREVLERİNİ YAPMIŞ OLMALARI HALİNDE, KOSBİ’YE GEREK OLMADIĞI“ İddialarını dile getirdiler.

Hiç biri doğru değil
İlginçtir, bu dilekçenin örneklerini Kemalpaşa ve İzmir Büyükşehir’e verdik ama hiç dikkate almadılar. Bugün yeni tüzel kişiliğe tekrar üye seçme aşamasındalar. Yani, kendi elleriyle Kemalpaşa halkının tüm menfeatlerini bir sefer daha KOSBİ’ye vermeye çalışıyorlar.
KOSBİ olsun dıyenlerın tezlerı nelerdır?
1-Ucuz elektrik: Sanayici şu anda direk dağıtım şirketleri ile anlaşma yaparak yüzde 17 ye yakın KOSBİ’den daha avantajlı elektrik alıyor
2- Doğalgaz: Sanayici şu anda serbest tüketici anlaşması yaparak KOSBİ’ye verdıgı yüzde 10 komisyonu cebinde bırakabiliyor.
3- Teşvik: Bu konuda yorum yapmayacağım.
Teşviğin nerelerde ve nasıl kullanıldığını sanayici biliyor. Kemalpaşa’da böyle bir durum yok.
4-AB: Avrupa Birliği OSB ıster. Doğru. Hangi Avrupalı gecekondu OSB’yi kabul eder. Gıda ıle kimyasal tesisi yan yana olur mu?
5- Şimdi, yeni yönetim, yeni bakış açısı- haydi hayırlısı...
Ülkemin dogasının yok edilişi, insanın ekmeğe muhtaç edilişi, zenginliklerinin tamamının satılışı, bu gidişle bu topraklar yüzyılın sonunu göremeyecekler.

Haberin Devamı

HASAN KÜÇÜKKURT: Haftalık programınız daha ilk haftadan dikkatleri çekti. özellikle siyasi konudaki tespitleriniz, herkese mesaj olacak nitelikte...Siyasete bakış açıınızdaki tarafsızlık ve deneyimlerinizden herkes yararlanmalı.

Haberin Devamı

CUMALİ KAYAR: Siyaset boşluk ve tembelliği kaldırmaz... Yılların parti üyesi olarak görüşlerinize katılıyor, izmir’in kaybedilmemesi için CHP’nin aralıksız, disiplinli ve herkese ulaşan program çerçevesinde çalışması gerektiğine inanıyorum.

Haberin Devamı

MÜNEVVER ÖZKAN: Değerli Haftalık yazarları, ne iyi ettiniz de böyle bir fikri gerçekleştirdiniz. Siz bizi her pazartesi ekran başına topluyordunuz. Ne güzel bu kentte bizim gibi düşünenler de varmış diye moral buluyorduk. Şimdi uzun bir süre ayrılıktan sonra Milliyet Ege’nin sayfalarında aynı tatla sizlerle birlikte olmak çok güzel. Aramıza tekrar hoşgeldiniz.

CHP’nin çok hem de çok çalışması gerekiyor
KAHRAMAN ORÇUN: Değerli Haftalık’çılar.
Erol Beyin CHP gözlemlerine ve tedirginliğine tamamen katılıyorum. CHP’li belediyelerde birkaçı hariç hep sorun var. Hem kendi içlerinde, hem de merkezle, yani Büyükşehirle..
Aziz Başkan kendisini sizin de söylediğiniz gibi belki haklı olarak hep büyük projelere odaklıyor. Ama ayrıntılar, küçük halkın yaşamını kolaylaştıracak projeler de önemli değil mi? Kentte ciddi sıkıntılar var. Kentin ve bu kentte yaşayanların çıkarlarının dikkate alınması daha önemli değil mi?
Sayın Erdal İzgi’nin söylediği gibi, AK Parti İl Başkanı’nın anlattıkları çok önemli. Bakın rakipler nasıl çalışıyorlar, biz nelerle uğraşıyoruz.. İzgi, AKP il binasındaki hareketliliğe dikkat çekiyor. Bir de CHP’nin il binasına girin bakalım, kaç kişi göreceksiniz ve ne yaptıklarını gözlemleyin..
Çok doğru; biz kaç tane İzmirli CHP milletvekilini tanıyoruz, ismini sayabiliyoruz!
Bu bizim mi, yoksa onların suçu mu? Neredeler kendileri.. Ankara’da Meclis’te diyecekler haklı olarak, muhteremler orada memleketi kurtarıyorlar ya, iyi de seçildikleri il için ne yapıyorlar?
Hakkımızı alamıyoruz
Biz oturup kalkıp hükümetin bu kente yaptığı yatırımları eleştiriyoruz...
Ama sonunda çevre yollarımız, duble yollarımız, barajlarımız yapılmıyor mu?
Buna rağmen kent olarak hak ettiğimizi alabiliyor muyuz?.. Kocaman bir Hayır..
Sayın Kılıçdaroğlu bugünlerde İzmir’e gelecek. Bir de İzmir’i, CHP’li yöneticiler veya kentin önde kuruluşlarının koltuklarında oturanlardan değil de, doğduğundan beri CHP’ye oy veren biz İzmirli gerçek CHP’lilerden dinlese..

Haberin Devamı

İhtiyacımızı karşılamıyor

ASLAN ERDİNÇ (Ege Maden İhracatçıları Birliği Başkanı): İzmir, Mermer Fuarı gibi çok yönlü kazanç getiren bir servete sahip.
Dünyanın üç büyük fuarından birisi. Ne yazık ki, sürekli gelişen bugün 3,5 milyar dolara ulaşan ihracatımıza oranla beklentileri karşılayamıyor.
Örneğin bu yıl 200 den fazla firma dışarıda kaldı. Yerleri son derece kısıtlı ve dolayısıyla memnuniyet oranı düşük kalıyor.
Anlaşıldığı üzere Gaziemir’deki fuar alanı 2011 yılında da bitmeyecek. Ama 2012’de mutlaka açılmalı. Fuarı yapmak, yaratmak tüm altyapısıyla 6-7 ay gibi süre alır. İzmir bu potansiyele sahiptir. Ulaşım ve konaklama sorunları kendi içerisinde zamanla çözümlenir.
Elimizdeki değeri iyi korumalıyız. Mermer FUarı’nın İzmir’e, İzmirlilere, Türkiye’ye büyük kazanç getirdiği tartışılmaz. Gelişen sektör ve ve sürekli artan dünya talebi karşısında biz büyüme yerine daralma içerisine girer ve gelişmelere paralellik göstermez isek; ne kadar malımız bulunursa bulunsun bunu kazanca döndüremeyiz.
İzmir hatta Ege olarak bu konuda herkesin baskıcı olması gerekli. Fuarın yetişmemesi geleceğe yönelik karamsarlıkları artıracaktır. Bu konuyu gündeme taşıyan Milliyet Gazetesi ve Haftalık yazarlarına teşekkür ederiz.
AYŞEGÜL KARA: Bu fuar konusu bence çok yanlış tartışılıyor. Fuar’la ilgili karar verenlerin önce fuarcılığın bugün geldiği konumu iyi araştırmaları gerekiyor. Allah aşkına, İzmir Uluslararası Fuarı hiç yurtdışında örneklerini gördüğümüz fuarlarla bir benzerlik gösteriyor mu?
Mekan zorluklarını bir kenara bırakacak olursak, mermer fuarından başka “fuar” diyebileceğimiz bir etkinliğimiz var mı?
Vay be diyeceğimiz kaç yabancı Avrupa ülkesi katılıyor diğer fuarlara!
Fuarcılık artık ihtisas fuarcılığına dönüştü, bu doğru.. Ama bizim yaptığımız ihtisas fuarlarının, örneğin İstanbul’dakilerle bile, gerek katılımcı sayısı, gerek alt yapı olarak bir benzerliği var mıdır? Korkum şu ki, Gaziemir’e yapılması düşünülen yeni fuar alanının projesi bile uluslararası standartta olmayabilir..
Avrupada bile hangi kentte yapılırsa yapılsın fuar projelerini bu konuda uzmanlaşmış, sayıları belki bir elin parmaklarını geçmeyen uzman kişiler hazırlıyor. Zaten bu standartları oturtamazsanız, uluslararası yapacağınız fuarlarda, bir fuarı başarılı kılacak güçlü iş ortaklarınızı ve katılımcıları kazanamazsınız.
Sonuç olarak umusuz olmamamız gerekiyor ama bu tedirginliklerimizi ortadan kaldıracak bir açıklama da duyamıyoruz.