Ege Türk siyasetinde ‘İzmir modeli’ yaratacağız

Türk siyasetinde ‘İzmir modeli’ yaratacağız

16.11.2009 - 01:00 | Son Güncellenme:

Türkiye Değişim Hareketi’nin kadrosunda İzmir’de benim ve mesai arkadaşlarımın yüzünde göreceğiniz siyaset biçimi, güleryüzlü ama ciddi bir siyaset olacaktır. Biz yaptığımız işi çok önemsiyoruz, çok ciddiye alıyoruz.

Türk siyasetinde ‘İzmir modeli’ yaratacağız

Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün liderliğini yaptığı Türkiye Değişim Hareketi’nin İzmir il başkanı ve yönetim kurulu geçen hafta açıklandı. Ege - Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan’ın bölge sorumluluğunu üstlendiği partinin, il başkanı olarak açıklanan Nihat Demirkol, İzmirlilerin tanıdığı bir isim... İnsan kaynakları danışmanlığı yapan Demirkol, altı yıldır Milliyet Ege’de de köşe yazıları yazıyordu. Yumuşak üslubu, beyefendiliği ile farklı bir çizgisi olan Demirkol, siyasetin kavgacı yanına uzak bir isim. Yeni görevi nedeniyle Milliyet Ege’deki yazılarına ara veren Demirkol, “Bu halimin siyasetten önce nasılsa siyasetten sonra da aynen böyle kalmasına çok büyük önem veriyorum. Buna özen göstereceğim. Beni tanıyan bütün insanlar, ‘Bizim tanıdığımız, bildiğimiz insan gitti. Bambaşka ve bu karmaşaya, bu kaygan düzleme ayak uyduran, ayak uydurma çabasındaki bir Nihat Demirkol geldi’ desin istemem. Eğer öyle bir değişim bende olursa ne bu yeni siyasi misyonun oluşumunu anladığımdan ne de bu oluşuma güç verebileceğimden söz etmek mümkün olur. Başladığım noktada kalabilmeyi amaçlıyorum, hefefliyorum”diyor... Göreve geldiğinin ertesi günü konuştuğumuz Demirkol, İzmir’de ‘değişim hareketi’ni anlattı.

Siyasete ilginizi bilmiyorduk? Daha önce ilgileniyor muydunuz?
- Aslında siyasetin içinde olmak için bir siyasetçi tanımı var. Bunun biraz dışına çıkıp bakarsanız, aşağı yukarı ben 30 senedir içindeyim. Çünkü bir seçmen kimliğim var. Bunu da çok önemsiyorum. Ama şu içinde bulunduğumuz periyotta, seçmen kimliğimin seçmekte zorlanma noktasına çok yaklaşması yüzünden, belki siyasetin bir başka yüzünde, yani daha geri planda olan tarafından daha ön planda olmak gibi bir tercih şekillenmiş olabilir bende. Hep siyasetin içindeyim. Türkiye’de yaşayan insanlar da içinde olmayı; ev sohbetlerinde, kahvelerde, çarşı - pazarda çok severler. Belki o kimlikten başka kimliğe geçmiş olduk şimdi. Ama aktif olarak ilk kez...

Asıl mesleğiniz? İnsan kaynakları konusunda danışmanlık yaptığınızı biliyoruz...
- 1991’den bu yana İzmir’deyim. O tarihten bu yana insan kaynakları disiplini üstüne; hem profesyonel yönetici olarak çalıştım hem de İzmir ve Türkiye ölçeğindeki yerel, ulusal ve çok uluslu firmalara danışmanlık yapmaya başladım. Verimlilik sistemleri, stratejik planlama, arama konferansları, beyin fırtınaları geliştirdik. Bu biraz daha kurumsal ölçeğe çıktı. Ege Bölgesi Sanayi Odası, İzmir Ticaret Odası ve Ege Sanayici İşadamları Derneği boyutundan, UNIVERSIADE’ye varan, İzmir’deki bir destede bulunan aslar - papazlarla olan ilişki itibari ile çok güzel çalışmalarımız oldu. Halen de zaten onu yapmaya devam ediyorum. Bir de o mesleğin getirdiği kazanımlarınızı birileriyle paylaşmak üzere yapılmış olan bir yazı yolculuğu var. Biraz basın, biraz denemeler ve kitap yoluyla.

Türkiye Değişim Hareketi ile buluşmanız nasıl oldu?
- Sadece basından takip eder vaziyetteydim. Ne yapıyorlar, kimler var? Bir müddet sonra İzmir ve Ege ölçeğinde, Ege -Koop Genel Başkanı Sayın Hüseyin Aslan’ın ismi telafuz edilmeye başlandı. Sayın başkanla tanışıklığımız da, benim Ege -Koop’un danışma kurulu üyesi olduğum dönemden kalmadır. Farklı aktivitelerde birlikteliklerimiz olmuştu. Bir şekilde bir kahve sohbeti davetinde gelişti. Yeni isimler, yeni yüzler, tanınan bilinen İzmirlinin kendisinden saydığı, yıpranmamış eskimemiş, güzel isimler derken... Demek ki ben de o tariflerin içerisinde biraz kaldım ki o şekilde başladı. Düşünür müsünüz derken böyle bir sohbetle gelişti.

‘Her şey son iki haftada gelişti’

Ne zaman gelişti?
- Bu son iki haftanın işidir...

Çok düşündünüz mü?
- Değerlendirmenin özünde, bunun doğru bir zaman olup olmadığını düşündüm. Kendi mesleğim açısından, profesyonel hayatım açısından... Ayrıca bu hareketin İzmir’deki ve Türkiye’deki etkinliğinin ne olduğu konusundaki çok doğal, sokaktaki adamın soracağı bütün soru işaretleri aklımdan geçti. Ama seçmen kimliğimin artık böyle bocaladığı bir dönemde, ortaya seçilecek bir alternatifi koyan takımın içinde olmak fikri daha ağır bastı. O anlamda kararımı etkiledi.

Sizinle konuşurken hep, ‘Nevi şahsına münhasır’ deyimi geliyor aklıma... Sakin ses tonunuz, sohbetiniz, giyiminiz... Günlük hayattaki bu farklı çizginiz, siyaset dünyasındaki kavgacı, yüksek sesli ortama nasıl uyum sağlayacak?
- Türkiye Değişim Hareketi’nin çizgisi ve yüzü esasen benim için de cazibe ve çekim merkezi.
Böyle olmasının perde arkasında, bu yenilik ve bu farklılığa bakış açısı geliyor. İlk kez bu daveti aldığımda ben; kendi halimle benden olan beklentileri karşılaştırıp, mukayese edip ister istemez bir alışveriş kurguladım kafamda. Sizin de biraz evvel nazik ifadelerle belirttiğinz gibi kendi halimde bir adamım. Bu halimin siyasetten önce nasılsa siyasetten sonra da aynen böyle kalmasına çok büyük önem veriyorum. Buna çok büyük özen göstereceğim. Beni tanıyan bütün insanlar, ‘Bizim tanıdığımız, bildiğimiz insan gitti. Bambaşka ve bu karmaşaya bu kaygan düzleme ayak uyduran, ayak uydurma çabasındaki bir Nihat Demirkol geldi’ desin istemem. Eğer öyle bir değişim bende olursa ne bu yeni siyasi misyonun oluşumunu anladığımdan ne de bu oluşuma güç verebileceğimden söz etmek mümkün olur. Dolayısıyla başladığım noktada kalabilmeyi amaçlıyorum, hefefliyorum. Bir de Türk siyasetinde kavga itiş kakış çok yadırganan şeyler değil. Çok bildik resimler. İzmir’de de zaman zaman okuduğumuz duyduğumuz bildiğimiz şeyler. Ama insanlar ve kurumlar arasındaki ilişkilerin bağırmadan çağırmadan çok daha uygar ve sevecen çizgilerde yapılabileceğine ben inanıyorum. Benim bu inancımı teyid eden, olumlayan bir hareketin içerisinde olduğum kanaatindeyim. Sesinizi yükseltmeniz sizin haklı olduğunuzu göstermez. Siz de kızabilirsiniz, siz de sinirlenebilirsiniz. Herkesle aynı görüş içerisinde olmayabilirsiniz ama bir stille anlatırsınız. Dolayısıyla bu düzeyin yeni bir ses, yeni bir nefes ve renk bağlamında tutturulabilceğine olan inancım çok sağlam.

‘Kimse değişime karşı değil’

Partiye de adını veren ‘değişim’ başka nelerde olacak?
- Değişim çok etkili bir sözcük. Çok güçlü bir sözcük. Ama değişimin içinde bir gelişim olduğunu, ilerleme, heyecan, dönüşüm olduğunu bilmek iddia etmek ve bunu düşünceden eyleme geçirebilmek koşuluyla... Kimse değişime karşı değildir. Herkes değişmenin çok iyi bir şey olduğuna inanır. Taa ki kendisine değişmesi gerektiği, onun da değişmesi gerektiği söylenene ve hatırlatılana kadar... Bu oluşumun içindeki tüm insanlar; değişen çağa, zamana, teknolojiye, bilgi çağına, insan kaynaklarına, insanın beyinselliğine, yaratıcılığına uygun biçimde, önce kendileri değişmeye talip oluyorlar. Dolayısıyla beraber siyaset yapacağımız gerek oluşumun içindeki insanlara, gerek vatandaşlarımıza da bu değişim çağrısını tekrar tekrar yapacağız.


Yönetimde değişik meslekler var

30 kişilik yönetim listesinde aikido hocasından kaleci antrenörüne kadar değişik mesleklerden insanlar var. Özellikle mi buna dikkat ettiniz?
- Özellikle buna dikkat ettik. Çünkü toplumdan uzak, toplumdan kopmuş bir siyasi oluşum olmaya niyetimiz yok. Ötekisi olmayan bir siyasi oluşum olarak ortaya çıktığımızda, il yönetiminin böyle bir profille mozaiklenmesi normal karşılanmalı. Aynı havayı, aynı rengi biz ilçe ve belde örgütlerimizde de tutturmaya, yerleştirmeye çalışacağız.

İzmir’de nasıl bir politika izleyeceksiniz?
- Yılbaşına kadar olan süre; yeni bir mindere yeni bir seçime hazırlanan bu siyasi kadronun kesinleştiği, kemikleştiği, ince ayarların yapıldığı, onların eğitimlerinin donanımlı hale getirilme çabalarının bir sonuca ulaştırıldığı dönem olacaktır. Şu anda kendi içimizde demlenmekle ve bir İzmir modeli oluşturmakla uğraşacağız. Bu bizim için çok önemliydi. ‘İzmir modeli’ ile bu aydınlık beldeden Türkiye’ye bir yönetim modeli, bir siyaset modeli ihraç edebilecek kadar anlamlı bir kurgu yapmaya çalışıyoruz. Bunun içerisinde strateji var, planlama var, öngörü var. Ve sayabileceğimiz bütün disiplinler var.


Biz işimizi ciddiye alıyoruz
Genel Başkan Mustafa Sarıgül ve Ege Bölge Sorumlusu Hüseyin Aslan, ‘Ayrışma yerine bütünleşmeyi getiren bir anlayış var. Bu partinin kapısı herkese kapısı açık’ demişlerdi. Tasavvufa, Mevlevi felsefesine ilginizi biliyoruz. Siz de herkese ‘Ne olursan ol gel’ mi diyorsunuz?
- Bu coğrafyada yaşayan insanlar ve onların binlerce yıl boyunca yarattıkları kültür, sanat, ayak uydurdukları, kendilerini tabi saydıkları inanç sistemleri... Bunların her biri, birini besleyen, destekleyen, biri birini tetikleyen güçler. Önce bu lezzetlerin tadını çıkartmamız lazım. Farkılılıklarımızı yönetmeye çalışarak, bu kaos ortamından çıkma şansına sahip değiliz.. Farklılılklarımızı koruyacağız, birbirimizin farklarını muhafaza edeceğiz ama yönetme eylemi içerisinde benzerliklerimizi kullanacağız. Bizim gücümüz, ayrıcalığımız da zaten bu noktada. Yıllar önce rahmetli Barış Manço vefat ettiği zaman, Ali Sirmen bir köşe yazısı yazdı. Dedi ki, herkes Manço’nun arkasından çok güzel şeyler söyledi, ben de şu lafı etmek istiyorum: ‘Asık suratlı, gayrı ciddi insanların ülkesinde, güleryüzlü ciddi bir adamdı.’ Türkiye Değişim Hareketi’nin kadrosunda İzmir’de benim ve mesai arkadaşlarımın yüzünde göreceğiniz siyaset biçimi, güleryüzlü ama ciddi bir siyaset olacaktır. Biz yaptığımız işi çok önemsiyoruz, çok ciddiye alıyoruz. Asık suratlı, bağıran çağıran, üst perdeden konuşan, atan siyasetçi profilinin Türk seçmenini yeterince gerdiğini telaşlandırdığını üzdüğünü ve umutsuz bıraktığını düşünüyoruz. Sokaktaki her üç adamdan ikisi ‘Yarın seçim olsa vallahi ben kime oy vereceğimi bilmiyorum. Bu kadar çaresiz haldeyim’ derken ‘Çare var’ söylemiyle ortaya çıkmak hem bir cesaret, hem bir iddia hem bir niyet...


Özgürlük ve çağdaşlığın yüzüyüz
Hep İzmir’in bu hareket için çok önemli olduğu vurgulanıyor...
- Dünyanın incisi durumundaki İstanbul... Bütün Roma’yı, Bizans’ı ıskalasanız da olur. Osmanlı’nın payitahtı (başkent) diye geçen bir kent. Ankara, bizim gözbebeğimiz... Her şeyimiz olan yaşama sebebimiz, varlık sebebimiz saydığımız Cumhuriyet’in başkenti... Onların konumlarına kıyasla baktığımızda İzmir, dün de, bugün de, yarın da aydınlığın, özgürlüğün, ihtilalin (Hasan Tahsin’den bahsediyorum) ve özgürlüğün (İzmir’in kurtuluşundan bahsediyorum), çağdaşlığın ve yüzü uygarlığa dönük olan, renklerin temsil edildiği bir kent. Bu anlamda nasıl İzmir’i önemsemezsiniz? Bu bakımdan beraber çalıştığımız tüm arkadaşlarımız, davet ettiğimiz arkadaşlarımız, bizimle beraber çalışmak üzere gönüllü olan arkadaşlarımız; öncelikle bu İzmir heyecanını, Ege heyecanını çok iyi özümsemiş insanlar. Bu anlamda biz hem Türkiye Değişim Hareketi’nden besleniyoruz. Hem de onun ihtiyacı olan altyapıya, Ege’den çok güzel selamlar, çok güzel katkılar gönderebilmek için çalışıyoruz, düşünüyoruz, üretme çabası içerisindeyiz.

Bu konuda umutlusunuz...
- Ben hayatımın hiçbir döneminde pesimist (kötümser) olmadım. Şu anda da bu yolculuğun sonu iyi olan; hem İzmir için, hem Ege için, hem de güzel ülkem için çok iyi sonuçlar doğurabilecek bir inisiyatif olduğunu, bir girişim olduğunu düşünüyorum.