Ege "Türkçe bilmiyorsa"

"Türkçe bilmiyorsa"

27.10.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Türkçe  bilmiyorsa

Beni güleryüzle karşılayan ve işini çok da iyi yapan satış görevlisi genç hanım, yine aynı heyecanla ambalajını açtı ve beni ürün hakkında bilgilendirmeye başladı. Bu arada, eskilerin "nevzuhur" dedikleri bir başkası da yine iyi niyetle yanımıza yaklaştı ve "Ben de ödemenize yardımcı olayım" diyerek, yardıma başladı... Tamamen lâf olsun diye, bir müşteri gevezeliği halinde sormuş bulundum: "Kaç taksite böleceksiniz?" Cevap gayet açıktı ama tatminkâr olmaktan uzaktı: "Bu kartı bölmüyoruz, tamamını çekeceğim." Sıradan bir düzeltme yaptığımı sanarak, "Ama etikette öyle yazmıyor" demek gafletinde bulundum. Genç adam bu sefer biraz da alaycı bir ifade takınarak ve "Öyle yazıyor" diyerek ısrarını sürdürdü. Kendisini vitrine bakmaya ve etiketi birlikte incelemeye, okumaya davet ettim. Birlikte "olay mahalline intikal ettik..." Etikette şöyle yazıyordu: "Fiyatı şudur... filanca ve falanca kartlara peşin fiyatına 12 taksit, diğer kartlara 5 taksit..." Genç adam müztehzi ifadesini aynen koruyarak, "İşte bakın benim söylediğim gibi yazıyor; anlaşmalı olduğumuz diğer kartları da 5 taksite bölüyoruz. Sizin kartınızla anlaşmamız yok" dedi. "Siz bu cümleden bu anlamı mı çıkartıyorsunuz?" diye can havliyle sordum. "Evet" dedi. "Zaten başka anlam çıkartmak da mümkün değil..." Hafife alınıyor olma halim devam ediyordu ve artık açıkça da hissettirilmeye başlanmıştı. Bilinçaltında "okuduğunu bile anlamaktan aciz bir adam" değerlendirmesini yapıyordu benim için ve bu görüşünü, beden diliyle de sergilemekten çekinmiyordu genç adam. Sadece biraz sağduyu, küçük bir özen gösterisi ve hiçbir anlam kargaşasına fırsat vermeyecek kadar açık yazılmış bulunmasına rağmen, etiketin "karışıklığa sebep olacak kadar kötü hazırlanmış olabileceğini" algılamaya ve kabul etmeye yönelik profesyonel bir manevra, özür dilemeye varmayan hafif bir mahcubiyet ifadesi bile, beni müşteri olarak alışverişi tamamlamam konusunda ikna etmeye yetecekti, ama olmadı; olamadı...* * *Oturup, "diğer" sözcüğünün etimolojik kreşendoları üzerinde sohbet edecek halim ve vaktimin olmadığını farkettim. Hiç istemeden de olsa, kendisine şunu söylemek zorunda kaldım: "İçimizden biri ne yazık ki Türkçe bilmiyor. Ve ihtimal, bu ben değilim..." Alışverişten vazgeçtim. Tüketici haklarını ihlâl eden ve müşteriyi yanlış bilgilendirerek aldatan bu etikete göz ucuyla bir kere daha bakıp dışarı çıktım. Ama yanlışlıklar burada bitmiyordu. Mağazanın adında da bir tuhaflık var gibiydi. Bana kalırsa tabelada, kurumsal kimliğe zarar vermeden ufak tefek değişiklikler yapılabilirdi: Yaşadıklarımızı gerçekten önemsemiyorlarsa, ciddiye bile almıyorlarsa, müşteriye yaşatılan bu sıkıntının sonuçlarıyla da ilgilenmiyorlarsa, daha uygun bir isim bulunabilirdi. Rahmetli Ağam, hiç ihtimal verir miydin? Gün gelecek senin müşterilerin, şirketlerin için isim önerecekler: Bu mağazanın adı "Türkçe bilmiyorsa..." olsun diyecekler. ege@milliyet.com.tr İçimden gelen "Bugün kendim için ne yaptım?" sorusunun kışkırtmasıyla CarrefourSA otoparkına yöneldim. Biraz avarelik ederek vakit geçirecek ve bu arada eşimin bana armağan etmek istediği tıraş makinesini de yakından tanıma fırsatı bulacaktım. Sakin, telâşsız, dinlenmek için yapılan bir alışveriş planladım. Gezdim dolaştım, beğendim ve almaya karar verdim.