Ege Vekillerimizin karnesi bozuk

Vekillerimizin karnesi bozuk

14.02.2011 - 01:00 | Son Güncellenme:

İzmir için en başarısız milletvekilleri DSP’den istifayla bağımsız kalan Recai Birgün ve yine DSP’den CHP’ye geçen Harun Öztürk ile MHP’den Erdal Sipahi

Vekillerimizin karnesi bozuk

HAFTALIK yazarları Hamdi Türkmen, Erol Yaraş ve Erdal İzgi, seçim öncesi mevcut milletvekillerinin İzmir çalışmalarına not verdi. Vecdi Gönül, Mehmet Ali Susam ve Oktay Vural tanınmışlık, çalışkanlık, sivil toplum kuruluşları ile halkla ilişkiler ve kentin sorununu sahiplenme konusunda öne çıkan isimler oldu. Ne yazık ki, İzmir’in 24 milletvekilinden çoğunun karnesi zayıf kaldı...

Haberin Devamı

Haftalık yazarlarından milletvekillerine not
E.İ: Seçimlere az zaman kaldı. Herkes kulisini kendi içinde sürdürüyor, parti büyüklerinden torpiller arıyor, vekillik yollarını araştırıyor. Ama bir de mevcut milletvekillerimiz var.
Onlar geride kalan hizmet döneminde neler yaptılar? Vatandaş bunların değerlendirmesini istemiş. Herkesin düşünmesi tartışması için HAFTALIK ekibi olarak İzmir kamuoyuna bir karne sunalım.
Ne kadar geçerli olur bilemem ama okurlarımız da incelesin, katılıp katılmadığını bildirsin.
Yanılıyor muyuz, haklı mıyız hep birlikte görelim.
H.T: Vatandaş bize destek verecektir, ama milletvekillerini bilemem...
Notu düşük olan karşı çıkacaktır.
E.Y: Biz vatandaş değil miyiz? Bizim de görüşümüz var, beğenir veya beğenmezler. Bu konu onların sorunu.

Değerlendirmenin amacı; vekil ve adaylara rehberlik
E.İ: Ortaya çıkan tablo, bazı konularda farklı olmamıza rağmen bana göre son derece objektif oldu. İlgili isimler, öncelikle şuna inanmalı: Mümkün olduğunca tarafsız davranıldı, kişi hakları teslim edildi. Herkesin mutlu olması mümkün değil. O zaman bu karneye değil, kendilerine bakmalılar. Çevrelerine sormalı, icraatlerini ve vekilliklerini sorgulamalılar. Gerçi, ben bu listedeki birçok ismin bir daha aday gösterilmeyeceği veya olmayacağına inanıyorum.
E.Y: Tabloyu inceleyen vekil gücenmesin. Çünkü, bir fikir takdiridir. Ben sivil toplum örgütlerinde bulunan, siz her kesimle, her yerde insanla buluşan, fiili gazetecilik yapan kişilersiniz. Bu değerlendirme, basın haberleri, gözlemler ve vatandaş görüşmesiyle oluşturulmuştur. Aslında ilgilisine bir yol göstermedir. İsimler, eksikleri varsa gidermeli, bir daha aday olacaksa çalışmasını artırmalı, yeniden aday olacaklar da bu konulara dikkat etmelidirler. Bir nokta daha... Oraya 25’nci kişi Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ı yazsaydık,inanıyorum ki en yüksek puanı alırdı. İzmir’in milletvekili ve bakanı olmamasına rağmen... Demek ki Sayın vekil ve bakanlarımız kentle bütünleşmek adına sayın Binali Yıldırım’ın izlediği yolu görsün, gerçeği anlasınlar. Ve bizim ne kadar tarafsız oy verdiğimize de inansınlar.

Haberin Devamı

Vekillerimizin karnesi bozuk


Milletvekili dediğin Işılay Saygın gibi olmalı

E.İ: Her türlü dedikodu çıkaracaklardır, şimdiden hazırlanın.
E.Y: TBMM’de şu kadar soru önergesi verdim, oturumlara katıldım falan beni etkilemez. Kente yapılan katkıya bakarım. Ölçülerimiz de budur. İsteyen kabullensin, istemeyen burun kıvırsın.
H.T: Bana göre İzmir’in hala en tanınmış ve en birinci milletvekili Işılay Saygın‘dır. Üç dönemdir parlementoda olmamasına rağmen ama sorsanız en çalışkan, verimli ve kente katkısı olan milletvekili kim diye, Işılay Saygın çıkar. Demek ki, milletvekili insanların sorunuyla, kentin sıkıntısıyla böyle uğraşması lazım. İki tip milletvekili vardır. Bir tanesi parlemento gezen, bir de kentin milletvekili vardır. Şu anda görünen o ki sayın Mehmet Ali Susam’ın dışında, kentin milletvekili niteliğine sahip kişiye çok fazla rastlayamıyoruz. Ama sayın Mehmet Ali Susam’ın da gösterdiği performans, çaba Işılay Saygın’ı yakalayamamıştır. Işılay Saygın siyasi partisi ne olursa olsun insanın sorununu çözmek için ter döken ilginç bir milletvekili.
E.İ: Her vekilin Işılay Saygın olması mümkün mü? Çok farklı, olmayacak örnek verdin. İzmir’in sokaklarını meclise taşımıştır. Hele bakanlığı döneminde.
H.T: Evet. Ankara’ya taşımıştır.
E.Y: Herkesin de Ankara’da ablası olmuştur. Sizlere katılıyorum. Partisi farketmez, ister işadamı, sanayici, memur, işçi, emekli, ister esnaf olsun derdi olan herkesin Ankara’da ablasıdır.
H.T: Abdürrezzak Erten de çalışkan bir milletvekilidir ama örgütüne çalışkandır. Kendi ekibine, kendi insanına çalışkandır; İzmir’e değil. Onun için önümüzdeki dönem İzmir’e, İzmirliye kişisel olarak çalışacak milletvekili adaylarını görmek, onları seçmek istiyoruz. Çıkan sonuçlardan kimse alınmasın. Hepsini severiz, sayarız ama önümüzdeki dönem aday olmayı istiyorlarsa böyle bir çalışma yöntemi izlemelerini tavsiye ederim.
E.İ: İnşallah...

Haberin Devamı

Bucaspor’a destek verelim
Erdal İzgi: Bucaspor, Türkiye Süper Ligi’nde İzmir’in tek temsilcisi. Tüm kentin arkasında durması, ilgi, destek ve yardımlarını esirgememesi ve üzerinde bir takım oyunlar oynanması halinde herkesin tek vücut olması gereken takımımız. Geçen hafta Gençlerbirliği maçında bir takım verilen kararlara isyan ettim ve bu gelecek açısından endişeye sürüklendim. Acaba Bucaspor, sakinliği, sessizliği ve ligin en yeni takımı olmasından ötürü, kurtlar sofrasında yem olarak mı görülüyor diye düşündüm. Sözüm şudur; İzmir demokrasiye, laikliğe, milli değerlere nasıl sahip çıkıp, ülke çapında ses getiriyorsa bunu Bucaspor’un varlığı için de göstermelidir. “Ortada bir tehlike vardır, Bucaspor ligden düşürülecek” önyargısıyla değil oluşabilecek muhtemel senaryolara karşı şimdiden hazırlıklı olmak için dikkat çekiyorum. Maç sahada kazanılır, masada değil. Masa üzerindeki oyunlarla Bucaspor kurban edilir diye düşünülmesin.
Aynı şekilde İzmir’in bir de onuru, gururu, ismi var. Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener. Mahmut kardeşimiz, Türk futbolu için bir şanstır. Kişiliği, geçmişi ve geleceğe bakış açısıyla futbolumuzu sürükleyecek bir isimdir. Ne yazık ki, son günlerde bir takım çevreler Sayın Özgener’e karşı cephe açmış görünüyor. Bu nedenle İzmir olarak gazetecisi, siyasetçisi, işadamı, oda ve örgütleriyle TFF Başkanı Mahmut Özgener’in arkasında durmalıyız.
Erol Yaraş: Geçen haftaki maçta hakem hatalarının tartışılması doğrudur. Hakem hataları olmaması mümkün değil. Dünya kupası karşılaşmalarında nelerini gördük. Ama ne yazık ki hafızamız zayıf olduğundan onları unutup, bizimkileri eleştiriyoruz. Bana göre İzmirli Merkez Hakem Kurulu Başkanı Oğuz Sarvan bulunabilecek en dürüst insanlardan birisi. Zaten bu konuda Sayın Mahmut Özgener’in başkanlığındaki federasyon ve kurulların hakkı verilmesine rağmen bazı çevreler nedense kabullenemiyor. Özgener hafta içinde basın toplantısıyla üç büyük kulübe mesaj verdi. Dedi ki; “Sizsiz yolumuza devam ederiz”. Çünkü Anadolu ve Ege, Özgener’in arkasında. Mahmut Özgener, kişiliği ve doğru çizgisiyle kendine haklı olarak isim yapan federasyon başkanıdır. Bunun altını çizerek imzalarım.
Ahbap-çavuş ilişkilerini bitirmiş ve futbol dünyamıza kalite taşımıştır. Bugün baktığımızda, hakemlerimiz dünya kupasını ve Avrupa kupalarında görev alacak düzeye getirildi. Onun için inanıyorum ki Anadolu’nun, Ege’nin sağduyulu takım yöneticileri Özgener’in arkasında duracaklardır. Kendini üç büyük olarak adlandıran kulüpler de geleceklerini iyi hazırlamak istiyorlarsa Mahmut Özgener gibi bir adama ihtiyaçları var.

Haberin Devamı

CHP’li yöneticiler kampanyaya kaç lirayla katıldı?
İktidar Partisi borçları bir haftada kapattı, CHP yönetimi kampanya başlattı. Üyelerden, mesleğine göre imcee usulü para toplanıyor, bağış makbuzu kesiliyor. CHP İl Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyelerinin “Damlaya damlaya göl olur” kampanyasına ne kadar katkıda bulundukları merak konusu.

Haberin Devamı

E.İ: Kabak tadı verdi ama bu partilerin gündemi hala para. Ak Parti izmir örgütü borçlarını temizlemiş. İl Başkanı’nın ifadesine göre, yöneticilere “pamuk eller cebe” demiş ve herkes katkıda bulunmuş. Hatta bir miktar da para atmış. Tabii iktidar partisi hiçbir zaman fakir olmaz. Ama CHP’de farklı bir anlayış var. İmece usülünü başlattı. İşçiden 1, esnaftan 10 lira topluyor. “Damlaya damlaya göl olur” sloganı kullanıyor. Nasıl olacaksa? Merak ettiğim konu; bu kampanyadan genel merkezin ne kadar haberi var, ne düşünüyorlar? Türkiye’nin en köklü partisi, üstelik İzmir’de tek lira toplama kampanyasında!... Bir de CHP il Başkanı ve yönetim kurulu acaba ne kadar verdi? Bu çabayla 600 bin liralık borç nasıl, ne kadar sürede kapatılır?
E.Y: Belli görevlere talip olmak, maddi manevi fedakarlık ister. Kulüp başkanıysan maddi imkanını koyacaksın, her hafta sonu ailenden uzak kalacaksın. Takımın başkanıysan, çoluk çocuğunu bırakıp deplasman neresiyse gideceksin. Gücün yoksa talip olmayacaksın veya verilen görevi kabul etmeyeceksin. İzmirli olarak AK Partilileri kutluyorum, CHP’lilere de teessüflerimi iletiyorum. Ne demek standlar kuracaksın, makbuzlar keseceksin? Bu, işi ele ayağa düşürmektir. Sen başkan olduysan, alırsın borç listesini önüne 500 bin borcun varsa “50’sini koyuyorum dersin, herkese örnek olursun. Yönetim kurulu üyelerine sorarsın “Kaç lira veriyorsunuz?” diye... Kaldırırsın telefonu; CHP’ye gönül vermiş işadamlarını ararsın, gönüllülük yaratırsın. Ne demek makbuz karşılığı “Sen bir lira ver, sen beş lira ver”. Türkiye’nin yönetimine talip olmuş bir partiye bu davranışı yakıştıramıyorum. Hele İzmir’de... Bu kadar net.
Biz AK Parti yönetimi geldiği zaman bu borçlar ne olacak dedik, geçen hafta “Tüm borçlarımız kapatılmıştır” yanıtı geldi. Kimse duydu mu partililerden üçer-beşer lira alındı diye... Yöneticilik budur.

Demokrat Parti’de çok iyi bir kadro oluştu
Bu arada da Demokrat Parti’nin il başkanlığına atanan Naşit Birgüvi’yi izliyorum. 52 farklı kesimden çok iyi isimlerle yüzde ikilik, üçlük düşünülen bir partiye çok güzel bir il yönetim listesi yaptı. Bu da Demokrat Parti’nin hala İzmir’de, Ege’de farklı dinamiklere sahip olduğunu, hala merkez sağda iddiası bulunduğunu inanç yönünden sergiliyor. Yüzde 2’lik potansiyele sahip olsa da bu kadar ismin toplanması, o örgütte motivasyonun olduğunu gösteriyor. Naşit Birgüvi de o listeyle İzmir’in karşısına çıktığı için kutluyorum.
E.İ: DP, DSP, Saadet, Türkiye, Has Parti ve diğerlerinin yolları açık olsun... İnançlarını yitirmesinler... Bu seçim olmasa bile bundan sonrakilerini düşünmelililer. Çünkü, Türkiye’nin çok partililiğe ihtiyacı var... Demokrasi böyle canlanır. Yürekten söylüyorum; inşallah her parti barajı aşacak kadar güçlenir, politikada çok seslilik yaşanır.
H.T: Bu seçimlerin ağırlıklı olarak Ak Parti ve CHP arasında geçeceğine, MHP‘nin de üçüncü parti olarak Meclis’e gireceğine inanıyorum. Diğer partilerimizin barajı aşma olanağı zayıf ve hiç yok denecek kadar az. Önemli olan iktidar partisi yüzde kaç, CHP’nin ne kadar oy alacağı ve milletvekili sayıları. Çünkü 2011 seçimlerinden sonra Türkiye’yi çok önemli bir süreç bekliyor. Belki de sistem ve anayasa tamamen değiştirilmeye çalışılacak. Bu nedenle CHP ve MHP’nin, seçimden güçlü olarak çıkmaları şart.
Haftaya buluşmak üzere.

Vekillerimizin karnesi bozuk
Mahmut Özgener, Türk futbolunun şansıdır...

Bazı çevrelerin yıpratmak istediği Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener, kişiliğini ortaya koydu ve gereken yanıtı verdi. Özgener, Türk futbolunun geleceği için büyük şans ve bir dahaki seçimlerde mutlaka aday olmalı. İzmirlinin her türlü desteği yanında olacak

E.İ: Unutmamak lazım ki, Türk futbol camiası derin bir karanlığa sahip... Ne olur ne olmaz, biz şimdiden herkese ilan edelim, kimse Bucaspor için ayak oyunlarına niyetlenmesin.
Hamdi Türkmen: İki olay birbiriyle farklı. Bucaspor’daki sıkıntıyı sezon başına bağlıyorum. Çünkü, hem İzmirlilerin, hem de Buca yönetiminin hatası var. Neden? Bir; Bucaspor süper lige çıktığında yedi senedir İzmir bu ligde temsil edilmiyordu. Şampiyon olunca İzmir Buca’yı kucakladı ama Bucalılar değil kulübün yöneticileri bunu kabul etmedi.
E.Y: Başta belediye başkanı olmak üzere.
H.T: Biz Bucaspor’u İzmir takımı olarak görmek istedik, onlar ısrarla Buca’nın takımı olduğunu söylediler. Kendilerini kentten soyutlamaya çalıştılar. Bu olay zaten İzmir’in bir hastalığıdır, Göztepeli, Karşıyakalı kendini İzmir takımı kabul etmez, Altaylıyım, Göztepeli’yim, İzmirsporlu’yum, Karşıyakalı’yım der. İkincisi; maalesef teknik direktör seçiminde çok yanlış adım atıldı. Bülent Uygun da zamanla kaçtı. Tüm transferleri o yapmıştı, paralar da boşa harcandı. Şampiyon olunca ciddi nakit akışları vardı. Şimdi bu iki olayın sancıları yaşanıyor.

Bucaspor yönetimi çok içine kapanı
Bucaspor yönetimi tüm İzmir’e kucak açmak zorunda. Çünkü, İzmir onları kucaklamak istiyor. Stadları için Büyükşehir Belediyesi yaklaşık 5 milyon TL verdi. Herkes katkıda bulunmaya çalıştı. İzmir elinden geleni yapıyor ama nedense Buca yönetimi çok içine kapanık. Bir takım oda ve kuruluşlar dialog kurmak, İzmir’in takımı olarak göstermek istiyor ama Bucaspor bunların uzağında kalıyor. Göreceksiniz; önümüzdeki haftalarda daha sıkıntılı günler geldiğinde Buca, “İzmir arkamızda değildir” diyecek. Bunun sorumlusu İzmir değil, oranın yöneticileri. Şunu yapmamız lazım: İzmir olarak hangi kulubü tutarsak tutalım, hangi renge sevdalı olursak olalım bu yıl Bucasspor’u ligde bırakmak zorundayız. Başka çaremiz yok. İzmir’de futbolu ateşlemenin, futbol ekonomisini genişletme ve arkasından ikinci, üçüncü takımı getirmenin ilk şartı Bucaspor’un ligde kalmasıdır.
Futbol federasyonuna gelince, Mahmut Özgener “Kral çıplak” dedi. Kime? Üç büyüklere. Çünkü, onlar bugüne kadar hep güçlü, Türkiye’yi temsil eden, kupaları toplayan takımlardı. Ama sözde. Artık süper lig İngiltere, İspanya, Almanya, İtalya gibi iyi top oynayanın kazandığı lig haline geldi. Bugün Türk futbolunda yaşanan değişimi 3 büyükler hazmedemiyor. Onlardan başka kimse olmayacak, var mı böyle dünya? Artık herkesin tesisi, kendine göre gücü, bütçesi var. Fener’de olanın, Kayseri’de benzeri var. Artık eski düzen bitti. Onun için Mahmut Özgener doğru yoldadır. 10 yıl öncesini hatırlayın. Bu üç takımın bir oyuncusu düşse hakem hemen düdüğü çalar, penaltı verirdi. Ama artık, hakem ne gördüyse onu çalmaya çalışıyor. Bu durum Türk futbolunda Mahmut Özgener’le gelen adaletin belgesidir.
E.İ: Mahmut Özgener’in o zaman tekrar aday olması ve herkesin de desteklemesi gerekli.
H.T: Türk futbolu bir yere gelmek istiyorsa Özgener aday olmak zorunda. Bir dönem daha Federasyon Başkanlığı yapmak zorunda. Onunla Türk futbolunun geçmişten kalan rahatsızlıkları düzelecektir.
E.Y: Sahiden futbolda bir Bizans oyunu var. Hamdi’nin dediği gibi üç büyüklere bedava penaltı çalınıyor, diğerlerini hak verilmiyordu. İlk defa futbolda adalet geldi. Anadolu ve Ege’nin desteğiyle Özgener bir değil birkaç kez daha başkan seçilir.

Yeni stad projesi rafa mı kalktı?
E.Y: Bu arada İzmir konuşuyor ama neticeyi elde edemeyen yöneticiler sayesinde hiçbir şey gerçekleşmiyor. Ne oldu stad meselesi? Bursa’da yapım başladı. Büyükşehir 45 bin kişilik dünya ölçeğinde bir projeyi Türkiye ile paylaştı. İkinci stadın temelini atıyor Bursa. Biz neredeyiz? Sayın Valime, Büyükşehir Belediye Başkanıma ve sevgili Mahmut Özgener’e de soruyorum. Aylardır tartışıyoruz 15 bin mi olsun, 25 bin mi olsun, Atatürk revize mi olsun, Örnekköy’e mi stad olsun. Ne oldu?
E.İ: Belki de büyüklerimiz sürpriz yapacak! Yarın önümüze projeyi koyarlarsa ne diyeceksin?
E.Y: Hafta sonunda Mahmut Özgener’le konuştum. Aziz Başkan’ın düğmeye basmasının gerektiğini söylüyor. Aziz Bey de Federasyonu işaret ediyor.
H.T: Herkes birbirinden hareket bekliyor. Bu koşullarda vatandaş olarak biz de bekliyoruz. Mutlu sona ne zaman ulaşırız, onu da bilmiyoruz.

Üç büyükler hazmedemiyor
Bugüne kadar kupaları üç büyükler topluyordu. Artık ligde oynayan kazanıyor. Türk futbolunda yaşanan değişimi üç büyükler hazmedemiyor. Onlardan başka kimse olmayacak. Var mı böyle? Artık herkesin gücü var.

Türkmen’den yoğun iç göçe ilginç öneri
E.Y: Bir başka konu.... Geçen hafta Hamdi ile bir konuyu tartıştık. İzmir ihracatta ileri mi, geri mi gidiyor dedik. Çarpıcı rakamlar verdim.
Hamdi konuyu çok minimum düzeye çekip direkt siyasete bağladı.
Evet siyasilerin etkisi var ama İzmirli müteşebbislerin son yıllardaki gerilemesini söyledim.
Bakın yeni rakamlara: İstanbul Sanayi Odası’nın hazırladığı Türkiye’nin ilk 500 firması listesi vardır. Biz 2000 yılından bu listeye 54 firmayla girmişiz, 2010’da 38 firmamız var. Ne kadar erimişiz. Bunda siyasilerin suçu var diyemezsiniz.
İzmir’de ilk 10’da bir tane firma yok. Baktığımız zaman İzmir iyi gitmiyor; kim ne derse desin. Hamdi ayrıca ihracattaki gerilemeyi tarıma dayandırdı.
Tarım rakamlarını da aldım. Ama ihracattaki payı yüzde 30’u hiç geçememiş.
Yani etkisi fazla değil.
E.İ: Bir tek şeye katılırım. İzmir’de yatırımcı kalmamış, sermayesi erimiştir. Yapılacak tek iş; yabancı ve yerli ortaklıklarla kendilerini diriltmeleridir. Ankara ayaklarını güçlendirmek ve riskleri de mutlak göze almaları gereklidir.
Aksi takdirde “rakı-roka-balık” muhabbetiyle patronluğumuz biter, şehrimizde maaşlı çalışan oluruz.
E.Y: Bu rakamlar İzmir‘de sanayi, tarım ve ticaretin çöktüğünü gösteriyor. Bakın beyler, İzmir’e her yıl bir Muğla şehri ekleniyor. İç göçe dayalı nüfusun artışına paralel istihdam ve üretimi büyültmezseniz 10 yıl sonra İzmir sokakları hırsız, gaspçı, dolandırıcılardan geçilmeyen, yaşanmaz bir kent haline gelir.
Şimdiden İzmir’in 20 yıl sonrasının vizyonunu hazırlamamız gerekli ama hiç keyfimizi bozmuyoruz, çabalamıyoruz.
H.T: Aynı noktaya çıkıyor ama farklı yollardan gidiyoruz.
İzmir’in incir, üzüm, zeytinyağı ve diğer tarım ürünlerinin gözardı edildiğini ortaya koymamın nedenini, tabii ki hükümetlerin politikasına yani siyasilere dayandıracağım. Bahçe, tarla vardı da üretici mi nazlandı, değerlendirmedi?
Teşvikler olmadı. Yine bu bağlamda, İzmir’e her yıl bir kent ekleniyorsa herkesin şapkasını önüne koymasını hep tekrarlıyorum. Ben kentin bu kadar geri kalmasını kabullenmiyorum. Bir noktada uzlaşılması lazım. Hızlı kalkınmaya yönelik köklü kararlar alınmalı.
Ne yapılması lazım?
İster antidemokratik, ister özgürlük karşıtı diye nitelendirin. Ama İzmir’in kapılarını göçe kesin olarak bir yöntemle kapatması lazım.
E.İ: Mümkün mü bu?
H.T: Mümkün. Kardeşim, İzmir’e kim yerleşmek istiyorsa; kalacak yerin var mı, İzmir’de evin, işin var mı diye sorulmalı.
E.İ: Yerleşim, ticaret özgürlükleri ne olacak?
H.T: Bırak özgürlüğü... Fransa’da bir kentin dış halkalarından, banliyölerinden iç kesimlere gelmek isteyen adama gelirini, kalacak yerini, geçinecek parasını soruyorlar. İzmir’de bunu yapmak zorunda. İzmir şu anda üretmeyen insanların yerleşim alanı halinde. Acilen bu durumun önüne geçilmeli. Ülkenin dört bir yanından insanlarımız buraya geliyor ama artık kent kaldıramıyor. Bunu engellemek durumundayız. Eğer, İzmir’i kurtarmak istiyor, yarınlarını düşünüyorsak...