Eğitim Vakıf üniversiteleri özünden uzaklaştı mı? Ticaret mi, bilim mi?

Vakıf üniversiteleri özünden uzaklaştı mı? Ticaret mi, bilim mi?

09.10.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bazı vakıf üniversitelerinin tamamen ticari çalıştıklarını söyleyerek bunun önüne geçmek için üzerlerine gidilmesi gerektiğini kaydetti. Çok başarılı örnekleri de olan vakıf üniversitelerinin sayısı 77’ye yükseldi. Biz de rektörlere “Vakıf üniversiteleri özünden uzaklaştı mı?” sorusunu yönelttik

Vakıf üniversiteleri özünden uzaklaştı mı Ticaret mi, bilim mi

Türkiye’de vakıf üniversitelerinin sayıları hızla arttı ve 48’i İstanbul’da olmak üzere 77’e yükseldi. Kimilerinin öğrenci sayıları ise 30 binlere ulaştı. Bazıları, kontenjanlarını doldurmak için devlet üniversitelerinden çok daha düşük puanlara öğrenci alınca hem eğitim kaliteleri tartışılmaya başlandı hem de üniversiteler ticarethaneye mi dönüştü eleştirileri arttı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, akademik yıl açılış töreninde, vakıf üniversitelerinin vakıf olmaktan çıkıp, tamamen ticari çalıştıkları yönündeki sözleri üzerine tartışmalar arttı. Erdoğan, törende “Vakıf dediğimiz zaman farklı şeyler anlıyoruz. Öğrencisinin cebinden ne çıkacak o değil, tam aksine vakıfta, ecdat nasıl tanımlıyor; ‘Cebi hümayunundan ödemek suretiyle’ diyor. Şimdi de bizim vakıf üniversitelerinin patronları, kendi cebi hümayunlarından değil, orayı doldurmak için gayret ediyorlar. Buna bakmamız lazım” ifadesini kullandı.

YÖK’ten kısıtlama

YÖK Başkanı Yekta Saraç da sonraki günlerde yaptığı açıklamada, “Cumhurbaşkanımızın beyanı, milletimiz tarafından yapılan bir tespitin, en üst düzeyde bir uyarı şeklinde tekrarlanmasıdır. İlgili kurumların bu husustaki uyarıyı dikkate alacağını düşünüyorum” dedi. Saraç, vakıf üniversitelerini vergisiz kazanç yolu olarak gören birtakım kurumlar olduğuna işaret ederek, “Yükseköğretim Denetleme Kurulu’nun yaptığı olağan denetlemelerde ve raporlarda, çok büyük rakamlarda kaynak aktarımı yapıldığı tespit ediliyor. Biz bu kaynakların üniversitelere döndürülmesi için çalışıyoruz” diye konuştu. Saraç, vakıf üniversitelerinin kontenjan taleplerinin, Ar-Ge ve öğretim üyesi yetiştirme yönündeki performanslarına göre değerlendirileceğini ve bu konuda varlık göstermeyen üniversitelerin kontenjan artış taleplerinin değerlendirmeye alınmayacağını bildirdi.

Bu açıklamalar, çok başarılı örnekleri de vakıf üniversitelerini tartışmaya açtı. Konuyla ilgili üniversitelerden bir açıklama gelmedi ancak kendilerine “Cumhurbaşkanı’nın vakıf üniversiteleriyle ilgili yorumu konusunda siz ne düşünüyorsunuz?” diye sorduk. Cevap veren üniversitelerden gelen yorumlar aşağıda yer alıyor, bundan sonra gelecek görüşlere de önümüzdeki haftalarda yer vereceğiz.

‘Doğru modelle yönetilmeli’

Özyeğin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Esra Gençtürk: Vakıf ya da devlet ayırt etmeksizin üniversitelerin temel amacı, öğrencilerin akademik eğitimlerinin yanı sıra sosyal, sportif ve kültürel etkinliklerle iç içe yetişmelerine ve böylece üniversite yıllarında kendilerini farklı açılardan geliştirmelerine imkân sağlamak olmalıdır.

Buradan hareketle, bir vakıf üniversitesinin “doğru” bir modelle yönetilip yönetilmediği ancak çıktılara bakılarak anlaşılabilir. Bilimsel araştırma sayısı, öğrencilerinin memnuniyet düzeyi, mezunlarının çalışma alanları, lisansüstü programlarda ve iş piyasasındaki konumları yalnızca bu çıktılardan birkaçı. Üniversitelerin temel işlevi ve onları diğer eğitim kurumlarından ayıran en önemli özellik, araştırma temelli olmalarıdır. Hem vakıf hem de devlet üniversitelerinin performanslarının objektif ve güvenilir veriye dayalı ölçüm metotlarıyla karşılaştırılması, hem kaynakların doğru kullanımı açısından yol gösterici olacaktır hem de tercih yapmaya çalışan adayları ve ailelerini doğru yönlendirecektir.

“Araştırma temelli üniversite” yaklaşımı ve “topluma fayda sağlayan ve katma değer yaratan çalışmalar yapma” hedefi, vakıf üniversitelerini de devlet üniversitelerini de hesap verebilir bir mali ve idari yapılanma anlamında temel noktalarda yönlendirebilir.

‘Devletlere daha yakından bakılmalı’

MEF Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muhammed Şahin: Sayın Cumhurbaşkanımıza vakıf üniversiteleri ile ilgili farklı kanallardan giden bilgilerin eksik olduğunu düşünüyorum. Vakıf Üniversiteleri kâr amacı gütmemeli, yasal olarak da güdemezler. Her yıl vakıf üniversiteleri, devlet üniversitelerinden daha ağır mali denetimden geçiyor. Yanlış yapanlar, YÖK tarafından uyarılıyor ya da cezalandırılıyor. Vakıfların yanında, devletin ve milletin kaynağını kullanan devlet üniversitelerine daha yakından bakmak gerektiğine inanıyorum. Dünya üniversite sıralamalarında devlet üniversitelerinin son yıllarda neden sürekli geriye gittikleri sorgulanmalı. Bugün tüm üniversite sıralamalarında neredeyse ilk üç üniversite vakıf üniversitesi. Burada sorun vakıf üniversiteleri değil. Halen en büyük bütçelere sahip olan devlet üniversiteleridir. Devletler katalizör görevi yapamazlarsa vakıfların kısıtlı bütçe olanaklarıyla varlık göstermeleri olanaksızlaşıyor.

Vakıflarla ilgili esas sorun özel üniversite yasasının çıkmamış olmasıdır. Bu yasa çıkar da üniversitelere yasadan sonra safınızı seçin denilirse, belki bir kısmı vakıf olarak kalacak, bir kısmı da özel üniversite statüsüne geçecektir. Esas sorunumuz 200’ün üzerinde üniversitemiz ve tamamı devlet üniversitelerine bağlı 80 civarında teknokentimiz olmasına rağmen ekonomik katma değer yaratamamamızdır. Sadece iki rakam bu görüşümü doğrulayacaktır.

Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü 2017 verilerine göre, 80 milyonluk Türkiye’nin yıllık patent başvuru sayısı 11 bin 114, İran’ın 15 bin 475, İsrail’in 15 bin 513 ve İstanbul kadar nüfusa sahip Hollanda’nın ise 37 bin 606. Dünya Bankası 2017 verilerine göre ise yüksek teknoloji ihracat rakamımız yüzde 2 mertebesinde. Teknokentleri bir bütün haline dönüştürecek ve yönetecek, hedefleriyle ülkemizi bilim ve teknolojide sıçratacak İstanbul’da Silikon Vadisi benzeri bir teknoloji vadisi kurulmalı. Bu merkezlere özellikle yurt dışından şirketlerin Ar-Ge merkezlerinin ve personellerinin gelmesi için teşvikler verilmeli.