Ekonomi Bakan Ağbal: Enflasyon hedefi için para ve maliye politikasına devam

Bakan Ağbal: Enflasyon hedefi için para ve maliye politikasına devam

25.03.2016 - 13:55 | Son Güncellenme:

Maliye Bakanı Naci Ağbal, '2016 yılında büyümenin temel itici gücü  olarak iç talepteki büyümeyi görüyoruz' dedi. Ağbal, 'Yüzde 7,5'lik  enflasyon tahmini var, bunu sağlayacak para ve maliye politikası uygulamalarına  sıkı bir şekilde devam edeceğiz' ifadelerini kullandı

Bakan Ağbal: Enflasyon hedefi için para ve maliye politikasına devam

: - "Son ortaya çıkan veriler, enflasyon cephesinde 2016 yılına dair beklentileri olumlu yönde etkiledi. - "Siyasi istikrarın sağlanmış olması ekonomik istikrar için de önemli bir itici güç.

Haberin Devamı

Maliye Bakanı Naci Ağbal, "Son ortaya çıkan veriler, enflasyon cephesinde 2016 yılına dair beklentileri olumlu yönde etkiledi. Yüzde 7,5'lik enflasyon tahmini var, bunu sağlayacak para ve maliye politikası uygulamalarına sıkı bir şekilde devam edeceğiz." dedi.

Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin (TİM) "Genişletilmiş Başkanlar Kurulu" toplantısına katılan Ağbal, yaptığı sunumla global ekonomi ve Türkiye ekonomisinde yaşananlara ilişkin bilgi verdi. 2009 global krizinden sonra bir türlü aşılamayan global ekonomik sorunla karşı karşıya olunduğunu belirten Ağbal, şunları kaydetti:

'GLOBAL OLARAK HALA SIKINTILAR DEVAM EDİYOR'

"Global kriz döneminde birkaç yılda normalleşme olacak şekilde beyanatlar oluyordu. Ama global kriz yaşanalı yaklaşık 7 yıl oldu. Baktığımızda global olarak hala sıkıntılar devam ediyor. Gelişmiş ülkelerde de, gelişmekte olan ülkelerde de, başta büyüme olmak üzere yapısal sorunlar aynı şekilde derinleşerek devam ediyor. Büyüme oranlarına baktığımızda, hala global kriz öncesi büyüme oranlarına yakın olmadığımızı rakamlar ortaya koyuyor.

Haberin Devamı

Dolayısıyla global ekonomide meydana gelen bu durgunluk her bakımdan gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri etkiliyor. Özellikle para politikası cephesinde çok ciddi önlemler alınıyor ama genişleyici para politikalarının da sıkıntıları tam manasıyla çözdüğünü söylemek mümkün değil."

Global kriz sonrası gelişmekte olan ülkelere göre daha iyi büyüme rakamlarına ulaşan gelişmekte olan ülkelerde de Fed'in genişleyici para politikalarını yavaş yavaş bırakmaya başlamasıyla bir durgunluk yaşandığına dikkati çeken Ağbal, büyüme rakamlarına gelen revizelere ve bunların sebeplerine değindi.

'PARA POLİTİKASIYLA GLOBAL SORUNLARI AŞMAK SINIRLI'

"Avro Bölgesi ilk yıllardaki derin durgunluktan çıkan bir görüntü ortaya koyuyordu, ama şimdi özellikle emtia ve petrol fiyatlarının aşağı gelmesiyle, gelişmekte olan ülkelerde büyüme oranları aşağı geldi ve global büyümeye katkılar azaldı" diyen Ağbal, gelinen noktada para politikası araçlarıyla global ekonomik sorunları aşma imkanının son derece sınırlı olduğunu aktardı.

Haberin Devamı

Ağbal, mali alan oluşturabilen ülkelerin maliye politikası üzerinden iç talebi ve büyümeyi desteklemesinin ve yapısal reformların konuşulduğunu anımsatarak, konuşmasına şöyle devam etti:

"Bugün aslında global büyümenin önündeki en önemli engellerden birisi yapısal reform ihtiyacı. Gerek uluslararası finans sistemindeki yapısal sorunlar, gerek iş gücü piyasalarındaki katılıklar, gerekse verimlilik önündeki engeller. Dolayısıyla bugün sadece ülkelerin tek tek yapmaları gereken ev ödevlerinden ziyade, global anlamda yapısal reformlar bir kez daha öncelikli hale gelecek. İnşallah alınacak bu yapısal önlemler sayesinde tekrar büyüme trendinin yukarı çıkmasını ümit ediyoruz.

Petrol ve emtia fiyatlarının aşağı gelmesi önce olumlu olarak nitelendirildi ama zamanla bakıldı ki bu gelişme petrol ihracatçısı, emtia ihracatçısı ülkelerde çok ciddi ekonomik sorunlara neden oldu, hem de gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde beklenen iç talep artışına katkıyı vermedi. Dolayısıyla burada da bir noktada yavaş yavaş, yukarı yönlü bir ivme olumlu bir beklenti olarak hepimiz tarafından ifade ediliyor."

Haberin Devamı

Sunumunda küresel ekonomideki belirleyici faktörler hakkında da katılımcılara bilgi veren Ağbal, Türkiye'nin 2015 büyüme rakamları ve 2016 yılı büyüme beklentilerinden söz ederek, Avro Bölgesi'ndeki ılımlı büyüme olarak tabir edilebilecek gelişmelerin Türkiye başta olmak üzere gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için fırsat sağlayacağını ifade etti.

Global gelişmelerin Türkiye üzerindeki etkilerinden bahseden Ağbal, "Genel olarak bakılığında 2011-2015 döneminde yüzde 4,4 büyüdük. Kendi bölgemizdeki, gelişmekte olan ülkelerle karşılaştırdığımızda Türkiye'nin büyüme performansı son 4 yıldır genel olarak iyi. Ama önceki dönemlere kıyasla, 2003-2007 arasında yüzde 6,9 büyüdüğümüzü bir kenara koyarsak büyüme oranlarının Türkiye'de de aşağı geldiğini görüyoruz. Global büyüme oranlarının aşağı gelmesiyle Türkiye de kendi payına büyüme oranlarındaki yavaşlamayı yaşıyor" dedi.

Haberin Devamı

'İHRACATIN BÜYÜMEYE KATKI YAPACAĞINIZ BEKLİYORUZ'

Ağbal, 2015 yılında Türkiye'nin geçirdiği 2 seçim ve global piyasalardaki koşullara rağmen büyüme beklentisinin yüzde 4 olduğuna atıfta bulunarak, konuşmasına şöyle devam etti:

"2016 içinse koyduğumuz hedef yüzde 4,5. İnşallah Avrupa pazarındaki gelişme, yurt içi talepteki olumlu gelişmeler bizi bu büyümeye götürecek. Riskleri elbette var bunun. Ama biz hükümet olarak bu hedefi yakalamak için her türlü tedbiri almaktayız. 2015 Kasım ayında yapılan seçim sonrası, güçlü bir parlemento yapısı var, parlamentonun temsil kabiliyeti son derece yüksek. Güçlü bir hükümet var.

Ama iç talepteki bu büyümeyi makul ve riskler oluşturmayacak bir çerçevede yönlendirmek son derece önemli. İhracatın da 2016 yılında büyümeye pozitif katkı sağlayacağını bekliyoruz."

Enflasyon konusunda da değerlendirmelerde bulunan Ağbal, son dönemde döviz kurları, gıda fiyatları gibi etkilerle enflasyonun yükselme eğilimine girdiğine dikkati çekerek, "Ama son ortaya çıkan veriler, enflasyon cephesinde 2016 yılına beklentileri olumlu yönde etkiledi. Gıda fiyatlarında aşağı yönlü bir trendin ortaya çıkması, döviz fiyatlarında sağlanan istikrar bir noktada enflasyonun 2016 yılında aşağı yönelmesine katkı verecek unsurlar arasında yer alıyor. Yüzde 7,5'luk enflasyon tahmini var, bunu sağlayacak para ve maliye politikası uygulamalarına sıkı bir şekilde devam edeceğiz" diye konuştu.

Ağbal, son süreç dikkate alındığında, ABD Merkez Bankasının (Fed) faiz artırım sürecinin hem zaman olarak yavaşlayacağını, hem de başta gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere Fed'in finansal piyasalardaki kırılganlıkları dikkate alacak bir para politikasını izleyeceğini söyledi.

Ağbal, Fed'in bu kararının özellikle gelişmekte olan piyasalarda hem kırılganlığı azalttığını hem de beklentileri olumlu yönde etkilediğini dile getirerek, özellikle Türkiye'nin olumlu yönde etkilendiğini aktardı.

Sunumunda Çin'de yaşanan gelişmelere de değinen, global kriz sonrası ülkenin büyüme dinamiklerini dış talepten iç talebe kaydırdığına işaret eden Ağbal, "Çin global koşullar içerisinde büyümesini sürekli kılacak tedbirler alma yoluna gitti ama bu dönüşüm sancısız değil. Bugün aldığı kararlarla süreci yönetmeye çalışıyor fakat herkes biliyor ki, Çin'deki büyüme oranları eskisi gibi olmayacak" değerlendirmesinde bulundu.

Bakan Ağbal, iş gücü piyasasında yüzde 10'lar civarında bulunan işsizlik oranını aşağıya çekecek tedbirler alınmasının önemine vurgu yaptı. İş gücü piyasasındaki katılıkların, Türkiye ekonomisindeki değerlendirmelerde öne çıkan faktörler arasında olduğuna dikkati çeken Ağbal, şunları kaydetti:

"En son Komisyondan geçip Genel Kurula gelen bir yasamız var. İnşallah Genel Kurulda yapılan görüşmelerden sonra, esneklik noktasında söz konusu yasanın çıkması Türkiye için önemli bir kazanım olacak. Ardından kıdem tazminatı düzenlemesi yapma ile ilgili olarak, hükümet programımızda açık bir hedefimiz var. Bu konuda çalışmalarımız devam ediyor.

Kıdem tazminatı düzenlemesi bize göre hem işveren açısından, hem de çalışan açısından son derece olumlu, son derece yapısal bir çözüm. Mevcut sistem ne işveren için ne de kayıtlı çalışanlar için sürdürülebilir bir sistem değil. Ne yapıp edip, kıdem tazminatı düzenlemesini yapmamız lazım. Kimsenin kıdem tazminatı üzerinden yanlış bir anlayış üreterek, bu yapısal çözümün önünde engel oluşturmamasını temenni ederiz. Bu konuda da iş aleminin gerekli duyarlılığı ve desteği göstereceğine inanıyoruz."

'9 YILDIR MAASTRICHT KRİTERLERİNİN ALTINDAYIZ'

Türkiye'nin önemli konularından birinin de cari açık olduğunu dile getiren Ağbal, petrol ve emtia fiyatlarının gerilemesiyle 32 milyar doların altına inen cari açığın Türkiye ekonomisi için önemli bir kırılganlık konusu olduğunu anlattı.

Ağbal, cari açığın aşağı çekilmesi için mutlaka ekonominin yapısal dönüşümüne ilişkin reform niteliğinde önlemler alınması gerektiğini ifade ederek, yapısal dönüşümün meydana gelmesi halinde cari açığın kalıcı şekilde çözülebileceğini dile getirdi.

Maliye politikasında gelinen noktalardan da bahseden Ağbal, maliye politikasında ulaşılan seviyeleri şu şekilde aktardı:

"Bütçe açıklarında tarihi seviyelerde aşağılara geldik. 2016 yılı için öngördüğümüz bütçe açığı yaklaşık yüzde 1,3. 2015 yılını yüzde 1,2 ile kapattık. Bir çok ülkenin gıpta ederek baktığı, takdir ettiği bütçe açığı seviyelerindeyiz. 2004 yılında, 2005 yılında 'Biz de bir gün Maastricht kriterlerini yakalayacağız' diye ifade ederdik, 9 yıldır bütçe açığı noktasında AB Maastricht kriterlerinin altındayız.

Yüzde 3 olan bu oranı, yüzde 3, yüzde 2 oranında realize etmiş durumdayız. Bu rakam bizim ekonomide güçlü yanlarımızdan birini oluşturuyor. Bu gelişmeler borcun milli gelire oranında da iyİleşmeleri beraberinde getirdi. Türkiye bugün kamu borcunun milli gelire oranında takdir edilecek noktada. İnşallah 2018 itibarıyla hedefimiz yüzde 29 civarında."

Faiz harcamalarından elde edilen tasarrufun Türkiye'nin uzun vadeli büyüme noktasını öne çekecek faktörlere ayrıldığını belirten Ağbal, ulaşım, eğitim, sağlık alanında yapılan yatırımlar hakkında katılımcılara bilgi verdi.

Ağbal, orta vadeli görünüme bakıldığında hükümetin önemli bir reformu hayata geçirdiğine dikkati çekerek, seçim beyannamesinde belirlenen 6 reform alanından söz etti.

"Hepimizin hukuk reformuna o kadar çok ihtiyacı var ki" diyen Ağbal, şunları kaydetti:

"Hukukta eğer adalet erken tecelli ediyorsa, yargı işliyorsa, kurallar berrak ve netse, mahkemeler kararını verirken evrensel hukukun gereklerini yerine getiriyorsa, hukuk işliyorsa o zaman o ülkede yatırım ortamı da iyileşiyor. Dolayısıyla buradaki katılımcıları ilgilendiren boyutuyla baktığımda, özellikle iş hukukunu ilgilendiren çok sayıda dava var. İş hukukunda yapacağımız yasal düzenlemelerle, özellikle iş gücü maliyetleri üzerinde oluşturulan bu belirsizlikleri ortadan kaldırmamız lazım.

Yine yatırım ortamının önünde engel oluşturan uzun yargılama süreçlerini mutlaka aşağı çekmemiz lazım. Adalet Bakanlığımızın bu konuda çok kapsamlı çalışmaları var. Hukuki uyuşmazlıkların yargıya gelmeden farklı yöntemlerle, uluslararası normlara uygun çözülmesi kapsamında yasal çalışmaları var.

Bir bilirkişilik müessesesi var, hepimiz şikayet ederiz. İnşallah çok yakında bilirkişilik alanında bir reform hazırlığı var. Tüm bu reformlar hayata geçtiğinde hukuk alanında karşılaştığımız sorunların üstesinden geleceğiz."

'DOLAYSIZ VERGİ TOPLAMALIYIZ'

Eğitim alanında yapılacak reformlar konusuna da değinen Ağbal, eğitim erişiminin ve kalitenin artırılması konusundaki çalışmaların da gündemde olduğunu, çıraklık, staj ve mesleki eğitim konusunda özel sektörün işin içinde daha fazla olmasını sağlayacak çalışmaların yapılmaya devam edeceğini aktardı.

Bakan Ağbal, "Ne yapıp edip, kamu yönetimindeki verimsizliğ, bürokrasiyi ortadan kaldırmamız lazım" ifadelerini kullandı. İşlem süreçlerinin kısaltılması, gereksiz yetkilerin, aynı yetkinin farklı kurumlarda bulunmasına imkan veren yetki düzeninin ortadan kaldırılması gerektiğinin altını çizen Ağbal, daha sade ve daha hızlı çalışan bir kamu yönetiminin inşa edileceğini söyledi.

Kamu maliyesinin kalitesinin de artırılması gerektiğine dikkati çeken Ağbal, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Kamu gelirlerinin daha fazla dolaysız vergilerden elde edilmesi, dolaylı vergilerin aşağı çekilmesi lazım. Damga Vergisi bu dünyaya ait değil eski dünyanın vergisi. Dolaylı vergilerde, işlem vergilerinde işletmeyi o işe girişmekten alıkoyan, kayıtlılıktan alıkoyan uygulamalar var. Bunlarla mücadele etmemiz lazım. Vergiyi dolaysız vergilerden toplamamız gerek.Hepimiz ne kadar kazanıyorsak, o kadar vergi ödediğimiz bir düzeni yakalarsak, o zaman Türkiye'de her şey yoluna girecek.

Kimseden bir kuruş fazla vergi istemiyoruz. Mükellef kazancına göre ne kadar vergi vermesi gerekiyorsa o kadar vergi vermeli. Vergi denetiminde mükellefin üzerine gri alanlardan gidip, mevzuatın belirsiz olduğu alanlarda mükellefin aleyhine yorum yaparak 'burada vergi vardır' anlayışını kökten ortadan kaldırmamız lazım. Bizim vergi denetiminde, mutlaka vatandaşın gönüllü uyumunu destekleyecek vergi iklimini üretmemiz lazım."